YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Satış vaadi sözleşmesinden sonra taşınmazın zilyetliği devir edilirse, satış vaadi sözleşmesinin zamanaşımına uğradığı iddia edilebilir mi?

Karar Özeti

Satış vaadi sözleşmesinden sonra taşınmazın zilyetliği devir edilirse, satış vaadi sözleşmesinin zamanaşımına uğradığı iddiasının dinlenmeyeceğine ilişkin kr.

Karar

 

 

7. Hukuk Dairesi         2021/976 E.  ,  2021/3060 K.

 

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

 

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

 

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 02/05/2014 tarihinde verilen dilekçeyle satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın kabulüne dair verilen 28/03/2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı ... vekili tarafından talep edilmiştir. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

 

K A R A R

 

1.DAVA

 

1.1. Davacı vekili, müvekkilinin Gaziantep ili, Oğuzeli ilçesi, Çaybaşı Köyü, 706 parsel sayılı taşınmazın tamamını davalı ...'dan 16.05.2001 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını, müvekkilinin bu yeri o tarihten bu yana kullandığını, imar ve ihya ederek ağaçlandırdığını ancak taşınmazın halen ... adına kayıtlı olduğunu belirterek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili ... adına tapuda kayıt ve tesciline, bu talebin rededilmesi halinde satıcıya satış tarihinde ödenen 100.000.000 TL'nin bugünkü karşılığına ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile yetiştirdiği ağaç ve bitki bedeli olarak şimdilik 10.000 TL'nin davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

 

2.CEVAP

 

2.1. Davalı ...'ın 20.11.2008 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından mirasçıları davaya dahil edilmiştir.

 

2.2. Bir kısım dahili davalılar duruşmada davanın reddini savunmuşlardır.

 

3. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

 

3.1. İlk derece mahkemesince; her ne kadar davalı vekilinin zamanaşımı itirazı olsa da satış vaadi sözleşmesinin incelenmesinde, taşınmaza ilişkin ferağın ilk talep vukuunda yapılacağı kararlaştırılmış olduğundan, ilk talebin de aksi iddia edilmemesi nedeniyle dava açıldığı anda gelmiş sayılacağından, davalının zamanaşımı def'inin reddi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

 

4. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

 

4.1. Hükmün istinaf yolu ile incelenmesi davalı ... vekilince talep edilmiştir.

 

4.2. Bölge Adliye Mahkemesi'nce; istinaf başvurusunda bulunan davalının her ne kadar zamanaşımı itirazı bulunsa da, sözleşme içeriğinde "...tüm haklarından bu günden itibaren istifade edecek..." ibaresi bulunduğu, dolayısıyla taşınmazın zilyetliğinin devredildiği anlaşıldığından zamanaşımı itirazının dinlenilmeyeceği belirtilmiştir.

 

4.3. Davalı tarafın, istinaf dilekçesinde babalarının sözleşmenin imzalandığı tarihte fiil ehliyetine sahip bulunmadığı iddiaları ise yargılama sırasında ve cevap dilekçesinde ileri sürülmediğinden istinaf aşamasında dinlenilme imkanı bulunmadığı belirtilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

 

5. TEMYİZ

 

5.1. Davalı ... vekili kararı temyiz etmiştir.

 

5.2 Temyiz Nedenleri

 

5.2.1. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; satış vaadi sözleşmesinin zamanaşımına uğramış olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.

 

5.2.2. Davalı vekili, sözleşmeyi akdeden müteveffa ...'ın sözleşme yapıldığı sırada 71 yaşında olduğunu, sözleşme yapılırken fiil ehliyetine (o iş için) haiz olduğu tespit edilmeksizin sözleşme yapıldığını, bu husus kamu düzeninden sayılan bir olgu olmasına rağmen yerel mahkemece araştırılmaksızın karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasını istemiştir.

 

6.YARGITAY KARARI

 

6.1. Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesini, borç (yükümlülük) altına girebilmesini, fiil ehliyetine bağlanmış, 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

 

6.2. TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

 

6.3. Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olay incelendiğinde bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

 

6.4. Bu durumda, tarafların gösterdikleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

 

6.5. Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi nedeniyle bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

 

6.6. Bir kısım davalılar tarafından 17.02.2017 tarihli 10 No'lu celsede, murisleri ...'ın sözleşme imzalandığı sırada akıl sağlığının yerinde olmadığı ve alzheimer hastası olduğu ileri sürülmüştür. Ne var ki, mahkemece davalıların ileri sürdüğü ehliyetsizlik iddiası bakımından bir araştırma yapılmış değildir. Davalı ... vekili, ehliyetsizlik iddiasını istinaf dilekçesinde de ileri sürmüşse de Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince ehliyetsizlik iddiasının ilk derece mahkemesinde ileri sürülmediği belirtilerek istinaf talebi reddedilmiştir.

 

6.7. Hâl böyle olunca, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, temlik ve vasiyetname tarihlerinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumundan rapor alınması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi gereğince davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkeme hükmünün BOZULMASINA; karardan bir örneğin Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 22/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 258 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor