Hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibarıyla talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibarıyla hesaplanması gerekmektedir.
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2022/1464 E. , 2022/7407 K.
"İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/1464
Karar No : 2022/7407
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- ...
2- ... Yapı İnş. San. ve Tic. A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. ...
İSTEMİN ÖZETİ : Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın imar planında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufunun hukuken kısıtlandığı ileri sürülerek davacı şirket için 2.925.720,00-TL (ıslahla artırılması sonucu 3.111.480,00-TL), davacı ... için 2.664.900,00-TL (ıslahla artırılması sonucu 2.834.100,00-TL) olmak üzere toplam 5.590.620,00-TL (ıslah sonucu 5.945.580,00-TL) taşınmaz bedelinin yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki İdare Mahkemesi kararınına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 30/10/2018 tarih ve E:2018/1661, K:2018/8597 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla, davacılar ile Milli Eğitim Bakanlığı ve Çankaya Belediye Başkanlığı'nın istinaf başvurularının kabulü ile karar verilmesine yer olmadığı yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dava dosyasının mahkemesine geri gönderilmesi üzerine, davanın kabulü ile davacı şirket için 3.111.480,00-TL'nin 2.925.720,00-TL'sinin ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ... sayılı esasına kayıtlı dosyasında dava açma tarihi olan 23.10.2013 tarihinden, 185.760,00-TL'sinin talep artırım tarihi olan 22.12.2020 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle, davacı ... için 2.834.100,00-TL'nin 2.664.900,00-TL'sinin ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ... sayılı esasına kayıtlı dosyasında dava açma tarihi olan 08.10.2013 tarihinden, 169.200,00-TL'sinin talep artırım tarihi olan 22.12.2020 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesi yolundaki ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine (açıklamalı) dair ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Davaya konu taşınmazın bulunduğu alana ilişkin imar planlarının son durumu ve tapunun güncel durumu ilgili idarelerden sorulduktan ve gelecek cevapların incelenmesinden sonra esas hakkında karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinde, temyiz incelemesi sonucu Danıştay'ın kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibarıyla talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibarıyla hesaplanması gerekmektedir.
Temyize konu karara dayanak alınan bilirkişi raporunda, davaya konu taşınmazın değerinin adli yargıda dava açma tarihi olan Ekim 2013 tarihi itibarıyla hesaplandığı, adli yargıda açılan davaların (her iki davacı için ayrı ayrı açılan davalar) 50.000,00-TL bedelli olduğu, görevsizlik kararları sonrasında idari yargıda 02.04.2014 tarihinde açılan davanın ise davacı şirket için 2.925.720,00-TL (ıslah sonrası 3.111.480,00-TL) bedelli, davacı ... için ise 2.664,900,00-TL (ıslah sonrası 2.834,100,00-TL) bedelli olduğu, faiz başlangıcının her iki dava değerleri dikkate alınarak ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği halde, hükmedilen tazminatın ıslah dışında kalan kısmının tamamına, adli yargıda açılan dava tarihlerinden (davacı şirket için 23.10.2013, davacı ... için 08.10.2013) itibaren yasal faiz işletilmesine karar verildiği anlaşıldığından, dosyanın geldiği aşama da dikkate alınmak suretiyle, temyiz incelemesi yapılan Bölge İdare Mahkemesi kararının, hüküm paragrafındaki ''istinaf başvurusunun, yukarıda belirtilen açıklama eklenmek suretiyle REDDİNE'' ifadesinden sonra gelmek üzere, ''...Mahkeme kararının hüküm kısmında yer alan, '...davacı şirket için 3.111.480,00-TL'nin 2.925.720,00-TL'sinin ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ... sayılı esasına kayıtlı dosyasında dava açma tarihi olan 23.10.2013 tarihinden, 185.760,00-TL'sinin talep artırım tarihi olan 22.12.2020 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle, davacı ... için 2.834.100,00-TL'nin 2.664.900,00-TL'sinin ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ... sayılı esasına kayıtlı dosyasında dava açma tarihi olan 08.10.2013 tarihinden, 169.200,00-TL'sinin talep artırım tarihi olan 22.12.2020 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine,...' şeklindeki ifadenin '...davacı şirket için 3.111.480,00-TL'nin 50.000,00-TL'sinin ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ... sayılı esasına kayıtlı dosyasında dava açma tarihi olan 23.10.2013 tarihinden, 2.875.720,00-TL'sinin davanın idari yargıda açıldığı 02.04.2014 tarihinden, 185.760,00-TL'sinin talep artırım tarihi olan 22.12.2020 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle, davacı ... için 2.834.100,00-TL'nin 50.000,00-TL'sinin ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ... sayılı esasına kayıtlı dosyasında dava açma tarihi olan 08.10.2013 tarihinden, 2.614.900,00-TL'sinin davanın idari yargıda açıldığı 02.04.2014 tarihinden, 169.200,00-TL'sinin talep artırım tarihi olan 22.12.2020 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine,...' şeklinde düzeltilmesine...'' ifadesinin eklenmesi suretiyle düzeltilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, davacılara ödenmesine hükmolunan tazminat tutarının, taşınmazın idare adına tapuda tescil edilmesi sırasında kamulaştırma bedeli yerine geçecek miktar olarak kabul edilmesi ve buna göre işlem yapılması da zorunludur.
... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, anılan kararın yukarıda belirtilen şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine 23/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY (X):
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır.
İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur. Bir başka ifade ile, hukuki el koyma kavramı yerine, daha doğru bir tanımlama ile "taşınmazın kamulaştırılmaması" suretiyle tasarruf hakkının kısıtlanmasına ilişkin davalar, idari yargıda açılacak iptal ve tam yargı davasının konusudur. İmar Kanununun 10. maddesinde öngörülen 5 yıllık sürenin sonunda kamulaştırmama işlemi iptal davasının; idarenin hareketsiz kalması nedeniyle 5 yıllık sürenin bitiminden kamulaştırma tarihine ya da mülkiyetin idareye geçtiği tarihe kadar varsa uğranılan zararın tazmini ise idari yargıda açılan tazminat davasının konusudur. Ancak burada söz konusu olan, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan sınırlama şeklindeki idarenin işlem ve eyleminden doğan zararın tazmini olup mülkiyetin bedele çevrilmesi ise idari yargıda açılan tazminat davasının değil, adli yargıda açılacak bedel tespiti ve tescil davasının konusuna girer.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları, taşınmaz mülkiyetinin bedeli karşılığında kamuya aktarılması yoluyla mülkiyete yapılan fiili müdahaleyi sonlandırmayı hedeflemesiyle, sadece idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararın tazminini sağlayan, mülkiyete ilişkin herhangi bir sonuç doğurmayan idari yargıda açılan tam yargı davalarından farklılaşmaktadır. Mülkiyetin bedele çevrilmesi ise, idari eylem ve işlem nedeniyle doğan bir zararın tazmin aracı olmadığından idari yargıda görülen tazminat davasının konusuna girmez.
Buna göre, imar planında kamu alanında kalan taşınmazlar için süresinde kamulaştırma yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanmış olduğu, bu nedenle mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle tazminat verilmesi istemiyle açılan davalar, esasen idarenin kamulaştırmama ya da parselasyon yapmama yolundaki olumsuz idari işleminin iptali yoluyla taşınmaz bedelinin ödenmesine ilişkin davalardır. İdarenin taşınmazı kamulaştırmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanması durumunda, kişinin bu işlem nedeniyle taşınmazının değerini talep edebilmesi için öncelikle kamulaştırmama işleminin iptalini sağlaması, bunun yasal sonucu olarak da mülkiyetin bedele çevrilmesini talep etmesi gerekmektedir. Zira, imar planının uygulanması nedeniyle, mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, idarenin imar kanunundaki hükümlere uygun hareket edip etmediği ve kamulaştırma kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırma işleminin tesisinin zorunlu olup olmadığı ve bu işlemin hangi idare yada idarelerce gerçekleştirileceğinin tespiti ancak bu konuda açılacak iptal davası ile açıklığa kavuşturulabilecektir. Bedel tespiti ve tescili ise ancak kamulaştırma işleminin gerekliliği ve kamulaştırmayı yapacak idarenin tespitinden sonra kamulaştırma sürecinin bir parçası, tamamlayıcısı niteliğindedir. Nitekim, Kamulaştırma Kanunundaki düzenleme de bu şekilde olup kamulaştırma işleminin uygulanması, gerçekleştirilmesi amacıyla açılan bedel tespit ve tescil davası idarenin taşınmaz mülkiyetini üzerine almasını temine yöneliktir.
3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat yönünden yapılacak değerlendirme sonrasında, tasarruf hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle idarenin kamulaştırmama işleminin iptaline karar verilmesi halinde, iptal hükmü gereği taşınmazın değerinin belirlenmesi ve taşınmaz malikine ödenmesi için kamulaştırma kanunundaki sürecin işletilerek idarenin işlem yapması, bu kapsamda asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması sonucunu da doğuracağından, iptal kararından sonra mülkiyetin bedele dönüştürülmesine ilişkin tazminat istemi hakkında ayrıca inceleme yapılarak karar verilmesine gerek yoktur. Bir başka ifade ile, iptal kararının uygulanması bağlamında idarece kamulaştırma kanununa göre gerekli işlemler başlatılacak olup, ihtiyaç duyulması halinde taşınmazın aynına ilişkin ve tescil sonucunu doğuracak olan bedele ilişkin uyuşmazlık iptal kararının sonucu olarak adli yargı yerinde çözümlenecektir.
Bu durumda taşınmazdaki mülkiyet hakkının imar planı nedeniyle süresi belirsiz zaman diliminde kısıtlanması halinde idari yargıda sadece kamulaştırmama işleminin hukuka uygunluğu incelenerek kısıtlılık durumunun mevcut olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, kamulaştırma yapılmaması yolundaki olumsuz idari işlem hakkında karar verilmesi; mülkiyetin bedele dönüştürülmesi istemiyle tescil sonucunu doğuracak tazminat taleplerine yönelik ise, ortada idari yargı yetkisi kapsamında incelenecek bir tazminat davasının bulunmaması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tazminat isteminin esası hakkında da inceleme yapılarak karar verilmesi nedeniyle İdari Dava Dairesi kararının belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla Dairemiz kararına katılmıyorum.
Diğer taraftan, İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca parselasyon planlarının hazırlanması ile bir yandan düzenlemeye giren kadastral parselden daha fazla değere
sahip imar parselleri oluşturulmakta, diğer taraftan düzenlemeye tabi tutulan bölgenin gereksinimi olan hizmet ve tesisler için kullanılmak üzere umumi hizmet alanlarının (Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi) elde edilmesi sağlanmaktadır. Kamu/umumi tesislere ayrılan alanlara ait parseller ise (hastane, kreş, belediye hizmet veya diğer resmi tesis alanı gibi) eşit oranda hisselendirme yapılmak suretiyle oluşturulmaktadır.
Bu çerçevede, imar planında umumi hizmetlere ayrılan alanlar kapsamına girmeyen ancak, imar planında yer verilen hastane, kreş, belediye hizmet veya diğer resmi tesis alanı gibi alanların oluşturulacağı parsellerin elde edilmesi ve oluşacak parsellere yapılacak tahsislerin mülkiyet hakkı yönünden irdelenmesi gerekmektedir.
Düzenlemeye tabi tutulan bölgenin gereksinimi olan hizmet ve tesislerden umumi hizmet alanları arasında yer almayan ancak, imar planı kararları ile düzenleme bölgesine de hizmet verecek nitelikte olan düzenleme sınırı içerisinde yer alan kamu/umumi tesislerin ya da kamu kuruluşları/hizmetlerin yer almasının öngörüldüğü durumda; plan öngörüsü olarak oluşturulan parsele yapılacak tahsisler, düzenlemeye giren kadastral parsellerden eşit oranda pay verilmek suretiyle gerçekleştirilecektir.
Bu halde parselasyon işlemi sonucunda kamu ortaklık payı olarak düzenleme sahası içerisindeki parsel maliklerinin hisselendirilmesi suretiyle oluşan parsellerde hisse sahibi olan kişiler açısından mülkiyet hakkının belirsiz ve uzun bir süre kısıtlanması durumu ortadan kalkmıştır. Zira idare imar planıyla kamu alanına ayırmış olduğu kök parseli düzenlemeye tabi tutarak kök parsel sahibine ortaklık payının kesilmesinden sonra kalan hissesine mukabil yapılaşmaya elverişli parsel tahsis ederek davacının imar planıyla kök parseli açısından oluşan kısıtlılığını gidermektedir.
Uyuşmazlıkta, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan İmar Kanununun 18 inci maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "Kamu tesisleri arsalarına tahsis'' başlıklı 12. maddesine göre yapılan parselasyon işlemi sonucu kamu ortaklık payı (KOP) olarak oluşturulan taşınmazdaki hisse için açılan davada, kamu ortaklık payı olarak hisse tahsisinin yapıldığı parselasyon işleminde, davacılara ayrıca tasarruf edebileceği başka bir yer tahsisinin yapılıp yapılmadığı araştırılarak elde edilen sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu verilen kararın belirtilen gerekçeyle ile de bozulması gerektiği oyuyla Dairemiz kararına, bu yönden de katılmıyorum.