4735 sayılı Kanun “sözleşmenin devri†başlıklı 16’ıncı maddesi gereğince ,sözleşmenin devrine ilişkin bir taleple karşılaşıldığı durumda idarece ilk olarak yapılması gereken işlem, zorunlu bir halin var olup olmadığını belirlemektir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Kanunda sözü edilen zorunlu halin, aynı Kanunun 10’uncu maddesinde yer alan mücbir sebeplerden dahi geniş bir anlam içerdiğidir. Zira, mücbir sebeplere dayalı olarak sözleşme devri hemen hemen imkansız bir hale gelmektedir. Kanun koyucu da bu husus göz önünde bulundurarak mücbir sebep yerine zorunlu hal ifadesini kullanmıştır. Dolayısıyla idareler mücbir sebep veya hayatın olağan akışı içinde karşılaşılabilinecek diğer hallerde zorunlu halin varlığına karar verebilecektir. Ancak,4735 sayılı Kanunda mücbir sebep halini düzenlenmekle birlikte mücbir sebepler dışındaki diğer hallerin neler olduğu tanımlanmamış, konu idarenin takdirine bırakılmıştır.
Yüklenicinin işi tamamlayamadığı her halde sözleşmenin fesih edilmesinin idareleri zor durumda bırakacağı ortadır. Nitekim, kanun koyucu yüklenicinin, ölümü, ağır hastalığı, tutukluluğu, hürriyeti bağlayıcı ceza ve zorunlu hallerde sözleşmenin devrine izin vererek konuya ilişkin hassasiyetini ortaya koymuştur. Diğer taraftan, kamuya karşı sorumlu davranan yüklenicilerin ihaleye katılımını sağlamak amacıyla, devre ilişkin üç yıllık bir kısıtlama getirerek bu konudaki suistimallerin önüne geçmeyi hedeflemiştir. Bu çerçevede, idarelerce dürüstlük kurallarında göz önünde bulundurularak zorunlu halin varlığına karar verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.