Somut uyuşmazlıkta, dosyada mübrez imzalı bordrolardan kullandığı anlaşılan 28 günün mahsubuyla davacının bakiye 208 gün yıllık izin süresi olduğu kabul edilerek hesap yapılmıştır. Davacının 14 yıl boyunca sadece 28 gün yıllık izin kullanmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği dikkate alınarak Mahkemece; Hukuk Muhakemeleri Kanunu 31. maddesine göre hakimin davayı aydınlatma yükümü gereği davacı asilden; yıllık izinlerini kullanıp kullanmadığı sorulup açıklattırılmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Açılan dava kısmi dava olup, fesih tarihi 16.04.2011, ıslah tarihi de 26.05.2021’dir. Davalı tarafından süresinde ileri sürülen ıslah zamanaşımı itirazı nedeniyle yıllık izin ücretinde sadece dava dilekçesi ile talep edilen miktara hükmedilmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır.
9. Hukuk Dairesi 2021/10744 E. , 2021/15226 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili özetle, müvekkilinin davalı işyerinde 01.10.1995-2011/4.ay arasında kesintisiz çalıştığını, 1995-2003 yılları arasındaki çalışmasının Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediğini, sigortasız çalıştırıldığını, hizmet tespit davasının ayrıca açıldığını, davalı işyeri fırın olduğu için sabah saat 04.00'te işe başladığını akşam 22.00' ye kadar çalıştığını, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, çalışma süresince yıllık izin kullandırılmadığını, genel tatil günlerinde çalıştığını, hafta tatil izni kullandırılmadığını ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai, genel tatil, hafta tatili ve yıllık izin ücretlerinin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili özetle, davacının 2003 yılında çalışmaya başladığını, 2007 yılında işyerini terkettiğini, 2008 yılı Mart ayında yeniden işe başladığını 2011 yılına kadar çalıştığını, davalının 2000 yılında ticari faaliyete başladığını, ücretin asgari ücret olduğunu, davacının fiili olarak günlük dört saat çalıştığını, alacakların zaman aşımına uğradığını, dini bayramlarda ekmek üretimi ve satışı yapılmadığını, resmi tatil günlerinde de çalışma yapılmadığını, davacının yıllık izinlerini kullandığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak; davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın, taraflarca temyizi üzerine karar, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nin 2017/22161 esas, 2019/11411 karar numaralı ilamıyla özetle ve sonuç olarak;
“Somut olayda; uyuşmazlık konusu çalışma süreleri ile ilgili olarak davacının hizmet tespiti davası açtığı ve davanın Yargıtay incelemesinde olduğu anlaşılmıştır. Dosya içeriğine göre, sözkonusu tespit davasının sonucu bu davayı etkileyecek niteliktedir. Bu sebeple hizmet tespiti davasının sonucu beklenmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan; mahkemece 20.02.2015 tarihli celsede, davacı vekiline hizmet tespitine ilişkin dava dosyasının suretini sunmak üzere süre verilmesi yönünde ara karar kurulmuş olup, mahkemece re'sen temin edilmesi gereken dosyanın taraflardan talep edilmesi de hatalı olmuştur.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Karar gerekçesinde aynen “…davalının dosya kapsamına sunduğu ihtarname ve devamsızlık tutanaklarından davacının iş akdinin davalı işverence haklı nedenle feshedildiği sonucuna varılmakla birlikte Yargıtay'ın yerleşik içtihatları gereğince uzunca kıdemi olan bir işçinin durduk yere tüm tazminat haklarından vazgeçerek işyerinden ayrılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, davalı tanığı ... dışındaki tüm tanıkların davacının işten ayrılmasına yönelik bilgilerinin bulunmadığını beyan etmeleri karşısında davacının iş akdinin davalı işverence haksız feshedildiği kanaatine varılmıştır” denilerek fesih olgusu açısından çelişki yaratılmış olup, karar gerekçesi bu açıdan yetersizdir.
Davalı, davacının iki dönem çalışması bulunduğunu ve bu çalışmaların her ikisininde davacının devamsızlığı nedeniyle sona erdiğini, iş akitlerinin davalı tarafından haklı nedenle feshedildiğini savunmuş ve davacı hakkında tutulan devamsızlık tutunakları ile davacının mazeretini bildirmesi için çekilen ihtarnameleri dosyaya sunmuştur. Davacı hakkında devamsızlık tutanakları tutulmuş ise de, yargılama aşamasında tutanak tanıklarının tamamının dinlenmediği, dinlenen tanıklara devamsızlık olgusunun, tutanakların ve imzalarının sorulmadığı, sonuç itibariyle işverence savunulan devamsızlık olgusunun ve dolayısıyla haklı feshin ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenle, kıdem ve ihbar tazminatlarının kabulü yerinde ise de; açılan dava kısmi dava olup, fesih tarihi 16.04.2011, ıslah tarihi de 26.05.2021’dir. Davalı tarafından süresinde ileri sürülen ıslah zamanaşımı itirazı nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinde sadece dava dilekçesi ile talep edilen miktarlara hükmedilmesi gerekirken, ıslah zamanaşımının değerlendirilmemesi hatalıdır.
3-Davacı dava dilekçesinde hafta tatili izinlerinin kullandırılmadığını, hafta tatili günlerinde de çalıştığını iddia etmiş, iddiasını ispat amacıyla tanık deliline dayanmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgeler ile tanık beyanlarına göre davacının bu iddiası ispatlanamadığından koşulları oluşmayan hafta tatili ücreti talebinin reddi yerine, kabulü isabetsizdir.
4-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait alacağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanun'un 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut uyuşmazlıkta, dosyada mübrez imzalı bordrolardan kullandığı anlaşılan 28 günün mahsubuyla davacının bakiye 208 gün yıllık izin süresi olduğu kabul edilerek hesap yapılmıştır. Davacının 14 yıl boyunca sadece 28 gün yıllık izin kullanmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği dikkate alınarak Mahkemece; Hukuk Muhakemeleri Kanunu 31. maddesine göre hakimin davayı aydınlatma yükümü gereği davacı asilden; yıllık izinlerini kullanıp kullanmadığı sorulup açıklattırılmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Açılan dava kısmi dava olup, fesih tarihi 16.04.2011, ıslah tarihi de 26.05.2021’dir. Davalı tarafından süresinde ileri sürülen ıslah zamanaşımı itirazı nedeniyle yıllık izin ücretinde sadece dava dilekçesi ile talep edilen miktara hükmedilmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır.
5-Hüküm altına alınan genel tatil ücreti açısından, ileri sürülen ıslah zamanaşımı itirazı gözetilerek sadece dava dilekçesi ile istenen miktarın hüküm altına alınması bakiye kısmın ise reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bir diğer bozma nedenidir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 01/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.