29. O hâlde itiraz edilmeyen hesap kat ihtarı ile krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar İİK'nın 68/b maddesi gereğince aynı Kanun’un 68/1. maddesinde yazılı belge niteliğini kazanmıştır. Bu nedenle takip hukuku bakımından asıl alacak ve faiz oranı kesinleşmiştir. Süresinde hesap kat ihtarına itiraz edilmediğinden hesap özetinin gerçeğe aykırılığı ancak borç ödendikten sonra genel mahkemede açılacak davada ileri sürülebilir.
30. Özel Daire bozma kararında ... “borçlu” olarak belirtilmiş ise de, bu belirtme “krediyi kullanan taraf” anlamında olmayıp, yukarıda açıklandığı gibi (24 nolu paragraf) kefil ile krediyi kullanan aynı statüye sahip olduğundan bu husus sonuca etkili değildir.
31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, İİK’nın 68/b hükmünün asıl borçlu hakkında uygulanacağı, kefil hakkında uygulanamayacağı, kefili kefalet miktarı yönünden bağlayacağı, takip hukuku yönünden bağlamayacağı gerekçesi ile direnme kararının bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hukuk Genel Kurulu 2017/355 E. , 2021/1146 K.
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Eskişehir 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin reddine ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Alacaklı İstemi:
4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; borçlu ...’ın kefili olduğu Necmettin Ateş tarafından Şekerbank T.A.Ş. Eskişehir Şubesi’nden ticarî nitelikli taşıt kredisi kullanıldığını, Şekerbank T.A.Ş. tarafından Eskişehir l. Noterliğinin 27.10.2010 tarihli ve 27269 yevmiye nolu ihtarnamesi ile borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, ihtarnameye cevap verilmediğini ve borcun da ödenmediğini, müvekkili tarafından ilgili kredi borcunun tahsili amacıyla Necmettin Ateş hakkında takip başlatıldığını, alacağın Beşiktaş 11. Noterliğinin 24.12.2012 tarihli ve 58042 yevmiye numaralı temliknamesi ile müvekkili ... Varlık Yönetimi A.Ş.’ye temlik edildiğini, Necmettin Ateş hakkında başlatılan takipler ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile kefil ... aleyhine Eskişehir 8. İcra Müdürlüğünün 2014/3434 E. sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibine borçlunun itiraz ettiğini ileri sürerek Eskişehir 8. İcra Müdürlüğünün 2014/3434 E. sayılı takip dosyasında borçlunun itirazının kaldırılması ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Borçlu Cevabı:
5. Borçlu vekili cevap dilekçesinde; müvekkili aleyhine başlatılan takibe dayanak gösterilen kredi sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı azami miktarın belirtilmediğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 583. maddesinin kefaletin geçerliliğine ilişkin şekil şartını açıkça ortaya koyduğunu, takip dayanağı kredi sözleşmesi bu şartları ihtiva etmediğinden müvekkili bakımından geçerliliğinin bulunmadığını belirterek istemin reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Eskişehir 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.02.2015 tarihli ve 2014/405 E., 2015/89 K. sayılı kararı ile; takibin dayanağı olan kredi sözleşmesinde borçlunun sıfatının Ünal Otomotiv Ticaret ... olduğu, kat ihtarının ise kredi sözleşmesinde yer alan şahıs şirketi adına çıkartılmayıp bizzat borçlu ... adına çıkartıldığı, ayrıca 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 68/b maddesinde yer alan "...bir ay içerisinde itiraz etmeyen..." düzenlemesi kapsamında borçluya çıkartılan kat ihtarında bu hususa yer verilmediği, sonuç olarak kat ihtarının usul ve yasaya uygun düzenlenmediği, İİK'nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belge olarak kabul edilemeyeceği, borçlunun itirazının kaldırılmasının yargılamayı gerektirdiği, bu hususların dar yetkili icra mahkemesince araştırılamayacağı gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 19.11.2015 tarihli ve 2015/15106 E., 2015/28701 K. sayılı kararı ile;
"...Alacaklı tarafından ticari nitelikte taşıt kredisi sözleşmesine ve hesap kat ihtarına dayalı olarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun, yasal sürede icra dairesine verdiği dilekçe ile borca itiraz ettiği, icra müdürlüğünce takibin durmasına karar verilmesi ile duran takibin devamını sağlamak için alacaklı vekilinin, itirazın kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, İİK'nun 68/b maddesinde yer alan; "... bir ay içerisinde itiraz etmeyen ...." düzenlemesine, davalıya çıkartılan kat ihtarında yer verilmediği, kat ihtarının usul ve yasaya uygun düzenlenmediği, sözleşmenin İİK'nun 68. maddesi anlamında belge olmadığı gerekçesiyle, itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İİK'nun 68b/2. maddesine göre borçlu, süresi içinde aldığı hesap özetine bir ay içinde itiraz etmezse, bunun gerçeğe aykırılığını ancak borcu ödedikten sonra dava edebilir. Aynı maddenin 3. fıkrası gereğince de, süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri İİK. nun 68/1. maddesinde belirtilen belgelerden sayılırlar. Bu maddede, borçluya gönderilecek hesap özetinde, itiraz süresinin gösterilmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmayıp, hesap özetine bir aylık sürede itiraz edilebileceği yönünde bir açıklama yazılmaması, onun geçersizliği sonucunu doğurmaz.
Somut olayda, İİK'nun 68/b maddesi gereğince; Eskişehir 1. Noterliğince gönderilen 07.10.2010 tarih ve 27269 yevmiye nolu hesap kat ihtarnamesinin borçlu ...'a 01.11.2010, borçlu Necmettin Ateş’a 02.11.2010 ve borçlu Süleyman Kundak'a ise 07.11.2010 tarihlerinde tebliğ edildiği, borçlu Halil'in ise (1) aylık süre içinde hesap özetine itiraz etmediği görülmektedir. Bu durumda, itiraz edilmeyen hesap özeti, İİK'nun 68/b maddesi gereğince aynı Kanunun 68/1. maddesinde yazılı belge niteliğini kazanmış olup, asıl alacak ve faiz oranı kesinleşmiştir. Artık borçlunun takip dayanağı kredi sözleşmesine ve sözleşmedeki imzaya itiraz etmesi mümkün olmayıp, bu yöndeki itiraz dinlenemez.
O halde, mahkemece, Yargıtay denetimine olanak tanıyacak şekilde hesabın kat edildiği tarihten sonrası için faiz talebi yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, borçluların faize yönelik itirazı değerlendirildikten ve takipte talep edilen alacak miktarının kesinleşen hesap özetine uygunluğu denetlendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile itirazın kaldırılması isteminin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Eskişehir 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 16.06.2016 tarihli ve 2016/415 E., 2016/500 K. sayılı kararı ile; bozmadan önce verilen kararın gerekçesinde kat ihtarının usul ve yasaya uygun düzenlenmediği ve İİK’nın 68/1. maddesinde belirtilen belge olarak kabul edilemeyeceğinin belirtildiği, Özel Dairece gerekçede yer alan iki nedenden birisi olan İİK 'nın 68-b/2. maddesinde borçluya gönderilecek hesap özetinde itiraz süresinin gösterilmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığından bu konuda açıklama yazılmamasının hesap özetinin geçersizliği sonucunu doğurmayacağının belirtildiği, ancak mahkemenin gerekçesinde yer alan borçlunun sözleşmedeki sıfatının Ünal Otomotiv Ticaret ... olduğu hâlde kat ihtarının ... adına çıkartılmış olması nedeniyle kat ihtarının usul ve yasaya uygun düzenlenmediği hususunda bozma kararında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, sadece bu hususun bile kat ihtarının usul ve yasaya uygun olarak düzenlenmemesi nedeniyle İİK'nın 68/1. maddesinde belirtilen belge olarak kabulüne engel olacağı, ayrıca borçluya çıkartılan hesap özetinde yasada belirtilen bir aylık itiraz süresinin belirtilmemesinin de kat ihtarının usul ve yasaya uygun olmadığı sonucunu doğuracağı, her ne kadar Özel Daire bozma kararında belirtildiği üzere itiraz süresinin hesap özetinde yazılacağına dair Kanunda bir düzenleme yok ise de takip borçlusuna göre daha güçlü konumda olan alacaklı bankanın itiraz süresini hesap özetine yazmayarak borçluyu bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği, bir bakıma borçluya ne kadarlık sürede itiraz edeceği konusunda açıklama yapılmadığı, bu durumun en azından dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İİK’nın 68/b maddesi kapsamında borçluya gönderilen hesap kat ihtarında hesap özetine itiraz süresinin gösterilmesinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre itiraz edilmeyen hesap özetinin İİK’nın 68/1. maddesinde sayılan belgelerden sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle itirazın kaldırılması ile ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir.
13. İtirazın kaldırılması borçlunun itirazı ile duran (İİK m. 66) ilamsız icra takibine (ilamsız icra prosedürü içinde) devam edilmesini sağlayan (İİK m. 78) bir yoldur. İtiraz ile
duran ilamsız icra takibine devam edilmesini sağlamak için, alacaklının genel mahkemelerde itirazın iptali davası açması mümkündür (İİK m. 67). Para (ve teminat) alacakları için ilamlı icradan başka, ayrı bir ilamsız icra yolu kabul edilmesinin amacı, alacaklının yalnız ilâmsız icra prosedürü içinde genel mahkemeden bu konuda bir ilam almadan, çabuk ve basit bir şekilde alacağına kavuşmasını sağlamaktır. Alacaklıya, borçlunun itirazını hükümden düşürmek için yalnız itirazın iptali davası açma imkânı tanınsa idi, borçlu hiç bir haklı nedene dayanmayan bir itiraz ile alacaklıyı mahkemede dava açmaya zorlayabilir ve bununla ilamsız icra yolunu işlemez hâle getirebilirdi. İşte bu sakıncayı önlemek ve ilamsız icranın amaç edindiği çabukluk ve basitlik ilkelerini gerçekleştirmek için borçlunun itirazının ilamsız icra prosedürü içinde kaldırılmasını sağlamak üzere itirazın iptali davasından başka icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yolu kabul edilmiştir (İİK m. 68-70). Alacaklıya, borçlunun itirazını icra mahkemesinde çabuk ve basit bir şekilde kaldırtmak imkânı tanırken, borçlunun hakkının (savunma imkânının) tehlikeye sokulmaması gerekir. Yani, ancak borçlunun gerçekten borçlu olduğu hakkında güçlü delillerin bulunması hâlinde, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilmelidir. Bu nedenle, alacağı İİK’nın 68-68/a maddelerinde sayılan belgelerden birine bağlı olmayan alacaklı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyemez (yalnız, mahkemede itirazın iptali davası açabilir). Başka bir deyimle, yalnız, takip konusu alacağın İİK’nın 68-68/a maddelerinde sayılan belgelerden birine bağlı olması hâlinde, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 275-276).
14. İİK’nın 68/b maddesi ise; “…Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. (Değişik son cümle: 17/7/2003-4949/18 md.) Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.
Süresi içinde gönderilen hesap özetinin muhtevasına, alındığından itibaren bir ay içinde itiraz etmeyen krediyi kullanan taraf, hesap özetinin gerçeğe aykırılığını ancak borcunu ödedikten sonra dava edebilir.
Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar bu Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden sayılırlar. Krediyi kullanan taraf, itiraz etmediği hesap özetinin dayandığı belgelerde kendisine izafe edilen imzayı kabul etmiş sayılır. Bu hüküm bu Kanunun 150/a maddesinin söz konusu olduğu hallerde de aynen uygulanır.
(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/18 md.) Krediyi kullanan tarafın kredi hesabının kesilmesine veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarname içeriğine itiraz etmiş olması, kredi hesabının kesilmesi ve borcun ödenmesine ilişkin ihtarnameden önce tebliğ edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşmiş bulunan faiz tahakkuk dönemlerine ilişkin hesap özetlerinin muhtevasına itiraz edilmemiş olmasının sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bu durumda, önceki dönemlere ilişkin kesinleşmiş hesap özetleri hakkında ikinci fıkra hükümleri uygulanır…” hükmünü içermektedir.
15. Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf (alacaklı), krediyi kullanan tarafın (borçlunun) kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır (İİK m. 68/b-1). Borçlu, (süresi içinde gönderilen) hesap özetini aldığı (tebellüğ ettiği) tarihten itibaren bir ay içinde hesap özetine (muhtevasına) itiraz edebilir (İİK m. 68/b-2). Krediyi kullanan taraf (borçlu), hesap özetini aldığı tarihten itibaren bir ay içinde hesap özetine itiraz etmezse, hesap özeti takip hukuku bakımından kesinleşir. Yani borçlu, hesap özetinin gerçeğe aykırılığını, ancak borcunu ödedikten sonra dava edebilir (İİK m. 68/b-2). Buna göre krediyi kullandıran taraf (alacaklı), hesap özetinin tebliğinden itibaren bir ay geçtikten (yani hesap özeti kesinleştikten) sonra ilamsız icra takibi yapar ve borçlu ödeme emrine itiraz ederse (İİK m. 62) alacaklı, kesinleşen hesap özetine dayanarak icra mahkemesinden itirazın kesin kaldırılmasını (İİK m. 68) isteyebilir. Çünkü, kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran (alacaklı) tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar İİK'nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belgelerden sayılırlar (İİK m. 68/b-3,c. l) (Kuru, 286-287).
16. İcra ve İflas Kanunu’nun 68/b maddesi İİK’da değişiklik yapan 09.11.1988 tarihli ve 3494 sayılı Kanun’un 61. maddesi ile eklenmiş bir maddedir. 3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun 90. maddesi yürürlükten kaldırılmış ve bu düzenlemenin sadece bankaları ilgilendirmediği dikkate alınarak İİK’da yer alması gerektiği öngörülmüş ve İİK’na 68/b maddesi olarak eklenirken madde değişikliğe uğramıştır. İİK’nın 68/b maddesinde 3182 sayılı Kanun’un 90. maddesinden farklı olarak “banka” ve “müşteri” kavramlarına yer verilmemiş, bunların yerine “krediyi kullandıran taraf” ve “krediyi kullanan taraf” terimleri tercih edilmiştir. 3494 sayılı Kanun’un 61. maddesine ilişkin hükümet gerekçesinde ise şu ifadelere yer verilmiştir "Hâlen yürürlükte bulunan 3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun (bu Kanun 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır) 90. maddesinde yer alan düzenlemenin (3494 sayılı Kanun’un 61. maddesi ile Bankalar Kanunu’nun 90. maddesi yürürlükten kalkmıştır) esasen sadece bankaları ilgilendirmediğinden İcra ve İflas Kanunu içinde yer alması öngörülmüş, uygulamada önem taşıyan kısa, orta, uzun vadeli krediler de maddenin kapsamına alınmıştır”. Maddeye ilişkin Adalet Komisyonu raporunda da değişikliğin amacı; “3182 sayılı mülga Bankalar Kanunu’nda yer alan 90. madde hükmü genişletilmesi ve bankalar ile bankalar dışındaki kurum veya işletmelerce yapılacak cari hesap sözleşmeleri ile kısa, orta ve uzun vadeli kredi işlemlerinde, bu maddenin uygulanabilmesinin sağlanması” şeklinde ifade edilmiştir.
17. Bankalar lehine hükümler getiren İcra ve İflas Kanunu’nun 68/b maddesinin 3. fıkrasının 1. cümlesinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 14.01.2010 tarihli ve 2007/36 E., 2010/6 K. sayılı kararında; para, kredi ve sermaye politikalarının oluşmasında ve saptanmış politikaların uygulanmasında Devlet'in önemli görevleri bulunduğu, para ikrazı işleriyle uğraşan, mevduat kabul eden, sermaye teşekkülüne hizmet eden bankaların, ülke ekonomisinin hassas kesimi olan kredi piyasasında faaliyet göstermeleri nedeniyle bunların alacaklarının korunması ile ilgili olarak özel düzenlemeler getirilebileceğinden bunlarla aynı konumda olmayan bankalar dışındaki diğer alacaklılar ya da borçlular arasında eşitlik karşılaştırması yapılamayacağı, Devlet’in tasarrufları korumak ve biriken tasarrufların milli ekonominin gereklerine göre kullanılmalarını sağlamakla görevli olup, bu görevini yerine getirebilmek için para ve kredi piyasalarını düzenleme ve denetleme gereksinimi duyabileceği ya da bu sistemi yönlendirebileceği, kuralın finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanmasına, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına, etkin, sağlıklı ve büyüyen bir mali sistemin oluşturulması amacına yönelik olduğu belirtilerek düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmiştir.
18. İcra ve İflas Kanunu’nun 68/b maddesi ile kredi veren bankaya mahkemede dava açma yoluna başvurmadan kullandırdığı kredinin ilamsız icra yolu ile alacağına kolayca kavuşması amaçlanmıştır. Bu nedenle kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran (alacaklı) tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar İİK'nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belgelerden sayılmıştır.
19. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki kefalet sözleşmesi, takip dayanağı kredi sözleşmesi tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 483. (6098 sayılı TBK m. 581.) maddesinde; “Kefalet, bir akittir ki onunla bir kimse, borçlunun akdettiği borcun edasını temin etmeği alacaklıya karşı taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Kefaletin türleri ise aynı Kanun’un 486. vd. (6098 sayılı TBK’nın 585. vd.) maddelerinde düzenlenmiş ve 487. maddesinde; “Kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhde etmiş ise alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu maddede kullanılan “müteselsil kefil ve müşterek borçlu” ifadesinin kefalet sözleşmesinin niteliği gereği müteselsil kefil olarak anlaşılması gerekmektedir.
20. Krediyi kullandıran tarafından yapılan icra takiplerinde müteselsil kefiller de kredi borcuna ilişkin takibin borçlusu olabilmektedirler. Takip tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 586. maddesinin 1. fıkrasına göre alacaklı borçluyu takip etmeden kefili takip edebilir. Ancak bunun için borçlunun ifa da gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Bu hükme göre ifada geciken borçluya alacaklı tarafından ihtar gönderilmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması durumunda alacaklı müteselsil kefile başvurulabilir.
21. Alacaklı icra takibinden önce kredi sözleşmesi kefiline de hesap özetini göndermiş ve müteselsil kefil de hesap özetine itiraz etmemiş ise itiraz edilmeyen hesap özeti İİK’nın 68/b maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı Kanun’un 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belgelerden sayılır.
22. Kefalet sözleşmesinin fer’îliği kefilin alacaklıya karşı borçludan daha ağır şartlarda sorumlu olmamasını, borçlunun savunma araçlarını ileri sürerek ifadan kaçabildiği durumlarda kural olarak kefilin de aynı olanaklardan yararlanmasını gerekli kılar. Kefil kendisine tebliğ edilmeyen hesap özetine karşı kefalet sözleşmesindeki imzasının kendisine ait olmadığını iddia edebileceği gibi kredi sözleşmesinin altındaki ve hesap özetinin dayanağı olan diğer belge ile makbuzlardaki imzaların kredi borçlusuna ait olmadığını ve bu nedenle kefalet sorumluluğunun söz konusu miktar bakımından geçerli olamayacağını da TBK’nın 591. maddesi gereğince ileri sürebilir. Kefil kefalet ilişkisinden kaynaklanmakta olan def'îleri de ileri sürebilir. Bu durumda yasal süresinde itiraz edilmesi hâlinde kefile gönderilen hesap özeti ve ekleri İİK’nın 68/b maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı Kanun’un 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen itirazın kaldırılmasını sağlayan belge sayılamayacaktır.
23. İcra ve İflas Kanunu’nun 68/b maddesinde “krediyi kullanan taraf” ibaresine yer verilmesi nedeniyle İİK’nın 68/b maddesi hükmünün sadece krediyi kullanan borçlu için düzenlendiği, kredi sözleşmesinin müteselsil kefilini kapsamadığı sonucuna varılmaması gerekir.
24. İcra (ve iflâs) takibinin tarafları, alacaklı ile borçludur; başka bir deyişle alacaklı olduğunu bildirerek icra takibi yapan kişi ile onun takip talebinde borçlu olarak gösterdiği kişidir. İİK’nın 68/b maddesinde geçen “krediyi kullanan taraf” kelimeleri bankacılık terimi olup, 3182 sayılı Bankalar Kanunu’ndan değişiklik yapılması sırasında İcra ve İflas Kanunu’na geçmiştir. İcra takibinde sadece alacaklı ve borçlu sıfatları bulunduğundan icra mahkemesinde görülen itirazın kaldırılması talebinde krediyi kullanan taraf (borçlu) ile kefil aynı statüye sahiptir. Bu nedenle İİK’nın 68/b-3. maddesinin 1. cümlesi uyarınca borçlunun yasal süresinde hesap özetine itiraz etmemiş olması nedeniyle takip hukuku bakımından kesinleşen hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran (alacaklı) tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzların İİK'nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belgelerden sayılacağı hükmü hesap kat ihtarının tebliğ edilmiş olması koşuluyla kefil yönünden de aynı etkiye sahiptir. Dolayısıyla itiraz edilmemekle İİK’nın 68. maddesinde yazılı belge niteliğini kazanan hesap özetinin gerçeğe aykırılığı ancak borç ödedikten sonra dava edilebilir. Anayasa Mahkemesinin 14.01.2010 tarihli ve 2007/36 E., 2010/6 K. sayılı kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere bu maddenin konuluş amacı kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, kredi veren kuruluşun alacağına kolayca kavuşması olduğuna göre, kredi sözleşmesi kefili aleyhe başlatılan icra takibinde de bu hükmün uygulanması, hükmün konuluş amacına da uygundur.
25. Önemle belirtmek gerekir ki İİK’nın 68/b maddesinde borçluya gönderilecek hesap kat ihtarında itiraz süresinin gösterilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle hesap kat ihtarında bir aylık sürede itiraz edilebileceğine ilişkin bir açıklama yazılmaması, İİK'nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belgelerden sayılmaması sonucunu doğurmaz. Yerel mahkemece bu hususun dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiş ise de, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nın 2. maddesi hükmü genel kural niteliğinde olduğu için somut uyuşmazlık hakkında bir kanun hükmü veya genel olarak bir hukuk kuralı bulunmaması hâlinde uygulanır. Her hukukî sorunu dürüstlük kuralı bunu gerektirir anlayışı ile çözmeye kalkmak hukukî belirsizlik doğurur. Çünkü dürüstlük (iyi niyet) ve hakkın kötüye kullanılması tanımlanması mümkün olan kavramlar olmayıp belirsiz ve geniş nitelik gösteren kavramlardır (Arslan, Ramazan: Medeni Usul Hukukunda Dürüstlük Kuralı, Ankara 1989, s. 37).
26. Somut olayda, Şekerbank T.A.Ş. ile Necmettin Ateş arasında 15.12.2006 tarihli ticari nitelikte taşıt kredi sözleşmesi düzenlendiği, ...’ın müşterek ve müteselsil borçlu olduğu, Şekerbank T.A.Ş. tarafından keşide edilen Eskişehir 1. Noterliğinin 27.10.2010 tarihli ve 27269 yevmiye nolu hesap kat ihtarnamesinin borçlu ...'a 01.11.2010, borçlu Necmettin Ateş’e 02.11.2010 ve borçlu Süleyman Kundak'a ise 01.11.2010 tarihlerinde tebliğ edildiği, borçlu ...’ın ise (1) aylık süre içinde hesap özetine itiraz etmediği, alacaklı ... Varlık Yönetimi A.Ş. vekili tarafından ticari nitelikte taşıt kredisi sözleşmesine ve hesap kat ihtarına dayalı olarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takip yapıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu ...’ın yasal sürede icra dairesine verdiği dilekçe ile borca itiraz ettiği, alacaklı vekilinin duran takibin devamını sağlamak için itirazın kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, icra mahkemesinde itirazın kaldırılması isteminin görülmesi sırasında borçlu vekilinin 29.01.2016 tarihli karar düzeltme dilekçesinde müvekkiline hesap kat ihtarı tebliğinin usulsüz olduğunu beyan ettiği görülmektedir.
27. Takip dayanağı ticari nitelikte taşıt kredi sözleşmesinde “Halil Otomotiv Ticaret ...” şeklinde tacirin ticaret ünvanı kullanılmış olup, sermaye şirketi olmadığından hesap kat ihtarının ticaret ünvanı belirtilmeyerek ... adına düzenlenip tebliğ edilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu husus hesap kat ihtarının İİK'nın 68/b maddesi gereğince aynı Kanun’un 68/1. maddesinde yazılı belge niteliğini kazanmasına engel değildir.
28. Ayrıca 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca hesap kat ihtarı tebliği usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağından, borçlu vekilinin icra dosyasında itiraz dilekçesi verdiği 20.05.2014 tarihinde borçlu hesap kat ihtarına muttali olmasına rağmen bir ay içinde itiraz edilmemiştir.
29. O hâlde itiraz edilmeyen hesap kat ihtarı ile krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar İİK'nın 68/b maddesi gereğince aynı Kanun’un 68/1. maddesinde yazılı belge niteliğini kazanmıştır. Bu nedenle takip hukuku bakımından asıl alacak ve faiz oranı kesinleşmiştir. Süresinde hesap kat ihtarına itiraz edilmediğinden hesap özetinin gerçeğe aykırılığı ancak borç ödendikten sonra genel mahkemede açılacak davada ileri sürülebilir.
30. Özel Daire bozma kararında ... “borçlu” olarak belirtilmiş ise de, bu belirtme “krediyi kullanan taraf” anlamında olmayıp, yukarıda açıklandığı gibi (24 nolu paragraf) kefil ile krediyi kullanan aynı statüye sahip olduğundan bu husus sonuca etkili değildir.
31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, İİK’nın 68/b hükmünün asıl borçlu hakkında uygulanacağı, kefil hakkında uygulanamayacağı, kefili kefalet miktarı yönünden bağlayacağı, takip hukuku yönünden bağlamayacağı gerekçesi ile direnme kararının bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
32. Ayrıca, talep tarihi 03.07.2014 olmasına rağmen direnmeye ilişkin karar başlığında 11.05.2016 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve bozma nedeni yapılmamıştır.
33. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya aykırı olmakla yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.