YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Önalım hakkının kullanımı ile dürüstlük kuralı-kötüniyet arasındaki ilişki hk.

Karar Özeti

Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz.

 

 Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.

Karar

 

 

7. Hukuk Dairesi         2021/893 E.  ,  2021/3332 K.


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26/03/2015 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; davalı ... yönünden davanın reddine, kesinleşen kısımlar yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 13/12/2019 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 30/11/2021 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı ... Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:


_ K A R A R _

 

Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

 

Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu dava konusu 196 ada 21 parsel sayılı taşınmazda davalılara satılan hisselerin önalım hakkı nedeniyle müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı ... vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazda yıllardır iki adet dükkan işlettiğini, taşınmaz üzerinde bulunan binanın giriş katındaki dairenin davacıya ait olduğunu beyan ederek fiili taksim savunmasında bulunmuştur.

 

Davalı ... ve davalı ..., davanın kabulüne dair verilen ilk kararın kendileri yönünden kesinleştirilmesini ve önalım bedelinin kendilerine ödenmesini istemişlerdir.

 

 

Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 19.09.2017 tarih, 2016/10278 Esas, 2017/6604 Karar sayılı ilamıyla, “Davalı fiili taksim savunmasında bulunduğuna göre bu konuda delillerini sunması için mehil verilmesi, delil bildirildiği takdirde toplanması, varsa davacı delillerinin de toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş; Dairenin 10.09.2018 tarih 2017/5798 Esas, 2018/5375 Karar sayılı ilamıyla karar düzeltme istemi reddedilmiştir.

 

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu taşınmazın davalı ... yönünden reddine, davalılar ... ve ... yönünden karar kesinleştirildiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

 

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

 

1-Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.

 

Somut olaya gelince; davalı ..., dava konusu taşınmazda fiili taksim bulunduğunu ileri sürmüş ve tanık deliline dayanmıştır. Yargılama aşamasında dava konusu önalıma konu payın bulunduğu taşınmazın başında keşif yapılmış ancak fiili taksim hususu açıklığa kavuşturulmamıştır. Yukarıdaki açıklanan ilkeler gereğince davalının ileri sürdüğü fiili taksim savunmasının araştırılması, yerinde keşif yapılarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 259/2’inci maddesi gereğince tarafların tanıkları taşınmaz başında dinlenerek tüm taraf delilleri toplanıp, 30.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda A, B, C ve D harfleri ile gösterilen yapılar ile üzerindeki yapıların kim tarafından ve ne zamandan beri kullanıldığı, özellikle davacının ve davalı ...’e pay satan Cem Hüseyin Soğancı’nın satış tarihinde taşınmazda kullandığı yer olup olmadığı hususu üzerinde durularak çelişkili beyanlar varsa giderilerek ve tanıklarca gösterilecek yerler fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide denetime elverişli şekilde işaretlenmek suretiyle eylemli paylaşım olup olmadığı tespit edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken tanıkların duruşmada ve talimat yoluyla dinlenmesi, davalı ...’in beyanı doğrultusunda düzenlenen bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.

 

2- Hükmün hangi hususları kapsayacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297’inci maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir. Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür ve hüküm bir bütündür.

 

Somut olayda; mahkemece, davalılar ... ve ... yönünden Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamından sonra hüküm tekrarı ile yeniden hüküm kurulmaması doğru olmamış, bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297’inci maddesine aykırı görülmüştür.
Kabule göre de; davalı ... tarafından 28.03.2013 tarihli satış işlemiyle satın alınan dava konusu hisse yönünden önalım bedeli 61.375,00 TL olduğundan davalı ... lehine bu miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 80.000.00 TL üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmamıştır.

 

Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, Yargıtay duruşma vekalet ücreti 3.815,00TL'nin davalı ...’den alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Bu sayfa 354 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor