İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların ivedi yargılama usulüne tabi olduğu, bu usule tâbi olan uyuşmazlıklarda dava açma süresinin otuz gün olduğu ve dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması istemiyle, 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında yapılacak bir başvurunun işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacağı, bireysel idari işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma sürelerinin hesabında, idari işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekte ise de, idarece tesis edilen işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle de idarece yazılı bildirim zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği yargısal içtihatlarla kabul edildiği; olayda, davacı tarafından, Diyarbakır ili, Kayapınar ilçesi … İlkokulu'nda 30/11/2023 tarihinde yapılan ''Okul Sevisi Taşıması İşi'' ihalesinin iptali istemiyle 04/12/2023 tarihinde davalı idareye başvuru yapıldığı ve davacının bu başvurusunun Kayapınar Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün … tarih ve … sayılı işlemi ile reddedildiği, davacının da söz konusu ihaleye katılmış olduğu ve en geç ihalenin iptali istemiyle idareye başvuru tarihi olan 04/12/2023 tarihinde ihalenin sonucundan haberdar olunduğu ve ivedi yargılama usulüne tâbi olan uyuşmazlıkta 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında idareye yapılan başvurunun işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacağı da dikkate alındığında, dava açma süresinin 04/12/2023 tarihinde başladığı, bu durumda, 04/12/2023 tarihinde başlayan otuz günlük dava açma süresinin son gününün 03/01/2024 tarihi olduğu anlaşıldığından, bu tarihten sonra 02/02/2024 tarihinde açılan işbu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2024/1545 E. , 2024/2832 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2024/1545
Karar No:2024/2832
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : Sınırlı Sorumlu … Kooparatifi
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı …
2- … Kaymakamlığı …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kayapınar Kaymakamlığı'nın … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların ivedi yargılama usulüne tabi olduğu, bu usule tâbi olan uyuşmazlıklarda dava açma süresinin otuz gün olduğu ve dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması istemiyle, 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında yapılacak bir başvurunun işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacağı, bireysel idari işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma sürelerinin hesabında, idari işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekte ise de, idarece tesis edilen işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle de idarece yazılı bildirim zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği yargısal içtihatlarla kabul edildiği; olayda, davacı tarafından, Diyarbakır ili, Kayapınar ilçesi … İlkokulu'nda 30/11/2023 tarihinde yapılan ''Okul Sevisi Taşıması İşi'' ihalesinin iptali istemiyle 04/12/2023 tarihinde davalı idareye başvuru yapıldığı ve davacının bu başvurusunun Kayapınar Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün … tarih ve … sayılı işlemi ile reddedildiği, davacının da söz konusu ihaleye katılmış olduğu ve en geç ihalenin iptali istemiyle idareye başvuru tarihi olan 04/12/2023 tarihinde ihalenin sonucundan haberdar olunduğu ve ivedi yargılama usulüne tâbi olan uyuşmazlıkta 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında idareye yapılan başvurunun işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacağı da dikkate alındığında, dava açma süresinin 04/12/2023 tarihinde başladığı, bu durumda, 04/12/2023 tarihinde başlayan otuz günlük dava açma süresinin son gününün 03/01/2024 tarihi olduğu anlaşıldığından, bu tarihten sonra 02/02/2024 tarihinde açılan işbu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu işlemin ihale işlemi olmadığı, Okul Servis Araçlarının Çalıştırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar’a tabi olarak taşımacıyı tespit işi olduğu, okulun taşımacıdan herhangi bir kâr elde etmediği, dava konusu işlem ivedi yargılamaya tabi bir işlem dahi olsa dava konusu işlemde dava süresi belirtilmediğinden genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından, usul ve yasaya uygun Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Bakılan davada, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tabi olduğu ve dava açma süresinin otuz gün olduğu, ancak ihale sonucuna ilişkin olarak kendisine yazılı bildirim yapılmayan davacının, açacağı davanın hangi yargılama usulüne tabi olduğu noktasında tereddüt yaşadığı ve yanılgıya düştüğü, mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın özel süresi içerisinde dava açmasını zorlaştırdığı anlaşıldığından, mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmemesi açısından uyuşmazlıkta özel dava açma süresinin değil, genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, bakılan dava 60 günlük dava açma süresi içinde açıldığından davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Davacı tarafından temyiz dilekçesinde, dava konusu işlemin ihale işlemi olmadığı, Okul Servis Araçlarının Çalıştırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar’a tabi olarak taşımacıyı tespit işi olduğu, okulun taşımacıdan herhangi bir kâr elde etmediği bu nedenle davaya konu uyuşmazlığının ivedi yargılama usulüne tabi olmadığının iddia edildiği görülmektedir.
Uyuşmazlık, Okul Servis Araçları Yönetmeliği ile bu Yönetmelik uyarınca tesis edilen Okul Servis Araçlarının Çalıştırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar'a uygun olarak okul servis araçlarının çalıştırılması işinde taşımacının belirlenmesine yönelik süreçte, teklif veren adaylar arasında yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda puanlama kriterine göre en yüksek puanı almaması gereken dava dışı üçüncü kişi ile sözleşme imzalanması kararının geri alınarak davacı ile sözleşme imzalanması isteminin reddinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda, uyuşmazlığın ivedi yargılamaya tabi olup olmadığının tespiti için taşımacının belirlenmesi işinin "ihale" olup olmadığının ortaya koyulması gerekmektedir.
2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinde "ihale işlemlerinin" ivedi yargılama usulüne tabi olduğu belirtilirken ihale işlemleri ile ilgili herhangi bir tanım yapılmadığı gibi ihale işlemleri bakımından mevzuat, konu, nitelik gibi bir ayrıma da yer verilmemiştir. Dolayısıyla, ihalelere ilişkin iki temel kanun olan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu dışındaki mevzuat uyarınca gerçekleştirilen ihalelere ilişkin işlemlerden doğan uyuşmazlıklar da ivedi yargılamaya tabi olacaktır.
Özel bir kanuni düzenlemenin olmadığı durumlarda, bir idari sürecin ihale olarak kabul edilebilmesi için, kamu gücü kullanan ihale makamının varlığı, idare yararına bir gelir, iş, hizmet veya malın sağlanması, yarışma ortamında rekabetin oluşturulmasıyla hizmetin kalitesinde, maliyette ya da elde edilecek gelirde kamu yararının en yüksek şekilde sağlanması ve sağlanacak iş, hizmet ve malın niteliklerinin bir sözleşmede belirlenmesi gerekli ve yeterlidir.
Okul Servis Araçları Yönetmeliği'nin 8. maddesine göre, okul servis araçlarının çalıştırılması, taşımacıyı tespit komisyonunun kararı ile yapılır. Okul servis araçlarının çalıştırılması faaliyetinin bir eğitim öğretim yılını kapsayacak şekilde yapılması esastır. Ancak taşıma hizmetinin kalitesinin artırılması ve maliyet avantajı sağlanması amacıyla, faaliyet azami üç eğitim öğretim yılını aşmayacak şekilde yaptırılabilir. Taşımacıyı tespit komisyonunun kararları mahalli mülki idare amirlerinin onayı ile yürürlüğe girer
Anılan Yönetmeliğin 8. maddesinin 6. fıkrasına dayanılarak hazırlanan Okul Servis Araçlarının Çalıştırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar'da ise taşımacıyı tespit komisyonunun çalışma esasları, okul servis araçlarının tespitine ilişkin hazırlıklar, okul servis araçları taşıma işine katılabilme şartları ve istenilen belgeler, evrakların komisyona teslimi, okul servis aracı olarak çalıştırılacakların tespiti, sözleşme imzalamada taşımacıdan istenilecek belgeler, sözleşme imzalanması hususlarına ilişkin kurallara ve Okul Servis Araçları Çalıştırması Tip Şartnamesi ile Okul Servis Araçları Tip Sözleşmesi'ne yer verilmiştir.
Bu durumda, gerek Yönetmelik gerek ise Usul ve Esaslar'da yer verilen kurallar ile uyuşmazlığa konu taşıyıcı belirleme işi incelendiğinde, idarenin okul servis araçlarının çalıştırılması işinde hizmetinin kalitesinin artırılması ve maliyet avantajı sağlanması amacıyla belirlenen bir idari usul kapsamında, rekabet ortamı oluşturularak, yarışan tekliflerin değerlendirilmesi sonucunda okul servis taşıma işinin yaptırılması için en uygun bulunan isteklinin belirlendiği ve hizmetin şartlarının bir sözleşme ile sonuca bağlandığı görüldüğünden dava konusu uyuşmazlıkta ivedi yargılama usulünün uygulanacağı sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 8. maddesinin 4. fıkrasında yer verilen, "Veliler, istemeleri halinde çocuklarını bu Yönetmelikte belirtilen şartları taşıması kaydıyla herhangi bir taşımacı ile anlaşarak da taşıtabilirler. Bu hakkın kullanılması halinde taşımacı; bu Yönetmelikte istenen belge ve bilgileri okul yönetimine bildirir. Okul yönetimi bu bilgi ve belgeleri incelenmek üzere il ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne gönderir. Bu şekildeki taşımaya mülki idare amirliklerinin onayı ile izin verilebilir. İlgililerine/yararlananlara okul alanının kullandırılmasında farklı muamelede bulunulamaz." kuralı, taşımacıyı tespit komisyonunun kararı ile belirlenen isteklinin elde ettiği avantaj göz önüne alındığında, taşımacının tespitine ilişkin sürecin hukuki niteliğini değiştirmemektedir.
Bu nedenle, davacının uyuşmazlığın ivedi yargılama tabi olmadığı iddiası hukuken geçerli değildir.
Davacının süre aşımı bulunmadığına ilişkin iddiaları açısından yapılan incelemede:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
6. Dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
7. 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 25/06/2024 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa'nın 125. maddesinde de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin "yazılı bildirim" tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
20/01/1982 tarihinde yürürlüğe giren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda idari yargıda uygulanan “genel yargılama usûlü” ve 7. maddesi ile devamı maddelerde de “genel dava açma süreleri” düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan 7. maddesinde, özel süre gösterilmeyen hâllerde idare mahkemelerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin "altmış gün" olduğu ve bu sürenin yazılı bildirim tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kurala bağlanmıştır.
Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle eklenen 20/A maddesiyle, bir kısım işlemlere karşı açılan davalarda, genel yargılama usûlünden farklı olarak, gerek dava, gerekse temyiz aşamasında uygulanacak “ivedi yargılama usûlü” getirilmiş; ayrıca, ivedi yargılama usûlünde dava açma süresinin "otuz gün" olduğu ve bu Kanun'un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür. Anılan maddede, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklar da ivedi yargılama usûlünün uygulanacağı işlemler arasında sayılmıştır.
Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca idarenin yükümlülüğünün, ivedi yargılama usûlüne tâbi bir idarî işlem söz konusu olduğunda, ilgilinin yanılgıya düşmemesi açısından özel dava açma süresi içerisinde doğrudan dava açmak zorunda olduğunun, işleme karşı idarî başvuruda bulunularak itiraz edilmesinin dava açma süresini durdurmayacağının bildirilmesini de kapsadığı kuşkusuzdur. Ancak kendisine herhangi bir yazılı bildirim yapılmayan ya da yapılan yazılı bildirimde işleme karşı başvuru yolu ve süresi belirtilmeyen, uyuşmazlığın ivedi yargılama usûlüne tabi olduğu, 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi uyarınca itirazda bulunmasının dava açma süresini durdurmayacağı, doğrudan dava açması gerektiği bildirilmeyen ilgililerin hangi yargılama usûlünün uygulanacağı ve hangi sürede dava açacakları konusunda karışıklık yaşamaları ve yanılgıya düşmeleri mümkün bulunmaktadır. Mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan mahkemeye erişim hakkını ihlâl eden sonuçlara ulaşmasını engellemek yargı yerine düşen bir görevdir.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında, usûl kurallarının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tâbi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makûl bir orantı olması hâlinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Bu durumda, ilgililere herhangi bir yazılı bildirimin yapılmadığı ve idari işlemin bir şekilde öğrenilmesi üzerine dava açıldığı durumda, bu kişilerin mevzuattan kaynaklanan bu karışıklık nedeniyle kaç gün içinde hangi merciye başvuracaklarını bilmeleri beklenemeyeceğinden, dava açma süresi hesaplanırken öğrenme tarihinin başlangıç alınması ve aynı şekilde özel dava açma süresinin değil, açık, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olan genel dava açma süresinin işletilmesi gerekir.
Nitekim, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 15/03/2022 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararıyla da; yazılı olarak bildirilen ve özel dava açma süresine tâbi olan bir işlemde, dava açma süresinin gösterilmemiş olması durumunda genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği yönünde içtihatların birleştirilmesine karar verilmiştir.
Olayda, davacının, 04/12/2023 tarihinde, uyuşmazlığa konu ihalenin iptal edilerek kendisi ile sözleşme imzalanması talebiyle Kayapınar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurduğu anlaşıldığından, davacının davaya konu ihaleden 04/12/2023 tarihi itibarıyla haberdar olduğunun kabulü gerekmekte olup dava konusu işleme karşı dava açma süresinin, 04/12/2023 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı açıktır.
Bu itibarla, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu ve dava açma süresinin otuz gün olduğu, uygulanan bu usûlde idareye yapılan başvurunun dava açma süresini durdurmayacağı yolunda kendisine yazılı bildirim yapılmayan davacının, açacağı davada hangi yargılama usulüne tâbi olduğu noktasında tereddüt yaşadığı ve yanılgıya düştüğü, mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın özel süresi içerisinde dava açmasını zorlaştırdığı anlaşıldığından, mahkemeye erişim hakkının ihlâl edilmemesi açısından uyuşmazlıkta özel dava açma süresinin değil, genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği, davanın, ihaleden haberdar olduğu tarihten (04/12/2023) itibaren altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde (02/02/2024) açıldığı sonucuna varılmıştır.
Bu bağlamda, ihalenin öğrenildiği tarihten itibaren altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde kalan 02/02/2024 tarihinde davanın açıldığı göz önünde bulundurulduğunda, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekirken, süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.