Mağdur ..., sanıklar... ve ...'ye ait şantiyenin kum eleği ile trafosunu çalmadığını beyan etmiş ise de, tanık ...'in sanıklar Şükrü ve ...'in şantiyesine ait trafonun mağdur ... ve yanındaki açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen kişiler tarafından mağdur ...'a ait araca yüklendiğini gördüğünü ifade etmesi, tanık ...'in sanık ...'ye şantiyeden hırsızlık yapan kişilerden birisinin mağdur ... olduğunu söyleyip adı geçeni teşhis etmesi üzerine mağdur ...'ın hırsızlık yaptığını itiraf etmesi, tanıklar ..., ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...'ın, şantiyede sanıklar ile konuştukları esnada mağdurların hırsızlık yaptıklarını kabul ettiklerini söylemeleri ve sanıkların da mağdur ...'ın hırsızlık yaptığını kabul ettiğini savunmaları karşısında; sanıklar lehine yorumla, mağdur ...'ın sanıklar... ve ...'ye ait şantiyeden hırsızlık yapmasının sanıklar lehine TCK'nun 29. maddesi kapsamında tahrik hükmünün uygulanmasını gerektiren haksız bir davranış olup, mağdur ...'ı zorla araca bindirerek şantiyeye götüren ve burada hırsızlık nedeniyle oluşan zararının giderilmesi amacıyla mağdur ...'ı belli bir süre zorla alıkoyan sanıkların, mağdur ...'dan kaynaklanan bu haksız fiilin oluşturduğu hiddetin etkisi altında hareket ederek kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediklerinin kabulü gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulu 2017/1052 E. , 2018/159 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanıklar ..., ... ve ...'in 5237 sayılı TCK'nun 109/2, 109/3-b, 43, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.09.2012 gün ve 104-150 sayılı hükümlerin, sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 07.02.2017 gün ve 5897-524 sayı ile "Sanıkların eylemlerinin her bir mağdura yönelik olarak ayrı ayrı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu ve mağdur sayısınca cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde tek suçtan hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini" eleştirisi ve "haksız tahrik hükümlerinin uygulama koşulları oluşmadığı ve TCK'nın 53. naddesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür" açıklamasıyla onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.04.2017 gün ve 25537 sayı ile;
"...Sanıklar her aşamada olayın seyrine ilişkin kabule benzer bir savunma yapmış, ancak mağdurlar ve katılana cebir ya da tehdit iddialarını kabul etmemişler, atılı suçun
unsurlarına yönelik inkara yönelmişlerdir.
Olayın çıkış nedeni tanık ...'un istikrarlı bir şekilde ifade ettiği gibi sanıklardan ... ve ...'na ait kum ocağı şantiyesine elektrik sağlayan direğin kesilerek üzerindeki trafonun çalınması hadisesi olduğuna dair herhangi bir tereddüt yoktur. Tanığın trafoyu çalan kişi olarak mağdur ...'ı net bir şekilde teşhis ettiği, araç plakasının hırsızlık tarihi itibarıyla sanıklardan ...'na bildirdiği, bu aracın olay tarihinde mağdur ... tarafından kullanıldığı incelenen dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Olay tarihinde, daha önce hırsızlık yapan kişilerin aracı olarak kendisine bildirilen ...... plakalı araca Konaklı Beldesi’nde rastlayan sanık ...'nun aracın yanına giderek kendilerine ait trafoyu çalan kişiler olup olmadığının araçta bulunan mağdur ... ve katılan ...'a sorduğu, olumsuz cevap alınca tanık ...'u çağırdığı, bulundukları yere gelen tanığın aracı ve aracı kullanan mağdur ...'ı teşhis ettiği, bunun üzerine ...'nun ağabeyi sanık ...'i durumdan haberdar etmesi üzerine sanıklar ... ve ...'in geldikleri, mağdur ...'ı kendi araçlarına alarak, katılan ...'yi ise mağdurun kullanımındaki araçla, bu aracı dava dışı bir kişinin kullanması ile şantiyeye getirdikleri, bu arada zararlarının karşılanmasını talep ettikleri, aksi kanıtlanamayan savunmaya göre, mağdurun bir ailesinin olduğundan bahisle kendisini kolluğa vermemelerini istediği, mağdurun sanıkların zararlarına ilişkin taleplerini karşılamak için katılan ...'nin kardeşi olan ve çalındığı söylenen trafoyu satın aldığı iddia edilen mağdur ...'ı telefonla olay yerine çağırdığı, olay yerine gelen Erdoğan'ın borçlu, mağdur ...'ın kefil olduğu, düzenleme tarihi 02.03.2009 olan 8.500 Lira bedelli, lehdarı ve vadesi yazılı olmayan bir adet senedin mağdurlardan alındığı, senet alındıktan sonra Ramazan'ın aracını şantiyede bırakarak mağdurlar ve katılanın mağdur ...'ın geldiği araçla şantiyeden ayrıldıkları da sabittir.
Başsavcılığımızla Yüksek Daire arasındaki uyuşmazlık sanıkların atılı fiili cebir, tehdit veya hile ile ya da hukuka aykırı başka bir yöntemle gerçekleştirip gerçekleştirmediklerine ilişkindir.
TCK'nun 109. maddesi '[1] Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
[2] Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
[3] Bu suçun;
a) Silâhla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır' hükümlerini içermektedir.
Sanıklar, mağdurlara karşı cebir veya tehdit kullandıklarına dair iddiaları istikrarlı bir şekilde reddetmişlerdir. Keza olaydan yaklaşık 16 saat sonra yapılan muayenelerinde darba uğradığı iddia edilen mağdurlar ... ve Erdoğan'da herhangi bir darp ya da cebir izine rastlanmadığı 03.03.2009 günlü adli raporları ile sabittir. Tanıklar ..., ..., ..., ... ve ... olayın seyri boyunca herhangi bir tehdide veya cebre tanık olmadıklarını beyan etmişler, ... dışındaki olayın şantiyede geçen kısmına tanık olanlar, tarafların arasında sanıklar... ve ...'nün hırsızlık olayı nedeniyle oluşan zararın giderilmesine dair konuşmalara tanık olduklarının ifade etmişlerdir.
Katılan ... soruşturma aşamasında, hem kollukta hem de Cumhuriyet savcısı huzurunda kendisine karşı herhangi bir eylemde bulunulmadığını, mağdur ...'ın kullanımında olup, onun sanıkların aracına binmesi nedeniyle sürücüsüz kalan aracı şoförlüğü olmadığı için kullanamadığını, bu nedenle aracı başkasının kullandığını, kendisinin ise yolcu koltuğuna oturduğunu, o şekilde şantiyeye gittiklerini, şantiyede ise Ramazan ve sanıklar arasında geçen olaylara müdahale etmek istediğinde olayın kendisi ile alakalı olmadığını ve karışmamasını söylediklerini beyan etmiştir. Kovuşturma aşamasında verdiği ifadede de ise hem Ramazan'ın hem de kendisinin cebren şantiyeye götürüldüğüne dair beyanda bulunmuştur. Ancak katılanın soruşturma aşamasındaki ifadeleri mağdur ... tarafından yine soruşturma aşamasında hem kolluğa hem de Cumhuriyet savcısına verilen ifadelerle doğrulanmış, hatta mağdur ...'ın Cumhuriyet savcısına verdiği ifadede, ...'ın kendi isteği ile şantiyeye geldiği beyan edilmiştir. Bu nedenle katılana karşı eylemlerin değerlendirilmesinde, soruşturma aşamasında verilen bu ifadelerin aşamalardaki savunmaları doğrulaması nedeniyle hükme esas alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Mağdur ... ise olaya sonradan dahil olmuştur. Çalınan malzemelerin bu mağdura satıldığına dair sanık savunmaları da gözetildiğinde, mağdurun bu nedenle olay yerine mağdur ... tarafından çağrıldığı, kendi isteği ile olay yerine geldiği, olaydan 16 saat kadar sonra alınan adli raporlarının ve olay tanıklarının mağdurun birden fazla kişi tarafından müteaddit defalar darp edildiğine dair iddiayı doğrulamadığı, keza mağdurun olay mahallinde tehdit edilerek tutulduğu ve buradan ayrılmasına izin verilmediğine dair bir anlatımının da olmadığı, kendi anlatımına itibar edilmesi halinde de olay yerine geldiğinde darp edilip sanıkların zararına ilişkin senet imzalamasından sonra olay mahallinden ayrıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Mağdur ..., olay nedeni olan hırsızlık olayının faili olarak tanık ... tarafından net bir şekilde teşhis edilip sanıklara bildirilmiştir. Mağdur ... ile diğer mağdur ... ve katılan ...'nin anlatımlarındaki müteaddit defalar darp edildiğine dair iddiaların olaydan sonra alınan adli raporları ile doğrulanmadığı, keza mağdurun daha Konaklı Beldesi'nde iken sanık ...'in kendisine tekme attığına dair iddiasının yanında bulunan katılan ...'nin anlatımları ile doğrulanmadığı, katılanın birbiri ile uyumlu kolluk ve Cumhuriyet savcılığı ifadelerine göre ...'in mağdur ...'a karşı Konaklı Beldesi içinde tekme atmadığı, araca binmesini sertçe söylemesi üzerine mağdurun sanıkların aracına bindiğini beyan ettiği, şantiyedeki olaya tanık olan görgü tanıklarının da burada meydana gelen olayda darp ya da tehdit olgusunu doğrulamadıkları görülmüştür.
Yerel mahkeme mağdurların adli raporlarında darp ve cebir izine rastlanmamasını hem darbın iz bırakacak yoğunluğa ulaşmaması, hem de raporun olaydan bir gün sonra alınmasına bağlamışsa da, mağdurların kendilerine karşı müteaddit defalar tekme tokat vurmak suretiyle darp uygulandığına dair beyanda bulunmalarına, hatta bu darp neticesinde hırsızlık suçunu kabullenmek noktasına geldiklerine dair iddiaları nazara alındığında dirençlerinin kıracak düzeyde darba uğradıklarının ileri sürdükleri, adli raporunda olaydan yaklaşık 16 saat sonra alınması nedeniyle mağdurların iddia ettiği şiddette bir darbın bu sürede iz bırakmadan kaybolmasının mümkün olmadığı düşünüldüğünden, mahkemenin bu delillere yönelik değerlendirmesinin yanılgılı olduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan sanıklar lehine yeminli beyanlarına başvurulan tanıkların esasen birbiri ile ve savunmalarla çelişmeyen anlatımlarına neden itibar edilmediği de yerel mahkemenin gerekçeli kararında denetime elverişli bir şekilde tartışılmamıştır. Dosya kapsamı itibarıyla tanıkların anlatımlarına itibar edilmemesini gerektiren somut bir neden ortaya konulamamıştır.
Bu değerlendirmeler ışığında, sanıkların mağdur ... ve katılanı, mağdurun karıştığı tanık ... tarafından bildirilen hırsızlık olayını konuşmak üzere sanıklardan... ve ...'nün işlettiği kum ocağı şantiyesine cebir, tehdit veya hile götürüp orada yine aynı yöntemlerle veya hukuka aykırı sair bir yöntemle tutarak hürriyetlerini kısıtladıklarına, keza olay yerine kendi isteği ile gelen mağdur ...'ı da aynı şekilde hürriyetinden yoksun kıldıklarına dair sanık savunmalarının aksine bir delilin ortaya konulamadığı, mağdur iddialarının herhangi bir delille doğrulanmadığı, alınan senedin ve zarara karşılık ödemeyi garantilemek üzere şantiye bırakılan aracın mağdur ...'ın olayın Jandarmaya intikalini önlemek amacıyla rızaen verdiğine dair savunmanın da oluşa uygun olduğu gözetildiğinde, unsurları itibariyle oluşmayan suçtan dolayı beraati gereken sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükmünün bozulması gerektiği düşüncesine ulaşılmıştır.
Kabule göre de;
Katılan ...'ın kendisine karşı herhangi bir eylemde bulunulmadığına dair beyanları, mağdur ...'ın kendi isteği ile geldiği olay yerinden ayrılmasına engel olunduğuna dair bir anlatımının olmaması, hırsızlık olayının faili olduğu konusunda tanık ...'un anlatımları nedeniyle kuvvetli bir inanca sahip oldukları mağdur ...'ın rızası dışında olay mahalline götürüldüğünün anlaşılması karşısında eylemin sadece mağdur ...'a karşı ve haksız tahrik altında gerçekleştiğinin kabulü ile sadece bu mağdura yönelik eylem nedeniyle atılı suçtan mahkûmiyet, mağdur ...'a karşı değişen suç vasfı nedeniyle basit yaralama suçundan şikâyet yokluğu nedeniyle düşme, katılan ...'a yönelik eylem nedeniyle de unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmesi gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince, 26.09.2017 gün ve 2427-4220 sayı ile, itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan, sanıklar ..., ... ve ... hakkında hukuki alacağı tahsil amacıyla yağma suçundan verilen düşme hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ..., ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Her bir sanığın, katılan ... ile mağdurlar ... ve ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının ayrı ayrı sabit olup olmadıklarının,
2- Mağdur ...'a yönelik eylemlerinin sabit olduğunun kabulü halinde; sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk tarafından düzenlenen 03.03.2009 tarihli tutanağa göre; ... ... plakalı aracın arkası iş makinaları ile çevrili olduğu hâlde sanıklar ... ve ...'na ait şantiyenin tamirat kısmında görüldüğü, aracın ruhsat ve anahtarı ile mağdurlar tarafından imzalanan senedin şantiyede bekçi olarak çalışan tanık ...'dan alındığı,
03.03.2009 tarihli teslim tesellüm tutanağına göre; ... plakalı aracın kolluk görevlilerince mağdur ...'a teslim edildiği,
Konaklı Polikliniğinden alınan adli raporlara göre; mağdurlar ... ve ...'da darp cebir izi tespit edilemediği,
03.03.2009 tarihli teşhis tutanağına göre;
a) Mağdur ...'ın, sanık ...'in kendisini Konaklı kasabasında araca bindiren, şantiyede kendisine vuran ve senet imzalattıran, sanık ...'nün Konaklı kasabasında yanlarına gelen ancak kendisine ve arkadaşlarına karşı herhangi bir hakarette bulunmayan, sanık ...'in ise sanık ... ile birlikte Konaklı kasabasına gelip kendisini arabaya bindiren, şantiyede ise sadece senedi düzenleyip kendilerine karşı herhangi bir söz ve eylemde bulunmayan kişiler oldukları,
b) Mağdur ...'ın, sanık ...'in kendisi şantiyeye geldiğinde mağdur ...'a vurup kendilerine senet imzalattıran, sanık ...'in kendilerine vurmayıp senedi düzenleyen kişiler oldukları, sanık ...'yü ise şantiyede görmediği,
c) Katılan ...'ın, sanık ...'in Konaklı kasabasında mağdur ...'ı arabaya bindiren, şantiyeye geldiğinde darp edip zorla senet imzalattıran, sanık ...'nün Konaklı kasabasında
arabasıyla kendilerini durduran ancak kendilerine karşı hakareti olmayan, sanık ...'in ise Konaklı kasabasında sanık ... ile aynı arabada gördüğü ve şantiyede senedi düzenleyen kişiler oldukları,
Sanık ... tarafından düzenlenip mağdurlar tarafından imzalanan “Konu: Elektrik trafosu çalma ve Kum Eleği Çalma” başlıklı belgenin; “... A.ş'ye ait Türkler mevkindeki elektrik trafosu ve kum eleğini çaldım. Alanya Eğri Köprü üzerinde hurdacı olarak faaliyet gösteren Çıkanlar Hurdaya sattım, bu hırsızlığı yaparken ben, ..., yanımda Mevlüt Çınar'da vardı. Bu malları çaldığım karşılığı ... senet verdi, kefil olarak ben ... olarak imza atıldı, senet bedeli 8.500 Liradır” şeklinde olduğu,
Mağdur ...'ın borçlu, mağdur ...'ın ise kefil olarak gösterildiği 02.03.2009 düzenleme tarihli senet bedelinin 8.500 Lira, alıcı kısmının boş olduğu,
İlçe Jandarma Komutanlığından alınan cevabi yazılara göre; ... Şantiyesine ait trafo çalınması olayı ile ilgili olarak herhangi bir ihbarın bulunmadığı, bu konuda bir tahkikat evrakı düzenlenmediği, sanıklar tarafından bu konuya ilişkin herhangi bir müracaatın yapılmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... kollukta; olay tarihinde katılan ... ile birlikte kamyonetle gezerken bir aracın gelip yanlarında durduğunu, araçtan üç kişinin indiğini, göbekli olan şahsın “ben seni tanıdım, bizim şantiyeden malzeme çalan sensin” dediğini, böyle bir şey yapmadığını söylediğinde ise birilerini telefonla arayıp yanına çağırdığını, bir süre sonra üç kişinin daha başka bir araçla yanlarına geldiğini, gelenlerden birinin sanık ... olduğunu, araçtan inen sanık ...'in kendisine tekme attığını, ardından kendisini ve katılan ...'yi araçlarına bindirip Türkler kasabasındaki ... Şantiyesine getirdiklerini, kendi araçlarını tanımadığı bir kişinin kullandığını, şantiyede kendisini darp ettiklerini, ardından borcunun 8.500 Lira olduğunu söylediklerini, bunun üzerine mağdur ...'ı arayıp olayı anlattığını ve şantiyeye gelmesini istediğini, mağdur ... şantiye geldiğinde onu da darp ettiklerini, daha sonra 8.500 Liralık senet imzalattırdıklarını, kendisinin de korkudan bu senede kefil olarak imza attığını, ardından kendilerini bıraktıklarını, ...... plakalı aracını ise zorla alıkoyup “parayı getirin, arabayı alın” dediklerini, şantiyeden ayrıldıktan sonra jandarmaya giderek şikâyette bulunduklarını,
Savcılıkta; katılan ... ile birlikte Avsallar Kasabasında hurda aradıkları sırada bir aracın yanlarına gelip durduğunu, aracı kullanan sanık ...'nün kendisine "şantiyeden malzemeleri çalan sen misin" diye sorduğunu, ardından ağabeyi olan diğer sanık ...'i arayıp yanına çağırdığını, kısa bir süre sonra yanlarına sanıklar ... ve ...'in geldiğini, sanık ...'in karnına tekme attığını, diğerlerinin ise kendisine vurmadığını, ardından sanık ...'in kendisini iterek diğer sanık ... ile birlikte geldikleri araca bindirdiğini, kendisinin bu araca bindiğini gören katılan ...'nin de rızasıyla 38 plakalı araca bindiğini, ancak bu aracı şantiyeden gelen birisinin kullandığını, sanık ...'in kullandığı araç ile bilmediği bir şantiyeye gittiklerini, araçtan indiğinde sanık ...'in karnına, omzuna ve bacaklarına vurduğunu, katılan ...'ye kimsenin bir şey yapmadığını, şantiyeden hırsızlık yapmakla suçlandığını, sanık ...'in kendisinden para ya da çek getirmesini istediğini, korktuğu için mağdur ...'ı arayıp olayı anlattığını ve şantiyeye gelmesini istediğini, on beş yirmi dakika sonra mağdur ...'ın kendi aracı ile şantiyeye geldiğini, bu sırada kendisine tokat atan sanık ...'e engel olmak istediğini, ancak sanık ...'nün sopa ile mağdur ...'ın karşısına çıkıp buna engel olduğunu, ardından sanık ...'in diğer sanık ...'den senet düzenlemesini istediğini, sanık ...'in de senet ve tutanağı düzenlediğini, sanık ...'in isteği ile söz konusu belgelere imza attıklarını, sanık ...'in tutanak ve senedi alıp, kendilerinden gitmelerini istediğini, arabasını ise teslim etmeyerek "zararımı karşılarsan alırsın" dediğini, şantiyeden mağdur ...'ın arabasıyla ayrıldıklarını, şantiyeden hırsızlık yapmadığını,
Katılan ... kollukta; mağdur ... ile birlikte Konaklı Kasabası civarında gezdikleri sırada yanlarında bir aracın durduğunu, araçtan inen kişinin yanlarına gelip “Türkler Kasabası ... Kum Ocağından trafo çalındı, aracın plakası bizde var” dediğini, mağdur ...'a bu durumu sorduğunda “öyle bir şey yok” diye cevap verdiğini, bunun üzerine şahsın “ağabeyimi arayayım, o çözsün” diye söylediğini, bir süre sonra başka bir araçla dört kişinin geldiğini, sanık ...'in mağdur ...'a “sen misin lan malımı çalan, bin arabaya” dediğini, mağdur ...'ın, sanık ...'in geldiği araca, kendisinin ise Ramazan’a ait araca bindiğini, bindiği arabayı yanına oturan şahsın kullandığını, birlikte ... Kum Ocağına gittiklerini, araçtan indiğinde sanık ...'in mağdur ...'a tekme tokat vurduğunu gördüğünü, müdahale etmek istediğinde “sen karışma, otur oraya” dediklerini, mağdur ...'ın dayak nedeniyle korkudan her şeyi yaptığını söylemeye başladığını, bu sırada kardeşi olan mağdur ...'ı arayıp şahısların 4.500 Liralık çek istediklerini söylediğini, bir süre sonra mağdur ...'ın yanlarına geldiğini, mağdur ...'ın “Ramazan'a niye vuruyorsunuz” diyerek müdahale etmek istediğini, ancak çevredekilerin üzerine yürüyüp mağdur ...'a bir iki defa vurduklarını, daha sonra 8.500 Liralık senet çıkartıp mağdur ...'a imzalattırdıklarını, müdahale etmeye çalıştığında “sen karışma, senlik bir durum yok” dediklerini, mağdur ...'ın senedi imzaladıktan sonra hazırlanan sözleşmeye de imza attırdıklarını, mağdur ...'ın arabasını rehin alıp “yarın 2.000 Lira getirin, arabayı alın” dediklerini, şantiyede bulunduğu sırada korktuklarını, savcılıkta farklı olarak; sanık ...'in sert bir şekilde "bin arabaya" demesi üzerine mağdur ...'ın arabaya bindiğini, sanık ...'in bir itmesinin olmadığını, kendisinin ise 38 plakalı araca bindiğini, şoförlüğü olmadığı için arabayı tanımadığı bir kişinin kullandığını, bu kişinin şantiyenin şoförü olduğunu, kendisine karşı herhangi bir eylem yapılmadığını,
Mahkemede; kardeşi olan mağdur ... ile birlikte Alanya'da hurdacılık yaptığını, mağdur ...'ın ise yanlarında işçi olarak çalıştığını, olay tarihinde yanlarında bir minibüs durduğunu, sanıkların minibüsten inip "Buranın kralı biziz, biz demeden siz burada çalışamazsınız, ekmek de yiyemezsiniz" dediklerini, ardından gitmek istememelerine rağmen mağdur ...'ı minibüse, kendisini ise kamyonete zorla iterek bindirdiklerini, sanıklara ait kum ocağına gittiklerini, kum ocağında iken mağdur ...'a hakaret ettiklerini, bu sırada kendisine de “sen otur, karışma” dediklerini, daha sonra mağdur ...'ı bir odaya götürüp kapısını kilitlediklerini, kendisinin dışarıda kaldığını, daha sonra ise mağdur ...'a açık senede imza attırıp "Bunlar bizim mağduriyetimizin karşılığı" dediklerini, kardeşi olan diğer mağdur ...'a telefon edip yanlarına gelmesini istediğini, mağdur ... geldiğinde orada bulunanlar ile sanıkların mağdur ...'a vurduklarını, ardından mağdur ...'a da senedi imzalattırdıklarını, bildiği kadarı ile mağdur ...'ın senedi kefil olarak imzaladığını, kendilerine ait kamyonetinin önünü ve arkasını iş makineleri ile kapattıklarını, sanıkların kendilerini üç dört saat şantiyede tuttuklarını, ardından sanıkların kendilerine "Bizim zararımız olan 8.000 Lirayı getirin, biz de imzaladığınız senedi size verelim, burayı terk edin, size burada ekmek yedirmeyiz" diyerek tehdit ettiklerini, şantiyeden ayrıldıktan sonra sanıklar hakkında şikâyette bulunduklarını, sanıklara para vermediklerini, olay nedeniyle iş yerlerini kapatmak zorunda kaldıklarını,
Mağdur ... kollukta; 02.03.2009 tarihinde mağdur ...'ın kendisini arayıp ... Kum Ocağının sahibinin kendisini alıkoyduğunu, şantiyeye ait kum eleği ve trafonun çalınmasından kendisini sorumlu tuttuğunu, malzemeye karşılık 5.000 Lira istediğini söylediğini, olayın gerçeğini öğrenmek için kum ocağına gittiğini, mağdur ...'ın orada bulunan 4-5 kişiye “ben hiçbir şey almadım” dediği sırada sanık ...'in mağdur ...'a tokat attığını gördüğü, sanık ...'e “neden vurdun” diyerek üzerine yürümek istediğinde 4-5 kişinin kendisine saldırdığını, sanık ...'in kendisine “malzemeler 8.500 Lira yapıyor, parayı nasıl ödeyeceksin” diye sorduğunda “ağabey param yok, yarın 2.000 Lira vereyim, geriye kalana da bir ay gün verin” şeklinde cevap verdiğini, söylediklerini baskı altından kurtulmak ve korktuğu için söylediğini, şantiyede bulunduğu sırada her söylediklerini kabul ettiğini, mağdur ...'ın aracının şantiyeye nasıl geldiğini görmediğini, ancak mağdur ...'ın aracın önünde kepçe olduğunu gördüğünü, kendisine 8.500 Liralık senet ile malzemeleri kendilerinin aldığına ilişkin belge imzalattıklarını, senet ve belgeyi şantiye şefi olan sanık ...'in düzenlediğini, ayrıca sanık ...'in kendilerine “Antalya'da çalışamayacaksınız, ne kadar hırsızlık olayı var ise üzerinize yıkacağım, yanımda çalışan iki yüz tane çakal var, cezaevine girmek için cam atıyorlar” dediğini, herhangi bir hakaret duymadığını, yalnızca kendisini darp edip senet imzalattıklarını,
Savcılıkta farklı olarak; şantiyeye giderken yanında amcasının oğlu Mevlana Çıkan'ın da olduğunu, ancak olaylar sırasında uzakta bulunduğunu, şantiyeye gittiğinde sanık ...'in mağdur ...'a vurduğunu görünce korumak için araya girmek istediğini, bu sırada etrafta bulunan tanımadığı kişilerin kendisine engel olamaya çalıştıklarını, içlerinden birisinin kendisine yumruk attığını, sonrasında sanık ...'in istediği sanık ...'in senet ve itiraf niteliğindeki belgeyi düzenlediğini, sanık ...'in senet ve belgeyi imzalamalarını istediğini, korktukları için söz konusu belgeleri imzaladıklarını,
09.10.2009 tarihinde savcılıkta; mağdur ...'ın kendisini arayarak “... Şantiyesinden çalınan malzemeleri benden biliyorlar, 5000-6000 Lira istiyorlar” diyerek kendisinden para istediğini, şantiyeye geldiğinde on kişilik kalabalık gördüğünü, mağdur ...'ın kendisine “ben yapmadım” demesi üzerine sanık ...'in mağdur ...'a vurmaya başladığını, araya girmeye çalıştığını, ancak kargaşa sırasında kendisine de vurduklarını, katılan ...'nin kendilerini ayırdığını, ardından konuşmaya başladıklarını, mağdur ...'ın hırsızlık suçlamasını kabul ettiğini ve borcunu araba ile ödeyeceğini söylediğini öğrendiğini, arabayı ve kendilerini kurtarmak için senet vermeyi teklif ettiklerini, kalabalık olduklarından dolayı korktuklarını, sanık ...'in düzenlediği senedi borçlu olarak imzaladığını, senet vermelerine rağmen “Parayı getirin, aracı öyle iade ederiz” diyerek arabayı vermediklerini, bunun üzerine kendi aracı ile şantiyeden ayrıldıklarını, mağdur ...'ın karşı tarafın güçlü olmasından dolayı önce jandarmaya şikâyette bulunmak istemediğini, 8.000 Liralık senedi ödeme durumunun olmadığı için jandarmaya giderek şikâyetçi olduğunu, kendi şikâyeti üzerine de jandarmanın mağdur ...'ın ifadesini aldığını, şantiyede meydana gelen hırsızlık olayı ile ilgilerinin bulunmadığını,
Kovuşturma aşamasında talimat ile alınan, kolluk ifadesine benzer anlatımlarına ek olarak; şantiyeye geldiğinde mağdur ... ile kendisini bir araya getirdiklerini, sanık ...'in yanlarına geldiğini ve yanında bulunan kişiden senet getirmesini istediğini, ardından hazırlanan 8.500 Liralık senedi zorla kendisine imzalattırdıklarını, şantiyeden bir an önce ayrılmak için dedikleri her şeyi yaptığını, sonrasında kendilerini serbest bıraktıklarını ancak mağdur ...'a ait aracı vermediklerini, olay nedeni ile şikâyetçi olmadığını,
Mahkemede; hurdacı dükkanında çalıştığını, katılan ... ile mağdur ...'ın da hurda toplayıp getirdiklerini, olay tarihinde mağdur ...'ın kendisini arayarak “... Şantiyesideki Kum Ocağından demir aksamı çalınmış, benden biliyorlar, 5.000-6.000 Lira istiyorlar, Ali ile beraberiz” dediğini, kamyoneti ile söz konusu şantiyeye gittiğini, burada iken mağdur ...'ın hırsızlığı kendisinin yaptığını söylediğini öğrendiğini, ancak kendisi geldiğinde hırsızlık yapmadığını söylediğini, şahısların "sizi burada yaşatmayız, biz buranın Allah'ıyız" diyerek tehdit edip para istediklerini, paralarının olmadığını söylemeleri üzerine 8.000 Liralık senet düzenlediklerini, senedi muhasebecilerinin düzenlediğini, senedin borçlu kısmına zorla imza attırdıklarını, senedi kendisinden alıp “parayı getirin, senedi ve arabanızını alın” diyerek kendilerini serbest bıraktıklarını, şantiyeden ayrıldıktan sonra jandarmaya gidip şikâyette bulunduklarını, şantiyeden hırsızlık yapmadıklarını,
Tanık ... kollukta; suç tarihinden 20-25 gün kadar önce Türkler Kasabası Kargı Çayı civarındaki belediyeye ait içme suyu pompalarını kontrol ettiği sırada ismini karakolda öğrendiği mağdur ...'ı yanında beyaz renkli kia marka ...... plakalı açık kasa kamyonet ile gördüğünü, mağdur ...'ın kendisini görür görmez aracını çalıştırarak kaçmaya başladığını, söz konusu aracı takip ettiğini, biraz ileride ... Şantiyesine ait trafonun direk dibinden kesilmiş ve 4-5 kişinin parçalarını yüklediklerini gördüğünü, şahısların kaçmadan yaklaşık kırk dakikada trafoyu yüklediklerini, belediyeyi arayarak durumu anlattığını, daha sonra karakolu arayıp plakayı bildirdiğini, görevliler tarafından aracın peşinden giden zabıtanın numarasının istendiğini, daha sonra da sanık ...'yü aradığını, 02.03.2009 tarihinde sanık ...'nün kendisini arayıp yanına çağırdığını, gittiğinde trafoyu çalan şoförü teşhis ettiğini, yanındaki şahsı daha önce görmediğini, bir süre sonra sanık ...'in de yanlarına geldiğini, aralarında nasıl anlaşma yapacaklarını konuştuklarını, bunun üzerine kendisinin ayrıldığını, savcılıkta benzer ifadelerinden farklı olarak; olaydan 20-25 gün kadar önce mağdur ...'ı gördüğünde şantiyeye yakın mesafede olduğunu, mağdur ...'ın kendisini görünce telaşla aracına binip, cep telefonu ile arama yaparak hızla ayrıldığını, aracı gözü ile takip ettiğini, şantiyenin önündeki 4-5 kişinin de aceleyle trafoyu kamyonete yüklediklerini fark ettiğini, yanında eşi ve çocuğu olduğu için yanlarına yaklaşmadığını, belediyeyi ve jandarmayı aradığını, jandarmaya belediye zabıtası Ali Ersoy'un bu şahısların peşinden gittiğini ancak yakalayamadığını söyleyerek aracın plakasını verdiğini, sonrasında sanık ...'yü aradığını, olayın faillerini o tarihte bulamadıklarını, olay tarihinde sanık ...'nün kendisini yanına çağırdığını, gittiğinde olay günü kamyoneti kullanan ve ismini sonradan öğrendiği mağdur ...'ı sanık ...'nün yanında gördüğünü, sanık ...'ye trafonun yüklendiği aracın şoförünün mağdur ... olduğunu söylediğini, herhangi bir darp olayının gerçekleşmediğini, daha sonra olay yerinden ayrıldığını,
Mahkemede; şantiye trafosundan hırsızlık yapıldığını gördüğünü, hırsızlık olayını haber vermek için jandarmayı bir çok sefer aradığını, ancak ulaşamadığını, olayı bildirdiği belediye zabıtasının aracın peşinden gittiğini, ardından sanık ...'ye olayı anlattığını, daha sonra jandarmaya da ulaşıp haber verdiğini, bu olaydan yaklaşık 20 gün sonra sanık ...'nün kendisini arayıp yanına çağırdığını, bulundukları yere gittiğinde şoförü teşhis edip yanındaki şahsın hırsızlık yapan şahıslardan olmadığını söylediğini, teşhisi üzerine mağdur ...'ın suçunu ikrar ettiğini, mağdur ...'ın anlaşmak istemesi üzerine sanık ...'nün sanık ...'i çağırdığını, sanık ...'in gelmesinden sonra şahısların kendi arabalarına binerek ayrıldıklarını, daha sonradan gelişen olaylar hakkında bilgisinin olmadığını,
Tanık ... mahkemede; şantiyenin bulunduğu yere yakın mevkide antrenman yaptığını, olay tarihinde çay içmek üzere şantiyeye gittiğinde açık alanda sanıklar... ve ...'yü tanımadığı iki kişi ile çay içip sohbet ederken gördüğünü, şahısların trafoyu çalıp hurdacıya sattıklarını aralarındaki konuşmalardan anladığını, sanık ...'in trafo bedelini talep ettiğini, şahısların pişman olduklarını söyleyerek sanık ...'ten kendilerini karakola teslim etmemelerini istediklerini, ardından trafoyu sattıkları şahsı çağıracaklarını, parayı onun ödeyebileceğini, kendilerinde para olmadığını ifade ettiklerini, bir süre sonra trafoyu satın alan şahsın da şantiyeye geldiğini, gelen şahsın üzerinde para olmadığını söyleyerek belge imzalamayı kabul ettiğini, sonradan şantiyeye gelen inceleme dışı sanık ...'ın sanık ...'e, şahısları karakola teslim etmesini söylediğini ancak sanık ...'in “belki aileleri vardır” diyerek bu teklifi kabul etmediğini, belgeyi sanık ...'in düzenlediğini, kendisinin de tanık olarak belgeyi imzaladığını, mağdurların rızaları ile belgeyi imzaladıklarını, herhangi bir zorlamanın söz konusu olmadığını, mağdurlar ve katılanın zorla getirildiklerine ya da zorla tutulduklarına ilişkin bir durum sezinlemediğini, şantiyede bulunduğu sürede herhangi bir darp olayının yaşanmadığını,
Tanık ... kollukta; ... Şirketinde k...e ustası olarak çalıştığını, olay günü şantiyenin önünde sanıklar... ve ...'yü tanımadığı iki kişi ile oturup konuşurken gördüğünü, ne konuştuklarını duymadığını, kavga olayı görmediğini, mahkemede; hatırladığı kadarı ile olay günü sanık ...'nün kendi aracı ile, tanımadığı iki şahsın ise pikapla şantiyeye geldiklerini, bir süre sonra da sanık ...'in geldiğini, dışarıda oturup konuştuklarını, kapalı alana girmediklerini, darp olayı görmediğini,
Tanık ... kollukta; ... şantiyesi kantarında çalışırken diğer tarafta kalabalık olduğunu gördüğünü, kalabalık grubun yanına gittiğinde sanık ... ile isimlerini bilmediği hurdacılık yapan üç kişinin aralarında anlaşmaya çalıştıklarını anladığını, şahıslardan birisinin hırsızlık yaptığını kabul ettiğini, diğerinin ise malzemeleri kendisinin aldığını söylediğini, sanık ...'in “Jandarmaya gidelim” dediğini ancak şahısların aramızda anlaşalım dediklerini, aralarında 4.000 Lira olarak konuştuklarını, malzemeleri satın alan şahsın “5.000 yapalım”, hırsızlık yapan kişinin ise “3.500 vereyim” demesi üzerine 8.500 Liralık senet düzenlenmesi konusunda anlaştıklarını, sanık ...'in düzenlediği belgeyi hep birlikte imzaladıklarını, olay yerinde kavga görmediğini, sanık ...'in şahıslara “sizi tanımıyorum, dükkanınızı bilmiyorum” dediğini, şahısların ise “arabayı bırakalım, parayı getiririz” diyerek şantiyeden ayrıldıklarını, Mahkemede benzer anlatılarına ek olarak; sanıklar ... ve Şükrü'nün de olay yerinde olduğunu, ancak sanık ...'in olay yerinde olup olmadığını hatırlamadığını, şantiyede bulundukları sırada mağdurlar ve katılana sözlü ya da fiili bir saldırı olmadığını, ancak ortada bir hırsızlık olduğu için seslerin biraz yükseldiğini, senet düzenlenip imzalandığını hatırlamadığını, önceki ifadesinde var ise doğru olduğunu,
Tanık ... Kollukta; olay günü şantiyeye geldiğinde sanıklar... ve ...'yü yanında iki kişi ile oturup konuşurken gördüğünü, sanık ...'in “benim malımı neden aldın?” diye sorduğunda mağdur ...'ın “abi tamam, ben bir cahillik ettim, malını ödeyeyim, ancak jandarmaya haber etmeyin, eleğini ve trafonu ben aldım, direği ben kestim” şeklinde cevap verdiğini, daha sonra sanık ...'in şantiyeye geldiğini, sanık ...'in sanık ...'e “biz aramızda anlaştık, bir sözleşme yapın” diyerek şantiyeden ayrıldığını, sanık ...'in hazırladığı sözleşme ve senedi şahısların imzaladığını, ardından “arabamızda burada kalsın” dediklerini, senedi imzaladıkları sırada darp, zorlama ve tehdit olmadığını, mahkemede farklı olarak; şantiyeden hırsızlık yapıldığını duyduğunu, ancak işlem yapılıp yapılmadığını bilmediğini, olay günü sanık ...'nün kendi aracı ile, arkasından da hurdacıların kendi araçları ile şantiyeye geldiklerini, önce dışarıda oturduklarını, bir süre sonra da sanık ...'in geldiğini, aralarında yaklaşık on beş dakika konuştuktan sonra sanık ...'in ayrıldığını, sanık ...'nün bu şahıslar ile oturmaya devam ettiğini, bir süre sonra bu şahısların şantiyeden ayrıldığını, belge imzalatıldığını görmediğini, çelişki nedeniyle sorulduğunda mahkemedeki ifadesinin doğru olduğunu, karakoldaki ifadesini kabul etmediğini,
İnceleme dışı sanık ... soruşturma evresinde; sanıklar... ve ...'nün babası olduğunu, olay günü şantiyeye gittiğinde sanık ...'in ofisinde tanımadığı iki şahsı gördüğünü, sanık ...'nün de orada olduğunu, konuşma esnasında tanımadığı kişilerin şantiyeye ait elektrik trafosunu çaldıklarını öğrendiğini, şahısların sanık ...'ten jandarmaya haber verilmemesi istediklerini, bunun üzerine sanık ...'e jandarmayı aramasını söylediğini, ancak sanık ...'in aramamasına sinirlenerek şantiyeden ayrıldığını, ayrılmadan önce şahısların telefonla birisini aradıklarını, para ödemeyi teklif ettiklerini, sanık ...'in orada olup olmadığını hatırlamadığını, mahkemede benzer anlatımlarından farklı olarak; sanıklar... ve ...'nün şantiyedeki büronun önünde tanımadığı iki şahıs ile oturduklarını gördüğünü,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... kollukta; yirmi gün önce şantiyelerine ait kum eleği ile trafonun çalındığını, tanık ...'in çalanları görüp kaçan aracın plakasını aldığını ve olayı jandarmaya
bildirdiğini, olay tarihinde kardeşi olan sanık ...'nün söz konusu aracı durdurup tanık ...'i çağırdığını ve şahıslar ile yüzleştirdiğini, şahısların da suçlarını itiraf ettiğini, daha sonra kendisini çağırdıklarını, bunun üzerine çakıl ocağı şantiyesine gittiğini, şantiyede iki hurdacı, sanık ... ile tanıklar ...,..., ... ve ...'in bulunduğunu, daha sonra sanık ...'in de geldiğini, tanık ...'in kendisine malzemeleri çalanların iki şahıstan biri olduğunu, diğerini ise tanımadığını, hırsızlık yapılan yerde gördüğü aracın bu iki şahsın kullandığı araç olduğunu söylediğini, mağdur ...'ın kendisine “malzemeleri çalarak Alanya'da hurdacılık yapan Erdal isimli şahsa sattık, yanımıza çağıralım ve parayı ödeyelim, bizden şikâyetçi olmayın” dediğini, yaklaşık bir saat sonra mağdur ...'ın yanında bir kişiyle birlikte şantiyeye geldiğini, mağdur ...'ın “tamam, biz bu parayı ödeyelim” demesi üzerine 8.500 Liraya anlaştıklarını, şahısların kamyonetlerini de güvence olarak bırakıp “yarın parayı getiririz, arabayı alırız” dediklerini, tekliflerini kabul ettiğini, sanık ... ile aralarında sözleşme ve senet hazırlamaya başlamaları üzerine şantiyeden ayrıldığını, daha sonra ne olduğunu bilmediğini, ne kendisi ne de şantiyede çalışan başka birinin şahıslara vurmadığını, savcılıkta benzer anlatımlarına ek olarak; hırsızlık nedeni ile 40.000 Lira civarında zararının bulunduğunu, mağdurlar ve katılanı zorla tutmadıklarını,
Sorguda; mağdur ve katılanın anlaşmadaki parayı fazla bularak ödememek için şikâyette bulunduklarını, tekrar pazarlık ederek jandarmada yeni bir sözleşme daha düzenlediklerini, jandarmada yapılan bu sözleşmeye göre mağdurların 5.000 Lira ödemeyi kabul ettiklerini,
Mahkemede benzer anlatımlarından farklı olarak; mağdur ...'ın çaldığı malzemeleri diğer mağdur ...'a sattığını, hırsızlık sebebiyle zararlarının 100.000 Lira civarında olduğunu, ancak 8.500 Liraya anlaştıklarını, mağdurlar ... ve Erdoğan ödemeyi kabul edince sanık ...'in senet hazırlamaya başladığını, bunun üzerine şantiyeden ayrıldığını, sanıklar Şükrü ve ...'in şantiyede kaldığını, mağdur ...'a ait aracın şantiyede kaldığından haberinin olmadığını, aracın özel olarak iş makineleri ile çevrilmediğini, iş makineleri şantiyeye geldiklerinde park yerine bırakıldıkları için arabanın etrafı iş makineleri ile çevrilmiş olabileceğini, jandarmada görevli Osman Uzman isimli şahsı cep telefonu ile arayarak hırsızlık olayını anlattığını, aracın plakasını bildirip araştırmasını istediğini, karakola resmi bir müracaatının olmadığını, olay ortaya çıktıktan sonra jandarmanın şantiyede herhangi bir tespit yapmadığını,
Sanık ... soruşturma evresinde; yaklaşık yirmi beş gün önce tanık ...'in kendisini arayıp, şantiyeye ait trafonun çalındığını söyleyerek aracın plakasını bildirdiğini, antrenmanda olduğu için olay yerine gidemediğini, kimseye de bir şey söylemediğini, 02.03.2009 tarihinde Türkler Belediyesinin biraz ilerisinde söz konusu aracı içerisinde iki kişi ile birlikte gördüğünü, yanlarına gidip olayı sorduğunda şahısların inkar ettiğini, yüzleştirmek için yanına çağırdığı tanık ...'in şoförü teşhis ettiğini, ancak diğer şahsı ise görmediğini söylediğini, bunun üzerine mağdur ...'ın suçunu itiraf ettiğini, telefonla arayıp olayı anlattığı sanık ...'in “şantiyeye gelin, orada konuşuruz” dediğini, şahıslarla birlikte şantiyeye gittiklerini, kendilerine karşı zor kullanmadığını, şantiyede de mağdur ...'ın suçunu itiraf ettiğini, şahısların “uzlaşalım, bizi şikâyet etmeyin” dediklerini, tekliflerini kabul etmeleri üzerine mağdur ...'ın beraber çalıştıkları şahsı arayarak “Çalmış olduğumuz trafonun sahipleri plakadan beni yakaladılar, para gönderin” dediğini, ancak şahısların olumlu cevap vermediğini, mağdur ...'ın daha sonra Alanya'da bulunan mağdur ...'ı aradığını, mağdur ...'ın şantiyeye gelip “Şikâyetçi olmayın, ben belli bir miktarını öderim, gerisini de kendisi aracını satsın, ödesin” dediğini, şahıslar ile 8.500 Liraya anlaştıklarını, anlaşma sonrasında sanık ... ile birlikte şantiyeden ayrıldıklarını, sanık ... ile mağdurların senet ve belge imzaladıklarını, mağdurların “iki üç gün müsaade edin, araç burada dursun, müşteri bulursam satar, borcumu öderim” şeklindeki teklifini kabul ettiğini, mağdurlara zorla senet ve belge imzalatmadıklarını, mağdurlar ve katılanı şantiyede zorla tutmadıklarını, jandarmanın hırsızlık olayı ile ilgili soruşturma yapıp yapmadığını bilmediğini,
Mahkemede benzer anlatımlarından farklı olarak; tanık ...'in kendisini aramasından sonra sanık ...'i arayarak olayı anlattığını, sanık ...'in olayı jandarmaya bildirdiğini, olay günü söz konusu aracı görüp durdurduğunu, yanına çağırdığı tanık ...'in mağdur ...'ı teşhis etmesi üzerine konuşmak için şantiyeye gittiklerini, mağdur ... ve katılan ...'nin kendi araçları ile şantiyeye geldiğini, şantiyede iken sanık ...'i çağırdığını, sanık ...'in de şantiyede bulunduğunu, mağdur ... ve katılan ...'ye karşı zor kullanmadığını, konuşurlarken mağdur ...'ın çaldıkları malları mağdur ...'a sattığını söyleyip kendisini jandarmaya teslim etmemelerini istediğini, ardından mağdur ...'ı arayarak şantiyeye çağırdığını, mağdur ...‘ın gelmesi üzerine kendileri ile konuşarak anlaştıklarını, mağdurların 8.500 Lira ödemeyi kabul ettiklerini, senet hazırlanırken sanık ...'in ayrıldığını, kendisinin imza aşamasında olay yerinde olup olmadığını hatırlamadığını, kendi bölgesi olmadığı için senet hazırlama işi ile sanık ...'in ilgilendiğini, sanık ...'in ayrıca itiraf niteliğindeki belgeyi de düzenlediğini, mağdurların özgür iradeleri ile suçu itiraf edip, jandarmaya teslim edilmeme karşılığında zararı gidermeyi kabul ettiklerini, mağdurlara ait aracın şantiyede kalması ile ilgili bir bilgiye sahip olmadığını, kendisi ayrılırken mağdurların şantiyede olduğunu, aracın ne amaçla bırakıldığını bilmediğini, ancak iş makinaları da aynı bölgeye park edildiği için aracın kalmış olabileceğini, mağdurlara neden şikâyetçi olduklarını sorduklarında 8.500 Liranın fazla olduğunu, ödeyemeyeceklerini belirterek miktarı düşürmelerini istediklerini, bunun üzerine 5.000 Liralık yeni bir senet imzaladıklarını,
Sanık ... soruşturma evresinde; olay tarihinde Akdam Köyündeki şantiyede çalışırken sanık ...'in kendisini arayıp “senet var mı?, boş senet al, ... A.Ş.'ye ait şantiyeye gel” dediğini, şantiyeye geldiğinde sanıklar... ve ... ile şantiyeden hırsızlık yaptığını öğrendiği kişilerin oturduklarını gördüğünü, sanık ... ile mağdur ...'ın anlaştıklarını söyleyip kendisinden sözleşme ve senet hazırlamasını istediklerini, sözleşme ve senet düzenlenirken taraflar arasında hiçbir zorlama ve tehdit olmadığını, anlaşma imzalanırken sanık ...'in şantiyede olmadığını, mağdurların rızaları ile şantiyeden ayrıldıklarını,
Mahkemede; şantiyeden trafo ve elek çalındığını tanık ...'ten duyduğunu, bu konu ile ilgili herhangi bir müracaat yapılıp yapılmadığını bilmediğini, olay tarihinde başka bir şantiyede çalıştığı sırada sanık ...'in kendisini arayıp boş bir senet ve dosya kağıdı alarak diğer şantiyeye gitmesini istediğini, sanık ...'in istediği belgeler ile şantiyeye geldiğinde sanıklar... ve ...'nün tanımadığı üç kişi ile konuştuğunu gördüğünü, sanık ...'in kendisine bu şahısların şantiyeden hırsızlık yapan şahıslar olduğunu, aralarında anlaştıklarını söylediğini, mağdurların darp edilmiş gibi bir hâllerinin olmadığını, sanık ...'e “hırsızla anlaşma olmaz, bunları karakola teslim edelim” dediğini, mağdurların “sabıkamız olmasın, bizi teslim etmeyin” diye yalvardıklarını, sanık ...'in itiraf niteliğinde bir belge ve 8.500 Lira bedelli bir senet düzenlemesini isteyerek şantiyeden ayrıldığını, bir süre sonra sanık ...'nün de ayrıldığını, mağdurlar ... ve Erdoğan'ın kendisinin düzenlediği belge ve senedi imzaladıklarını, belgeleri alarak ofisine gittiğini, mağdurlar ve katılanın ise şantiyeden ayrıldıklarını, hangi araba ile ayrıldıklarını görmediğini,
Savunmuşlardır.
5237 sayılı TCK’nun “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış haline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir" şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise, mağdurun hareket etme ya da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir.
Fail, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik fiili, doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanarak gerçekleştirebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Nitekim bu görüş öğretide (Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Çetin Özek-Sahir Erman, İstanbul 1994, s. 130; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ayhan Önder, 4. Bası, İstanbul 1994, s. 31; Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Ankara 2008, s. 363; Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Emin Artuk-... Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ankara 2009, Cilt 3, s. 2830) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 gün ve 110-161, 23.01.2007 gün ve 275-9, 03.12.2002 gün ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir. Suçun oluşabilmesi için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma yönündeki ihlalin hukuka aykırı olarak yapılması, diğer bir deyişle eylemde hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması zorunludur. Hukuka aykırılık, öğretide genel olarak hukuk düzeninin izin vermediği hâlleri ifade etmektedir.
Uyuşmazlık konularının sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Sanıklar ..., ... ve ...'in, katılan ... ile mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olup olmadıklarına ilişkin uyuşmazlık konularının birlikte değerlendirilmesinde;
02.03.2009 tarihinden yaklaşık yirmi, yirmi beş gün kadar önce sanıklar... ve ...'nün sahibi olduğu ... Şantiyesine ait trafo ile kum eleğinin çalındığı, tanık ...'in şantiye yakınlarında mağdur ...'a ait aracı görüp plakasını jandarmaya ve sanık ...'ye bildirdiği, 02.03.2009 tarihinde sanık ...'nün söz konusu aracı Türkler Belediyesi yakınlarında görmesi üzerine yanına gittiği, sanık ...'nün araçta bulunan mağdur ... ile katılan ...'ye şantiyede gerçekleştirilen hırsızlık olayını sorduğu, mağdur ...'ın hırsızlık iddiasını kabul etmemesi üzerine sanık ...'nün yüzleştirme yapmak amacıyla tanık ...'i bulundukları yere çağırdığı, bir süre sonra adı geçenlerin bulunduğu yere gelen tanık ...'in mağdur ...'ı teşhis edip, mağdur ...'a ait kamyoneti hırsızlık yapılan yerde gördüğünü, katılan ...'nin ise hırsızlık yapan kişilerden olmadığını beyan ettiği, bunun üzerine mağdur ...'ın, sanık ...'ye şantiyeden hırsızlık yaptığını söyleyip anlaşmak istediğini söylediği, sanık ...'nün telefonla hırsızlık yapan kişiyi yakaladığını sanık ...'e bildirdiği, bunun üzerine sanıklar ... ve ...'in kimliği tespit edilemeyen bir kişi ile birlikte adı geçenlerin yanına geldikleri, sanık ...'in araçtan iner inmez mağdur ...'a tekme attığı ve mağdur ...'ı iterek sanık ...'in kullandığı araca zorla bindirdiği, bu sırada mağdur ...'ın diğer araca zorla bindirildiğini gören katılan ...'nin kendi isteğiyle mağdur ...'a ait kamyonete açık kimliği tespit edilemeyen bir kişi ile birlikte bindiği, katılan ...'nin şoförlüğü olmadığından aracı sözü edilen kişinin kullandığı, hep birlikte iki ayrı araçla ... Şantiyesine gittikleri, söz konusu yere geldiklerinde sanık ...'in mağdur ...'ı yine darp edip hırsızlık olayı nedeni ile oluşan zararını gidermesini istediği, mağdur ...'ın zararı gidermeyi kabul edip, mağdur ...'ı arayarak olayı anlattığı ve adı geçen mağdurdan para ya da çek getirmesini istediği, yaklaşık yirmi dakika sonra mağdur ...'ın kendisine ait araçla söz konusu şantiyeye geldiği, aracından indiği sırada sanık ...'in mağdur ...'a vurduğunu görmesi üzerine müdahale etmek istediği ancak şantiyede bulunanların araya girerek engel oldukları, sanık ...'in mağdur ...'a “malzemelerin parası 8.500 Lira ediyor, parayı nasıl ödeyeceksin” dediği, ardından sanık ...'in mağdurlar ... ve Erdoğan ile bu paranın ödeme şekli hakkında konuşup anlaştıkları, bunun üzerine sanık ...'in diğer sanık ...'den taraflarla yaptıkları anlaşmaya uygun bir belge ve senet düzenlemesini istediği, sanık ... tarafından hazırlanan senet ve belgeyi mağdurlar ... ve Erdoğan'ın imzaladıkları, sonrasında sanık ...'in düzenlenen senedin teminatı olarak mağdur ...'a ait aracın şantiyede kalmasını istediği, bu amaçla söz konusu aracın arkasına ve önüne iş makinalarının çekildiği, ardından katılan ile mağdurların şantiyeden herhangi bir engel ile karşılaşmaksızın ayrılıp kolluğa müracaat ettikleri olayda;
Mağdur ...'ın katılan ... ile diğer mağdur ...'ın bulunduğu şantiyeye kendi isteğiyle gitmesi, aşamalarda alınan beyanlarında şantiyede bulunduğu süre zarfında sanıkların kendisini zorla tuttuğuna ya da şantiyeden ayrılmasına engel olduklarına dair bir anlatımının bulunmaması, bu anlatımının mağdur ...'ın beyanları ile katılan ...'nin soruşturma evresindeki ifadeleriyle doğrulanması, teşhis tutanağı içeriğine göre de mağdur ...'ın sanık ...'yü şantiyede hiç görmediğini, sanık ...'in de kendisine karşı herhangi eyleminin olmadığını belirtip, sanık ...'in de düzenlenen senedi imzalamasını istemesi dışında kendisine karşı başka bir eyleminden bahsetmemesi, mağdur ...'ın şantiyedekilerin kendisini darp ettiğini beyan ettiğini söylemesine rağmen düzenlenen adli raporda darp cebir izinin bulunmadığının belirtilmesi, tanıkların mağdur ...'ın sanıklarca şantiyede zorla tutulduğuna ya da buradan ayrılmasına engel olduklarına ilişkin bir anlatımda bulunmadıkları gibi sanıklar Şükrü ve ... ile mağdurların şantiyeden yapılan hırsızlık olayı ve meydana gelen zararın giderilmesi hakkında konuştuklarını ifade etmeleri, sanıkların aşamalarda istikrarlı bir şekilde mağdur ...'ın diğer mağdur ...'ın telefon ile araması üzerine kendi isteği ile şantiye geldiğini, burada kaldığı süre içerisinde de kendisi ile hırsızlık olayı ve bu nedenle oluşan zararın giderilmesi konusunda konuştuklarını ve anlaştıktan sonra şantiyeden herhangi bir engelle karşılaşmaksızın diğer mağdur ... ve katılan ... ile birlikte ayrıldıklarını savunmaları,
Katılan ...'nin soruşturma evresinde mağdur ...'a ait araca kendi isteği ile binip sanıklar... ve ...'ye ait şantiyeye gittiğini, burada bulunduğu süre zarfında sanıkların kendisini zorla tuttuklarına ya da şantiyeden ayrılmasına engel olduklarına dair bir anlatımı bulunmadığı gibi sanıkların kendisine karşı herhangi bir eylemlerinin olmadığını söylemesi, katılanın teşhis tutanağındaki beyanlarının bu hususu doğrulaması, yine mağdur ...'ın katılanın hiç bir zorlama olmaksızın kendi isteğiyle araca binip şantiyeye geldiğini belirtmesi, tanıklar ...,..., ... ve ...'in sanıklar tarafından katılana karşı gerçekleştirilen bir eylemden bahsetmemeleri, tanık ...'in de katılanın zorla araca bindirildiğine ilişkin bir anlatımının bulunmaması, sanıkların aşamalarda istikrarlı bir şekilde katılana karşı herhangi eylem gerçekleştirmediklerini, mağdurlar ile zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarından sonra katılanın mağdurlar ile birlikte şantiyeden gittiklerini savunmaları,
Hep birlikte dikkate alındığında, sanıkların katılan ... ve mağdur ...'a karşı gerçekleştirdikleri bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünü ortadan kaldıracak nitelikte herhangi bir hareketlerinin bulunduğuna ilişkin türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanıkların katılan ve mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanıkların katılan ... ile mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olmadığına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
2- Sanıklar ..., ... ve ...'in, mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
Bir numaralı uyuşmazlık konusunda ulaşılan oluşa ve kabule göre; mağdur ...'ın sanık ...'nün şantiyeden yapılan hırsızlık olayı ile ilgili kendisini suçlayıp telefonla aradığı sanık ...'i yanına çağırdığını, sanıklar ... ve ...'in bulundukları yere geldiğini, ardından sanık ...'in kendisini darp edip zorla geldikleri araca bindirdiğini, sanık ...'in kullandığı araçla şantiyeye götürdüğünü, ardından burada da eylemlerine devam ederek kendisine vurduğunu beyan etmesi, bu beyanlarının katılan ... ile mağdur ...'ın aşamalardaki beyanları ve soruşturma evresinde düzenlenen teşhis tutanağı içeriği ile doğrulanması, mağdurlar ile katılanın şantiyeden ayrılıp jandarmaya müracaat etmeleri üzerine şantiyede kolluk görevlilerince yapılan kontrolde mağdur ...'a ait aracın etrafının iş makinaları ile çevrildiğinin tespit edilmesi karşısında; sanıkların mağdur ...'a karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediklerinin sabit olduğu, sanıkların atılı suçu işlemediklerine ilişkin savunmalarının kendilerini suç ve cezadan kurtarmaya yönelik olup itibar edilemeyeceği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanıkların mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olmadığına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar
verilmelidir.
Sanık ...'nun mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunda çoğunluk görüşüne katılmayan bir, sanık ...'in mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunda çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünceleriyle karşıoy kullanmışlardır.
3- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'a yönelik eylemi nedeni ile haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusuna gelince;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler" başlıklı İkinci Bölümde yer alan "haksız tahrik" 29. maddede; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde oluşturduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda bir zaman sınırlaması mevcut olmayıp, aradan uzunca bir zaman geçse bile önceki olayın etkisiyle suç işlenmişse tahrik hükümleri uygulanmalıdır.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Mağdur ..., sanıklar... ve ...'ye ait şantiyenin kum eleği ile trafosunu çalmadığını beyan etmiş ise de, tanık ...'in sanıklar Şükrü ve ...'in şantiyesine ait trafonun mağdur ... ve yanındaki açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen kişiler tarafından mağdur ...'a ait araca yüklendiğini gördüğünü ifade etmesi, tanık ...'in sanık ...'ye şantiyeden hırsızlık yapan kişilerden birisinin mağdur ... olduğunu söyleyip adı geçeni teşhis etmesi üzerine mağdur ...'ın hırsızlık yaptığını itiraf etmesi, tanıklar ..., ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...'ın, şantiyede sanıklar ile konuştukları esnada mağdurların hırsızlık yaptıklarını kabul ettiklerini söylemeleri ve sanıkların da mağdur ...'ın hırsızlık yaptığını kabul ettiğini savunmaları karşısında; sanıklar lehine yorumla, mağdur ...'ın sanıklar... ve ...'ye ait şantiyeden hırsızlık yapmasının sanıklar lehine TCK'nun 29. maddesi kapsamında tahrik hükmünün uygulanmasını gerektiren haksız bir davranış olup, mağdur ...'ı zorla araca bindirerek şantiyeye götüren ve burada hırsızlık nedeniyle oluşan zararının giderilmesi amacıyla mağdur ...'ı belli bir süre zorla alıkoyan sanıkların, mağdur ...'dan kaynaklanan bu haksız fiilin oluşturduğu hiddetin etkisi altında hareket ederek kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediklerinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, sanıklar hakkında mağdur ...'a yönelik eylemi nedeni ile haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının
a- Sanıklar ..., ... ve ...'in, katılan ... ile mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olup olmadıklarına ilişkin uyuşmazlık konuları bakımından
KABULÜNE, oybirliğiyle,
b- Sanıklar ..., ... ve ...'in, mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından REDDİNE, sanık ...
bakımından oybirliğiyle, sanıklar ... ve ... bakımından oyçokluğuyla,
c- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'a yönelik eylemi nedeni ile haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından KABULÜNE, oybirliğiyle,
2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 07.02.2017 gün ve 5897-524 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.09.2012 gün ve 104-150 sayılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin,
a- Sanıkların katılan ... ile mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraatleri yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
b- Sanıklar hakkında mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından şartlarının oluşmasına karşın TCK'nun 29. maddesi uyarınca haksız tahrik hükmünün uygulanmaması,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.04.2018 günü yapılan müzakerede karar verildi.