YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İçişleri Bakanlığı adına olan alacağın ilama dayalı takibinin Maliye Bakanlığınca yapılması halinde, aktif husumet yokluğu nedeniyle takibin iptaline karar verilmesi gerektiği hk. (HGK)

Karar Özeti

Yukarıda vurgulandığı üzere,  bir takip talebinde alacaklı ve borçlu olarak gösterilen kişilerin, o takipte gerçekten alacaklı ve borçlu olma sıfatları yoksa, takip, borçlunun itirazı üzerine başarısızlığa uğrayacağından, eldeki uyuşmazlığa konu takibe dayanak gösterilen ilamda hak sahibi olarak görünen İçişleri Bakanlığı, 659 sayılı KHK'nin 2/1-ç maddesi kapsamında kamu idaresi olduğu halde, alacaklı sıfatı ile ilama dayanarak takipte bulunan Maliye Bakanlığı'nın anılan takipte sıfatı ve dolayısıyla aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Zira, 659 sayılı KHK'nin 6.maddesi hükmü de, varılan bu sonucu teyit etmektedir.


Şu durumda, mahkemece, ilama dayalı takipte Maliye Bakanlığı'nın alacaklı sıfatının bulunmaması nedeniyle takibin aktif husumet yokluğu nedeniyle iptaline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Karar

Hukuk Genel Kurulu         2012/12-668 E.  ,  2013/148 K.

 

MAHKEMESİ : İzmir 9. İcra Hukuk Mahkemesi

 

TARİHİ : 03/05/2012

 

NUMARASI : 2012/268-2012/367

 

 

Şikayet kanun yoluna başvuru nedeniyle yapılan yargılama sonunda; İzmir 9. İcra Hukuk Mahkemesi'nce şikayetin reddine dair verilen 20.10.2010 gün ve 2010/1245-1361 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi-borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi'nin 17.11.2011 gün ve 2011/5851 - 22529 sayılı ilamı ile;

 

(…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

 

Takip dayanağı ilamda hüküm İçişleri Bakanlığı lehine kurulmuştur. Buna rağmen ilamın Maliye Bakanlığı tarafından alacaklı sıfatı ile icraya konulması, ilama, usule ve yasaya aykırıdır.

 

O halde mahkemece, takibin aktif husumet yokluğu nedeniyle iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

 

TEMYİZ EDEN: Şikayetçi-borçlu vekili.

 

 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

 

 

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, ilamlı icra takibinin şikayet kanun yolu ile iptaline ilişkindir.

 

Mahkemece, şikayetin reddine karar verilmiştir.

 

Şikayetçi-borçlu vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü şikayetçi-borçlu vekili, temyiz etmiştir.

 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ilamla davacı İçişleri Bakanlığı lehine hükmedilen alacağın, ilamlı icra takibi yoluyla tahsilini Maliye Bakanlığı'nın kendi adına tahsile koyabilip koyamayacağı, dolayısıyla anılan takipte aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı; burada varılacak sonuca göre, ilamlı icra takibinin iptaline karar verilmesi gerekip gerekmediği, noktalarında toplanmaktadır.

 

Bu noktada, konuya ilişkin kısa bir açıklama yapılmasında yarar vardır:

 

Hukuk davalarında olduğu gibi, bir icra (veya iflas) takibinin esas bakımından başarı elde edebilmesi için, takip talebinde alacaklı ve borçlu olarak gösterilen kimselerin (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m.58/1,2), o takipte gerçekten alacaklı ve borçlu sıfatını haiz olmaları ilk şarttır. Bir takip talebinde alacaklı ve borçlu olarak gösterilen kimseler, taraf ve takip ehliyetine sahip olabilirler. Fakat, onların bu takipte gerçekten alacaklı ve borçlu olma sıfatları yoksa, takip, borçlunun itirazı üzerine başarısızlığa uğrar (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, Sahife:144).

 

Öte yandan, “Devlet”, yani “merkezî idare”, veyahut “genel idare”, tek bir kamu tüzel kişiliği oluşturur. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yüksek mahkemelerin, Cumhurbaşkanlığının, Başbakanlığın, bakanlıkların, valiliklerin, kaymakamlıkların ayrı bir tüzel kişiliği yoktur. Bunların hepsi devlet tüzel kişiliğinin içinde yer alırlar. Bunlar, kendi başlarına bir tüzel kişi değil, devlet tüzel kişiliğini oluşturan birimlerdir (Gözler, Kemal:5018 ve 6085 sayılı Kanunlarda Bazı İdare Hukuku Terimlerinin Yanlış Kullanımı Üzerine, AÜHFD, Sayı:60-4, Ankara 2011, Sahife:840).

 

Ayrıca, 02.11.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (659 sayılı KHK)'nin 6/1-2.maddesinde, İdarelerin, kendi iş ve işlemleriyle ilgili olarak açılacak adli ve idari davalar ile tahkim yargılaması ve icra işlemlerinde taraf sıfatını haiz oldukları ve bu kurumlar nezdinde vekil sıfatıyla doğrudan temsil yetkisinin hukuk birimi amirleri, huuk müşavirleri, muhakemat müdürlerive avukatlara ait olduğu belirtilmektedir. Maddede belirtilen “İdareler” kavramının kapsamına, 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde belirtilen kamu idareleri girmektedir (659 sayılı KHK m.2/1-ç).

 

Somut olayda:

 

İzmir 15.İcra Müdürlüğü'nün 2008/5531 esas sayılı dosyasında karşı taraf/alacaklı Maliye Bakanlığı vekili tarafından 07.04.2008 tarihinde şikayetçi/borçlu A. S. ve dava dışı kişi hakkında hakkında başlatılan ilamlı icra takibinde; 59.797,00-YTL toplam alacağın tahsili istenilmiş; borcun sebebi “İzmir 6.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 05.11.2007 gün ve 2006/440 Esas,  2007/506 Karar sayılı ilamı” gösterilmiştir.

 

Takibe dayanak olarak gösterilen ilamda alacağın, davacı İçişleri Bakanlığı lehine hükmedildiği anlaşılmaktadır.

 

Şikayetçi, dilekçesinde takibe dayanak yapılan mahkeme ilamında alacağın İçişleri Bakanlığı lehine hükmedilmesine karşın, takibin Maliye Bakanlığı tarafından başlatıldığını, Maliye Bakanlığı'nın anılan takipte taraf sıfatı olmadığını belirterek, takibin iptalini talep etmektedir.
İlamlı icraya başvuru hakkı, ilam veya ilam niteliğindeki belge lehine olan, yani ilama veya ilam niteliğindeki belgeye göre alacaklı olan kişiye (ilam alacaklısına) aittir (Kuru, Baki: age., s.773).

 

Nihayet, icra takip hukuku şekli olup, tercih edilen takibin ilama uygun olması gerekir. Dar yetkili icra mahkemesi, takibe konulan ilamı genişletecek veya daraltacak şekilde yorumlayamaz.

 

Yukarıda vurgulandığı üzere,  bir takip talebinde alacaklı ve borçlu olarak gösterilen kişilerin, o takipte gerçekten alacaklı ve borçlu olma sıfatları yoksa, takip, borçlunun itirazı üzerine başarısızlığa uğrayacağından, eldeki uyuşmazlığa konu takibe dayanak gösterilen ilamda hak sahibi olarak görünen İçişleri Bakanlığı, 659 sayılı KHK'nin 2/1-ç maddesi kapsamında kamu idaresi olduğu halde, alacaklı sıfatı ile ilama dayanarak takipte bulunan Maliye Bakanlığı'nın anılan takipte sıfatı ve dolayısıyla aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Zira, 659 sayılı KHK'nin 6.maddesi hükmü de, varılan bu sonucu teyit etmektedir.

 

Şu durumda, mahkemece, ilama dayalı takipte Maliye Bakanlığı'nın alacaklı sıfatının bulunmaması nedeniyle takibin aktif husumet yokluğu nedeniyle iptaline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

 

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen ve aynı hususlara işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

 

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

 

SONUÇ: Şikayetçi-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'na 5311 sayılı Kanunun 29.maddesi ile eklenen "Geçici Madde 7" atfıyla uygulanmakta olan aynı Kanun'un 366/III.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 


Bu sayfa 33 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor