Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırılarak kullanılması olarak da açıklanabilir. Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani, bir hak sahibi, hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi, başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa, bu durum hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu, hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş, aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.
12. Hukuk Dairesi 2023/5451 E. , 2024/2871 K.
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkikinin taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilamlı takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, alacaklı vekilinin Aksaray 4. Aile Mahkemesinin 14.10.2022 tarih ve 2020/172 E. - 2022/589 K. sayılı ilamına istinaden asıl alacak ve ferileri yönünden ayrı ayrı olmak üzere iki farklı ilama dayalı icra takibi başlatıldığı, yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki alacak kalemleri için ayrı ayrı takip başlatılmasının sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde hakkın kötüye kullanması olduğu, ayrıca anılan ilamda yer alan aile hukuku kaynaklı maddi ve manevi tazminata yönelik kararın kesinleşmeden takibe konulduğu şikayetleri ile her iki ilamlı takibin iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesince; şikayetin kabulü ile Aksaray İcra Müdürlüğü’nün 2022/12904 Esas sayılı takibin iptaline karar verildiği, anılan karara yönelik olarak taraflarca istinaf başvurusunda bulunulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince; tarafların istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına, yerine, şikayetin kısmen kabulü ile Aksaray İcra Müdürlüğü’nün 2022/12904 Esas sayılı takip dosyasında 100.000,00 TL maddi tazminat ve 100.000,00 TL manevi tazminat alacak kalemleri yönünden takibin iptaline, fazlaya dair istemin reddine, Aksaray İcra Müdürlüğü’nün 2022/12910 Esas sayılı takip dosyasında başlatılan takibin iptaline ve yasal dayanağı bulunmayan tazminat talebinin reddine hükmedildiği, taraflarca anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz yoluna başvurulduğu görülmüştür.
6100 sayılı HMK'nun, "Hükmün Kapsamı" başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. "Yargılama Giderlerinin Kapsamı" başlıklı 323. maddesinin (ğ) bendinde vekille takip edilen davalarda vekalet ücreti yargılama giderleri içinde sayılmıştır. "Yargılama Giderlerinden Sorumluluk" başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilam, taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alınan avukatlık ücreti de, yargılama giderleri kapsamındadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Dürüst Davranma ve Doğruyu Söyleme Yükümlülüğü" başlıklı 29. maddesinde; “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler”, aynı Kanunun Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında ise; “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir” hükümlerine yer verilmiştir.
4721 sayılı TMK'nun "Hukukun Uygulanması ve Kaynakları" başlıklı 1. maddesinde; “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır”, aynı Kanunun "Dürüst Davranma" başlıklı 2. maddesinde de; "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz", aynı Kanunun "Hakimin Takdir Yetkisi" başlıklı 4. maddesinde de; “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir", aynı Kanunun "Hukukun Uygulanması" başlıklı 33. maddesinde ise; “Hakim, Türk hukukunu resen uygular” hükümleri yer almaktadır.
2709 sayılı 1982 Anayasası'nın, "Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesine yer verilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun, "Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri" başlıklı 77. maddesinde; "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, alacaklı vekili tarafından borçlular hakkında anılan ilama dayanılarak Aksaray İcra Müdürlüğünün 2022/12904 E. Ve 2022/12910 E. sayılı dosyaları ile dayanak ilamda alacaklılar lehine hükmedilen asıl alacak ve ferilerine ilişkin olmak üzere (2) ayrı takip başlatıldığı görülmüştür.
Bölge Adliye Mahkemesince; şikayetin kabulü ile Aksaray İcra Müdürlüğü'nün 2022/12910 E. sayılı icra takip dosyasında başlatılan takibin usul ekonomisine aykırı ve mükerrer olması nedeniyle iptaline karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu taleple ilgili karar verilmemesi ve mükerrer olan takibin, ikinci takip olduğu da düşünülmeden, yazılı şekilde ilk takibin iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçesine dayanılmıştır. Ancak, yasalarda; bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiçbir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda TMK'nun 1, 2, 4. ve 33. maddelerinin, Anayasanın 36. maddesinin, Borçlar Kanununun 61 ve yeni Türk Borçlar Kanununun 77. maddesinin, HMK'nun 29. maddesinin göz önüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.
Genel olarak, icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde TMK'nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak, yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri göz önüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.
Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırılarak kullanılması olarak da açıklanabilir. Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani, bir hak sahibi, hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi, başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa, bu durum hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu, hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş, aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.
Kötü niyetli olmasa da, alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu durum hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hâkim, yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının vekâlet ücreti ve yargılama gideri yönünden ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından mahkemece borçlunun şikâyetinin tümden kabulü ile her iki takibin de iptaline karar verilmesi gerekirken, aksi kanaatle ve yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ:
Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile; Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 15.05.2023 tarih ve 2023/681 E. - 2023/769 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bu aşamada alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.03.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.