YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Arsa sahibinin arsa payı inşaat sözleşmesi kapsamında kendisine kalan 14 adet daireyi satması durumunda, elde edilen gelir ticari kazanç kapsamında vergilendirilebilir mi? (VDDK)

Karar

 

 

DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/1340 E.,  2024/27 K.

 

T.C.

 

D A N I Ş T A Y

 

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

 

Esas No : 2022/1340

 

Karar No : 2024/27
 

 

TEMYİZ EDENLER:

 

1- (DAVALI) … Vergi Dairesi Başkanlığı (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ: Av. …

 

 

2- (DAVACI) …
VEKİLİ: Av. …

 

 

İSTEMİN KONUSU: ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.
 

 

YARGILAMA SÜRECİ:

 

Dava konusu istem: Davacı adına, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca edinilen bağımsız bölümlerden bir kısmının 2009 ila 2012 yıllarında satışından ticari kazanç elde edildiği ve bu kazancın beyan dışı bırakıldığından bahisle sevk edildiği takdir komisyonunca takdir edilen matrahlar üzerinden 2012 yılının Temmuz ve Eylül dönemleri için re'sen tarh edilen katma değer vergileri ile vergilerin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması ve söz konusu vergi ile cezaların dayanağı takdir komisyonu kararlarının iptali istemiyle dava açılmıştır.

 

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

 

Davacının vergi ve cezaların kaldırılması istemi yönünden yapılan inceleme:

 

Davacı adına, 2009 ila 2012 yıllarında yedi adet gayrimenkul satışında bulunduğu ve bu satışlardan elde ettiği gelirin ticari kazanç kapsamında vergilendirilmesi gerektiğinden bahisle re'sen mükellefiyet tesis edilerek takdir komisyonu kararlarına istinaden dava konusu cezalı tarhiyatların yapıldığı anlaşılmaktadır.

 

Davacı, Ankara ili, Yenimahalle ilçesi, … köyü, … Ada, … Parsel'de bulunan arsayı, Yenimahalle 2. Noterliğince düzenlenen … tarih ve … yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müteahhit S.S. … Kooperatifine on dört adet daire karşılığında devretmiştir. Davalı idarece 08/11/2013 tarihinde düzenlenen değerlendirme formuna göre bu hususların idarenin bilgisi dahilinde olduğu ve uyuşmazlık konusu 2012 yılında yapılan satışların da anılan sözleşmeye istinaden edinilen gayrimenkullere ilişkin olduğu görülmektedir.

 

Davalı idarece söz konusu gayrimenkullerin alım ve satımıyla ilgili taraflar nezdinde yeterince inceleme ve araştırma yapılarak davacının ticari organizasyon dahilinde faaliyet yürüttüğü yönünde herhangi bir tespit ortaya konulamamış, salt gayrimenkul satışlarının çokluğuna dayanılarak davacının ticari faaliyet yürüttüğü değerlendirmesinde bulunulmuştur.

 

Bu durumda, davacı tarafından ihtilaf konusu döneme ilişkin satışların ticari organizasyon dahilinde ve ticari kazanç elde edilmesi gayesiyle yapılmadığı sonucuna varıldığından, bu satışları nedeniyle beyanname verme yükümlülüğü bulunmayan davacı adına takdir komisyonunca belirlenen matrahlar üzerinden yapılan dava konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

 

Davacının takdir komisyonu kararlarının iptali istemi yönünden yapılan inceleme:

 

Takdir komisyonu kararları, vergi ve cezaların ihbarnameyle tebliğinden önceki aşamalarla ilgili hazırlayıcı işlem niteliğinde olup kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem niteliğinde olmadığından, davacının takdir komisyonu kararlarının iptali isteminin esasının incelenme olanağı bulunmamaktadır.

 

Karar sonucu:

 

Vergi Mahkemesi, bu gerekçeyle dava konusu vergi ve cezaları kaldırmış; davacının takdir komisyonu kararlarının iptali istemini incelenmeksizin reddetmiştir.
Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 14/01/2021 tarih ve E:2016/11992, K:2021/246 sayılı kararı:

 

Davacının temyiz istemi yönünden yapılan inceleme:

 

Davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, temyize konu kararın takdir komisyonu kararlarının iptali isteminin incelenmeksizin reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.

 

Davalının temyiz istemi yönünden yapılan inceleme:

 

Arsa üzerinde birden çok bağımsız bölümden oluşan bir bina inşa edilmesi, arsanın vasfını değiştirmekte ve üzerindeki mülkiyet hakkının paylara bölünerek birbirinden bağımsız hale gelen bu payların ayrı ayrı elden çıkarılmasına olanak sağlamaktadır. Tapuda ayrı bağımsız bölümler olarak tescil edilmiş her taşınmaz satışı ayrı ve bağımsız bir işlem olup aynı takvim yılında birden fazla bağımsız bölümün satılması da sürekliliğin göstergesidir.

 

Ayrıca gayrimenkulün, kişisel gereksinim amaçlı ediniminde sayının sınırlı olacağı ve servetin korunması amaçlı ediniminin de tekrar satış gerektirmeyeceği dikkate alındığında, bu iki amaçtan birine dayanılarak edinilen gayrimenkullerin gereksinimin ortadan kalkması nedeniyle veya servetin nakde dönüştürülmesini haklı ve gerekli kılan nedenlerle satıldığı kanıtlanamadığı takdirde, işlem sayısındaki çokluk, kazanç sağlama amacının göstergesi olarak kabul edilmelidir.

 

Davacı, 2001 yılında aldığı arsayı 2006 yılında kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhide vermiş ve payına düşen 14 adet gayrimenkulden 7 adedini 2008 yılında, geri kalan 7 adedini ise 2009 ila 2012 yıllarında satmıştır.

 

Bu durumda, davacının süreklilik arz edecek şekilde faaliyette bulunduğu ve söz konusu satışların ticari faaliyet kapsamında olduğu sonucuna varıldığından, aksi yöndeki Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

 

Karar sonucu:

 

Daire, bu gerekçeyle Vergi Mahkemesi kararının, davacının takdir komisyonu kararlarının iptali isteminin incelenmeksizin reddi yolundaki hüküm fıkrasını onamış; dava konusu vergi ve cezaların kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasını bozmuş; davacının karar düzeltme istemini ise reddetmiştir.

 

… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:

 

Gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle ilgili olarak elde edilen kazancın ticari kazanç sayılabilmesi için ticari bir organizasyon içinde alım ve satımın devamlı olarak yapılması gerekmektedir. Bu nedenle gayrimenkulün iktisabı, şahsi ihtiyaç için yapılmış ise bu gayrimenkullerin satışından elde edilen kazancın ticari kazanç olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır.

 

Olayda, davacının daire satışlarından elde ettiği gelirin kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu arsanın değerinden fazla olduğuna dair bir tespit bulunmamaktadır.
Öte yandan, UYAP üzerinden yapılan sorgulama neticesinde, dava konusu cezalı tarhiyatların matrah yönünden bağlı olduğu 2012 yılına ilişkin vergi ziyaı cezalı gelir vergisine karşı açılan davada, ... Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın anılan cezalı verginin kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasının kesinleştiği anlaşılmaktadır.

 

 

Bu durumda, dava konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

 

Vergi Mahkemesi, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle bozulan hüküm fıkrası yönünden ısrar etmiştir. Ayrıca Mahkeme, yargılamanın ilk aşamasını da dikkate alarak davanın sonucu itibarıyla "kısmen kabul, kısmen ret" hükmüyle neticelendiğinden bahisle "karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.840,00 TL avukatlık ücretinin taraflarca karşılıklı olarak ödenmesine, 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca 80,70 TL karar harcının davacıdan ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğünce tahsiline" hükmetmiştir.
 

 

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI: Davalı tarafından, gayrimenkul alım satım faaliyetiyle iştigal ettiği halde bu faaliyetinden elde ettiği ticari kazancı beyan etmediği tespit edilen davacı adına re'sen mükellefiyet tesis edilerek yapılan dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek ısrar kararının aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

 

Davacı tarafından, takdir komisyonu kararlarının iptali istemi yönünden aleyhlerine verilen kararın kesinleşmesi nedeniyle söz konusu istem yönünden bu aşamada yargılama yapılmadığı ve hüküm kurulmadığı halde davalı idare lehine yargılama giderlerine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek ısrar kararının aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
 

 

TARAFLARIN SAVUNMALARI: Davalı tarafından cevap verilmemiş, davacı tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
 

 

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ: Davalının temyiz istemi yönünden, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dava konusu vergi ve cezaların kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bu hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirir nitelikte bulunmadığından, kararın değinilen hüküm fıkrasının onanması; davacının yargılama giderlerine ilişkin temyiz istemi yönünden ise, bu hususta Vergi Mahkemesince verilmiş bir ısrar kararı veya kendisine uygunluğu denetlenecek Kurulca verilmiş bir bozma kararı bulunmadığından, kararın değinilen kısma ilişkin hüküm fıkrasının temyizen incelenmek üzere dosyanın Danıştay Dokuzuncu Dairesine gönderilmesi gerektiği düşünülmektedir.
 

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
 

 

İNCELEME VE GEREKÇE:

 

İLGİLİ MEVZUAT:

 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun'un 22. maddesiyle değişik 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendinde, temyiz incelemesi sonunda, Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.

 

 

2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilen hususlar arasında yargılama giderleri de sayılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılama giderlerinin kapsamı" başlıklı 323. maddesinin (1) numaralı fıkrasının 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun'un 32. maddesiyle değişik halinde, başvurma, karar ve ilam harçları, dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti, yargılama sırasında yapılan diğer giderler yargılama giderleri arasında sayılmıştır.

 

Aynı Kanun'un 326. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında, yargılama giderlerinin, Kanun'la belirtilen haller dışında aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği, davada iki taraftan her birinin kısmen haklı çıkması durumunda, mahkemece, yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacağı kuralına yer verilmiştir. Kanun'un 330. maddesinde ise vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedileceği kurala bağlanmıştır.

 

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği belirtilmiştir. Kanun'un 168. maddesinin son fıkrasında avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kuralına yer verilmiştir. Kanun'un 169. maddesinde ise yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamayacağı kurala bağlanmıştır.

 

 

20/11/2021 tarih ve 31665 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, mahkemelerde, tüm hukuki yardımlarda, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sonlandıran her türlü merci kararlarında ve ayrıca kanun gereği mahkemelerce karşı tarafa yükletilmesi gereken avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde, 19/03/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve bu Tarife hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Tarife'nin "Uygulanacak tarife" başlıklı 21. maddesinde, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan Tarife'nin esas alınacağı belirtilmiştir. Diğer taraftan, anılan Tarife'nin ilgili maddelerindeki düzenlemelere geçmiş yıllarda uygulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifelerinde de yer verilmiştir.

 

 

492 sayılı Harçlar Kanunu'nun ilgili maddeleri şu şekildedir:

 

"Harçdan müstesna işlemler:

 

Madde 13 – Aşağıda yazılı mevzular harçdan müstesnadır:

 

...

 

J) (Ek: 21/1/1982 - 2588/3 md.) Genel Bütçeye dahil idarelerin bu Kanunun 1 ve 3 sayılı tarifelerine giren bütün işlemleri.

 

(Yukarıdaki işlemlerin hesaplanacak harçlarının, Genel Bütçeye dahil idarelerin haklılığı nispetinde karşı taraftan tahsiline ilgili merciince karar verilir.)"

 

"Mevzuu:

 

Madde 52 – (Değişik: 21/1/1982 - 2588/4 md.)

 

Vergi yargısı işlemlerinden bu Kanuna ekli (3) sayılı tarifede yazılı olanlar, vergi yargısı harçlarına tabidir."

 

"Mükellef:

 

Madde 53 – (Değişik: 21/1/1982 - 2588/5 md.)

 

Vergi yargısı harçları, harca mevzu olan işlemlerden dolayı Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay'a başvuranlar tarafından ödenir."

 

"Harcın ödenmesi:

 

Madde 55 – (Değişik: 21/1/1982 - 2588/7 md.)

 

Vergi yargısı harçlarından, "Başvurma harcı" dava dilekçesi verilmesi sırasında makbuz karşılığında ödenir.

 

Nispi ve maktu harçlar, ihbarname esasına göre, ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren 1 ay içinde ilgili vergi dairesine ödenir."

 

492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (3) sayılı Tarife'de "Vergi yargısı harçları" düzenlenmiştir. Anılan Tarife'de, tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden ilgili yılda uygulanan miktardan az olmamak üzere nispi harca, nispi harca tabi tutulmamış olan tahriyat veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili olarak da maktu harca hükmedileceği belirtilmiştir.
 

 

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

 

I- Kararın, davacı aleyhine yargılama giderine hükmedilmesine ilişkin hüküm fıkrası yönünden davacının temyiz istemi hakkındaki inceleme:
Yargılama giderleri genel olarak, yargılama faaliyetinin başlaması, devamı ve sonuçlanması için ödenmesi lazım gelen harç, masraf ve ücretlerin tamamını ifade etmektedir. Yargılama giderlerinin, yargılama sonunda kural olarak aleyhine hüküm kurulan taraftan alınmasına ilk derece mahkemesince re'sen karar verilmektedir.
Yargılama sonucunda taraflardan birine yargılama giderlerinin yükletilebilmesi, haksız olarak dava açılması ya da hukuka aykırı bir işlem yapmak suretiyle karşı tarafın gidere katlanmasına sebebiyet verilmesine bağlıdır. Diğer taraftan, davada iki taraftan her birinin kısmen haklı çıkması durumunda, mahkemece, yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılması gerekmektedir.

 

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yargılama giderlerine ilişkin kuralları incelendiğinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücretinin yargılama gideri olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, yargılama giderleri arasında sayılan vekâlet ücretinin hangi tarafa yükletildiğinin kararda gösterilmesi gerekmektedir. Takdir olunacak vekâlet ücretinin tutarı ise, dava sonunda hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre belirlenmektedir.

 

Vekâlet ücreti, vekille takip edilecek davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti ve avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan vekâlet ücreti olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yargılama giderleri kapsamında olan ücret ise avukat ile müvekkil arasında yapılan sözleşmeden kaynaklanan avukatlık ücreti olmayıp, kanun gereğince

 

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hükmedilen vekâlet ücretidir.

 

İlk derece mahkemelerince kararlarında vekâlet ücretine hükmedilebilmesi, kararın nihai bir karar niteliğinde olması ve davada lehine hüküm verilen tarafın davada avukat ile temsil edilmesine bağlıdır.

 

Vekâlet ücreti hariç posta gideri, yargı harçları gibi yargılama giderleri, yargılama devam ettiği sürece değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle birden fazla idari işlemin dava konusu edilmesi halinde işlemlerin bir kısmı kesinleşse de hukuka uygunluk denetimi devam eden işlemlerin kesin hükümle sonuçlanmadığı, diğer bir deyişle yargılamanın tümüyle sona ermediği sürece, ilk derece mahkemesince verilen bozmaya uyma veya ısrar kararlarında önceki kesinleşen hüküm fıkrasının sonucu da dikkate alınmak suretiyle yargılama giderlerinin hangi tarafa yükletildiğinin belirtilmesi zorunludur.

 

Ancak bu durum vekâlet ücreti yönünden özellik arz etmektedir. Zira bir taraf aleyhine vekâlet ücretine hükmedilebilmesi, verilen kararın aleyhe hüküm içermesine bağlıdır.

 

Bu durumda, davanın önceki aşamalarında ortaya çıkan "haklılık durumu"na göre değil hüküm aşamasında ortaya çıkan "haklılık durumu"na göre vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.

 

Vekâlet ücretinin hüküm aşamasında ortaya çıkan haklılık durumuna bağlı olması nedeniyle son verilen kararda taraf aleyhine herhangi bir hüküm verilmemesi durumunda önceki kararlarda aleyhe verilen ve kesinleşen hükmün sonucu dikkate alınarak taraf aleyhine yeniden vekâlet ücretine hükmedilmesi hukuken mümkün değildir.

 

Bu bağlamda, Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesinin son fıkrasında hükmün verildiği tarihte vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik kural ile 6100 sayılı Kanun'un 326. maddesinde yargılama giderinden olan vekâlet ücretinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasının gerektiğine ilişkin kural birlikte dikkate alındığında ilk derece mahkemesince verilen her bir kararda, önceki aşamalarda kesinleşen hüküm fıkrasının sonucunun yeniden dikkate alınması suretiyle değil son verilen kararın sonucuna münhasıran vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.

 

Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile Harçlar Kanunu'nun 13. maddesinin "J" işaretli bendi ve Kanun'a ekli (3) sayılı Tarife hükümleri birlikte dikkate alındığında ilk derece mahkemesince davacı aleyhine karar harcına hükmedilebilmesi için yapılan yargılama neticesinde verilen nihai kararın davacı aleyhine bir hüküm içermesi gerekmektedir.

 

Yukarıda yer verilen değerlendirmeler ışığında Mahkemece, temyize konu kararda, ısrar kararının kesinleşen hüküm fıkrası dikkate alınmak suretiyle davacı aleyhine vekâlet ücreti ve karar harcına hükmedilmesinin hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Vergi Mahkemesi yargılamanın ilk aşamasında davanın kısmen kabulü, kısmen incelenmeksizin reddi yolunda karar vermiştir. Mahkeme, bu kararında 1.000,00 TL vekâlet ücretinin taraflarca karşılıklı olarak ödenmesine, davacıdan 29,20 TL maktu karar harcının alınmasına ve diğer yargılama giderlerinin haklılık durumuna göre paylaştırılmasına hükmetmiştir.

 

 

Danıştay Dördüncü Dairesi, Vergi Mahkemesi kararının davanın kısmen incelenmeksizin reddi yolundaki hüküm fıkrasını hukuka uygun bularak onamıştır. Anılan hüküm fıkrası bu şekilde kesinleşmiştir. Diğer taraftan Daire, kararın dava konusu vergi ve cezaların kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasını temyiz incelemesi sonucunda hukuka uygun görmeyerek bozmuştur.

 

Vergi Mahkemesi, uyuşmazlığı, kararın Danıştay Dördüncü Dairesince bozulan hüküm fıkrası yönünden incelemiş ve bu yönden davanın kabulü yolunda ısrar kararı vermiştir. Ayrıca Mahkeme, davanın, kararın kanun yolu aşamasında davacı aleyhine kesinleşen kısımlarını da dikkate alarak bozma kararı üzerine verdiği karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.840,00 TL vekâlet ücretinin taraflarca karşılıklı olarak ödenmesine, 80,70 TL karar harcının davacıdan tahsiline ve diğer yargılama giderlerinin haklılık durumuna göre paylaştırılmasına hükmetmiştir.

 

Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesi ile 6100 sayılı Kanun'un 326. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca Mahkemece, incelemenin bozulan hüküm fıkrasıyla sınırlı olarak yapıldığı temyize konu kararda, son aşamaya münhasıran verilen kararın sonucu dikkate alınarak vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken önceki yargılama aşamasında verilen ve kesinleşen hüküm fıkrasının sonucu dikkate alınarak davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Ayrıca Mahkemece, incelemenin bozulan hüküm fıkrasıyla sınırlı olarak yapıldığı yargılama neticesinde verilen temyize konu kararda davacı aleyhine bir hüküm kurulmadığı, dolayısıyla davacı aleyhine karar harcına hükmedilmesini gerektiren bir durumun bulunmadığı dikkate alındığında, yargılamanın önceki aşamasında kesinleşen hüküm fıkrasının sonucu dikkate alınarak davacı aleyhine karar harcına hükmedilmesinde de hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

 

Belirtilen hususlar düzeltilmesi mümkün yanlışlık olarak görüldüğünden, 2577 sayılı Kanun'un 6545 sayılı Kanun'un 22. maddesiyle değişik 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendi uyarınca, isteme konu kararın hüküm fıkrasında yer alan "karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.840,00 TL avukatlık ücretinin taraflarca karşılıklı olarak ödenmesine, 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca 80,70 TL karar harcının davacıdan ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğünce tahsiline" ibaresinin "karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.840,00 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine" şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.

 

Diğer taraftan, 6100 sayılı Kanun'un 326. maddesinin (2) numaralı fıkrasında davada iki taraftan her birinin kısmen haklı çıkması durumunda, mahkemece, yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacağı kurala bağlanmıştır. Bu nedenle mahkemece verilen kararın yargılamanın önceki aşamalarında verilen ve kesinleşen hükmün sonucu dikkate alınmak suretiyle vekâlet ücreti ve karar harcı hariç diğer yargılama giderlerinin tarafların haklılık durumuna göre paylaştırılmasına dair hüküm fıkrasına yönelik davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan hüküm fıkrasının bozulması gerektirecek nitelikte bulunmamıştır.

 

II- Kararın diğer hüküm fıkralarına davalı tarafından yöneltilen temyiz istemi hakkındaki inceleme:

 

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan ısrar kararının diğer hüküm fıkraları, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın değinilen hüküm fıkralarının bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
 

 

KARAR SONUCU :

 

Açıklanan nedenlerle;

 

1- Tarafların temyiz isteminin REDDİNE,

 

2- ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının, davacı aleyhine vekâlet ücretine ve karar harcına hükmedilmesine dair hüküm fıkrasının

 

DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

 

3- Temyize konu kararın diğer hüküm fıkralarının ONANMASINA,

 

4- Davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun ilgili hükümleri ve Kanun'a ek (3) sayılı Tarife uyarınca maktu harç alınmasına,

 

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/01/2024 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

 

X - KARŞI OY : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının dava konusu vergi ve cezaların kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasının Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

 


Bu sayfa 310 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor