-KARAR-
Yargýtay Ýçtihadý Birleþtirme Genel Kurulu kararý
E. 1983-3
K. 1984-1
R.G. 27.2.1984
S. 18325, s. 17
T:25.01.1984
“Tam karþýlýklý sözleþmelerden olan istisna sözleþmelerinde borçlunun (müteahhidin) kendi kusuruyla iþi teslim gününde bitirmeyerek temerrüde düþmesinin hukuki sonuçlarý hakkýnda Borçlar Kanununda özel bir hüküm yer almamaktadýr. Genel hükümlerde (madde 106-108) tam karþýlýklý sözleþmelerde borçlunun temerrüdü düzenlenmiþtir. 0 halde, ortada kanun boþluðu yoktur ve Hukuk Genel Kurulu kararýnda da belirtildiði üzere, içtihadý birleþtirmeye konu olaylarda uygulanacak kanun hükümleri Borçlar Kanununun 106-108. maddeleridir. Çünkü bir konu hakkýnda kanunda hiç hüküm bulunmadýðý hallerde kanun boþluðundan söz edilebilir. Olaya uygulanabilecek kanun hükümleri bulunduðuna göre, hâkimin. görevi her þeyden önce bu hükümleri uygulamaktýr. Az önce belirtildiði üzere, kýyas yoluyla kanun boþluðunun doldurulmasý, ancak konu hakkýnda uygulanacak bir hüküm bulunmamasý halinde mümkündür (M.K. m.l). Kusur halinde iþ sahibinin hakký baþlýðý altýnda düzenlenen Borçlar Kanununun 360. maddesi hükmü, kural olarak bir eserin istenen vasýflara uygun olarak meydana getirilmemesi (yani iþin ayýplý tamamlanmasý) hallerinde uygulanabilir. Ýnceleme konusu olaylarda ise müteahhidin teslim gününde yapýyý bitirmemesi yüzünden temerrüde düþmesi ve yapýyý kýsmen tamamlamasý söz konusudur. Bu nedenlerle, uyuþmazlýk konusu olaylarda 360. maddenin doðrudan doðruya uygulanabileceði yolundaki görüþ de benimsenmemiþtir. Öte yandan, Borçlar Kanununun 358. maddesi genellikle iþ sahibinin sözleþmeden erken dönebilmesi haline iliþkindir. Bu nedenle, içtihadý birleþtirmeye konu olayda 358. maddenin uygulanabileceðini kabul etmek de mümkün görülmemiþtir. Borçlar Kanunumuzda (özellikle 106-108. maddelerde) borçlunun kýsmi temerrüdünden ve bu hale uygulanacak hükümlerden açýkça bahsedilmemektedir. Kuþkusuz, borçlunun kýsmi temerrüdü halinde de uygulanacak kanun hükümleri 106-108. maddeler olacaktýr. Ancak, 108. maddenin 1. fýkrasýnda, “Akitten rücu eden alacaklýnýn, tediye eylediði þeyi istirdat edebileceði” belirtildiði halde, borçlunun kýsmi ifasýnýn karþýlýðýnýn iadesi hakkýnda kanunda bir açýklýk bulunmamaktadýr. 0 halde, bu yönden kanunun yorumlanmasý ve mevcut “kanun içi” boþluðun tamamlanmasý gerekmektedir. Bu hususta, Medeni Kanunun 1. maddesi ile birlikte 2. maddesinin 1. fýkrasýnda düzenlenen “doðruluk kuralýndan” yararlanýlmalýdýr. Zira, doðruluk kuralýnýn fonksiyonlarýndan (ödevlerinden) biri de, kanundan ve sözleþmeden doðacak hak ve yükümlülüklerin yorumunda ve tamamlanmasýnda görülür. MK. 2/1. maddedeki doðruluk kuralýyla, kanun hükümlerinin yorumlanmasýnda ve uygulanmasýnda akla aykýrý ve ifrata kaçan sonuçlara varýlmamasý amacý güdülmüþtür. Öte yandan, istisna sözleþmelerinde karþýlýklý güven esastýr. Güven kuralý uyarýnca da, hiç kimse haklý olarak beklediklerinde hayal kýrýklýðýna uðratýlmamalý, herkes karþýsýndakinin kendisinden beklediði þeyi düþünmeli ve ona göre davranmalýdýr. Konuya bu kurallar açýsýndan bakýldýðýnda, müteahhidin yapýnýn tamamladýðý kýsmý (mütemmim cüz kuralý gereði olarak) arsa (iþ) sahibine ait olacaðý için, sözleþmeyi fesih yolunu seçen iþ sahibi de kabul ettiði veya kabul edebileceði bu kýsmi ifanýn karþýlýðýný elbette müteahhide iade edecektir. Ýade edilecek bu kýsmi ifanýn karþýlýðý belirlenirken, ifanýn geçerli bir sözleþmeye dayanýlarak yerine getirildiði gerçeði ile feshi söz konusu olan sözleþme türünün özelliði de gözden uzak tutulmamalýdýr.
B) Ýþ görme sözleþmeleri arasýnda yer alan istisna sözleþmesi genel olarak “ani edimli” sözleþmeler grubunda mütalâa edilmekte ise de, istisna sözleþmesinin bir türü olan inþaat sözleþmelerinde, müteahhidin (emeðe ve masrafa dayanan) edim borcunun genellikle uzun bir zaman süreci içinde yayýlmýþ olmasýndan dolayý ve edim borcunun bu özelliði yönünden sürekli borç iliþkilerine özgü kurallarýn da gözetilmesi gerekir. Kanunda da istisna sözleþmeleri düzenlenirken, sürekli borç iliþkilerine özgü kurallara yer verildiði görülmektedir. 0 halde, Hukuk Genel Kurulu kararýnda da açýkça belirtildiði gibi inþaat sözleþmeleri “geçici-sürekli karmaþýðý” bir özellik taþýmaktadýr. Baskýn olan bilimsel görüþler de bu yoldadýr. Borçlar Kanununun 106-108. maddeleri ise, ani edimli sözleþmelere ait kurallarýn doðuracaðý sonuçlara göre düzenlenmiþtir. Görüldüðü üzere, müteahhidin kusurlu temerrüdü nedeniyle sözleþmenin feshi halinde, hukuki sonuçlarý farklý olan iki ayrý kural karþýlaþmaktadýr. Ayrý mesele hakkýndaki bu zýt kurallarýn birbirini karþýlýklý olarak yok edecekleri ve böylece örtülü bir kanun boþluðunun meydana geleceði öðretide ifade edilmektedir. Karþýlaþan bu iki zýt kuraldan hangisine üstünlük tanýnacaktýr? Baþka bir anlatýmla, inþaat sözleþmelerinin borçlu temerrüdü nedeniyle feshi halinde bu fesih (geriye mi, ileriye mi etkili) sonuç doðuracaktýr? Bazen, inþaat sözleþmesinin iþ sahibi tarafýndan feshedildiði anda, kusuruyla borçlu temerrüdüne düþen müteahhidin, yapýnýn tamamladýðý kýsmýnýn kapsamý o dereceye ulaþýr ki, böyle bir durumda müteahhidin bu kýsmi ifasýnýn karþýlýðý yalnýzca 106-108. maddeler uyarýnca belirlenirse, iþ sahibi normal hallerde saðlayamayacaðý bir imkâna (müteahhidin kusurundan amacý aþan bir þekilde yararlanmak suretiyle) kavuþmuþ olur ve müteahhit de sembolik bir karþýlýkla yetinmek zorunda kalýr. Oysa müteahhidin olaydaki kusuru, borçlar hukuku yönünden müteahhidin kýsmi ifasýnýn karþýlýðýný belirleme bakýmýndan deðil, iþ sahibine ödemek durumunda kalacaðý tazminatýn kapsamýný tâyinde önemlidir (BK. m. 98/2, 43). Görülmektedir ki, 106-108. maddeler tüm olaylara aynen uygulanýrsa, bazý istisnai hallerde “hakký þekle mahkum edecek derecede” adalete aykýrý sonuçlara neden olabilmekte ve bu kanun hükümleri tatminkâr olmaktan uzak kalabilmektedir. O halde, bu adalete aykýrý sonuçlar nasýl giderilebilecektir? Ýþte, bu meselelerin objektif bir þekilde çözümü ancak Medeni Kanunun 2. maddesinde yer alan kuraldan yararlanmak suretiyle mümkün olabilir. þžayet, olayýn niteliði (müteahhidin. yapýnýn tamamladýðý kýsmýnýn kapsamý) ve özelliði (uyuþmazlýðýn yalnýzca BK.nun 106-108. maddeleri uyarýnca çözümlenmesini) gerektiriyorsa, sözleþmenin feshinin bu hükümlerde öngörülen hukuki sonuçlar doðuracaðý tabiidir. Artýk bu durumlarda, inþaat sözleþmesinin müteahhidin edim borcu özelliði de sonucu etkilemez. Ancak, olayýn niteliði ve özelliðinin (uyuþmazlýða 106-108. maddeler hükümlerinin uygulanmasýnýn doðuracaðý adalete aykýrý sonuçlarýnýn) haklý gösterdiði durumlarda, Medeni Kanunun 2. maddesi hükmü gözetilerek sözleþmenin feshinin (sürekli borç iliþkilerinde olduðu gibi) ileriye etkili sonuç doðuracaðý kabul edilmelidir. Böyle bir çözümün sonucu olarak da, mütemerrit müteahhit, kýsmi ifasýnýn bedelini iþ sahibinden ve iþ sahibi de; müteahhidin kusuruna baðlý tüm zararlarýný müteahhitten talep edebilecekler ve bu suretle taraflarýn yararlarý arasýnda karþýlýklý bir denge kurulmuþ olacaktýr.
Sonuç: Ýstisna sözleþmesinin bir türü olan inþaat sözleþmelerinde müteahhidin kendi kusuruyla iþi muayyen zamanda bitirmeyerek temerrüde düþmesi nedeniyle sözleþmenin iþ sahibi tarafýndan feshi halinde, uyuþmazlýðýn kural olarak Borçlar Kanununun 106-108. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceðine; ancak, olayýn niteliði ve özelliðinin haklý gösterdiði durumlarda, Medeni Kanunun 2. maddesi hükmü gözetilerek sözleþmenin feshinin ileriye etkili sonuç doðuracaðýna, birinci ve ikinci toplantýlarda 2/3 çoðunluk saðlanamadýðýndan, 25.1.1984 günlü üçüncü toplantýda çoðunlukla karar verildi.