5. 6325 sayılı Kanun'da arabulucunun tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebileceği ve iletişim kurabileceği ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi Kanun'da arabulucunun taraflarla aynı fiziki ortamda görüşmesi şeklinde bir zorunluluk öngörülmemektedir. Mevzuatta arabuluculuk faaliyetinin hangi iletişim araçlarıyla gerçekleştirilebileceğine yönelik bir sınırlama bulunmaması karşısında görüşmenin salt telefonla yapılmış olması faaliyetin usulüne uygun olmadığı şeklinde değerlendirilemez. Somut olayda, davacının arabulucu tarafından arandığı ve arabulucuyla telefonda görüşme yaptığı davacı tarafından da kabul edilmektedir. Davacının arabuluculuk faaliyeti sırasında ... sözleşmesinin sona ermesi ve hakları konusunda bilgilendirildiği dosya içinde mevcut arabuluculuk ilk oturum açılış tutanağı, anlaşma tutanağı ve son anlaşma tutanağından anlaşılmaktadır. Bu durumun aksi davacı tarafından usulüne uygun olarak ispat edilemediği gibi iradenin fesada uğratıldığı da ispat edilememiştir.
9. Hukuk Dairesi 2023/10079 E. , 2023/15580 K.
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/533 E., 2023/769 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 42. ... Mahkemesi
SAYISI : 2021/1242 E., 2022/608 K.
Taraflar arasındaki ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 25.04.2017-08.10.2021 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını, fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi ve psikolojik tacize (mobbing) maruz kalması nedeniyle 03.09.2021 tarihinde istifa ettiğini ancak ihbar öneli içinde çalışmaya devam ettiğini, 08.10.2021 tarihinde ihtiyari arabuluculuk yolu ile önceden hazırlanan arabuluculuk tutanaklarının müvekkiline imzalatıldığını, arabulucunun aynı zamanda davalının vekili olduğunu, tarafsızlığından şüphe duyulan bu hususta müvekkilinin bilgilendirilmediğini, arabulucunun vekilliğini yaptığı şirketin çıkarlarını gözeterek müvekkilinin hak ettiği işçilik alacaklarından mahrum kalmasına sebebiyet verdiğini, Arabuluculuk Etik Kuralları'nın 4 üncü maddesi ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) 9 uncu maddesine aykırı hareket ettiğini, arabuluculuk görüşmesi yapılmadığını, davalı vekilinin kendisini arayarak 10 günlük ücret ve yıllık izin alacağı olduğunu bildirdiğini, Şirket muhasebecisinin de davacıyı arayarak "ücretini ödeyeceğiz işyerine gel" dediğini, 12.10.2021 tarihinde saat 18.30'da işyerine gittiğini, Şirket sahibinin kardeşi C. Ş.'nin “burayı imzaladıktan sonra alacaklarını alabilirsin” diyerek önceden hazırlanan arabuluculuk tutanaklarını zorla imzalattığını, arabulucu ile hiçbir şekilde görüşmediğini, arabuluculuk tutanaklarının tarafsız olmayan işyerinde imzalatıldığını, tutanaklar birlikte imza altına alınmadığından davacıya verilen tutanakta Şirket temsilcisinin imzasının bulunmadığını, iradesinin fesada uğratıldığını, arabuluculuk tutanağının hukuka aykırı olarak ibraname niteliğinde düzenlendiğini beyan ederek arabuluculuk anlaşma tutanağı, ilk oturum tutanağı ve son tutanağın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının istifa suretiyle işten ayrıldığını, ihbar öneli dolduktan sonra işyerinden ayrıldığını, davacının arabuluculuk evrakını rızası ile imzaladığını, psikolojik tacize maruz kaldığı ve fazla çalışma yaptığı iddialarının doğru olmadığını, müvekkili Şirket ve grup şirketlerinin ticaret ve ... hukukuna ilişkin ihtiyari arabuluculuk işlerinin taraflar kabul ettikçe Av. Arb. E. B. tarafından yapıldığını, arabulucunun Şirket vekili olmadığını, kaldı ki vekil olsa dahi arabuluculuğa engel teşkil etmediğini, arabulucunun telefon ile anlatması ve söylemesi gereken bütün hususları davacıya ilettiğini, davacı evrakı imzaladıktan sonra görüntüsünün alındığını, fazla çalıma alacağı bulunmadığını, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; arabuluculuk tutanaklarının incelenmesinde 2021/251502 arabuluculuk dosya numarası verilen arabuluculuk tutanaklarına göre sürecin 12.10.2021 tarihinde başlayıp aynı gün sona erdiği, davalının arabulucuyu görmediği, telefonla ya da bilgisayarla herhangi bir görüşmeye katılmadığı, yasal düzenleme gereği arabuluculuk sürecinin bizzat arabulucu tarafından yerine getirilmesi, görüşmelerin tarafsız bir yerde yapılması, arabulucunun tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektiren bir durum varsa bunun taraflara açıklanması ve taraflar kabul ediyorsa görüşmelere devam edilmesi gerektiği, tutanaklarda arabuluculuk tutanaklarının düzenlendiği yerin arabulucunun adresi olarak gösterildiği, davacı ve dinlenen tanıkların arabuluculuk evrakının davalıya ait işyerinde imzalatıldığını beyan ettikleri; davacı iddiası, tanık beyanları ve davalı kabulü ile arabuluculuk tutanaklarının davalıya ait işyerinde imzalandığı, bu durumun arabuluculukta tarafsızlık ve eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu, davacının arabuluculuk toplantısına davet edildiğine ve arabuluculuk süreci hakkında bilgilendirme yapıldığına dair herhangi bir tutanak olmadığı dava konusu arabuluculuk anlaşma belgesinde, arabuluculuk konusu çok sayıda alacak kalemi üzerinde anlaşmaya varıldığı belirtildiği hâlde, bu alacaklara karşılık herhangi bir miktar ödenmesi konusunda anlaşma sağlanmadığı, davacının genel olarak işverenden hak ve alacağı kalmadığına dair ifadelere yer verildiği, herhangi bir alacak konusunda miktar da içerecek şekilde anlaşma içermeyen ihtiyari arabuluculuk tutanaklarının geçerli kabul edilmesinin 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 420 nci maddesinde tanımlı ibranamenin şekil şartlarını bertaraf etme ve kanuna karşı hile teşkil eder nitelikte olduğu, dava konusu arabuluculuk anlaşma belgesinin usulüne düzenlenmediğinin sabit olduğu gerekçeleri ile 12.10.2021 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, arabuluculuk tutanağının ibraname gibi değerlendirilemeyeceğine dair yargı kararlarının dikkate alınması gerektiğini, ihtiyari arabuluculuk görüşmelerinin belirli kurallara tâbi tutulmadığını, görüşmelerin yapıldığı yerin sonuca etkisi olmadığını, arabuluculuk süreci konusundaki bilgilendirmenin telefonla yapıldığını, davacının ikrarına rağmen istifa dilekçesindeki tarihe takılarak abesle iştigal edildiğini, arabuluculuk tutanağının iptali için gerekli irade fesadı hâllerinin hiçbiri somut olayda yer alamamasına rağmen tutanağın iptalinin hatalı olduğunu beyan ederek Mahkemenin kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen tanık anlatımlarına ve davacının mahkeme huzurunda verdiği beyanı birlikte değerlendirildiğinde, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı, arabulucunun iki gün önce davacı ile telefonda görüşerek alabileceği alacakları sayarak başka bir talep hakkının olmadığını bildirdiği, hatta arabulucunun da davacının tutanağı imzaladığı aşamada işyerinde olmadığı, usulüne uygun bir arabuluculuk görüşmesinin yapılmadığı, mevzuat hükümleri çerçevesinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği, yapılan işlemlerin geçerli ihtiyari arabuluculuk faaliyeti olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle Mahkemenin tutanağın iptaline dair kararının yerinde olduğu, arabuluculuk sürecinin yasal usullere göre yapılmamış olması sebebiyle iptali dava konusu olduğundan arabuluculuk tutanağının ibraname hükümlerine göre değerlendirilmesine yönelik bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazları tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan ihtiyari arabuluculuk (anlaşma) tutanağının iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 6325 sayılı Kanun'un "Taraflarla görüşme ve iletişim kurulması" başlıklı 8 inci maddesine göre arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir ve iletişim kurabilir.
3. 6325 sayılı Kanun'un "Görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi" kenar başlıklı 9 uncu maddesi şu şekildedir:
"(1) Arabulucu görevini özenle, tarafsız bir biçimde ve şahsen yerine getirir.
(2) Arabulucu olarak görevlendirilen kimse, tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hâl ve şartların varlığı hâlinde, bu hususta tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen taraflar, arabulucudan birlikte talep ederlerse, arabulucu bu görevi üstlenebilir yahut üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir.
(3) Arabulucu, taraflar arasında eşitliği gözetmekle yükümlüdür.
(4) Arabulucu, bu sıfatla görev yaptığı uyuşmazlıkla ilgili olarak açılan davada, daha sonra taraflardan birinin avukatı olarak görev üstlenemez."
4. 6325 sayılı Kanun'un "Tarafların aydınlatılması" kenar başlıklı 11 inci maddesi şöyledir:
"(1) Arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlüdür."
5. 6325 sayılı Kanun'un "Arabuluculuk faaliyetinin yürütülmesi" kenar başlıklı 15 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Arabulucu, seçildikten sonra tarafları en kısa sürede ilk toplantıya davet eder.
2) Taraflar, emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla arabuluculuk usulünü serbestçe kararlaştırabilirler.
3) Taraflarca kararlaştırılmamışsa arabulucu; uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak arabuluculuk faaliyetini yürütür."
6. 6325 sayılı Kanun'un "Arabuluculuğun sona ermesi" kenar başlıklı 17 nci maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
" ...
(2) Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Belge taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmazsa, sebebi belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından imzalanır.
(3) Arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen tutanağa, faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hususların yazılacağına taraflar karar verir. Arabulucu, bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli açıklamaları yapar ve taraflar hazır değilse her türlü iletişim vasıtasını kullanarak hazır bulunmayan tarafları bilgilendirir.
(4) Arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi hâlinde, arabulucu, bu faaliyete ilişkin kendisine yapılan bildirimi, tevdi edilen ve elinde bulunan belgeleri, ikinci fıkraya göre düzenlenen tutanağı beş yıl süre ile saklamak zorundadır. Arabulucu, arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlediği son tutanağın bir örneğini arabuluculuk faaliyetinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde Genel Müdürlüğe gönderir."
7. 6325 sayılı Kanun'un "Tarafların anlaşması" kenar başlıklı 18 inci maddesinin ilgili kısımları şu şekildedir:
"(1) Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.
(2) Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.
...
(5) (Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz."
8. 02.....2018 tarihli ve 30439 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 5, 10, 11, 13, 17, 20 ve 21 nci maddeleri.
9. Dairemizin arabuluculuk anlaşma belgesinin hukuki niteliği ve geçersizliği iddialarına yönelik ilke ve esasların ortaya konulduğu 31.10.2022 tarihli ve 2022/11077 Esas, 2022/13780 Karar sayılı ilâmının ilgili kısımları şu şekildedir:
"...
1. Arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen anlaşma belgesi maddi hukuka ilişkin bir borçlar hukuku sözleşmesidir (Asiye Şahin Emir, Büşra Kazmaz Tepe, “ ... Uyuşmazlıklarına İlişkin İbra Hükmü İçeren Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin Arabuluculuğa Elverişlilik Bakımından Değerlendirilmesi”, Çalışma ve Toplum, 2018/3, s.1497; Emel Badur, "Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin Borçlar Hukuku Açısından Değerlendirilmesi", Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Y.9, S.11, Aralık 2021, s.66-67; ... Akkan, “Arabuluculuk Faaliyeti Sonucunda Anlaşılan Hususlarda Dava Açma Yasağı ve Sonuçları”, DEÜHFD, C.20, S.2, s.16). Söz konusu belgede taraflar dışındaki bir üçüncü kişinin imzasının bulunması ve hatta bu belgenin mahkemece şerh verilebilir nitelikte olması, belgenin maddi hukuk sözleşmesi olma özelliğini ortadan kaldırmaz. Tarafların ehliyeti, sözleşmenin konusunun emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, genel ahlâka, kişilik haklarına aykırı olmaması, irade beyanlarının sağlıklı olması gibi diğer tüm sözleşmeler bakımından aranan geçerlilik şartlarının, arabuluculuk sonunda düzenlenen anlaşma belgesi bakımından da aranması, bu durumun bir sonucudur (... Taşpolat Tuğsavul, "Arabuluculuk Faaliyeti Sonunda Varılan Anlaşmanın Hukuki Niteliği", Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019/1, 344).
2. Öğretide de arabuluculuk anlaşma belgesi, arabuluculuk faaliyeti sonucunda uyuşmazlığın taraflarınca varılan anlaşmanın yazılı hâle getirildiği ve taraflar (yasal veya iradi temsilcileri) ve arabulucu tarafından imzalanmakla tamamlanan bir sözleşme olarak tanımlanmaktadır.
3. Borçlar hukuku sözleşmesi olan arabuluculuk anlaşma belgesinde bulunması gereken esaslı unsurlardan ilki, bu anlaşmaya arabuluculuk faaliyeti sonucunda ulaşılmış olmasıdır (Badur, s.59). Tarafların kendi aralarında gerçekleşen bir müzakere veya görüşme sonucunda anlaşmaya varılması üzerine anlaşma belgesinin arabulucu tarafından imzalanması hâlinde kanuna uygun bir arabuluculuk faaliyetinden söz edilemez. Keza arabuluculuk faaliyeti sürecin başından sonuna kadar bizzat arabulucu tarafından yürütülmelidir. Anlaşmanın arabuluculuk faaliyeti sonucunda gerçekleşmiş olması, ... bir aşamayı değil arabulucuya başvuru ve arabulucunun seçiminden faaliyetin sona ermesine kadarki tüm süreci ifade eder. Arabuluculuk faaliyetinin kanuna uygunluğu, sürecin tamamında mevcut olmalıdır. Kanuna uygun biçimde yürütülen arabuluculuk faaliyetinin sonucunda düzenlenen anlaşma belgesinin varlığı hâlinde ilk koşul gerçekleşmiş kabul edilmelidir. İşçinin arabuluculuk faaliyetinin hiç gerçekleşmediği veya usulüne uygun olarak gerçekleştirilmediği yönündeki iddiası, bu ilke ve esaslar ile birlikte somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle araştırılmalıdır. Arabuluculuk faaliyetinin kanuna uygun olarak yürütülmediği sonucuna varıldığı takdirde arabuluculuk faaliyeti sonucunda gerçekleşen bir anlaşmadan söz edilemez. Bu hâlde anlaşma belgesinin iptaline karar verilmelidir.
4. Arabuluculuk faaliyeti sonucunda düzenlenen anlaşma belgesinin ikinci esaslı unsuru tarafların anlaşmasıdır. 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin birinci fıkrasına göre arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. Kanun'un 17 nci maddesinin ikinci fıkrasında ise arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığının bir tutanak ile belgelendirileceği ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi arabuluculuğun sonuçlandığını ve ne şekilde sonuçlandığını gösteren bu son tutanak, arabulucu tarafından tutulması zorunlu olan bir belgedir. Anlaşma ile sonuçlanan bir arabuluculuk faaliyetinde arabulucunun anlaşmaya dair son tutanağı düzenlemesi ve imzalaması zorunlu ise de anlaşma belgesinin düzenlenmesi zorunlu değildir.
5. Anlaşma belgesinin düzenlenmemesi hâlinde, son tutanakta anlaşmanın kapsamına yer verilebilir. Her halükârdâ tarafların hangi konularda, hangi ölçüde ve koşulda anlaştıklarının anlaşma belgesinden veya son tutanaktan tespit edilebilmesi gerekir. Aksi takdirde 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanabilir olması mümkün değildir. Söz konusu hükümde, kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı hâller hariç, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesinin, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge olduğu ifade edilmektedir. Aynı maddenin beşinci fıkrasında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı vurgulanmıştır. Her iki düzenleme, arabuluculuk faaliyeti sonucunda varılan anlaşmanın asgari unsurlarının tespit edilebilir olmasını zorunlu kılmaktadır. 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin gerekçesinde de "...arabulucu tarafından düzenlenecek ve taraflar ve varsa temsilcileri veya avukatları tarafından imzalanacak anlaşma tutanağında 'anlaşılan hususların' net bir şekilde ortaya konulmasında zorunluluk bulunmaktadır." denilerek anlaşmanın açık ve net olması gerekliliği vurgulanmıştır. Meseleyi bir örnekle açıklamak gerekirse anlaşma belgesinde veya son tutanakta "tarafların kıdem tazminatı ile ihbar tazminatı konusunda anlaştıkları" hususuna yer verilmesi yeterli değildir. Bu ifadeden anlaşmanın konusu tespit edilebilmekte ise de tarafların edimleri belirlenememektedir. Bu örnekte tarafların kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi konusunda mı, yoksa ödenmeyeceği konusunda mı veya bir başka alacakla takası konusunda mı anlaştıkları belirsizdir. Anlaşılan hususlarda dava açılamayacağına yönelik kural mahkemeye erişim hakkını sınırlayıcı bir düzenlemedir. Bu bakımdan söz konusu kural dar yorumlanmalı ve anlaşma belgesinden, üzerinde anlaşılan hususların açık ve net bir şekilde belirlenememesi hâlinde, arabuluculuk faaliyetinin anlaşma ile sona ermediği kabul edilmelidir.
6. Belirtmek gerekir ki maddi hukuk sözleşmesi olan arabuluculuk anlaşma belgesinin geçerliliği için uyuşmazlığın taraflarının uyuşmazlığın çözümüne dair karşılıklı ve birbirlerine uygun irade beyanlarının buluşması ve bu anlaşmayı yazılı bir hâle getirme yönündeki karşılıklı istekleri gerekir. Şüphesiz karşılıklı irade beyanlarının uyuşmazlığın tamamını kapsaması zorunlu değildir (Badur, s.59). Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının uyuşmazlık konusu olduğu bir durumda, sadece kıdem tazminatının konu edildiği bir anlaşma belgesi düzenlenebilir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda elde edilen ilam niteliğindeki anlaşma belgesi maddi anlamda kesin hüküm olmadığından, tarafların kesin hükümsüzlük, aşırı yararlanma, yanılma, aldatma, korkutma, sahtelik iddiası gibi hâllerde anlaşma belgesinin geçersizliğini ileri sürmesi mümkündür (Akkan, s.22-23). İrade fesadı iddiasıyla arabuluculuk anlaşma belgesinin iptalinin talep edilmesi hâlinde, yanılma ve aldatmanın öğrenildiği, korkutmanın ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl içinde iptal iradesinin ileri sürülmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.
..."
3. Değerlendirme
1.İlâmın İlgili Hukuk bölümünde yer verilen yasal düzenlemeler ile ilke ve esaslara göre somut uyuşmazlık değerlendirilecek olursa davacı fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi ve psikolojik tacize maruz kalması nedeniyle 03.09.2021 tarihinde istifa ettiğini, ihbar öneli içinde çalışmaya devam ettiğini, 08.10.2021 tarihinde ihtiyari arabuluculuk yolu ile kendisine önceden hazırlanan arabuluculuk tutanaklarının imzalatıldığını, arabulucunun aynı zamanda davalının vekili olduğunu, tarafsızlığından şüphe duyulan bu hususta bilgilendirilmediğini, arabulucunun vekilliğini yaptığı şirketin çıkarlarını gözeterek hak ettiği işçilik alacaklarından mahrum kalmasına sebebiyet verdiğini ileri sürmüş; davalı ise davacının istifa suretiyle işten ayrıldığını, ihbar öneli dolduktan sonra işyerinden ayrıldığını, davacının arabuluculuk evrakını rızası ile imzaladığını, psikolojik tacize maruz kaldığı ve fazla çalışma yaptığı iddialarının doğru olmadığını, müvekkili Şirket ve grup şirketlerinin ticaret ve ... hukukuna ilişkin ihtiyari arabuluculuk işlerinin taraflar kabul ettikçe Av. Arb. E.B. tarafından yapıldığını, arabulucunun Şirket vekili olmadığını, kaldı ki vekil olsa dahi bu hususun arabuluculuğa engel teşkil etmediğini, arabulucunun telefon ile anlatması ve söylemesi gereken bütün hususları davacıya ilettiğini savunmuştur.
2. İlk Derece Mahkemesince taraflar arasında usulüne uygun bir arabuluculuk görüşmesi yapılmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı davalının istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
3. Dosya kapsamından yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı Y.C'nin, davacı ile birlikte çalışması olmadığını davacı kendisini metroya bırakacakken dava konusu olaya şahit olduğunu, olay günü davacının belgenin baskı altında imzalatıldığına yönelik bir beyanının olmadığını söylediği anlaşılmaktadır. Diğer davacı tanığı H.A. da, dava konusu olay hakkında görgüye dayalı bilgisinin olmadığını, istifa dilekçesinden sonra arabulucu ile görüşüldüğünü, baskı altında belge imzalatıldığına yönelik bir bilgisinin olmadığını beyan etmiştir. Davalı tanıklarının ise, davalıya ait işyerinde hâlen çalışmaya devam etmekle birlikte, arabulucuk görüşmelerine yönelik görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı, tanıkların davacının istifa ettikten sonra bir müddet çalışmaya devam ettiğini ve arabuluculuk görüşmelerinin davalı Şirkette yapıldığını ifade ettikleri tespit edilmektedir.
4. Beyanına başvurulan davacı asıl, kendisinin istifa ettiğini ancak davalı tarafından ihbar öneli süresince çalışmasının istenmesi nedeniyle çalışmaya devam ettiğini, istifa ettikten sonra arabulucu ile telefonda görüştüğünü, yüz yüze hiç görüşme yapmadığını, daha sonra arabulucu tarafından hazırlanan belgelerin işyerinde imzalandığını beyan etmiştir.
5. 6325 sayılı Kanun'da arabulucunun tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebileceği ve iletişim kurabileceği ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi Kanun'da arabulucunun taraflarla aynı fiziki ortamda görüşmesi şeklinde bir zorunluluk öngörülmemektedir. Mevzuatta arabuluculuk faaliyetinin hangi iletişim araçlarıyla gerçekleştirilebileceğine yönelik bir sınırlama bulunmaması karşısında görüşmenin salt telefonla yapılmış olması faaliyetin usulüne uygun olmadığı şeklinde değerlendirilemez. Somut olayda, davacının arabulucu tarafından arandığı ve arabulucuyla telefonda görüşme yaptığı davacı tarafından da kabul edilmektedir. Davacının arabuluculuk faaliyeti sırasında ... sözleşmesinin sona ermesi ve hakları konusunda bilgilendirildiği dosya içinde mevcut arabuluculuk ilk oturum açılış tutanağı, anlaşma tutanağı ve son anlaşma tutanağından anlaşılmaktadır. Bu durumun aksi davacı tarafından usulüne uygun olarak ispat edilemediği gibi iradenin fesada uğratıldığı da ispat edilememiştir.
6. Ayrıca davacının arabulucunun davalı Şirketin vekili olarak görev yaptığı ve tarafsız olmadığı iddiasına yönelik olarak gerekli araştırma yapılmış, Noterler Birliğince verilen cevabi yazıda bu duruma ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı bildirilmiştir.
7. Bu açıklamalara göre davacının arabuluculuk anlaşma belgesinin, arabuluculuk faaliyetinin usulüne uygun olarak yürütülmemesi sebebiyle geçersiz olduğu yönündeki iddiasını ispat edemediği açık olup Mahkemece ispatlanamayan davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.