1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut uyuşmazlıkta asıl davadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kayıt edilen istinaf kanun yolu incelemesine tâbi işbu davanın alacak davası olarak 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak açılmış olması, yargılama aşamasında hesap bilirkişi raporu alınmak suretiyle davaya konu alacak miktarlarının belirli hâle gelmemesi, varlığı tartışmalı olan bu alacaklar yönünden davacı tarafça talep arttırımı yapılmaması gibi hususlar nazara alındığında varlığı tartışmalı olan ve miktarı belirli hâle gelmeyen dava konusu alacak yönünden miktar itibarıyla kesin olduğundan ve istinaf kanun yolunun kapalı olduğundan söz edilemeyeceğinden İlk Derece Mahkemesinin istinaf başvurusunun miktar itibarıyla reddine ilişkin 17.10.2022 tarihli kararının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle davacının ek karara yönelik istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
9. Hukuk Dairesi 2023/3726 E. , 2023/7466 K.
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin ....07.2022 tarihli ek kararı ile davacı vekilinin tashih talebinin kabulüne, 17.10.2022 tarihli ek kararı ile de davacının istinaf başvurusunun temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırı kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Asıl karar ile 17.10.2022 tarihli ek kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince ek karara yönelik başvurunun kabulü ile ek kararın kaldırılmasına, asıl karara yönelik istinaf başvurusunun ise süreden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işveren bünyesinde 01.02.2001- 25.09.2018 tarihleri arasında çalıştığını, 17 yılı aşan bu süre boyunca ... sözleşmesi ve görev tanımı gereğince üzerine düşen tüm görev ve yükümlülükleri eksiksiz yerine getirdiğini, ancak davalı işverenin AR-GE çalışmaları kapsamında yararlandığı devlet teşvikleri sebebiyle gelir vergisi tevkifatlarını çok düşük oranlarda ödemiş olmasına rağmen müvekkilinden normal oranda kesinti yapmak suretiyle ücretlerini kanuna aykırı şekilde eksik ödendiğini iddia ederek AR-GE destekleri gözetilmeksizin eksik ödenen ücret alacağının tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının tüm bordrolarının ekte sunulduğunu, çalıştığı dönem boyunca ücreti ve her türlü işçilik alacaklarının banka aracılığıyla hesabına ödendiğini, davacının ücretinin hafta tatili ve genel tatil ücretleri ile kanuni süreler içinde yapılacak fazla çalışma ücretini de kapsar biçimde belirlenip bu şekilde bordrosuna yansıtılarak ödendiğini, herhangi hak ve alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemenin 2021/759 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılamada, 12.01.2022 tarihli celsede, davacının arabuluculuk aşamasında AR-GE destekleri göz önüne alınmayarak ücretin eksik ödenmesinden kaynaklanan ücret alacağı talebinde bulunmadığı anlaşılmakla, bu alacak kalemi yönünden davanın ayrılarak Mahkemenin 2022/39 esasına kaydının yapıldığı, 7036 sayılı ... Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe giren 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında; kanuna ... veya toplu ... sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlendiği, bu davada AR-GE destekleri göz önüne alınmayarak ücretin eksik ödenmesinden kaynaklanan ücret alacağı yönünden arabuluculuğa gidilmediği ... olduğundan davanın, 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinin ikinci fıkrası ile 115 ... maddesinin ikinci fıkrası gereği dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin ....07.2022 tarihli ek kararı ile davacı vekilinin tashih talebinin kabulüne karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesinin 17.10.2022 tarihli ek kararı ile davacının istinaf başvurusunun temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırı kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen asıl kararı ile 17.10.2022 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceğini, İlk Derece Mahkemesince gerekli araştırmanın yapılmadığını, Mahkemenin 12.01.2022 tarihli kararının gerekçesinde AR-GE desteklerine ilişkin arabulucuya gidilmediği şeklindeki kanaatin doğru olmadığını, dava dilekçesindeki AR-GE teşviklerine ilişkin gelir vergisi indirimlerinin müvekkilinin ücretlerine yansıtılmadığı hususundaki taleplerinin incelenemediğini, Mahkeme nezdinde davanın açılmasından önce 05.04.2021 tarihinde arabuluculuk yoluna başvurulmuş olup davalı Şirket ile 19.04.2021 tarihinde arabuluculuk görüşmesi gerçekleştirildiğini, ancak arabulucu G.N.D. aracılığı ile gerçekleştirilen 19.04.2021 tarihli toplantıda davalı arabuluculuk son tutanağı düzenlendiğini, arabuluculuk tutanağı incelendiğinde işbu talebin tutanakta açık ve net bir şekilde yer aldığı, ayrıca dava konusu alacak, arabuluculuk son tutanağında yer almasa dahi arabulucunun görevini eksik yerine getirmesinden kaynaklı sorumluluğun taraflara yüklenemeyeceğinin açık olduğunu, davalı işverenin AR-GE çalışmaları kapsamında yararlandığı Devlet teşvikleri sebebiyle gelir vergisi tevkifatlarını çok düşük oranlarda ödemiş olmasına rağmen müvekkilinden normal oranlarda kesinti yapmak suretiyle ücretlerini Kanuna aykırı şekilde eksik ödediğini, davalı Şirketin müvekkilinin yasal olarak yararlanmış olduğu teşviklere ilişkin gelir vergisi indirimlerini de müvekkilinin ücretlerine yansıtmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut uyuşmazlıkta asıl davadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kayıt edilen istinaf kanun yolu incelemesine tâbi işbu davanın alacak davası olarak 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak açılmış olması, yargılama aşamasında hesap bilirkişi raporu alınmak suretiyle davaya konu alacak miktarlarının belirli hâle gelmemesi, varlığı tartışmalı olan bu alacaklar yönünden davacı tarafça talep arttırımı yapılmaması gibi hususlar nazara alındığında varlığı tartışmalı olan ve miktarı belirli hâle gelmeyen dava konusu alacak yönünden miktar itibarıyla kesin olduğundan ve istinaf kanun yolunun kapalı olduğundan söz edilemeyeceğinden İlk Derece Mahkemesinin istinaf başvurusunun miktar itibarıyla reddine ilişkin 17.10.2022 tarihli kararının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle davacının ek karara yönelik istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
2. Asıl karara yönelik istinaf başvurusu bakımından ise davacı vekilinin gerekçeli karar başlığında vekil olarak gösterilmediği, İlk Derece Mahkemesinin 12.01.2022 tarihli ve 2022/39 Esas sayılı davanın usulden reddine ilişkin asıl kararın 25.05.2022 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, usulüne uygun gerekçeli karar tebliğ sonrası yasal iki haftalık süre içinde davacı tarafça gerekçeli istinaf dilekçesi sunulmadığı sadece hükmün tashihinin talep edildiği dilekçenin sunulduğu, ... mahkemelerince verilen kararlara karşı yasal kanun yoluna başvuru süresinin iki hafta olduğu, tarafların iki haftalık kanun yoluna başvuru süresinin, gerekçeli kararın tüm unsurlarıyla taraflara tebliğinden itibaren başlayacağı, dosya kapsamından davacı tarafın süresinden sonra gerekçeli istinaf dilekçesi sunduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle asıl karara yönelik istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; 6100 sayılı Kanun kapsamında Mahkemenin kesin kararlarına karşı itiraz süresi konusunda net ifadelerle düzenlenme olmadığından kesin kararlarda süreden söz edilemeyeceğini, istinaf mahkemesinin, Mahkemenin 17.10.2022 tarihli kararındaki "miktar bakımından kesinlik sınırı kapsamında kaldığı" gerekçesini hatalı bulmasına rağmen bu hatalı kararın neticelerine davacının katlanmasının beklenmesinin kanuna ve hakkaniyete aykırı olup ... yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, arabuluculuk tutanağı incelendiğinde işbu taleplerinin tutanakta açık ve net bir şekilde yer aldığını, dava konusu alacak arabuluculuk tutanağına yazılmamış olsa dahi arabulucunun görevini eksik yerine getirmesinden kaynaklı sorumluluğun taraflara yüklenemeyeceğini, arabuluculuk kurumunun amacı gözetildiğinde dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının yeterli olduğunu, önemli olan hususun dava açılmadan önce dava şartının yerine getirilmesi yani usulünce arabulucuya başvurulması olduğundan dava şartının yerine getirilmediğinden söz edilemeyeceğini, davalı işverenin AR-GE çalışmaları kapsamında yararlandığı Devlet teşvikleri sebebiyle gelir vergisi tevkifatlarını çok düşük oranlarda ödemiş olmasına rağmen müvekkilinden normal oranlarda kesinti yapmak suretiyle ücretlerini kanuna aykırı şekilde eksik ödediğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, istinaf başvurusunun süresinde olup olmadığı, davacının ücretinin AR-GE desteklerinin gözetilmemesi sebebiyle eksik ödenip ödenmediği ve arabuluculuk dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 ... maddeleri.
2. 6100 sayılı Kanun'un 341, 342 ve 343 üncü maddeleri ile 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi, 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer ... sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
(Karşı Oy)
K A R Ş I O Y
Somut olayda davacı işçi, davalı işverene ait işyerinde 01.02.2001-25.09.2018 tarihleri arasında çalıştığını ileri sürerek AR-GE teşvikleri kapsamında fazladan yapılan gelir vergisi kesintileri sebebiyle ücretine yansıtılmayan tutarların ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece arabuluculuk dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş, miktar itibarıyla kararın kesin olduğu belirtilmiştir. Kararda kesin olarak verildiği belirtilen hükme karşı doğal olarak kanun yolu ve süresi de gösterilmemiştir.
Karar davacı vekiline 25.05.2022 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı vekilinin 25.07.2022 tarihinde yapmış olduğu istinaf başvurusu, İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen ek kararla temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırı içinde kaldığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin ek kararına ve asıl kararına karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince belirsiz alacak davası şeklinde açılan davada verilen hükmün miktar bakımından kesin olmadığı gerekçesiyle davacı tarafın ek karara karşı istinaf başvurusunun kabulüne ve ek kararın kaldırılmasına karar verilmiş, ancak asıl kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde istinaf edilmediği gerekçesiyle asıl karara karşı istinaf başvurusu süre yönünden reddedilmiştir.
2709 sayılı ... Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “... hak ve hürriyetlerin korunması” başlığını taşıyan 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasına göre “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.”. Bu anayasal düzenlemeye uygun olarak, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde kanun yolu ve süresinin belirtilmesi hükmün zorunlu bir unsuru olarak öngörülmüştür.
Davacının çalıştığı süre ve dava konusu alacağın miktarı dikkate alındığında, Bölge Adliye Mahkemesinin kararın kesin olmadığına yönelik değerlendirmesi isabetlidir. Ancak kesin olmadığı hâlde İlk Derece Mahkemesince kesin olduğu belirtilen karara yönelik davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru değildir. Zira söz konusu hükme karşı istinaf kanun yolu açık olmasına rağmen Mahkemece hükmün kesin olarak verildiği belirtilmek suretiyle kanun yolu ve süresinin gösterilmemesi, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen hükümlerine açıkça aykırıdır. Mahkemece hatalı olarak kararın kesin olduğunun belirtilmesi, tarafların yanılmalarına ve olağan kanun yolu haklarını kullanamamalarına yol açacak niteliktedir. Bu tür bir yanıltmanın varlığı halinde istinaf yoluna başvuru hakkına sahip olan tarafın başvuru süresinin Kanun'da öngörülen yasal süre ile sınırlı olduğunu kabul etmek mahkemeye erişim hakkının ölçüsüz şekilde kısıtlanması sonucunu doğurur.
Anayasa Mahkemesinin ... Gülçe ve Diğerleri, B. No: 2019/15693, 19/1/2022 tarihli kararında da kanun yoluna başvuru süresinin, mahkemeye erişim hakkı ve hak arama özgürlüğü bağlamında önemi "...Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki belirlilik ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım ... Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38). ..." şeklinde açıklanmıştır.
İlk Derece Mahkemesince hatalı olarak kesin olduğu belirtilen bir karar için tebliğ tarihinden itibaren kanun yolu süresinin işlediğinden söz edilemez. Bu durumda kanun yolu ve süresi bakımından kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesinin geçerli olduğu da söylenemez. Zira söz konusu kararın kesin olmadığı kanuna göre değil, Yargıtay uygulamasına göre tespit edilmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin hatalı şekilde kesin olduğunu belirttiği söz konusu karara karşı davacı işçinin istinaf başvurusunun süresinde olduğu kabul edilerek esastan incelenmesi gerekir. Aksi hâlde mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Kararın bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan ... çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılamıyoruz.