YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İddiasını ispatlayan tarafın aleyhine olacak şekilde, yemin delile dayanarak hüküm kurulması mümkün müdür?

Karar Özeti

Yemin, son çare olarak başvurulan bir delildir. Başka bir deyişle, yemin deliline başvurabilmek için öncelikle yemin önerisinde bulunanın ileri sürdüğü diğer delillerin incelenmesi ve bunların yeterli olmadığının anlaşılması gerekir.

 

Somut olayda, davacılar tarafından, dava konusu taşınmazların taksim sözleşmesine dahil olup olmadığı, taksim sözleşmesi gereğince bu taşınmazların davacılar adına tescilinin gerekip gerekmediği ve davalının taşınmazlarda hakkının bulunup bulunmadığı hususlarında davalıya teklif edilmiş olup mahkemece, davalıya yemin verilerek sonuca gidildiği görülmüştür.

Ancak (ispat yükü kendisine düşen) davacıların az yukarıda izah edildiği üzere mevcut deliller ile iddialarını ispat ettikleri anlaşılmaktadır.

Şu durumda davacıların yemin teklifi 6100 sayılı Kanunun 225. maddesine aykırı olduğundan davalının yemin delili kapsamında alınan beyanına itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir

O halde mahkemece, davaya konu 15.05.1992 tarihli "Taahhütname" başlıklı sözleşmenin TMK'nın 677. maddesi uyarınca miras payı devrine yönelik olarak düzenlendiği, sözleşmenin düzenleme tarihi itibarı ile ölmüş olan ortak muris İbrahim'in terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu ve yazılı olmak koşulu ile elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazlar üzerindeki miras payının devri mümkün bulunduğu göz önünde bulundurularak, davanın belirlenen hukuki niteliği, iddia ve savunma çerçevesinde dosya kapsamına uygun bir hüküm verilmesi gerekirken, davalının yemin delili kapsamında alınan beyanına itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir

Karar

 

 

7. Hukuk Dairesi  2021/7244 E.  ,  2021/3342 K.

 

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

 

İLK DERECE MAHKEMESİ : Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesi


Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 16/09/2015 tarihinde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26/04/2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacılar vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

 

KARAR

 

Davacılar vekili, tarafların tanık huzurunda muristen kalan taşınmazların paylaşımı konusunda anlaştıklarını, 06/05/1992 tarihli muvafakatname ile davacı ...'ın, 1 No'lu bağımsız bölümündeki tüm hissesini davacı ... tarafından davalıya satış yapılmasına muvafakat ettiğini, bunun yanı sıra 1519 ada 1, 4, 25, 1593 ada 3 ve 1565 ada 34 parsel sayılı taşınmazların 13/05/1992 tarihinde yapılan rızai taksim ile davalı adına tescil edildiğini, davalının 15/05/1992 tarihli taahhütname ile "mülkiyeti babam ... adına Edirne ili hudutlarında kain tüm taşınmazlardan hakkım olan miktarı aldım. Geri kalan taşınmazlar üzerinde hiçbir hakkım kalmamıştır." şeklinde rızai taksimi kabul ettiğini, davalının bu taahhütnameyle dava konusu taşınmazlardaki tüm haklarından feragat etmesine rağmen bu güne kadar devre yanaşmadığını, aksine vekil edenlerinden müdahalenin men'i ve ecrimisil talep ettiği gibi Edirne 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/680 Esas sayılı dava dosyası ile ortaklığın giderilmesi için dava açtığını belirterek dava konusu 1372, 1570 ada 4 ve 1571 ada 52 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilleri adına veraset hisseleri oranında kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı vekili, davaya konu sözleşmenin geçersiz olduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını, dava dosyasına sunulan taahhütname başlıklı 15/05/1992 tarihli belgenin rızai taksim belgesi olmadığını, davanın konusu olan taşınmazların varlığını vekil edeninin 2013 yılında tesadüfen öğrendiğini ve yasal haklarını kullanma girişiminde bulunduğunu açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

 

İlk derece mahkemesince, “.... dava konusu taşınmazların miras taksim sözleşmesi kapsamında kalıp kalmadığı hususunda tam kanaat oluşamaması nedeniyle davacı tarafa yemin deliline dayanıp dayanmadığı sorulmuş olup, davacı vekilince davalıya yemin teklif edildiği, davalı asilin duruşmadaki beyanında dava konusu taşınmazların taksim sözleşmesi kapsamında kalmadığını beyan ederek yemininde sebat etmesi karşısında..” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

Davacılar vekilinin istinaf talebi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

 

Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir

 

Tüm dosya içeriği ve toplanan delillere göre, dava konusu taşınmazlardan 1570 ada 4 ve 1571 ada 52 parsel sayılı taşınmazların (28.12.1985 tarihinde vefat eden) muris ... adına kayıtlı olduğu, 1372 parsel sayılı taşınmazın ise 25.01.2013 tarihinde ... mirasçıları taraflar adına (iştirak halinde) intikal ettiği, 13.05.1992 tarihli resmi akitle 1520 ada 25, 1519 ada 1, 1593 ada 3 ve 1565 ada 34 parsel sayılı taşınmazların rızai taksim sonucu davalı adına kayıt edildiği, 1519 ada 4 nolu parselin ise (aynı resmi senet üzerinden) önce davacılar adına rızai taksim ile kayıt edildikten sonra satış yapılarak davalıya devir edildiği, davalının 15.05.1992 tarihli "Taahhütname" başlıklı sözleşmede; "mülkiyeti babam ... adına Edirne ili hudutlarında kain tüm taşınmazlardan hakkım olan miktarı aldım. Geri kalan taşınmazlar üzerinde hiçbir hakkım kalmamıştır." şeklinde beyanda bulunduğu ve dava konusu taşınmazların Edirne ili sınırları içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu şekli ile, davacıların edimlerini yerine getirmesine rağmen davalının "Taahhütname" doğrultusunda hareket etmediği görülmektedir.

 

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekli, davaya dayanak olarak gösterilen 13.05.1992 tarihli (rızai taksime dayalı) resmi senet ve 15.05.1992 tarihli taahhütname içeriğinde yer alan açıklamalara göre dava, miras payının devri sözleşmesine dayalı TMK'nın 677. maddesi uyarınca açılan pay iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır (TMK.m.677/1). Mirasçılar arasındaki devirler için söz konusu olan bu yazılı şeklin adi yazılı olarak yapılması yeterlidir. Az yukarıda bahsedilen tapu kaydından da anlaşıldığı üzere, 15.05.1992 tarihli "Taahhütname" başlıklı sözleşmenin düzenlendiği esnada dava konusu taşınmaz iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olup, dava konusu taşınmazlarda, kayıt malikinin mirasçıları olduğu anlaşılan taraflar arasında yapılan ve miras payının devrine ilişkin bulunan dayanak sözleşme TMK’nın 677. maddesi hükmü uyarınca kural olarak geçerli ve sonuç doğuran bir sözleşmedir.

 

Somut olayın özelliği gereği burada yemin delili üzerinde de durulması gerekmektedir. 

 

Yemin; bir tarafın mahkeme önünde belirli bir vakıanın doğruluğu konusunda yasanın öngördüğü şekilde yaptığı beyandır. İspat yükü altında bulunan taraf delil listesinde bulunması koşuluyla uyuşmazlığı çözüme bağlayıcı bir vakıa hakkında hasmına yemin teklifinde bulunabilir. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK mad. 225 vd.).

 

Taraflardan birinin diğerine yemin önerisinde bulunabilmesi için öncelikle dava dilekçesinde yemin deliline başvuracağını açıkça belirtmiş olması gerekir (HMK mad. 119/e-f-m.) Yeminin, ancak ispat yükü kendisine düşen kişi tarafından önerilmesi mümkündür. Yemin konusu vakıanın önerilen tarafın kendisinden kaynaklanan vakıalara ilişkin olması gerekir (HMK mad. 225)

 

Yemin, son çare olarak başvurulan bir delildir. Başka bir deyişle, yemin deliline başvurabilmek için öncelikle yemin önerisinde bulunanın ileri sürdüğü diğer delillerin incelenmesi ve bunların yeterli olmadığının anlaşılması gerekir.

 

Somut olayda, davacılar tarafından, dava konusu taşınmazların taksim sözleşmesine dahil olup olmadığı, taksim sözleşmesi gereğince bu taşınmazların davacılar adına tescilinin gerekip gerekmediği ve davalının taşınmazlarda hakkının bulunup bulunmadığı hususlarında davalıya teklif edilmiş olup mahkemece, davalıya yemin verilerek sonuca gidildiği görülmüştür.

 

Ancak (ispat yükü kendisine düşen) davacıların az yukarıda izah edildiği üzere mevcut deliller ile iddialarını ispat ettikleri anlaşılmaktadır.

 

Şu durumda davacıların yemin teklifi 6100 sayılı Kanunun 225. maddesine aykırı olduğundan davalının yemin delili kapsamında alınan beyanına itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir

 

O halde mahkemece, davaya konu 15.05.1992 tarihli "Taahhütname" başlıklı sözleşmenin TMK'nın 677. maddesi uyarınca miras payı devrine yönelik olarak düzenlendiği, sözleşmenin düzenleme tarihi itibarı ile ölmüş olan ortak muris İbrahim'in terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu ve yazılı olmak koşulu ile elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazlar üzerindeki miras payının devri mümkün bulunduğu göz önünde bulundurularak, davanın belirlenen hukuki niteliği, iddia ve savunma çerçevesinde dosya kapsamına uygun bir hüküm verilmesi gerekirken, davalının yemin delili kapsamında alınan beyanına itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK 373/1. maddesi gereğince temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, karardan bir örneğin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 30.11.2021 tarihinde oy çokluğu karar verildi.

 

KARŞI OY

 

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.


Bu sayfa 315 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor