Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olması nedeniyle geçersiz olan davaya konu 12.11.2013 tarihli avukatlık sözleşmesinden dolayı davacı avukatın vekâlet ücreti alacağı söz konusu olmayacaktır. Davacı avukatın davanın başından beri verdiği emeğin göz önünde bulundurulması ve uygun bir vekâlet ücreti tayininin gerekliliği akla gelebilirse de, taleple bağlılık ilkesi karşısında, başkaca vekâlet ücretine hükmedilmesi de doğru olmayacaktır. Mahkemece açıklanan husus göz ardı edilerek, sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3. Hukuk Dairesi 2023/4603 E. , 2024/1220 K.
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1241 E., 2023/2038 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/85 E., 2021/158 K.
Taraflar arasındaki alacak (vekalet sözleşmesinden kaynaklanan) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 14.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekilleri Avukat ..., Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka bir güne bırakılması uygun görülerek, Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin Avukat olduğunu, davalı ve dava dışı kardeşi aleyhine açılan tazminat davasında ilk derece mahkemesinde aleyhe karar verildiğini, bu aşamada davalı ile imzalanan sözleşme doğrultusunda Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/260 Esas sayılı dosyasının Yargıtay aşamasından itibaren vekil sıfatıyla başarıyla hizmet verdiğini, müvekkilli ile davalı arasında imzalanan 12.11.2013 tarihli “Avukatlık Ücret Sözleşmesi” ile Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.10.2013 tarih, 2008/260 esas ve 2013/473 karar sayılı kararının temyiz edilerek bu süreçlerin takip edilmesi ve ilgili kararın Yargıtayca esastan bozulması için gerekli temsil, hukuki yardım ve danışmanlık hizmetlerinin müvekkili tarafından verilmesi ve buna karşılık söz konusu kararın Yargıtayca esastan bozulmasını müteakip 4.000.000,00 USD + KDV tutarındaki vekalet ücreti ödemelerinin tamamının nakit olarak müvekkile yapılacağının kararlaştırıldığını, söz konusu kararın 22.05.2015 tarihinde Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2014/6689 esas ve 2015/2707 karar sayılı ilamıyla esastan bozulduğunu, yerel mahkemenin 17.02.2017 tarihli duruşmasında alınan “bozmaya uyulması” yönündeki kararla davalı lehine oluşan kazanılmış hakkın uygulanmasının kesinlik kazandığını, tüm bu olumlu gelişmelere karşı davalının muaccel hale gelmiş olan ödemelerini yapmadığını ve müvekkilini oyaladığını, Ankara 38. Noterliğinin 06.04.2017 gün ve 11450 yevmiye nolu ihtarnamesinin davalıya tebliğ edildiğini ancak ödeme yapılmadığını beyan ederek fazlaya ve faize dair hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşme uyarınca şimdilik 100.000 USD'nin temerrüt tarihi olan 14/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi (değişen oranlarda Amerikan Doları üzerinden açılan döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranları) ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, 07.06.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle; 4.000.000,00 USD avukatlık ücreti ve 4.215.384,00 TL KDV alacağının, temerrüt tarihi olan 14.04.2017 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; taraflar arasında akdedilen avukatlık ücret sözleşmesinde avukatın alacağı ücretin maktu olarak belirlendiğini ancak ücretin ödenmesinin şarta (esastan bozma) bağlandığını, bu bakımdan taraflar arasındaki avukatlık ücret sözleşmesinin geçersiz olduğunu, avukatlık ücretinin verilen hizmetin karşılığı olduğunu, davaya konu olan sözleşmenin konusu şarta bağlandığından dolayı avukatın alacağı maktu ücretin anılan dosyanın Yargıtay temyiz incelemesi neticesinde esastan bozulmasına inhisar ettirildiğini, aksi bir sonuçta ise belli bir ücretin ödenmesinin söz konusu edilmediğini, bu hususların açıkça 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'na aykırılık teşkil ettiğini, Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının müvekkili ile kardeşinin 1/2 oranda payla malik oldukları araziye ilişkin olduğunu ve kardeşler arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğunu, müvekkilinin kardeşi yurt dışında bulunduğundan işlemlerin müvekkili tarafından takip edildiğini, davacının da hem müvekkili hem de kardeşi adına yetki belgesi sunarak dosyayı takip ettiğini, ayrıca davacı tarafından talep edilen vekalet ücretinin Avukatlık Kanunu'nun öngördüğü sınırların çok üzerinde olduğunu, dava değeri ile sözleşmede belirtilen avukatlık ücreti arasında aşırı oransızlık olduğunu, davacının müvekkilinin hukuki işlemlere dair konularda bilgisizliği, düşüncesizliği ve tecrübesizliğinden yararlanması suretiyle Borçlar Kanunu'nda yer alan ''aşırı yararlanma'' durumunun ortaya çıktığını, ayrıca Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin bozma kararının içeriği ve sonuçlarının müvekkile sağladığı menfaat göz önüne alındığında Borçlar Kanunu gereği aşırı oransızlık olduğunun ortaya çıkacağını, ayrıca davacının müvekkilinin kardeşi ile de ayrıca bir sözleşme imzalanmasının planlandığı iddiasında bulunduğunu, bu iddiayı kabul etmemekle birlikte bir an için doğru olduğu düşünülse dahi sözleşmede belirlenen ücretin 1/2 oranında hisseye sahip olan müvekkilden, talep edilen avukatlık ücretinin sağlanan menfaat göz önüne alındığında aşırı orantısız kavramının da ötesine geçtiğini, müvekkili ve kardeşi tarafından sözleşme doğrultusunda davacıya elden ödemeler yapıldığını, bugüne kadar yaklaşık 2.250.000 USD'nin davacıya elden peyderpey ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.Ankara 14.Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.03.2018 tarihli, 2017/255 Esas, 2018/104 Karar sayılı kararı ile davaya bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, karara karşı taraf vekilleri İstinaf yoluna başvurmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesinin 04.12.2018 tarihli, 2018/1742 Esas, 2018/2482 Karar sayılı kararıyla davanın niteliğine göre, Asliye Hukuk Mahkemesince bakılması gerektiği halde mahkemece görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, Ankara 14.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 13/03/2018 tarih, 2017/255 Esas, 2018/104 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, yargılamanın yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosyaya ibraz olunan bilirkişi rapor ve ek raporunda yapılan tespit ve değerlendirmelerin, dosyadaki bilgi ve belgeler ile uyumlu, hükme esas almak için yeterli ve denetime elverişli bulunduğu, davacı tarafın talep ettiği (KDV dahil) 4.720.000,00 USD vekalet ücreti alacağının, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/260 Esas 2013/473 Karar sayılı ilamında hükme konu edilen asıl alacak miktarının %20,32'sine, takipte talep edilen miktarın ise %10,39'una denk gelmesi ve Avukatlık Kanunu'nun 164.maddesinde bahsi geçen %25'lik sınırı aşmaması nedeniyle sözleşmenin hukuken geçerli olduğu, uyuşmazlığın mahiyeti, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ilgili maddeleri ve sözleşmenin hukuken geçerli olduğuna yönelik mahkeme kabulü birlikte gözetildiğinde, davalı tarafın aşırı yararlanma iddiasına dayalı olarak tanık dinletme talebinin yerinde olmadığı, öte yandan, dava konusu sözleşme uyarınca davacıya ödeme yapıldığına ilişkin herhangi bir kayıt olmaması nedeniyle davalı tarafça dosyaya sunulan bilgi ve belgelere itibar etmenin hukuken olanaklı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile; 4.000.000,00 USD (Amerikan Doları) vekalet ücreti alacağının, 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince, 14.04.2017 tarihinden itibaren işletilecek faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4.215.384,00 TL KDV bedelinin ıslah (07.06.2019) tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; TBK'nın 28. maddesi gereğince edimler arasında aşırı oransızlık bulunduğunu, Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/260 Esas sayılı dosyasında verilen karar sonrasında yüklü bir tazminat ödeme riski ile karşı karşıya kalan müvekkilinin zor duruma düştüğünü, davacının müvekkilinin bu durumunda ve hukuki işlemlere dair bilgisizliğinden yararlanarak ''Bozma kararı sonrasında karşı tarafa bir dolar dahi tazminat ödemeyeceksiniz'' şeklinde beyanda bulunan davacının davaya konu ücret sözleşmesini imzalatarak aşırı menfaat elde etmeye çalıştığını, davacının temyiz aşamasındaki avukatlık hizmeti ile sağladığı menfaat arasında aşırı yararlanma durumunun olduğunu, aşırı yararlanma savunmasının ispatı bakımından delilleri tamamlanmadan bilirkişi tarafından kök ve ek rapor tanzim edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından ibraz edilmiş serbest meslek makbuzu bulunmadan ve bu hususa ilişkin araştırma yapılmadan KDV alacağına hükmedildiğini, davacının alacak ihtarnamesini eski ikamet adresine gönderdiğini, yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, bu nedenle 14.04.2017 tarihinde temerrüte düşüldüğü yönündeki hükmün hatalı olduğunu, davada karar ve ilam harcı ile vekalet ücreti belirlenirken maddi hataya düşülerek 07.06.2019 ıslah tarihindeki döviz kuru üzerinden hesaplama yapıldığını, karar ve ilam harcının buna göre belirlendiğini, ancak davada karar ve ilam harcı ile vekalet ücreti hesaplanırken 06.06.2017 dava tarihindeki döviz kuru üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürülerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamı, mevcut delil durumu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli, denetime ve somut olayın özelliklerine uygun olması, taraflar arasında akdolunan 12.11.2013 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinde, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/260 Esas sayılı davasında verilen kararın temyiz edilmesi ve Yargıtay tarafından verilen kararın esastan bozulması şartıyla, temsil, hukuki yardım ve danışmanlık hizmet bedeli olarak (KDV hariç) 4.000.000 USD bedelin davalı tarafından davacıya ödenmesinin kararlaştırılması, kararın bozulması, Yargıtay bozma kararı sonrasında bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi, davacı avukatın talep ettiği (KDV dahil) 4.720.000 USD vekalet ücreti alacağının Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 23.10.2013 tarih ve 2008/260 Esas, 2013/473 Karar sayılı kararında hükme konu olan asıl alacak miktarının %20,32'sine, icra takibinde talep edilen miktarın ise %10,39'una karşılık gelmesi nedeniyle Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesi gereğince %25 olarak tayin edilen azami avukatlık ücreti sınırını aşmaması, buna göre davacı avukatın sözleşmeye göre üzerine aldığı işi tamamlaması ve ücrete hak kazanması, taraflar arasında yapılan sözleşmede aşırı yararlanmanın yasal şartlarının bulunmaması (TBK md. 28), tarafların sözleşme şartları ile bağlı olmaları, davacı tarafından sözleşmede kararlaştırılan avukatlık ücretinin ödenmemesi nedeniyle davalı hakkında çıkartılan Ankara 38. Noterliğinin 06.04.2017 tarihli ihtarnamesinin 10.04.2017 günü davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi ile temerrütün oluşması, mahkemece, davada yasa ve usule uygun şekilde karar ve ilam harcı ile vekalet ücretine karar verilmesi ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf başvurusunda yer alan beyanlarına ek olarak, sözleşme hükümlerinde avukatın hukuki yardımda bulunmaktan ziyade öngörülmesi mümkün olmayan bir sonuç hakkında taahhütte bulunduğu, sözleşmenin konusunun hukuki yardım değil, kararın Yargıtay'ca bozulması şeklinde şarta bağlandığını, kararın bozdurulması yönündeki taahhüdün hukuki yardım niteliğinde bulunmaması ve öngörülmesi mümkün olmayan bir sonuca bağlanması nedeniyle Avukatlık Kanunu'nda yer alan avukatlıkla bağdaşmayan işler ve avukatlığın amacı başlıklı maddesine ve yine TBK'nın 26 ıncı ve 27 inci maddelerine aykırı olduğunu, yine sözleşmede ''esastan bozdurulması'' şartının da aslında gerçekleşmediğini, davacının bahsettiği bozma kararının neticesinin müvekkili ve kardeşi aleyhine daha kötü sonuçlara yol açtığını, davacının sunduğu temyiz dilekçesinde kararın bozma sebebinde yer alan gerekçelere yer verilmediğini beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 2/1 inci, 34 üncü ve 163 üncü maddeleri.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ve 27 nci maddeleri.
3.Yargıtay (kapatılan) 13.Hukuk Dairesinin 26.12.2013 tarihli, 2012/23914 Esas, 2013/4385 Karar sayılı ilamı, 31.10.2013 tarihli, 2013/15639 Esas, 2013/26764 Karar sayılı ilamı, 28.05.2015 tarihli, 2014/23749 Esas, 2015/17322 Karar sayılı ilamı.
4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.02.2021 tarihli 2017/3(13)-589 Esas, 2021/95 Karar sayılı ilamı.
3.Değerlendirme
Avukatlık ücret sözleşmeleri, avukatla iş sahibi arasında, Asgari Ücret Tarifelerinin altında kalmamak ve belli bir miktarı kapsamak kaydıyla serbestçe kararlaştırılabilir. Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ve 27 nci maddeleri, avukatlık ücret sözleşmeleri bakımından da geçerli sınırlamalar olup, sözleşmenin ahlaka, kamu düzenine ve hukuka aykırı olmaması gereklidir.
Avukatlık Kanunu’nun 2 nci maddesine göre “Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.”
Avukatlık Kanunu’nun 163 üncü maddesine göre; Avukatlık sözleşmesinin belli ve hukuki yardımı ve meblağı yahut değeri kapsaması gerekir. Yine Avukatlık Kanunu’nun 34 üncü maddesine göre; Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmekle yükümlüdürler.
Dava konusu olayda, taraflar arasında düzenlenen 12.11.2013 tarihli ''Avukatlık Ücret Sözleşmesi''nde; sözleşme konusunun; ''İş sahibinin Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/260 Esas sayılı dosyasında verilen kararın temyiz edilerek bu süreçlerin takip edilmesi ve anılan kararın Yargıtay tarafından esastan bozulması için temsil, hukuki yardım ve danışmanlık hizmetinin verilmesidir.'' şeklinde belirtildiği, sözleşmenin süresinin; temyiz aşamaları ile sınırlı olduğu, sözleşme bedelinin; 4.000.000 USD (KDV hariç) olarak belirlendiği, her türlü vergi, resim harç ve diğer giderlerin iş sahibine ait olduğunun kararlaştırıldığı, temyize konu olan kararın Yargıtay tarafından esastan bozulmasının akabinde ödemenin tamamının nakit olarak yapılacağının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.10.2013 tarihli, 2008/260 Esas ve 2013/473 Karar sayılı kararının temyizi üzerine söz konusu kararın 22.05.2015 tarihinde Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2014/6689 Esas ve 2015/2707 Karar sayılı ilamıyla esastan bozulduğu, yerel mahkemenin 17.02.2017 tarihli duruşmasında bozmaya uyulmasına karar verdiği, bunun üzerine avukat olan davacının taraflar arasındaki sözleşmeye dayanarak eldeki alacak davasını açtığı anlaşılmaktadır.
Avukatlık sözleşmesinin konusunun, ancak bir hukuki yardım olabileceği, Avukatlık Kanunu'nun 2 nci maddesinde belirtilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin az yukarda açıklanan hükmünde, avukatlık sözleşmesinin konusu, “'İş sahibinin Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/260 Esas sayılı dosyasında verilen kararın temyiz edilerek bu süreçlerin takip edilmesi ve anılan kararın Yargıtay tarafından esastan bozulması için temsil, hukuki yardım ve danışmanlık hizmetinin verilmesi” olarak açıklanmış olup, 4.000.000 USD'nin ise kararın bozulması halinde ödeneceği belirtilmiştir. Temyiz incelemesi sırasında davacı avukat tarafından sağlanacak hukuki yardımın kapsamı sözleşmede belirtilmediğinden, bu hali ile taraflar arasındaki sözleşmenin, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin kökleşmiş içtihatları ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yukarıda yer verilen kararı gereği Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ve 27 nci maddeleri gereğince hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğunun kabulü gerekir.
Kesin hükümsüz, yani batıl bir sözleşme, başlangıçtan itibaren geçersiz bir hukuki işlem olup hiçbir zaman geçerlilik kazanamayacağı gibi, hiçbir hukuki sonuç da doğuramaz. Bu nedenle butlan, zamanla ortadan kalkmaz, sözleşme taraflarca onansa veya teyit ya da edimler ifa edilse bile, sağlık kazanmaz. Butlan sebebi ilerde ortadan kalksa dahi sonuç değişmez (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 350, 351).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olması nedeniyle geçersiz olan davaya konu 12.11.2013 tarihli avukatlık sözleşmesinden dolayı davacı avukatın vekâlet ücreti alacağı söz konusu olmayacaktır. Davacı avukatın davanın başından beri verdiği emeğin göz önünde bulundurulması ve uygun bir vekâlet ücreti tayininin gerekliliği akla gelebilirse de, taleple bağlılık ilkesi karşısında, başkaca vekâlet ücretine hükmedilmesi de doğru olmayacaktır. Mahkemece açıklanan husus göz ardı edilerek, sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK. 373 üncü maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda V(C)-3 bentte yazılı gerekçelerle HMK. 371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
17.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.