YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Avukat, kararı üst mahkemeye taşımadığı gerekçesi kusurlu olduğu, ancak bu kusurun sonuca etkili olması gerektiği hk.

Karar Özeti

Direnme kararı üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/06/2019 tarihli ve 2017/561 E. 2021/603 K. sayılı kararıyla; avukatın, özen borcunun gereği olarak iş sahibi aleyhine verilen bir hükümle ilgili olarak aksine bir talimat olmadığı sürece kanun yollarına başvurmakla yükümlü olduğu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 171. maddesinde de avukatın üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip etmek zorunda olduğunu açıkça düzenlendiği, davalı avukatın kusurlu ve vekâlet sözleşmesine aykırı davranışını oluşturduğu konusunda Mahkeme ve Özel Daire arasında bir uyuşmazlık da bulunmadığı, ne var ki sözleşmeye aykırı ya da daha genel çerçeveyle kusurlu bir eylemin sorumluluk doğurabilmesi için bu eylemle illiyet bağı olan bir sonuçtan zarar doğması gerektiği, mahkemece bilhassa maddi tazminat istemi yönünden salt sözleşmeye aykırılığın peşinen sorumluluk doğurduğu yönündeki kabulün isabetli bulunmadığı, zira vekilin bu kusurlu eylemi olmasaydı dahi aynı netice doğacak idiyse, müvekkilin aleyhine hükmün infaz edilmesi nedeniyle cezaevinde kaldığı günlere ilişkin olarak talep ettiği maddi kayıpları (gelir elde edememe, vb..) yönünden illiyet bağının varlığından söz edilemeyeceği, aksi yönde bir kabulün, vekil edenin kendi hukuka aykırı veya kusurlu eylemi nedeniyle doğan zararı bir başkasına yükleme yahut hukuken sahip olamayacağı bir sonucu vekil üzerinden sağlama neticesini doğuracağı, buna göre maddi tazminata ilişkin izah edilen şekilde değerlendirme yapılırken elbette ki avukatın kusurlu davranışının gerçekleştiği yargılamada varılacak sonucun kesin bir şekilde tespiti imkân dâhilinde değil ise de; illiyetin varlığının ve kusurun ağırlığının denetime açık şekilde irdelenebilmesi için, söz konusu yargılamada ileri sürülen vakıalar, toplanan deliller, konu ile ilgili mevzuat hükümleri ve emsal içtihat gibi kaynaklar göz önünde bulundurulmalı ve fiili durumdan daha lehe bir sonucun temin edilmesinin ihtimal dâhilinde olup olmadığının tartışılması gerektiği, incelemenin ise bilirkişi eliyle yapılmasının mümkün olmadığı, Hâkimin bu incelemeyi bizzat kendisi yapmak zorunda ve bunu yapabilecek yegâne kişi konumunda olduğu, vekilinin ihmalî davranışı ile temyiz edilmeyerek kesinleşen mahkûmiyet hükmünün üst yargı merciince gözden geçirilmesi imkânından mahrum kalınmasının başlı başına kişilik haklarını zedeleyen, kişinin aleyhine olan hükmün temyiz incelemesinden geçerek onanıp kesinleşmesi hâlinden daha fazla kaygı, üzüntü ve stres yaratan bir durum olduğundan, manevi zararın salt bu eylemle doğduğunun kabul edilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Karar

3. Hukuk Dairesi   2021/3110 E. , 2021/12307 K.

 

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

 

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

 

Davacı; davalının avukat olarak ceza davasında kendisini temsil eden davalının hakkında verilen mahkumiyet kararını temyiz etmediğini, davalının görevi ihmalden dolayı ceza aldığını, davalının ihmali davranışı nedeniyle hapis yattığını, maddi ve manevi zararı oluştuğunu ileri sürerek; 10.000 TL maddi ile 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.

 

Davalı, davanın reddini istemiştir.

 

Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm, davalı tarafın temyizi üzerine; Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27/03/2014 tarihli ve 2013/30834 E. 2014/8963 K. sayılı kararıyla; davalı vekil tarafından temyiz edilmeyen Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/128 esas sayılı dava dosyasında karar temyiz edilmiş olsaydı sonucun değişip değişmeyeceği üzerinde durulmadığı, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak ceza dosyasındaki kararın temyizi halinde ne olacağı belirlenerek sonuca uygun karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

 

Mahkemece, davalı avukatın özen borcunu yerine getirmemesinde en küçük ihmalinden bile sorumlu olduğu, ceza ilamında müvekkili olan davacının zarar görmemesi için tüm hukuki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğinden bahisle önceki kararda direnilmiştir.

 

Direnme kararı üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/06/2019 tarihli ve 2017/561 E. 2021/603 K. sayılı kararıyla; avukatın, özen borcunun gereği olarak iş sahibi aleyhine verilen bir hükümle ilgili olarak aksine bir talimat olmadığı sürece kanun yollarına başvurmakla yükümlü olduğu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 171. maddesinde de avukatın üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip etmek zorunda olduğunu açıkça düzenlendiği, davalı avukatın kusurlu ve vekâlet sözleşmesine aykırı davranışını oluşturduğu konusunda Mahkeme ve Özel Daire arasında bir uyuşmazlık da bulunmadığı, ne var ki sözleşmeye aykırı ya da daha genel çerçeveyle kusurlu bir eylemin sorumluluk doğurabilmesi için bu eylemle illiyet bağı olan bir sonuçtan zarar doğması gerektiği, mahkemece bilhassa maddi tazminat istemi yönünden salt sözleşmeye aykırılığın peşinen sorumluluk doğurduğu yönündeki kabulün isabetli bulunmadığı, zira vekilin bu kusurlu eylemi olmasaydı dahi aynı netice doğacak idiyse, müvekkilin aleyhine hükmün infaz edilmesi nedeniyle cezaevinde kaldığı günlere ilişkin olarak talep ettiği maddi kayıpları (gelir elde edememe, vb..) yönünden illiyet bağının varlığından söz edilemeyeceği, aksi yönde bir kabulün, vekil edenin kendi hukuka aykırı veya kusurlu eylemi nedeniyle doğan zararı bir başkasına yükleme yahut hukuken sahip olamayacağı bir sonucu vekil üzerinden sağlama neticesini doğuracağı, buna göre maddi tazminata ilişkin izah edilen şekilde değerlendirme yapılırken elbette ki avukatın kusurlu davranışının gerçekleştiği yargılamada varılacak sonucun kesin bir şekilde tespiti imkân dâhilinde değil ise de; illiyetin varlığının ve kusurun ağırlığının denetime açık şekilde irdelenebilmesi için, söz konusu yargılamada ileri sürülen vakıalar, toplanan deliller, konu ile ilgili mevzuat hükümleri ve emsal içtihat gibi kaynaklar göz önünde bulundurulmalı ve fiili durumdan daha lehe bir sonucun temin edilmesinin ihtimal dâhilinde olup olmadığının tartışılması gerektiği, incelemenin ise bilirkişi eliyle yapılmasının mümkün olmadığı, Hâkimin bu incelemeyi bizzat kendisi yapmak zorunda ve bunu yapabilecek yegâne kişi konumunda olduğu, vekilinin ihmalî davranışı ile temyiz edilmeyerek kesinleşen mahkûmiyet hükmünün üst yargı merciince gözden geçirilmesi imkânından mahrum kalınmasının başlı başına kişilik haklarını zedeleyen, kişinin aleyhine olan hükmün temyiz incelemesinden geçerek onanıp kesinleşmesi hâlinden daha fazla kaygı, üzüntü ve stres yaratan bir durum olduğundan, manevi zararın salt bu eylemle doğduğunun kabul edilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

 

Bozmaya uyan mahkemece; Hukuk Genel Kurulu kararı gereğince, manevi zararın salt davalının eylemiyle doğduğu, maddi tazminat yönünden ise, davalı vekil olarak ceza mahkemesinde yargılaması yapılan adam öldürmeye teşebbüs gibi hayati öneme sahip ağır bir suçu temyiz etmediği, vekil olarak en asgari düzeyde yapması gereken görevini bile yapmadığı, özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği gerekçesiyle 7.000 TL maddi ve 7.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, Hukuk Genel Kurulu kararında bellirtildiği üzere, vekilin ihmalî davranışı ile mahkumiyet kararının temyiz edilmeyerek kesinleşmesi ve üst yargı merciince gözden geçirilmesi imkânından mahrum kalınması nedeniyle, salt bu eylemden kaynaklı manevi zararın oluştuğunun anlaşılmasına göre, davalının manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.

 

2- Maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

 

Bir mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

 

Somut olayda; uyulan bozma kararında, davalı avukatın mahkumiyet kararını temyiz etmemesine yönelik kusurlu eylemi neticesinde maddi zararın oluşması için ilgili yargılamada illiyetin varlığının ve kusurun ağırlığının denetime açık şekilde irdelenmesi, ileri sürülen vakıalar, toplanan deliller, konu ile ilgili mevzuat hükümleri ve emsal içtihat gibi kaynaklar göz önünde bulundurularak, fiili durumdan daha lehe bir sonucun temin edilmesinin ihtimal dâhilinde olup olmadığı tartışılması gerektiğinin ifade edilmiş, ancak mahkemece bozmaya konu edilen karardaki gerekçeler tekrar edilerek tazminata hükmedilmiştir.

 

Buna göre mahkemece; bozma kararının gerekleri yerine getirilerek, davacının yargılandığı ceza davasında, fiil durumdan daha lehe bir sonucun temin edilmesinin ihtimal dahilinde olup olmadığı tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde maddi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 01/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Bu sayfa 357 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor