YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Hakim tarafından kesin süre verilirken hangi hususlar göz önünde bulundurulmalı?

Karar Özeti

Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;

 

1)Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,

 

2)Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,

 

3)Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,

 

4)Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.

Karar

 

 

7. Hukuk Dairesi         2021/923 E.  ,  2021/3330 K.

 

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 05/03/2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 21/11/2019 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 30/11/2021 günü için yapılan tebligat üzerine duruşmaya gelen olmadı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra iş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

 

KA R A R

 

Dava, muvazaaya, rızai taksime, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil veya tazminat istemlerine ilişkindir.

 

Davacı vekili, müvekkili ile davalı ...’ın kardeş olduklarını, 2457 ada 1 parsel sayılı taşınmazın murislerinden intikal ettiğini, taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapılan binada 2 ve 8 numaralı bağımsız bölümlerin müvekkili ve davalı ...’a düştüğünü, bu bağımsız bölümlerin 1/2’şer pay oranında müvekkili ve davalı ... adına tescil edildiğini, müvekkili ile davalı ... arasında yapılan rızai taksime göre 2 numaralı bağımsız bölümün müvekkiline, 8 numaralı bağımsız bölümün ise davalı ...’a ait olacağının kararlaştırıldığını, bu nedenle tarafların karşılıklı devir yapmak üzere birbirlerine vekaletname verdiklerini, davalı ...’ın 8 numaralı bağımsız bölümü dava dışı Osman Tuna’ya sattığını, dava konusu 2 numaralı bağımsız bölümdeki ½ hissesini ise 22.10.2012 tarihinde diğer davalı ...’a muvazaalı olarak devrettiğini belirterek, dava konusu 2457 ada 1 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 2 numaralı bağımsız bölümün ½ hissesinin muvazaa nedeniyle davalı ... adına tesciline veya rızai taksim nedeniyle müvekkili adına tesciline veya önalım hakkına dayalı olarak müvekkili adına tesciline, muvazaa talebinin reddine ve önalım davasının kabulüne karar verilmesi halinde ödenmesi gereken önalım bedelinin davalı ...’dan yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı ... vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, müvekkilinin diğer davalı ... ile yapmış olduğu taksim sözleşmesinden haberdar olmadığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı ..., davacı ile aralarında taksim yapıldığını, 2 numaralı dairenin davacıya ait olduğunu, işlerinin kötüye gitmesi nedeniyle 2 numaralı dairedeki 1/2 hissesini ...'a devrettiğini beyan etmiştir.

 

Mahkemece, muvazaa iddiasına yönelik davanın kabulüne ilişkin olarak verilen ilk kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 10.10.2017 tarih, 2016/16181 E-2017/7424 K sayılı ilamıyla, “Dosya içerisindeki delillerden ve tanık beyanlarından davalı ...'ın kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescili talebinin reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemece davacının muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescili talebi reddedilerek, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi hakkında, davacı ve davalıların delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

 

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; verilen kesin süre içerisinde önalım bedelinin yatırılmadığı ve davalı ...’ın kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

 

1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş; reddi gerekmiştir.

 

2)Davacı vekilinin önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.
 

Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir.

 

Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.

 

Aynı Kanunun 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hakim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.

 

Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.

 

Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;

 

1)Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,

 

2)Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,

 

3)Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,

 

4)Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
 

Somut olayda; mahkemece, 13.06.2019 tarihli duruşmada davacı vekiline dava konusu taşınmazın satış bedeli ve alıcı yönünden tapu harç ve masraflarını depo etmek üzere bir sonraki celseye kadar kesin süre verilmesine; bir sonraki 07.11.2019 tarihli duruşmada, bir önceki celse kesin süre verildiği ancak kesin sürenin açıklanmadığının görüldüğü belirtilerek dosyanın incelemeye alınmasına karar verilmiştir. 21.11.2019 tarihli duruşmada ise davacı vekili, önalım bedelini depo etmek üzere ikinci defa süre verilmesini istemiş, mahkemece davacı tarafın ikinci kez süre verilmesi istemi Hukuk Muhakemeleri Kanununun 94/3’üncü maddesi uyarınca reddedilmiştir. Mahkemece, verilen kesin süre içerisinde önalım bedelinin davacı tarafından depo edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, verilen kesin süre yukarıda açıklanan ilke ve usule uygun değildir. Şöyle ki; mahkemenin kesin süreye ilişkin 13.06.2019 tarihli ara kararında, depo edilmesi gereken önalım bedeli açıkça belirtilmemiş ve kesin sürede önalım bedelinin depo edilmemesinin sonuçları açıklanmamıştır. Bu durumda mahkemece, davacı tarafa usulüne uygun şekilde süre verilerek önalım bedelinin depo edilmesi halinde yargılamaya devam edilmesi ve işin esasına yönelik karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Bu sayfa 333 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor