Yapının kesin kabulden sonra ortaya çıkan ayıbın makul bir sürede ihbarın yapılmamış olması idare açısından sorumluluk doğuracağı hakkında.
Yargıtay HGK
E: 2011/15-309
K: 2011/403
T:08.6.2011
Dava, ayıplı imalâtın giderim bedelinin tahsili istemiyle açılmış, davalı kesin hüküm itirazında bulunmuş, mahkemenin kesin hüküm nedeniyle davanın reddine dair kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 24.12.1999 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi, yüklenicinin açtığı dava sonucu tarafların ortak kusuru nedeniyle feshedilmiş, gerçekleşen %43 oranındaki imalât bedeli 63.590,50 TL'nin tahsiline karar verilmiş, birleşen davada arsa sahiplerinin açtığı ayıbın düzeltilmesine ilişkin istemleri reddedilmiş, karar, derecaattan geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Her ne kadar mahkemece kesinleşen ilam uyarınca dava reddedilmiş ise de, anılan dosyada bilirkişiler, binanın tasdikli projesine uygun yapıldığını belirterek, inşaat bedeli hesaplamıştır. İnşaatın karot deneyi yaptırılmadığı gibi, gizli ayıpların varlığı da incelenmiş değildir. Kural olarak arsa sahibi gizli ayıbın ortaya çıkmasından sonra makul sürede yükleniciye ihbar etmek kaydıyla bunların giderilmesini veya bedelini isteyebilir (BK.359.m.). Sonradan ortaya çıktığı iddiasıyla gizli ayıbın varlığına dayanılarak eldeki dava açıldığından ve önceki davada gizli ayıba ilişkin inceleme yapılmadığından, inşaatın uzman bilirkişilere incelettirilerek, gerektiğinde karot deneyleri de yaptırılmak suretiyle, varsa gizli ayıbın ve giderim bedelinin saptanması, makul sürede bunların ihbar edilip-edilmediğinin üzerinde durulması, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeyle davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
Öte yandan, kesin hüküm dava şartı olup, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/II. maddesi uyarınca maktu vekâlet ücreti yerine nisbi verilmesi de kabul biçimi bakımından doğru olmamıştır ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı Mehmet Mahir Çolakoğlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 08.06.2011 gününde oyçokluğuyla ile karar verildi.