5.Boşanma hukukunun temel ilkelerinden birinin tarafların kusur belirlemesine ilişkin olduğu dikkate alındığında, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan iş bu boşanma davasında verilen karar, davalı erkek vekili tarafından verilen boşanma hükmü dahil tamamı yönünden kanun yolu başvurularına konu edilmekle; taraflarca açılan iş bu boşanma davalarında tarafların kusurlarının hep birlikte değerlendirilmesi, boşanmanın fer'îsi niteliğinde bulanan tazminatlar, yoksulluk nafakası gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilmesi bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesiyle mümkündür. Bu nedenle, davalar arasında bağlantı bulunduğuna göre eldeki boşanma davası ile erkek tarafından açılmış olan davanın 6100 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde gösterilen usûl izlenmek suretiyle birleştirilerek delillerin birlikte değerlendirilip davaların esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2024/1094
Karar Numarası: 2024/1437
Karar Tarihi: 04.03.2024
...
SAYISI : 2021/2677 E., 2022/2500 K.
DAVA TARİHİ : 04.07.2019
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Karaman 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/304 E., 2021/242 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin sürekli fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, sürekli hakaret ettiğini, küçük düşürücü ifadeler kullandığını, anne ve kız kardeşinin evliliğe müdahale ettiğini, erkek ve ailesinin maddî-manevî baskı yaptığını, erkeğin altınları bozdurarak araba ve inek aldığını, ayrıldıktan sonra eş ve çocuklarla ilgilenmediğini, maddî yardımda bulunmadığını iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, ortak çocuklar yararına ayrı ayrı aylık 700,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, nafakaların %100 arttırılmasına, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, kadın yararına faizi ile birlikte 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğunu, kadının erkeğin ailesi görüşmek istemediğini, onları küçümsediğini, çocuğun da erkeğin ailesiyle görüşmesine izin vermediğini, sürekli hakaret ettiğini, sürekli boşanacağını söyleyerek evi terk ettiğini, çocuklarımı alıp gideceğim, çocuklarının yüzünü göremeyeceksin diye tehdit ettiğini, çocukları karşı baba ve ailesini kötülediğini, birlik yükümlülüklerini yerine getirmediğini, çocuklarımı senin gibi şerefsize göstermeyeceğim diyerek evi terk ettiğini ileri sürerek davanın reddine, velâyetin babaya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin birden çok kez hakaret ve küçük düşürücü sözler söylemek suretiyle duygusal şiddet uyguladığı, ablalarının kadına küçük düşürücü sözler sarf ederek evlilik birliğine olan müdahalelerine sessiz kaldığı, fiziksel şiddet uyguladığı, fiili ayrılık döneminde çocuklara karşı özen yükümlülüğünü ihmal ettiği, maddî ve manevî birlik görevlerini ihmal ettiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine her bir çocuk yararına ayrı ayrı aylık 200,00 TL tedbir ve 350,00 TL iştirak nafakasına, nafakanın her yılı %20 oranında arttırılmasına, kadın yararına aylık 300,00 TL tedbir nafakasına, kadının yoksulluk nafaka talebinin reddine, yasal faizi ile birlikte kadın lehine 13.000,00 TL maddî ve 12.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, velâyetin anneye verilmesinin hatalı olduğunu, tazminat ve nafaka koşullarının oluşmadığı ile miktarlarının yüksek olduğunu ileri sürerek kararın tümü yönünden kaldırılmasını, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemece erkeğe verilen kusurların sabit olduğu, kadının kusurlarının ispatlanamadığı, geçimsizliğe sebep olan olaylarda kadının kusursuz olduğu, erkeğin tam kusurlu olduğu, evliliğin devamında taraflar açısından her hangi bir yarar kalmadığı, davanın kabulünün doğru ve yerinde olduğu; ayrılık döneminde çocukların anne ile yaşamaları, davalı erkeğin çocuklarla yeterince kişisel ilişki sağlamaması, SİR raporunda velâyetinin anneye verilmesinin belirtilmesi ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında velâyetin anneye verilmesinin doğru olduğu; kadın lehine tedbir nafakası takdirinde bir hukuka aykırılık bulunmadığı, takdir edilen miktarın ise günün ekonomik şartlarına, tarafların ekonomik sosyal durumlarına ve hakkaniyete uygun olduğu; çocuklar lehine tedbir ve iştirak nafakası takdirinde bir hukuka aykırılık bulunmadığı, takdir edilen miktarın ise günün ekonomik şartlarına, tarafların ekonomik sosyal durumlarına ve hakkaniyete uygun olduğu, nafakanın ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmesi gerekirken %20 oranında arttırılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu; tarafların ekonomik ve sosyal durumları, evlilikte geçen süre, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitireceği, belirlenen kusurların kadının kişilik haklarını ihlal ettiği, hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 52 nci maddesi dikkate alındığında kadın yararına maddî ve manevî tazminat verilmesinin ve miktarının uygun olduğu yerinde olduğu gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle 6. bendindeki iştirak nafakalarının her yıl %20 oranında arttırılmasına yönelik kısmın kaldırılarak, yerine yeniden 6b bendi olarak iştirak nafakalarının her yıl ÜFE oranında arttırılmasına; davalı erkek vekilinin diğer itirazlarına konu istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kadın aleyhine zina hukuksal sebebine dayalı dava açtıklarının, bu davaların birlikte görülmesi gerektiğini, kadının davasının kabulüne ve fer'îlerine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, boşanma kararı henüz kesinleşmeden, sonradan açılan diğer boşanma davası ile birlikte görülmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 6100 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi.
3.Değerlendirme
1.Davacı kadın vekili dava dilekçesi ile 4721 sayılı Kanunu’nun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanma davası açmıştır. İlk Derece Mahkemesince boşanmaya sebebiyet veren olaylarda; erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğu kabul edilerek, davanın kabulü ile tarafların boşanlarına ve fer'îlerine ilişkin hüküm kurulmuş, İlk Derece Mahkemesinin bu kararı davalı erkek vekili tarafından hükmün tamamı yönünden istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda; davalı erkek vekilinin nafakalara uygulanan artış oranına yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile bu konuda yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, sair yönlere ilişkin istinaf itirazının ise esastan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesinin bu kararı davalı erkek vekilince yukarıda belirtildiği şekilde tüm yönlerden temyiz edilmiştir.
2.Kadın tarafından açılan boşanma davasına ilişkin yargılama devam ederken ve henüz boşanma kararı kesinleşmemişken davalı erkek tarafından ... 2.Aile Mahkemisinin 2022/944 Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açılmış ve davasının eldeki dava ile birleştirilmesi talep edilmiştir.
3.6100 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
4. Evlilik birliği sona erinceye kadar, herhangi bir sebeple açılmış boşanma davalarında taraflara yüklenmiş tüm kusurlar, birlikte değerlendirilip, tarafların kusur oranlarının bir kez belirlenmesi ve belirlenen bu orana göre maddî ve manevî tazminatlar ile yoksulluk nafakası konularında her bir taraf yönünden bir kez hüküm kurulması gerekir. Tarafların kusurları bölünerek, her bir dava için ayrı kusur belirlemesi yapılıp, fer'î konularda da her bir dava için ayrı hüküm kurmak, 4721 sayılı Kanundaki düzenlemelere aykırı düşer.
5.Boşanma hukukunun temel ilkelerinden birinin tarafların kusur belirlemesine ilişkin olduğu dikkate alındığında, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan iş bu boşanma davasında verilen karar, davalı erkek vekili tarafından verilen boşanma hükmü dahil tamamı yönünden kanun yolu başvurularına konu edilmekle; taraflarca açılan iş bu boşanma davalarında tarafların kusurlarının hep birlikte değerlendirilmesi, boşanmanın fer'îsi niteliğinde bulanan tazminatlar, yoksulluk nafakası gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilmesi bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesiyle mümkündür. Bu nedenle, davalar arasında bağlantı bulunduğuna göre eldeki boşanma davası ile erkek tarafından açılmış olan davanın 6100 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde gösterilen usûl izlenmek suretiyle birleştirilerek delillerin birlikte değerlendirilip davaların esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.