Bozma ilamından önce bilirkişi raporunda fazla mesai ücreti hesaplanmadığından davacı vekilinin bu alacak kalemini ıslah dilekçesine konu etmediği, bozma ilamından sonra talep artırım dilekçesi verilmesi için (ilk kez) talepte bulunulmasına rağmen Mahkemece hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek davacı vekilinin beyanının ikinci talep artırım dilekçesi verilmesi için süre talebi olduğu gerekçesi ile reddi hatalı olmuştur. Kaldı ki, davaya konu tazminatlar ve alacakların ayrı ayrı açılabilecek davalarda talebi mümkün iken aynı dava dilekçesinde talep edilmesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 110. maddesi kapsamında "davaların yığılması" olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle her bir alacak kalemi için ayrı ayrı ıslah veya talep artışı işleminin uygulanmasına engel bir durum yoktur.
9. Hukuk Dairesi 2022/2012 E. , 2022/2778 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerine 2009 yılı Kasım ayından itibaren satış temsilcisi olarak çalışmakta iken 2014 yılının 6. ayında iş akdini haklı nedenlerle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ücret, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı şirkette 05/01/2010 tarihinden kendi isteğiyle istifa ettiği 07/06/2014 tarihine kadar tadım kuruyemiş ürünlerinin dağıtım ve satış işçisi, plasiyer olarak çalıştığını, davanın haksız olduğunu savunarak reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından bir kısım işçilik alacaklarının ödenmemesi sebebiyle 4857 sayılı Yasasının 24/II-e maddesi uyarınca haklı nedenle fesih edildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 03.11.2020 tarihli, 2016/30730 Esas ve 2020/14441 Karar sayılı ilamı ile; kıdem tazminatı talebinin reddi yerine kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, davacı ve davalı anlatımları birlikte değerlendirilerek gerekirse tanıklar yeniden dinlenilerek davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, yapmış ise haftada kaç saat fazla çalışma yaptığı belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Bozmadan sonra verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesinin 2. fıkrası ile "karşı tarafın verdiği bilgi ve tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir." hükmü getirilmiştir.
7251 sayılı Kanunla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yapılan değişiklik sonrasında 107. maddenin 2. fıkrası “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
7251 sayılı Kanun ile 107. maddede yapılan değişiklikler Dairemizce şartları mevcut olan belirsiz alacak davasında yapılan yargılama ile alacağın belirli hale gelmesi durumunda hâkimin geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmesi için alacaklıya süre vermesi gerektiği yönünde değerlendirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta dava belirsiz alacak davası türünde açılmış, davacı vekili 06/04/2016 tarihli “ıslah” dilekçesi ile kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarını arttırmıştır. Davacı vekilinin bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporu doğrultusunda fazla mesai ücretine ilişkin talep artırımında bulunmak için 29/09/2021 tarihli son celsede süre istediği ve Mahkemece verilen ara kararı ile davacının 06/04/2016 tarihli dilekçesi ile talebini artırdığı, belirsiz alacak davası açan davacının ikinci talep artırım dilekçesine değer verilemeyeceği nedeni ile davacı vekilinin talep artırımında bulunmak için istediği süre talebinin reddine karar verildiği ve aynı celse fazla mesai ücretinin dava dilekçesinde belirtilen miktar gözetilerek hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır.
Bozma ilamından önce bilirkişi raporunda fazla mesai ücreti hesaplanmadığından davacı vekilinin bu alacak kalemini ıslah dilekçesine konu etmediği, bozma ilamından sonra talep artırım dilekçesi verilmesi için (ilk kez) talepte bulunulmasına rağmen Mahkemece hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek davacı vekilinin beyanının ikinci talep artırım dilekçesi verilmesi için süre talebi olduğu gerekçesi ile reddi hatalı olmuştur. Kaldı ki, davaya konu tazminatlar ve alacakların ayrı ayrı açılabilecek davalarda talebi mümkün iken aynı dava dilekçesinde talep edilmesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 110. maddesi kapsamında "davaların yığılması" olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle her bir alacak kalemi için ayrı ayrı ıslah veya talep artışı işleminin uygulanmasına engel bir durum yoktur.
Davacı vekili tarafından henüz davanın tahkikat aşaması sonuçlanmadan talep artırım dilekçesi verilmesi için süre talep edildiği halde Mahkemece davacı vekiline talep artırımı dilekçesi sunması için süre verilmediği anlaşılmış olup, belirsiz alacak davasında alacağın tamamının dava konusu yapıldığı ve belirsiz alacak davasına konu edilen alacaklar bakımından ek dava açılamayacağı düşünüldüğünde, Mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107/2. maddesi uyarınca davacı vekiline talep artırımı dilekçesi sunması için süre verilmemesi hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanmasına yol açar. Davacı vekiline talep artırımı dilekçesini sunması için süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.