YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Zamanaşımı defi borcu sona erdirir mi?

Karar Özeti

Diğer taraftan, zamanaşımı def'i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bu itibarla zamanaşımının sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç hâline getirme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Davalı tarafından zamanaşımı def'i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz. Ancak taraflarca ileri sürülmesi durumunda mahkemece, zamanaşımı def'inin incelenmesi sırasında dikkat edilecek ilk husus, zamanaşımı def'inin süresinde ileri sürülüp sürülmediğinin denetlenmesi, şayet def'inin kanunda belirlenen süreler içerisinde ileri sürüldüğünün belirlenmesi hâlinde ileri sürülen talep hakkında zamanaşımı olgusunun vuku bulup bulunmadığının incelenmesi gerekecektir. Zira taraflardan biri tarafından ileri sürülen zamanaşımı def'inin incelenmesi, doğal olarak yasal süresi içerisinde ileri sürülmüş bir zamanaşımı def'inin varlığına bağlı olup, yasal süresinden sonra ileri sürülen zamanaşımı def'i hakkında esasen inceleme yapılamaz. Somut olayda; davacı eldeki dava ile yangın sonucunda uğramış olduğu maddi zararın faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalılardan ... (devredilen İl Özel İdaresi) cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'ini ileri sürmüş, diğer davalılar davaya cevap vermemiş, başka bir deyişle zamanaşımı definde bulunmamış olmasına rağmen mahkemece, bu davalılar hakkında da davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Karar

 

3. Hukuk Dairesi   2021/5789 E. , 2021/12622 K.

 

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

 

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 07/12/2021 tarihinde davacı vekili Av... ile davalı ... vekili Av.... geldiler.

 

Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

 

Y A R G I T A Y K A R A R I

 

Davacı; davalı il özel idaresinin mülkiyetinde bulunan ... Çarşı'da 24/12/2003 tarihinde meydana gelen yangın sonucunda, aynı çarşıda kiracı olarak bulunduğu iş yerindeki ticari mallar ile demirbaş eşyaların tamamının hasar gördüğünü, yangını bizzat başlatan davalı ..., işvereni olan davalı ... ve malik olarak gerekli tedbirleri almayan davalı il özel idaresinin meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, bu nedenle uğramış olduğu zararın tazmini talebiyle Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2005/229 Esas sayılı davanın açıldığını, ancak 05/12/2013 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması nedeniyle yeniden dava açmak zorunda kaldıklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, 7.500 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

 

Davalı ... (devredilen İl Özel İdaresi) vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise yangının meydana gelmesinde bir kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.

 

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın iki yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

 

1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve gerekçeli karar başlığında dava tarihi 17/12/2013 olduğu hâlde 23/01/2015 olarak gösterilmesinin, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğunun anlaşılmasına göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

 

2- Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle "dava arkadaşlığı", "müteselsil sorumluluk" ve “zamanaşımı def'i” kavramları üzerinde kısaca durulması gerekmiştir.

 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “İhtiyari dava arkadaşlığı” başlığı altında düzenlenen 57 nci maddesinde; “(1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:

  1. Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
  2. Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
  3. Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması,” 

 

hükmüne yer verilmiş; müteakip “İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığı altında düzenlenen 58 inci maddesinde ise; “İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

 

Yukarıda belirtilen durumun mevcut olması halinde, birden fazla kişi birlikte dava açabilir veya dava edilebilir. Davacıların veya davalıların sorumluluğu kanundan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebet ise ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Bu bağlamda, alacaklı müteselsil borçlulara veya borçlulardan bazısına karşı dava açabilir. Bu halde davalı olan müteselsil borçlular arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, her bir davalı hakkında bağımsız dava bulunması nedeniyle, her davalı ayrı iddia ve savunmada bulunmak zorundadır. Davalılardan bir kısmının ileri sürdüğü zamanaşımı def'inin, böyle bir savunmada bulunmayan diğer davalılara sirayeti söz konusu olamaz.

 

Diğer taraftan, zamanaşımı def'i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bu itibarla zamanaşımının sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç hâline getirme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Davalı tarafından zamanaşımı def'i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz. Ancak taraflarca ileri sürülmesi durumunda mahkemece, zamanaşımı def'inin incelenmesi sırasında dikkat edilecek ilk husus, zamanaşımı def'inin süresinde ileri sürülüp sürülmediğinin denetlenmesi, şayet def'inin kanunda belirlenen süreler içerisinde ileri sürüldüğünün belirlenmesi hâlinde ileri sürülen talep hakkında zamanaşımı olgusunun vuku bulup bulunmadığının incelenmesi gerekecektir. Zira taraflardan biri tarafından ileri sürülen zamanaşımı def'inin incelenmesi, doğal olarak yasal süresi içerisinde ileri sürülmüş bir zamanaşımı def'inin varlığına bağlı olup, yasal süresinden sonra ileri sürülen zamanaşımı def'i hakkında esasen inceleme yapılamaz. Somut olayda; davacı eldeki dava ile yangın sonucunda uğramış olduğu maddi zararın faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalılardan ... (devredilen İl Özel İdaresi) cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'ini ileri sürmüş, diğer davalılar davaya cevap vermemiş, başka bir deyişle zamanaşımı definde bulunmamış olmasına rağmen mahkemece, bu davalılar hakkında da davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

 

Bu açıklamalar ışığında mahkece; dava konusu olaya ilişkin Ankara İli Defterdarlığı Takdir Komisyonu Başkanlığı tarafından 2003 yılı vergilendirme dönemi yönünden düzenlenen, takdir komisyon kararı ile davacıya ait 317-317/B nolu işyerlerine ait demirbaş için kabul ve takdir edilen zarar bedelinin tespitine yönelik vergi dairesinden dava dosyasının celbi ile tazminat miktarının tespitine yönelik bir karar verilmesi gerekirken, davalılar ... ve ... zamanaşımı def'inde bulunmamasına rağmen tüm davalıları kapsar şekilde davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

 

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 3.815'şer TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı ... Başkanlığına verilmesine, davalılar ... ve ...'den alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 


Bu sayfa 232 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor