YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Nispi ticari davada tazminat ve sorumluluğun tespiti birlikte istendiği halde, dava bir bütün olarak arabuluculuğa tabi olmadığı ve bu nedenle işin esasına girerek mahkemenin inceleme yapması gerektiği hk. (Karşı oy içerir.)

Karar Özeti

 

Somut olayda başlangıçta davacı taraf, bir nispi ticari dava olarak, davalılardan tazminat talepleri yanında, davalıların sorumluluklarının olduğunun tespitini, iki adet genel kurul kararının batıl olduğunun tespiti taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak arabuluculuğa tabi olmadığı nazara alınarak işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince tefrik edildikten sonra tefrik edilen işbu davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle tefrik edilen davanın usulden reddine, Bölge Adliye Mahkemesince de aynı gerekçeyle davacılar vekilinin istinaf talebinin esasan reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

Karar

11. Hukuk Dairesi         2022/1129 E.  ,  2023/4285 K.

   

 

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

 

SAYISI : 2021/1993 Esas, 2021/1496 Karar

 

HÜKÜM : Esastan ret; usulden ret

 

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi

 

SAYISI : 2020/603 E., 2021/449 K.

 

Taraflar arasındaki şirket yöneticilerinin sorumluluğundan doğan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.

 

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

 

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

 

I. DAVA

 

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların Deniz Enerji Elektrik Üretim Paz. Danışmanlık San. ve Tic. A.Ş.'nin kurucu ortaklarından olduğunu, davalıların şirketin yönetim kurulunda yer aldıklarını, ancak sorumluluklarını yerine getirmediklerini, şirketin bu nedenle zarara uğradığını ileri sürerek şimdilik 10.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

 

II. CEVAP

 

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davalıların gerek şirket esas sözleşmesine ve gerekse ilgili mevzuat hükümlerine aykırı surette hiçbir eylem ve işlemlerinin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

 

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

 

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na (6102 sayılı Kanun) eklenen 5/a maddesi uyarınca ticari davalarda arabuluculuk şartı getirildiği, davacılar vekilince arabuluculuğa başvurulmasına gerek olmadığı gerekçesi ile herhangi bir arabuluculuk başvurusu yapılmadığının beyan edildiği, arabuluculuk dava şartının sonradan tamamlanabilen bir dava şartı olmadığı, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle davanın özel dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

 

IV. İSTİNAF

 

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

 

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

 

B. İstinaf Sebepleri

 

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacılar tarafından ilgili genel kurul kararlarının yokluk ile batıl olduğunun tespiti, iptali ve bu nedenlerden kaynaklı olarak şirketin uğramış olduğu zararların tespitiyle tahsilinin talep edildiğini, İlk Derece Mahkemesince tazminat talepleri açısından tefrik kararı verildiğini ve bu davanın tazminat talebine ilişkin olduğunu, davacıların uğramış oldukları zararların 2019/556 E. sayılı dosya ile talep edilmiş olduğundan ve diğer taleplerin beraber dava konusu edilmiş olması nedeniyle arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olmadığını, bu nedenle İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak kararın kaldırılmasını istemiştir.

 

C. Gerekçe ve Sonuç

 

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının talebinin şirket yöneticisi olan davalıların eylemleri nedeniyle şirketin uğradığı zararların tahsili istemine ilişkin olduğu, 6102 sayılı Kanun'un 5/a maddesine göre konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda arabulucuya başvuru yapılmış olmasının dava şartı olduğu, ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinin bu nedenlerle usul ve yasaya uygun olduğu, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

 

V. TEMYİZ

 

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

 

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

 

B. Temyiz Sebepleri

 

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebepleriyle kararın kaldırılmasını istemiştir.

 

C. Gerekçe

 

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

 

Uyuşmazlık, davada arabuluculuk dava şartının olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

 

2. İlgili Hukuk

 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353 üncü maddesinin (b) bendinin birinci alt bendi, 6102 sayılı Kanun'un eklenen 5/a maddesi

 

3. Değerlendirme

 

Davacılar 6102 sayılı Kanun'un 555 ve devamı maddeleri gereğince davalıların sorumluluklarının olduğunun tespitini, iki adet genel kurul kararının batıl olduğunun tespitini ve şimdilik 10.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, İlk derece mahkemesince tazminat talebinin diğer taleplerden ayrılarak tefrikine karar verilmiş ve tefrik edilerek yeni bir esas alan işbu tazminat davasının arabuluculuk dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, Bölge adliye mahkemesince de başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

 

Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda(6325 sayılı Kanun) 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı Kanun'un 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani 6100 sayılı Kanun'un 110 uncu maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da aynı Kanun'un 166 ıncı maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir.

 

Somut olayda başlangıçta davacı taraf, bir nispi ticari dava olarak, davalılardan tazminat talepleri yanında, davalıların sorumluluklarının olduğunun tespitini, iki adet genel kurul kararının batıl olduğunun tespiti taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak arabuluculuğa tabi olmadığı nazara alınarak işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince tefrik edildikten sonra tefrik edilen işbu davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle tefrik edilen davanın usulden reddine, Bölge Adliye Mahkemesince de aynı gerekçeyle davacılar vekilinin istinaf talebinin esasan reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

 

VI. KARAR

 

Açıklanan sebeplerle;

 

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

 

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

 

Bozma sebebine göre davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

 

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

 

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

 

10.07.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

 

KARŞI OY

 

Dava, 19.08.2019 tarihinde Şirket Genel Kurul Kararlarının Yokluk-Butlan-İptali ile davalı yöneticilerin sorumluluğuna karar verilmesi istemi ile açılmıştır.

 

İlk Derece Mahkemesinin 04.11.2020 tarihi oturumunda davalı gerçek kişilere yönelik sorumluluk davasının tefriki ile Mahkemenin 2020/603 Esas sayılı dosyası üzerinden devamına karar verilmiştir.

 

Tefrik kararı aleyhine taraflarca HMK 168 maddesi gereğince kanun yoluna gidilmemesi üzerine Mahkemece yargılamaya devam edilmiştir.

 

Tefrik kararının kesinleşmesi ile artık eldeki dava bağımsız bir dava niteliğinde olup kendi koşullarına tabidir.

 

Derdest sorumluluk (tazminat) davasının, dava tarihi itibariyle 7155 sayılı Yasa'nın 20 nci maddesiyle 6102 sayılı TTK eklenen 5/A maddesi gereğince zorunlu arabuluculuğa tabi bulunmasına göre İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesi, Bölge Adliye Mahkemesince de davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

 

Kaldı kı, sorumluluk davasının zorunlu arabuluculuğa tabi olması nedeniyle arabulucuya başvurmadan önce HMK 110 maddesi gereğince davaların yığılmasından söz edilemeyeceği gibi, HMK 166 maddesi gereğince davaların birleştirilmesinden de söz edilmesi mümkün değildir.

 

Davaların birlikte açılması açıklanan nedenle usule aykırı olduğundan, davaların tefrikinde zorunluluk bulunmaktadır.

 

Nitekim İlk Derece Mahkemesince de usul hükümlerine uygun olarak tefrik kararı verilerek sonuçta yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.

 

Davacı vekilinin temyiz kanun yolu başvurusu usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması yerine yazılı gerekçe ile bozulması isabetli olmadığından sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.

 


Bu sayfa 43 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor