Aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde (ayrı ayrı) açılmış ve görülmekte olan (derdest) davaların aralarında bağlantı bulunması halinde usul ekonomisi ilkesinin bir sonucu olarak birleştirilerek aynı dava dosyası üzerinden birlikte görülmeleri mümkündür. Bu duruma davaların birleştirilmesi adı verilir. (HMK 166. mad.) Birleştirilen davaların yalnızca tahkikat aşamaları birlikte yapılmakta olup, davalar bağımsızlıklarını kaybetmezler. Diğer bir değişle, davaların birleştirilmesine rağmen ortada birleştirilen dosya kadar bağımsız dava var olmaya devam eder. Mahkeme hüküm sonucunda her iki dava için herhangi bir tereddüde meydan vermeyecek şekilde ayrı ayrı karar verir. (HMK 297/2. mad.) (R.Arslan, E.Yılmaz, S.Taşpınar Ayvaz, E.Hanağası, Medeni Usul Hukuku, 2018, s. 506)
3. Hukuk Dairesi 2021/4220 E. , 2021/12735 K.
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı avukatın İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesinin 2007/370 Esas sayılı dosyasında kendilerini vekil olarak temsil ettiğini, davanın kısmi kabulle sonuçlandığını ve Silivri İcra Müdürlüğünün 2009/6571 Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, davalı avukatın icra dosyasında toplam 505.036,75 TL para tahsil ettiğini, ancak dava ve icra takibi nedeni ile hak edilen yasal vekalet ücretleri karşılığı olan 99.468,99 TL'yi düştükten sonra kalan 405.837,76 TL'yi kendilerine ödemesi gerekirken yalnızca 250.000,00 TL ödeme yaptığını, bu nedenle davalıdan 155.837,76 TL alacaklı olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL'nin 21.06.2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; dava dosyası ve icra takip dosyası nedeni ile hak etmiş olduğu akdi vekalet ücretinin ödenmediğini, ayrıca KDV ve stopaj ile masraf alacağının bulunduğunu, dolayısıyla davacıya borçlu olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosya kapsamından; davalının davacı aleyhine, İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/112 Esas sayılı dosyası üzerinden, 05.05.2020 tarihinde aralarındaki vekalet ilişkisine dayalı olarak başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemi ile itirazın iptali davası açtığı, İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 12.01.2021 tarihinde itirazın iptali davasının iş bu dava ile aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunması sebebiyle birleştirilmesine karar verildiği, verilen birleştirme kararının 13.01.2021 tarihli müzekkere ile mahkemeye bildirildiği anlaşılmaktadır.
Aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde (ayrı ayrı) açılmış ve görülmekte olan (derdest) davaların aralarında bağlantı bulunması halinde usul ekonomisi ilkesinin bir sonucu olarak birleştirilerek aynı dava dosyası üzerinden birlikte görülmeleri mümkündür. Bu duruma davaların birleştirilmesi adı verilir. (HMK 166. mad.) Birleştirilen davaların yalnızca tahkikat aşamaları birlikte yapılmakta olup, davalar bağımsızlıklarını kaybetmezler. Diğer bir değişle, davaların birleştirilmesine rağmen ortada birleştirilen dosya kadar bağımsız dava var olmaya devam eder. Mahkeme hüküm sonucunda her iki dava için herhangi bir tereddüde meydan vermeyecek şekilde ayrı ayrı karar verir. (HMK 297/2. mad.) (R.Arslan, E.Yılmaz, S.Taşpınar Ayvaz, E.Hanağası, Medeni Usul Hukuku, 2018, s. 506)
Somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere HMK'nın 166. maddesi kapsamında birleşen iki dava bulunmakta olup, mahkemece HMK'nun 297 ve devamı maddelerinin gözetilmesi yasal bir zorunluluktur. Öyle ki anılan düzenlemeye göre, bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, davaların birleştirilmesi durumunda da, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur.
Ayrıca 6100 sayılı HMK'nın, "hükmün kapsamı" başlığını taşıyan 297. maddesinin (b) bendinde tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile T.C kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad soyadları ile adreslerinin de kararda yer alması gerektiği düzenlenmiştir. Mahkemece; gerekçeli karar başlığında birleşen dosya taraflarının adına, adresine ve vekil bilgilerine yer verilmesi asıl ve birleştirilen dava yönünden HMK'nun 297 ve devamı maddelerinde belirtildiği şekilde ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken mahkemece, birleşen dava gözetilmeksizin sadece asıl dava açısından hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre tarafların temyiz sebeplerinin incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların temyiz sebeplerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.