.../.../... adresine tebliğe çıkarıldığı, tebligatın Covid-19 salgını nedeniyle işyerinin kapalı olduğu belirtilerek iade edildiği, bunun üzerine tekrar aynı adrese tebliğe çıkarıldığı ve bu kez yine aynı adreste “muhatap o an adreste bulunmayıp (iş takibinde bulunduğundan) daimi çalışan ...” a 18.05.2020 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davacı vekili tebligatın yapıldığı kişinin çalışanı olmadığını belirterek tebligatın geçersizliğini ileri sürmekte ve karardan 28.07.2020 tarihi itibariyle haberdar olduğunu iddia etmektedir.
Açıklanan nedenlerle, yapılan tebligat işleminin usulsüz olup olmadığının tespiti açısından, Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğ tarihi itibariyle tebligat gönderilen adreste ...'ın çalışıp çalışmadığı hususunda bu kişinin de dinlenilmesi sureti ile zabıta araştırması yapılması, gerektiğinde sigortalılık kayıtlarının sorgulanması, ...'ın daimi çalışan olmaması halinde 7201 Sayılı Tebligat Kanunu 52. vd maddelerinde düzenlenen cezai yükümlülüklerin de değerlendirilmesi, tebligatın usulüne uygun olup olmadığı değerlendirilerek, usulüne uygun ise dosyanın temyiz incelemesi için Daire'ye gönderilmesine, usulüne uygun değilse HMK'nın 341/1 kapsamında işlem yapılması için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 22/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2020/3452 E. , 2021/8142 K.
MAHKEMESİ: ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinden verilen 17/02/2020 tarihli ve 2019/775 - 2020/199 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü.
Davacı, maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümün satışı için dava dışı ... ile anlaştıklarını, bunun için Mesut'u vekil tayin edeceğini, ancak ...'un kendi adına vekalet verilmesinde vergi yükü nedeniyle sıkıntı olacağını bu nedenle tanıdığı ...'e vekalet verilmesini söylemesi üzerine davalı ...'i vekil tayin ettiğini, vekil tarafından taşınmazının rayiç bedelinin çok altında bir bedelle eşi davalı ...'e satış suretiyle devredildiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini, satış bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacı ile satış bedelinin davacı hesabına havale edileceği yönde bir anlaşmaları olmadığını, satış bedelinin nakit olarak dava dışı ...'a ödendiğini, yapılan işlemlerin usulüne uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İhbar olunan ..., davacı ile taşınmazın 50.000,00 TL bedelle satışı hususunda anlaştıklarını, vergi borcu çıkmaması için vekaletin kendi adına değil tanıdığı olan davalı ...'e verilmesini istemesi üzerine davacının davalı ...'ı vekil tayin ettiğini, ...'ın taşınmazı eşi ...'a sattığını, 65.000,00 TL satış bedelini de kendisine ödediğini, durumu davacıya izah ettiğinde davacının “ne zaman elin müsait olursa 50.000,00 TL satış bedelimi gönderirsin “ şeklinde beyanda bulunduğunu, ancak işlerinin kötü gitmesi nedeniyle satış bedelini davacıya ödeyemediğini beyan etmiştir.
Mahkemece, satış bedelinin ...'a ödendiği, ...'un kötü niyetle hareket ettiği, davalıların iyi niyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından 6100 sayılı HMK'nun 353/1-b.1 fıkrası uyarınca esastan reddedilmiş, karar davacı vekilince Bölge Adliye Mahkemesi kararının kendisine tebliğinin usulsüz olduğu gerekçesiyle temyiz edilmiştir.
Dava,vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Öncelikle irdelenmesi gereken husus; davacı ... vekilinin temyizinin süresinde olup olmadığı hususudur.
Davacı ... vekiline, Bölge Adliye Mahkemesi karar evrakının ... caddesi, No:... Kat: ...-.................................................................................................... İş Hanı.../.../... adresine tebliğe çıkarıldığı, tebligatın Covid-19 salgını nedeniyle işyerinin kapalı olduğu belirtilerek iade edildiği, bunun üzerine tekrar aynı adrese tebliğe çıkarıldığı ve bu kez yine aynı adreste “muhatap o an adreste bulunmayıp (iş takibinde bulunduğundan) daimi çalışan ...” a 18.05.2020 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davacı vekili tebligatın yapıldığı kişinin çalışanı olmadığını belirterek tebligatın geçersizliğini ileri sürmekte ve karardan 28.07.2020 tarihi itibariyle haberdar olduğunu iddia etmektedir.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, cereyan şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddia tahkik edilmelidir. H.G.K.nun 07.04.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir.
Açıklanan nedenlerle, yapılan tebligat işleminin usulsüz olup olmadığının tespiti açısından, Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğ tarihi itibariyle tebligat gönderilen adreste ...'ın çalışıp çalışmadığı hususunda bu kişinin de dinlenilmesi sureti ile zabıta araştırması yapılması, gerektiğinde sigortalılık kayıtlarının sorgulanması, ...'ın daimi çalışan olmaması halinde 7201 Sayılı Tebligat Kanunu 52. vd maddelerinde düzenlenen cezai yükümlülüklerin de değerlendirilmesi, tebligatın usulüne uygun olup olmadığı değerlendirilerek, usulüne uygun ise dosyanın temyiz incelemesi için Daire'ye gönderilmesine, usulüne uygun değilse HMK'nın 341/1 kapsamında işlem yapılması için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 22/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.