2. Davacı vekilinin davalı ...'e yönelik talebine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacı yan taraflar arasında 15.12.2016 tarihli "Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi" yanında buna ek mahiyette aynı tarihli adi yazılı ikinci bir sözleşme düzenlendiğini, şirket hisselerinin devredildiğini ancak davalının bu ek sözleşmeden doğan bedel ödeme borcunu sözleşmenin gereği gibi yerine getirmediğini ileri sürmüş, Mahkemece de bu ek sözleşmenin asıl sözleşme şekline tabi olmasına rağmen adi yazılı şekilde düzenlenmiş olduğundan geçersiz olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmişse de, Dairemizin yerleşik uygulamaları (Dairemizin 05.04.2012 tarih, 2010/10178 E., 2012/5401 K. sayılı; 06.10.2005 tarih, 2004/10684 E.,2005/9316 K. Sayılı; 10.12.2013 tarih, 2013/8627 E., 2013/22475 K. sayılı ve 27.06.2019 tarih, 2018/101 E. 2019/4932 K. sayılı ilamı) nazara alındığında, bedelde muvazanın yazılı belgesi mahiyetinde olan ek sözleşmenin 6098 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesi anlamında asıl sözleşmeyi değiştirici, nakzedici hükümler içermemesi, bir takım tamamlayıcı ve yan şartlar getirmesi nedeniyle geçerli olduğu gözetilerek, bu kapsamda yapılacak inceleme ve değerlendirmenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
11. Hukuk Dairesi 2022/6964 E. , 2024/3175 K.
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/885 Esas, 2022/1227 Karar
HÜKÜM : Başvurunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/517 E., 2019/61 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiliyle davalılardan ...'ın dava dışı 3 kişi ile birlikte davalı ... şirketini kurduğunu, dava dışı 3 kişinin ortaklıktan ayrılması ile davacı ile davalı ...'ın şirkete % 50 hisse ile ortak olduklarını, davacının 15.12.2016 tarihinde hissesini davalı ...'ın kızı diğer davalı ... Kadayıf'a devrettiğini, aynı zamanda ...'ın da hissesini kızına devrettiğin ve şirketin tek ortağının ...haline geldiğini, yapılan hisse devir sözleşmesi şirket hissesinin nominal değeri üzerinden yapılmış ise de, aynı tarihte yapılan ve limited şirket hisse devri sözleşmesinin eki ve ayrılmaz parçası olarak düzenlenen sözleşmesi ile davacının şirket hissesinin devri karşılığında 25.01.2017 tarihinde 119.000,00 TL, 25.03.2017 tarihinde 75.000,00 TL, 25.04.2017 tarihinde 75.000,00 TL, 25.05.2017 tarihinde 75,000 TL, 25.07.2017 tarihinde 75.000,00 TL ödeme yapacakları konusunda ...ve ...'ın imzaladıklarını, yine ödemelerin herhangi birinin yapılmaması halinde diğer borçların muaccel hale geleceği ve yine borçların zamanında ödenmemesi halinde imza sahibi Büşra Kadayıf'ın tek hissedarı olduğu, Transmek şirketinin de asıl borçlu ve kefil ile birlikte borçlulardan sorumlu olduğunun imza altına alındığını, 25.03.2017 tarihinde yapılacak ödemeye mahsuben 31.03.2017 tarihli çek verildiğini ve ödendiğini, 25.05.2017 tarihli ödemeye karşılık da 31.05.2017 tarihli çek verildiğini, bu çekin henüz tarihinin gelmediğinden tahsil edilemediğini, bu belirtilen ödemelere karşılık 25.01.2017 tarihinde nakit ödenmesi gereken taksitin hiç ödenmediğini ve bu hali ile sözleşme gereği 24.04.2017, 25.07.2017 tarihli taksitlerin de muaccel hale geldiğini, borçların ödenmesi konusunda ihtarname çekildiğini, ancak yine ödenmemesi üzerine Kocaeli 2. İcra Müdürlüğünün 2017/4200 takip sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yaptıklarını, ancak davalıların bu takibe itiraz ettiklerin ve itirazın durduğunu, davalıların itirazlarının haksız olduğunu, davalıların iyi niyetli olmadıklarını, bu durumun davacıyı zora soktuğunu, davalıların mallarını tamamen elden çıkarma ihtimali bulunduğunu bu nedenle öncelikle ihtiyati haciz kararı verilerek davalıların Kocaeli 2. İcra Müdürlüğünün 2017/4200 takip sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaliyle takibin devamına, ayrıca asıl alacağın % 20'sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 25.03.2017 tarihli vadeye ilişkin olduğunu iddia ettiği ödemenin müvekkil Büşra tarafından asıl pay devri sözleşmesine istinaden yapıldığını, müvekkillerince ödendiği belirtilen borcun da asıl pay devri sözleşmesindeki 50.000,00 TL olduğunu, davacının bu ödemenin varlığını iddialarına konu ettiği halde bir de ödeme belgesi aramasının tutarsız olduğunu, müvekkili Büşra'nın pay devrinden doğan borcunu müvekkili şirkete ait çekle ödemesinin şirketi de borcun muhatabı yapmayacağını, aynı durumun geçersiz sözleşmeyi geçerli de kılmayacağını, davacının davasına dayanak gösterdiği 15.12.2016 tarihli "Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi- EK" başlıklı belgenin yasada emredilen şekil şartlarına uymadığı için geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak iddiasının haksız olup müvekkili Büşra olmak üzere tüm müvekkillerinin dava konusu takibe itirazlarının yerinde olduğunu, müvekkili şirketin alacak iddiasında ne sıfatla sorumlu tutulduğunun ne dava konusu sözleşmeden ne de dava dilekçesinden anlaşılamadığını, müvekkili şirketin ancak kefil sıfatını taşıdığının iddia edilebileceğini, dava konusu sözleşmede kefillerin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmediği gibi kefalete ilişkin el yazısı ile yazılmış hiçbir ibare de bulunmadığını, ayrıca müvekkili Aziz için eşin rızası şartının da sağlanmadığını, bu sebeple müvekkili şirket ve Aziz'in iddia edilen alacakta sorumlu tutulmasının haksız olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında Kocaeli 2. Noterliğinin 15.12.2016 tarihli 17842 yevmiye numaralı limited şirket pay devri sözleşmesi ile davacının 50.000,00 TL bedelle payını devrettiğini ve devir bedelini nakten ve tamamen aldığını beyan ettiği, taraflar arasında yapılan Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesinin adi yazılı şekilde yapıldığından gerek 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6762 sayılı Kanun) 520 nci maddesi ve gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 595 inci maddesinde limited şirketlerde pay devrinin imzası noterce onaylanan sözleşme ile yapılması gerektiğinin düzenlendiği, bu düzenlemenin devri taahhüt eden ön akitler açısından da geçerlilik şartı olduğu, somut olayda sözleşmenin adi yazılı şekilde yapıldığı, yasanın öngördüğü şekil şartına uyulmadığından geçersiz olduğu, bu nedenle, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak her iki tarafın verdiği şeyleri geri alması mümkün olup, davacının bakiye bedeli talep etmesinin ise mümkün bulunmadığı, davanın davalılar ...ve ... yönünden reddinin gerektiği, diğer davalı şirket yönünden ise Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesinde sadece şirket yetkilisi Büşra Kadayıf'ın imzasının olup şirketin kaşesi olmadığından, şirketin de sözleşme nedeni ile sorumluluğundan bahsedilemeyeceği, davalı taraf davacının kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığından bu talebin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; limited şirketin pay devri sözleşmesini usulüne uygun olarak noterde yapıldığını, geçersizliğine karar verilecek bir eksiklik olmadığını, müvekkili ve davalılar arasında yapılan Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinin ek niteliğinde olan ek sözleşmenin resmi şekilde yapılacağına ilişkin bir ibarenin de kanunda bulunmadığını, sözleşme anında şirket yetkilisinin müvekkili olduğunu, şirket hissesinin devredildiği tarih ile yeni müdürün atanma tarihine kadar da yine şirket müdürünün müvekkili olduğunu, hisse devrine ilişkin yapılan noter sözleşmesinden sonra şirket müdürü olarak davalı ... ....'ın atandığını, davalı şirketin yeni yetkilisi ve tek ortağı olan Büşra Kadayıf'ın işbu ihtilaf konusu aşamaların hiçbirinde 15.12.2016 tarihinde imzalanan ek sözleşmedeki imzasını da inkâr etmediğini, dolayısıyla her halükarda şirketin imza yetkililerinin bağlandığı sözleşmenin şirketi de bağlayacağını, sözleşmede şirketin kaşesi olmamasının sözleşmenin sıhhatini etkileyen bir durum olmadığını, şirketin eski ve yeni ortaklarının sözleşmeyi birlikte imzaladıklarını ve sözleşmede de şirketin sorumlu olduğunu kabul ettiklerini, davalı tarafından ihtarnamede ve icra takibine yaptığı itirazda sözleşmenin geçersizliğine ilişkin bir beyanda bulunmadığını, düzenlenen 15.12.2016 tarihli ek sözleşmede vade tarihlerinin belirlendiğini, bu vadelerde ödenecek bedellerden sadece ilk vade tarihi olan 25.03.2017 tarihli ödemenin davalı tarafça ödendiğini, tarafların hem sözleşmenin geçersizliğini iddia etmeleri hem de sözleşmede belirtilen ödemelerden bir kısmını yapmış olmalarının kalan borçtan kurtulmak amacıyla kötü niyetli şekilde borca itiraz edildiğinin ispatı olduğunu, müvekkili edimini ifa ettikten sonra şekil şartlarının ileri sürülmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesindeki iyi niyet ve dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığını ve aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre açık aykırılık teşkil ettiğini, şirketin tamamının cüz'i miktar olan 50.000,00.TL nominal değerle devredilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı ile davalı .......arasında yapılan Kocaeli 2. Noterliğinin 15.12.2016 tarihli 17842 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki limited şirket pay devri sözleşmesinin eki olarak haricen düzenlenen 15.12.2016 tarihli adi yazılı sözleşmenin geçerli olup olmadığı, sözleşmenin geçerli kabul edilmesi halinde, davalı ...'nın devir bedeli borcunun bulunup bulunmadığı, davalı şirket ve davalı ...'ın bu borçtan kefil sıfatıyla sorumlu olup olmayacakları hususunda olduğu, 6102 sayılı Kanun'un 595 inci maddesinin birinci fıkrasında aranan şeklin geçerlilik şekli olduğu, davacı ile davalı ... Kadayıf arasında yapılan Kocaeli 2. Noterliğinin 15.12.2016 tarihli 17842 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde limited şirket pay devri sözleşmesi'nin anılan hüküm çerçevesinde geçerli olduğu, ancak uyuşmazlığa konu 15.12.2016 tarihli "Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi- Ek" başlıklı sözleşmenin noterde onaylama şeklinde yapılmaması nedeniyle geçersiz olup, sözleşmenin taraflarının ancak geçersiz sözleşmeye dayalı olarak verdiklerinin iadesini talep edebilecekleri, davacının geçersiz sözleşme kapsamında davalı ... ....'tan bakiye devir bedelini talep edemeyeceği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 583 üncü maddesi uyarınca; kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihi kefilin el yazısı ile belirtilmedikçe kefaletin geçerli olmayacağı, davalı ...'ın 15.12.2016 tarihli ek sözleşme altında yalnızca imzasının bulunduğu, geçerli bir kefaletin mevcut olmadığı; bunun yanında kefaletin fer'i niteliği gereği kefalet sözleşmesi şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olsa idi dahi, kefil olunan sözleşmenin geçersizliği nedeniyle kefaletin de geçersiz olduğu, 15.12.2016 tarihli ek sözleşmede davalı şirket ünvanı veya kaşesi yer almadığı gibi, sözleşme tarihi itibariyle şirketin tek ortağı ve müdürü olan davacı tarafından, davalı şirket ünvanı altına ve davalı şirket adına atılmış bir imza da mevcut olmadığı, davacının sözleşme altındaki tek imzasının devreden sıfatıyla ve kendi ismi altına attığı imza olduğu, davalı şirketin garanti eden sıfatıyla bu ek sözleşmeye dayalı sorumlu tutulabilmesinin davacı ile davalı arasında yapılmış bir garanti sözleşmesinin varlığına bağlı bulunduğu ancak davalı şirketin tarafı olduğu ve davacı ile yapılmış bir garanti sözleşmesinin varlığından bahsedilemeyeceği gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı ile davalı ... arasında yapılan Kocaeli 2. Noterliğinin 15.12.2016 tarihli ... yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki limited şirket pay devri sözleşmesinin eki olarak haricen düzenlenen 15.12.2016 tarihli adi yazılı sözleşmenin geçerli olup olmadığı, sözleşmenin geçerli kabul edilmesi halinde, davalı ...'nın devir bedeli borcunun bulunup bulunmadığı, davalı şirket ve davalı ...'ın bu borçtan kefil sıfatıyla sorumlu olup olmayacakları hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6102 sayılı Kanun'un 595 inci maddesi.
3. 6098 sayılı Kanun'un 583 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, davalı şirketin ek protokolde taraf olmamasına ve davalı ...'ın 6098 sayılı Kanun'un 583 üncü maddesine göre geçerli kefaletinin bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin davalı ...'e yönelik talebine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacı yan taraflar arasında 15.12.2016 tarihli "Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi" yanında buna ek mahiyette aynı tarihli adi yazılı ikinci bir sözleşme düzenlendiğini, şirket hisselerinin devredildiğini ancak davalının bu ek sözleşmeden doğan bedel ödeme borcunu sözleşmenin gereği gibi yerine getirmediğini ileri sürmüş, Mahkemece de bu ek sözleşmenin asıl sözleşme şekline tabi olmasına rağmen adi yazılı şekilde düzenlenmiş olduğundan geçersiz olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmişse de, Dairemizin yerleşik uygulamaları (Dairemizin 05.04.2012 tarih, 2010/10178 E., 2012/5401 K. sayılı; 06.10.2005 tarih, 2004/10684 E.,2005/9316 K. Sayılı; 10.12.2013 tarih, 2013/8627 E., 2013/22475 K. sayılı ve 27.06.2019 tarih, 2018/101 E. 2019/4932 K. sayılı ilamı) nazara alındığında, bedelde muvazanın yazılı belgesi mahiyetinde olan ek sözleşmenin 6098 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesi anlamında asıl sözleşmeyi değiştirici, nakzedici hükümler içermemesi, bir takım tamamlayıcı ve yan şartlar getirmesi nedeniyle geçerli olduğu gözetilerek, bu kapsamda yapılacak inceleme ve değerlendirmenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.