Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre zamanaşımı süresi, TBK'nun 82. maddesinde için kanunda 2 ve 10 yıllık süreler olarak öngörülmüştür. Ancak bu sürenin işleyebilmesi için davacı tarafın verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrenmiş olması gerekir. Bu durumda zamanaşımı, davacının dava açmaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar.
3. Hukuk Dairesi 2021/6312 E. , 2021/11810 K.
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı borçlunun bankadan kullandığı kredi nedeniyle kendisinden kesilen dosya masraflarının iadesi için tüketici hakem heyetine başvurduğunu, tüketici hakem heyeti tarafından davalı lehine karar verildiğini, ödenmesine karar verilen meblağın davalının hesabına yatırıldığını, davalının buna rağmen Dörtyol İcra Müdürlüğünün 2014/1586 esas sayılı icra dosyası ile takip yaparak mükerrer tahsilat sağladığını, mükerrer tahsilin iadesi istemiyle davalı aleyhine başlatılan İskenderun İcra Müdürlüğünün 2017/3722 esas sayılı dosyasına davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazının iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini, mümkün olmadığı takdirde ödenen bedelin davalıdan iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, fazla ödeme yapılmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın İİK.nın 72/7. maddesi uyarınca istirdat davası niteliğinde olduğu, istirdat isteğinin 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu ve davacı tarafından 08/12/2015 tarihinde ödeme yapılmış olması dikkate alındığında hem takip hem de dava tarihi itibariyle yasada öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 08/09/2021 tarihli yazısında; davalının yukarıda anılan ödeme emrine itirazında icra dairesinin yetkisine de itiraz etmiş olması sebebiyle, öncelikle takibin başlatıldığı icra dairesinin yetkisinin belirlenmesi gerekirken mahkemece bu hususta bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın işin esasına girilerek hüküm kurulmasının ve yine terditli olarak açılan davada öncelikle itirazın iptali istemine ilişkin bir değerlendirme yapılıp karar verilmeden doğrudan davanın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 72 nci maddesi kapsamında istirdat davası olarak kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK'nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
1-Davacı, dava dilekçesinde, borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı bedelin iadesi için davalı hakkında başlattığı takibe itirazın iptalini, mümkün olmadığı takdirde fazla ödenen bedelin iadesini talep etmektedir. Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlıkta öncelikli talep sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali olup, söz konusu talep kabul edilmediği takdirde ödenen bedelin istirdatı istenilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 77 (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 61 v.d) ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme, bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre zamanaşımı süresi, TBK'nun 82. maddesinde için kanunda 2 ve 10 yıllık süreler olarak öngörülmüştür. Ancak bu sürenin işleyebilmesi için davacı tarafın verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrenmiş olması gerekir. Bu durumda zamanaşımı, davacının dava açmaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar.
Somut olayda; davacı, davalı tarafından icra takibine konu edilen alacağı 09.12.2015 tarihinde ödediği, söz konusu ödemenin iadesi için 24.01.2017 tarihinde icra takibi başlattığı ve icra takibine davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine süresinde itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının öncelikli talebi olan itirazın iptali talebi hakkında inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken mahkemece davanın niteliği itibariyle İİK.nın 72/7.maddesi uyarınca istirdat davası niteliğinde olduğu kabul edilerek yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. O halde mahkemece, davacının öncelikli talebi olan itirazın iptali talebi konusunda değerlendirme yapılıp karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.
2-İtirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş bir takibin varlığı dava şartı olup, 6100 sayılı HMK'nın 115. maddesi uyarınca dava şartının varlığı yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmelidir.
İtirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır ( HGK'nın 28.03.2001 gün ve 2001/19-267 E. 2001/311 K.; 20.03.2002 gün ve 2002/13-241 E.,2002/208 K. ).
Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır.
(Üstündağ, S: İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102)” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu' nun 27.11.2013 gün ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı)
İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi de İİK 50. maddesinin yollaması ile HMK genel hükümlerine göre belirlenecektir. HMK'nın 6. maddesine göre genel yetkili icra dairesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı yasanın "sözleşmelerden doğan davalarda yetki" başlıklı 10. maddesinde; sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmış olup, bu sebeple sözleşmeden doğan para borcunun tahsili için başlatılan takipte, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 89. maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir.
Yetki itirazının incelemesi neticesi mahkeme yetkili olduğuna karar verirse borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının reddine karar verilecektir. Mahkeme yapmış olduğu inceleme neticesi takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir ise “Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın reddine” karar verecektir. (06.10.2004 tarih E:2004/19-410 K:2004/471 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı)
Somut olayda, İİK'nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasında mahkemece, öncelikle davalının itirazında belirttiği icra dairesinin yetkisinin araştırılması ve şayet icra dairesinin yetkisine ilişkin itiraz yerinde değil ise esasa ilişkin itirazın incelenmesine geçilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu biçimde yetki itirazı yönünden değerlendirilme yapılmaksızın hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. O halde mahkemece, itirazın iptali davasında öncelikle yetki itirazı yönünden değerlendirilme yapılıp karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma taleplerinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 22/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.