Somut uyuşmazlıkta; alacaklı tarafından şikayetçi borçlu şirket aleyhine ilamsız icra takibine girişilerek toplam 7.000.000,00 TL tutarındaki alacağın tahsili istenmiş olup, borçlu şirket adına çıkartılan ödeme emri tebligatı, “tüzel kişiliğin temsilcisi tebliğ anında ... bulunmaması iş takibinde olması sebebiyle daimi işçisi Bekir Yüksel imzasına 28.04.2022 tarihinde tebliğ edilmiştir.” şerhiyle yapılmıştır. Tebligat parçasında başkaca herhangi bir açıklamaya yer verilmediği gibi tebligatı alan kişinin şirket yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş kişi olup olmadığı yukarıda anılan yönetmelik hükmünde ifade olunan şekilde araştırılmaksızın, doğrudan daimi çalışana yapılan tebliğ işlemi usule aykırı olup, Bölge Adliye Mahkemesinin tebligatın usulsüz yapıldığına dair tespiti yerinde ise de; TK’nın 32. maddesi gereğince takibe muttali olunan tarihe ilişkin değerlendirmesi yerinde görülmemiştir.
12. Hukuk Dairesi 2023/6825 E. , 2024/1414 K.
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından borçlular hakkında başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde şikayetçi borçlu şirketin icra mahkemesine başvurusunda; ödeme emri tebliğ işleminin, evrakı alan kişinin yetkiliden sonra gelen ve evrak almaya yetkili kişi olduğu tespit edilmeden yapılması ve şirket yetkilisinin iş takibinde olduğu bilgisinin kimden alındığı hususunun da tebligata şerh edilmemesi nedenleriyle usulsüz olduğunu, ayrıca tebligattan 12.01.2023 tarihinde haberdar olunduğunu ileri sürerek ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince, takibe muttali olunan tarihe göre şikayetin, süresinde olmadığı gerekçesiyle reddine hükmedildiği, kararın borçlu şirket tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle, şikayetin kabulüne ve ödeme emri tebliğ tarihinin 12.01.2023 olarak düzeltilmesine karar verildiği, kararın şikayet edilen alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. maddesinde, “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.”, 13. maddesinde ise, “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.” hükümleri yer alır. Tebligat Yönetmeliğinin 21. maddesinde de, tüzel kişi adına, tebligatı kabul edecek kişi herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu takdirde tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş biri olması lazım geldiği, bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edilmek şartıyla, o yerdeki diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Görülmektedir ki, hükümlerine yukarıda aynen yer verilen Tebligat Kanunu’nun 12. ile 13. ve Tebligat Yönetmeliğinin 21. maddelerinde tüzel kişilere tebligatın yapılma usulü açıklanmış; tebligatın, bunların tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenecek yetkili temsilcilerine, eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise, görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı öngörülmüştür. Eğer tebligat, tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gereğine de işaret edilmiştir. Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 04.04.2007 gün ve 2007/12-200 Esas-2007/187 Karar sayılı ilamında da vurgulanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta; alacaklı tarafından şikayetçi borçlu şirket aleyhine ilamsız icra takibine girişilerek toplam 7.000.000,00 TL tutarındaki alacağın tahsili istenmiş olup, borçlu şirket adına çıkartılan ödeme emri tebligatı, “tüzel kişiliğin temsilcisi tebliğ anında ... bulunmaması iş takibinde olması sebebiyle daimi işçisi Bekir Yüksel imzasına 28.04.2022 tarihinde tebliğ edilmiştir.” şerhiyle yapılmıştır. Tebligat parçasında başkaca herhangi bir açıklamaya yer verilmediği gibi tebligatı alan kişinin şirket yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş kişi olup olmadığı yukarıda anılan yönetmelik hükmünde ifade olunan şekilde araştırılmaksızın, doğrudan daimi çalışana yapılan tebliğ işlemi usule aykırı olup, Bölge Adliye Mahkemesinin tebligatın usulsüz yapıldığına dair tespiti yerinde ise de; TK’nın 32. maddesi gereğince takibe muttali olunan tarihe ilişkin değerlendirmesi yerinde görülmemiştir.
Zira; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Buna göre usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır(HGK'nın 05.06.1991 tarih, 1991/12-258 E.-1991/344 K.). Bu durumda, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğin usule aykırı olarak yapılması halinde muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.
Öte yandan; Türk Borçlar Kanunu’nun 547. maddesinin birinci fıkrasında ticari mümessil; “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Ticari mümessillik; bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukuki işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticari mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir.
Ticari mümessil, bir işletmenin tüm işlerini idare etmekle görevlendirildiğinden, onun, işletmenin hem olağan hem olağanüstü nitelikteki bütün işleri yapmaya yetkisi vardır. Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez (BK m. 453/2; TBK m. 551/2). Oysa ticari mümessil, bu tür işlemleri dahi yapma yetkisine sahiptir.
Bununla birlikte; yargı mercileri önündeki temsilin ne şekilde olacağı ve bunun yapılacak tebliğ işlemiyle ilişkisi üzerinde durulması gerekmekle, gerek gerçek kişiler gerekse tüzel kişiler yargı mercileri önünde ya bizzat ya da Avukatlık Kanunu hükümleri de gözetilerek avukat sıfatı taşıyan vekilleri vasıtasıyla işlem yapabilirler. Ancak Avukatlık Kanunu’nda yazılan yargısal işler dışında avukata vekalet vermek gerekmeyip, dava açmaya yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir.
Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinde yalnız avukatların yapabileceği işler düzenlenmiş olup buna göre; kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.
Mevcut dosya kapsamına göre; 10.9.2013 tarihli vekaletname ile borçlu şirket temsilcisi tarafından Mustafa Akdemir’e kapsamlı yetkiler verildiği görülmekle, vekaletnamenin içeriğine göre adı geçenin, borçlu şirketin ticari mümessili olduğunun kabulü gerekir. Buna göre de; alacaklı tarafından takip dosyasına sunulan 13.5.2022 tarihli protokolde şirket adına imzası bulunan Mustafa Akdemir’in, protokolün işbu icra takibine ilişkin olması nedeniyle, protokolün düzenlendiği tarih olan 13.5.2022’de takibe muttali olduğunun ve Avukatlık Kanunu’nda yazılı olan yargısal işler dışında avukatla temsil zorunlu olmadığından, söz konusu usulsüz tebliğ işleminin öğrenilmesi yönünden ticari mümessil olması nedeniyle bu öğrenmenin borçlu şirketi de bağlayacağının kabulü gerekir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince şikayetçi borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Şikayet edilen alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 21.06.2023 tarih 2023/894 E. - 2023/1238 K. sayılı kararının 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.