7.Somut olayda, 6325 sayılı Kanun'un 18/A-15. fıkrasının dikkate alınarak değerlendirme yapılması mahkemeye erişim hakkının ihlaline neden olunmaması yönünden uygun olacaktır. Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağının incelenmesinde, davacının arabuluculuğa 26.02.2020 tarihinde başvurduğu, 12.03.2020 tarihinde ise, arabuluculuk süresinin bittiği anlaşılmaktadır, Sıra cetveli davacıya 18.02.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu tebliğ esas alındığında dava, İcra İflas Kanunun 235. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre içerisinde açılmamışsa da, davacı hak düşürücü süre içerisinde 26.02.2020 tarihinde arabuluculuğa başvurduğu, arabuluculuk son tutanağının 12.03.2020 tarihinde düzenlendiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Yukarıda içeriğine yer verilen 6325 sayılı kanunun 18/A madesinin 15. fıkrası uyarınca 26.02.2020-12.03.2020 tarihleri arasında arabuluculukta geçen sürede, hak düşürücü süre işlemeyecektir. Dava 12.03.2020 tarihinde açıldığına göre; davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulü gerekir. Bu sebeplerle; işin esasının incelenerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince davanın hak düşürücü süre içinde açılmış olmasına ilişkin dava şartının noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi ve istinaf mahkemesince de istinaf isteminin reddedilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
6. Hukuk Dairesi 2023/4026 E. , 2024/1590 K.
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1923 E., 2023/1444 K.
DAVA TARİHİ : 12.03.2020
HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/172 E., 2020/570 K.
Taraflar arasındaki kayıt kabul davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Bankanın ... ... İnş. San. ve Tur. İşl. A.Ş.'den iflas tarihi 30.11.2016 tarihi itibariyle olan 4.141.921,07 TL nakit, 30.720,00 TL gayri nakdi alacağının iflas masasına kaydı için başvurulduğunu, dayanak tüm belgeleri kayıt dilekçeleri ekinde sunmalarına rağmen iflas müdürlüğünce "...Ankara 19. İcra Müd. 2016/13545 E. sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi ve Ankara 8. İcra Dairesi'nin 2015/22757 E. sayılı icra takiplerinin bulunduğu, ekinde herhangi bir kesinleşme şerhinin mevcut olmadığı, Ankara 16. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2016/677 E. sayılı ile davalı olduğu, ipotekli taşınmazların satılıp satılmayacağı, satılırsa ne kadar alacağın düşüleceği bildirilmediğinden tüm alacağın ihtilaflı olarak ve taliki şarta bağlı olarak reddine..." karar verildiğini, red gerekçesindeki gerekçelerin hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, iflas dairesince reddedilen 4.172.641,07 TL alacağın iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... ... İnş. San.ve Tur. İşl. A.Ş. adına ... İflas Müdürlüğü davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda, davacının alacak kaydı başvurusunda gerekli masrafları yatırdığı ve sıra cetvelinin davacı vekiline 19/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin tebliğden itibaren 15 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 12/03/2020 tarihinde sıra cetveline itiraz davasını açtığı sıra cetveline itiraz (kayıt-kabul) davasının dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığı, davacının 6325 sayılı yasanın 18A/15. maddesinden, ihtiyari arabuluculuk kapsamında kalmadığından dolayı da aynı yasanın 16/2. maddesinden faydalanamayacağı, davada İİK'nın 235. maddesindeki 15 günlük hak düşürücü süre içinde açılmış olmasına ilişkin özel dava şartının noksan olduğu gerekçesiyle davanın HMK'nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava açılmadan önce süresi içinde arabuluculuk başvurusu yapıldığını ve anlaşamama tutanağına istinaden de kayıt kabul davasının yine yasal süresi içinde açıldığını, mahkemeler tarafından arabuluculuk başvurusu yapılmadığından, açılan davalar dava şartı noksanlığı nedeniyle reddedildiğinden arabuluculuk başvuruları yapıldığını, bu konjonktürde emsal kararlar ile kayıt kabul davalarının da arabuluculuk kapsamında kaldığının değerlendirildiğini, kayıt kabul davalarının arabuluculuk kapsamında olmadığı, esasen kayıt kabul davasının alacak davası olmadığı, yalnızca sıra ve garame oranına dair tespit hükmü olduğuna dair yorumsal içtihatların da hatalı olduğunu, esasında sıra cetveli ile kabul edilen alacakların, iflas dosyasından garame oranında alacaklılara dağıtılacağını, sonuç itibariyle verilen kararın yalnızca bir tespit hükmü değil alacak hükmü haline geleceğini, arabulucuğa tabi olmayan bir davada davacının hataya düşerek arabuluculuğa başvurması halinde hakkaniyet ve yine emsal yargı kararları doğrultusunda, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımının duracağını ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini, öte yandan da TBK'nın madde 158'deki 60 günlük ek süreden müvekkilinin yararlandırılması gerektiğini ve her hâlükârda davanın hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü ile usulden red kararının kaldırılarak esasa girilmesine karar verilmesi gerektiğini, dosyanın bu nedenle yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürülen itirazlar ve re'sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iflas sıra cetveline itiraza istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 142 nci maddesi, 23, 223. maddeleri
3. Değerlendirme
1.Dava, İİK'nın 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasıdır. İİK'nın 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK'nın 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabule elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK'nın 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü 235. maddede açıkça 223. maddesi saklı tutulmuştur. İİK'nın 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında İflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar. İİK'nın 223/3. fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar.
2. Somut olayda, davacının 4.141.921,07TL nakit, 30.720,00 TL gayri nakdi alacağının masaya kaydı için başvuruda bulunduğu, davacının başvurusunun 4. sıraya kaydının yapıldığı, talebinin tamamının reddine karar verildiği, ret kararının davacı tarafından verilen masraf kullanılarak elektronik posta yoluyla 18.02.2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davacı taraf 26.02.2020 tarihinde arabuluculuğa başvurmuş, anlaşma sağlanamadığı gerekçesi ile 12.03.2020 tarihinde arabuluculuk faaliyetinin sona ermesine ilişkin son oturum tutanağı düzenlenmiş, kayıt kabul davası ise 12.03.2020 tarihinde, red kararının tebliğinden itibaren 15 günlük süre geçtikten sonra açılmıştır. Bu şekilde kayıt kabul davası İİK'nın 235. maddesinde belirtilen yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmamıştır.Yargıtay uygulamasında, kayıt kabul davasında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması dava şartı olarak kabul edilmemektedir. Ne var ki, bu konuda uygulama birliği sağlanıncaya kadar bir çok mahkeme tarafından yasanın farklı yorumlanması neticesinde farklı kararlar verilmiştir.
3.6102 sayılı TTK'nın 5/A maddesinde düzenlenen "Dava şartı olarak arabuluculuk", "7155 sayılı" Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun” nun 20. maddesi ile düzenlenmiş ve aynı yasanın 26/1-a bendi gereğince 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde "Hak arama hürriyeti" düzenlenmiştir. Maddede, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bir çok emsal kararında, 36.maddenin ihlali, mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir.
4.Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı,bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), de mahkemeye etkili erişim hakkını "hukukun üstünlüğü" ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakkının mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar verilmektedir.
5.Yukarıda ifade edildiği üzere, uygulamadaki belirsizlik neticesinde, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuranlar yönünden, mahkemeye erişim hakkının ihlali gibi bir sonuçla karşılaşmamak ve hak kaybının önüne geçilmesi açısından, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında sürelerin değerlendirilmesi isabetli ve hakkaniyetli olacaktır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun, dördüncü bölümünde, "Arabuluculuk Faaliyeti" üst başlığı ile 13. maddede, arabuluculuğa başvuru düzenlenmiş, "Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi" başlıklı 16. maddenin 2. fıkrasında ise "Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz" hükmüne yer verilmiştir. 16. maddenin 1. fıkrasında arabuluculuk sürecinin, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı hükme bağlanmış, devamında ise dava açılmasından sonraki süreç düzenlenmiştir.
6.6325 sayılı Yasanın beşinci bölümünde ise “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk" başlığı ile 18/A maddesinde, “1”. fıkrada, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine hangi hükümlerin uygulanacağı 20 fıkra şeklinde gösterilmiştir. 18/A -15. fıkrada, 16/2. fıkraya benzer şekilde “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez“ düzenlemesine yer verilmiştir.
7.Somut olayda, 6325 sayılı Kanun'un 18/A-15. fıkrasının dikkate alınarak değerlendirme yapılması mahkemeye erişim hakkının ihlaline neden olunmaması yönünden uygun olacaktır. Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağının incelenmesinde, davacının arabuluculuğa 26.02.2020 tarihinde başvurduğu, 12.03.2020 tarihinde ise, arabuluculuk süresinin bittiği anlaşılmaktadır, Sıra cetveli davacıya 18.02.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu tebliğ esas alındığında dava, İcra İflas Kanunun 235. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre içerisinde açılmamışsa da, davacı hak düşürücü süre içerisinde 26.02.2020 tarihinde arabuluculuğa başvurduğu, arabuluculuk son tutanağının 12.03.2020 tarihinde düzenlendiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Yukarıda içeriğine yer verilen 6325 sayılı kanunun 18/A madesinin 15. fıkrası uyarınca 26.02.2020-12.03.2020 tarihleri arasında arabuluculukta geçen sürede, hak düşürücü süre işlemeyecektir. Dava 12.03.2020 tarihinde açıldığına göre; davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulü gerekir. Bu sebeplerle; işin esasının incelenerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince davanın hak düşürücü süre içinde açılmış olmasına ilişkin dava şartının noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi ve istinaf mahkemesince de istinaf isteminin reddedilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
İlk Derece Mahkemesi kararı ile bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi kararı usul ve yasaya aykırı görüldüğünden Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
16.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.