YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Koca tarafından geri verme bahanesiyle altınların alınması durumunda, ziynet eşyalarının alındığının ispat yükünün yer değiştirmeyeceği; bu konuda ispat külfetinin baştan beri davacı kadında olacağı hk.

Karar Özeti

21. Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde; davacı kadın düğünde kendisine takılan altınların davalı koca tarafından çeşitli bahanelerle geri verme vaadiyle alındığını ancak iade edilmediğini iddia etmiş; davalı ise, iddiaları tümüyle inkâr etmekle birlikte, ziynet eşyalarının davacıda olduğunu savunmuştur. Ziynetin kadına ait olduğu ve kadının yanından ayırmayacağı, giderken de yanında götüreceği karine olmakla birlikte somut olayda, henüz evden ayrılmadan evlilik birliği sırasında koca tarafından çeşitli bahanelerle ve geri verileceği vaadiyle alındığı iddia edilmiş olmakla, ispat yükünün yer değiştirdiğinden bahsedilemez.

 

22. İspat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunun, yukarıda bahsedilen hukuki düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Davalı taraf, davayı tümüyle inkâr etmekle ve ziynet eşyalarına hiç dokunmadığı savunmasında bulunmakla ispat külfetini üzerine almamıştır. Ancak, davalının iddia edilen ziynet eşyasını almasına rağmen geri verdiğini veya hiç geri vermemek üzere aldığını iddia etmesi hâlinde ispat yükü ters çevrilir ve davalı iddiasını ispat külfeti altına girer.

23. Buna göre, ziynet eşyalarının davalı tarafından alındığını ispat külfeti başından beri davacı tarafta olmakla, ispat yükünün yer değiştirdiğinden bahsedilemeyecektir.

Karar

 

 

YARGITAY

 

HUKUK GENEL KURULU

 

Esas Numarası: 2017/1055

 

Karar Numarası: 2020/367

 

Karar Tarihi: 09.06.2020

 

1. Taraflar arasındaki “ziynet eşyasının iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Nazilli Aile Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

 

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

 

I. YARGILAMA SÜRECİ

 

Davacı İstemi:

 

4. Davacı vekili 03.01.2012 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarının (adedi 15 gr. dan 22 ayar 7 adet burgulu bilezik, adedi 12 gr. dan 22 ayar 8 adet düz bilezik, 50 gr. 22 ayar 1 adet set takımı, 1 adet kafalı yarım altın, 2 adet yarım altın, 42 adet çeyrek altın, 1 çift 14 ayar küpe, 2 adet 14 ayar yüzük) evlilik birliği devam ederken davalı eski koca tarafından çeşitli harcamalar için sonradan iade edileceği vaadiyle alındığını, ancak geri verilmediğini ileri sürerek ziynet eşyalarının aynen iadesine, mümkün olmaz ise bedeli olan 34.950,00TL’nin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı cevabı:

 

5. Davalı vekili 26.01.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacının ziynet eşyalarına evlendikleri günden beri hiç dokunmadığını, ziynet eşyalarının tümünü eşine bıraktığını, ispat yükü üzerinde olan davacının ziynetlerin miktarını ve kendisinde olmadığını ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

 

Mahkeme Kararı:

 

6. Nazilli Aile Mahkemesinin 12.12.2013 tarihli ve 2012/4 E., 2013/898 K. sayılı kararı ile; yemin deliline dayanmayan ve dinlettiği tanık beyanlarıyla iddiasını ispatlayamayan davacının davasının reddine karar verilmiştir.

 

Özel Daire Bozma Kararı:

 

7. Nazilli Aile Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

 

8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 11.06.2015 tarihli ve 2014/17761 E., 2015/10801 K. sayılı kararı ile;

 

“Somut olayda, davacı taraf ziynet eşyalarının evlilik birliği içerisinde davalı tarafından bozdurularak harcandığını, davacıya tekrar iade edilmediğini iddia etmiş, davalı ise altınların hiçbir zaman davacıdan alınmadığını savunmuştur.

 

Yargılama sırasında 20.09.2012 tarihli celsede dinlenen davalı tanığı, davalının babası ...,".....taraflar altınları bozdurmuşlar dolara çevirmişler ve bankaya yatırmışlar, hangi bankaya yatırdıklarını bilmiyorum ayrıca kimin adına yatırıldığını bilmem, herhalde davacı adına bankaya yatırılmış öyle olabilir zannediyorum. Bankadan bu para çekilip bunlar işyeri açtılar araba aldılar, işyeri ise yağlama yıkama servisidir ne kadar paranın kullanıldığını, çekildiğini bilmiyorum, söz konusu araç Şahin Murat 131 dir ve davalı ... adına alınmıştır, işyeri de davalı adına açılmıştır bundan 5 sene önce davalı ... Dubaiye çalışmaya gitti, giderken de sözünü ettiğim işyerini devretti aracı sattı, parasını da hanımı davacıya verdi davalı hâlen Dubaide çalışmaktadır...." şeklinde , aynı celsede dinlenen davalı tanığı, davalının kardeşi ..., "....bana babam tarafından ne takıldı ise davalı ağabeyime de aynısı takılmıştır, davalı ağabeyime babam tarafından 5 adet normal burgulu altın bilezik ile bir tane altın set yapıldı, ağabeyimin düğününde bende bulundum taraflara ne takıldığını aradan epey bir zaman diğer bir deyişle 10 yıldan fazla bir süre geçtiği için hatırlamıyorum, davacı dolar euro işi ile çok uğraşırdı çarşıya iner çıkardı, hatta davacının kendi hesabı vardı ama hangi bankada olduğunu bilmiyorum, tarafların 5 adet burgulu altın bilezik ile bir adet altın seti bozdurduklarını biliyorum, euro veya dolara çevirdiklerini biliyorum, sonrasında ne yaptıklarını bilmem, davalı ağabeyim Ahmet bundan 6-7 sene önce Dubaiye çalışmaya gitti halen orada çalışmaktadır, Dubaiye gitmeden önce oto yağlama yıkama servisi işletiyordu bir tane de 1976 model Şahin marka aracı vardı, Dubaiye giderken bu işyerini devir etti aracını sattı, sonrasında bundan elde ettiği parayı ne yaptığını bilmem, tahminimce büyük bir ihtimalle davacıya bırakmıştır..." şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Tanık beyanları ile davacının düğünde takılan ziynet eşyalarının davalıya verildiğine ilişkin iddialarının doğrulandığı anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda, ispat yükünün davalıda olduğu göz önüne alınarak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere davalıya verildiğini, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığını davalının kanıtlaması gerekirken ispat yükünün davacıda olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

 

Direnme Kararı:

 

9. Nazilli 1. Aile Mahkemesinin 10.11.2015 tarihli ve 2015/357 E., 2015/473 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

 

 

Direnme Kararının Temyizi:

 

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

II. UYUŞMAZLIK

 

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu düğünde takılan altınların davalı tarafından çeşitli gerekçelerle iade edilmek üzere alındığına dair davacı iddiasının yargılama sırasında dinlenilen tanık beyanları ile ispatlanıp ispatlanmadığı, burada varılacak sonuca göre ispat yükünün yer değiştirip değiştirmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

 

III. GEREKÇE

 

12. Konunun aydınlatılması için ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır:

 

13. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir.

 

14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1. maddesi;

 

“İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

 

15. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.

 

16. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup;

 

“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

 

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

 

17. Bu hüküm, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde yer alan: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." ifadesine paralel olarak düzenlenmiştir.

 

18. HMK’nın 203. maddesinde hangi hâllerde tanık dinlenebileceği açıklanmıştır:

 

“a) Alt soy ve üst soy, kardeşler, esler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.

 

b) İsin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.

 

c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler.

 

ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları

 

d) Hukuki işlemlere ve senetlere karsı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.

 

e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulune göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde

kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâli.”

 

19. Diğer taraftan, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.

 

20. Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2019 tarihli ve 2017/3-958 E., 2019/1285 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.

 

21. Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde; davacı kadın düğünde kendisine takılan altınların davalı koca tarafından çeşitli bahanelerle geri verme vaadiyle alındığını ancak iade edilmediğini iddia etmiş; davalı ise, iddiaları tümüyle inkâr etmekle birlikte, ziynet eşyalarının davacıda olduğunu savunmuştur. Ziynetin kadına ait olduğu ve kadının yanından ayırmayacağı, giderken de yanında götüreceği karine olmakla birlikte somut olayda, henüz evden ayrılmadan evlilik birliği sırasında koca tarafından çeşitli bahanelerle ve geri verileceği vaadiyle alındığı iddia edilmiş olmakla, ispat yükünün yer değiştirdiğinden bahsedilemez.

 

22. İspat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunun, yukarıda bahsedilen hukuki düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Davalı taraf, davayı tümüyle inkâr etmekle ve ziynet eşyalarına hiç dokunmadığı savunmasında bulunmakla ispat külfetini üzerine almamıştır. Ancak, davalının iddia edilen ziynet eşyasını almasına rağmen geri verdiğini veya hiç geri vermemek üzere aldığını iddia etmesi hâlinde ispat yükü ters çevrilir ve davalı iddiasını ispat külfeti altına girer.

 

23. Buna göre, ziynet eşyalarının davalı tarafından alındığını ispat külfeti başından beri davacı tarafta olmakla, ispat yükünün yer değiştirdiğinden bahsedilemeyecektir.

 

24. Yargılama sırasında dinlenilen tanık ifadeleri ele alındığında, Özel Daire kararında da belirtildiği üzere, davalı tanıkları olan davalının babası ... ve davalının kardeşi ...’ın ifadelerinden davacının düğünde takılan ziynet eşyalarının davalıya verildiğine ilişkin iddialarının doğrulandığı anlaşılmaktadır.

 

25. Ne var ki, Özel Daire bozma kararında ispat yükünün ters çevrilerek davalıya yüklenmesi usul kurallarıyla çelişmektedir.

 

26. Hâl böyle olunca, ispat yükünün davacıda olduğu ve davacının düğünde takılan altınların davalı tarafından alındığı iddiasını tanık beyanlarıyla ispatladığı sabit olmakla, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

 

27. Bu nedenle, direnme kararı açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

 

IV. SONUÇ:

 

Açıklanan nedenlerle;

 

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı HMK’nın geçici 3. maddesine göre

uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

 

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

 

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 


Bu sayfa 254 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor