23. Somut olayda Eğitim Kurulu kararı çerçevesinde başvuruya konu yayınlar incelendiğinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin genel olarak bir düşman olarak vasıflandırıldığı, güvenlik güçlerinin de aynı şekilde katil olarak konumlandırıldığı görülmüştür. Bunun yanında bir haberde açıkça DHKP-C terör örgütünün halkın yanında olan ve haklı bir mücadeleye girişen bir yapı olarak nitelendirildiği tespit edilmiştir. Yayınlarda yer alan bazı haberlerde ise örgüt mensuplarından şehit olarak bahsedildiği, örgüt mensuplarının güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmaların onurlu bir mücadele olduğunun ifade edildiği görülmüştür.
24. Eğitim Kurulu kararında değinilen ve dergilerde yer alan haberlerde genel olarak DHKP-C'nin başlattığı terör hareketini onaylama, örgüt tarafından gerçekleştirilen eylemleri kahramanca davranışlar olarak sunma, bu şekilde örgütün görüşlerine meşruluk kazandırmaya çalışma amacının olduğu görülmektedir. Bu nedenlerle haberlerde terör örgütü lehine kamuoyu oluşturmanın, örgütün görüşlerine meşruluk kazandırmaya çalışmanın, örgütsel motivasyonu güçlendirmenin ve örgüte bağlılığın canlı tutulmasının amaçladığı değerlendirilmiştir.
25. Dolayısıyla başvuru konusu yayınların ceza infaz kurumu içinde bulundurulmasının kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren ve hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran bir nitelik taşıdığı, başvurucuya teslim edilmemesinin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayan ve orantılı bir tedbir niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir. Sonuç olarak başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı kabul edilmelidir.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AKİL NERGÜZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/31983) |
|
Karar Tarihi: 18/10/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 20/2/2024-32466 |
|
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Ömer MENCİK |
Başvurucu |
: |
Akil NERGÜZ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya gelen bazı yayınların teslim edilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün, ceza infaz kurumu incelemesinin uzun sürmesi nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak Kocaeli 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunmakta iken 23/12/2016 tarihinde Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.
3. Başvurucu, nakil sırasında yanında "Yürüyüş" dergisinin iki sayısını getirmiştir. Ceza İnfaz Kurumu incelemek üzere bu dergileri başvurucudan almıştır. Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) yaptığı inceleme sonucunda dergilerin başvurucuya verilmemesine ve emanete alınmasına 22/5/2018 tarihinde karar vermiştir.
4. Eğitim Kurulu öncelikle derginin 18/11/2012 tarihli sayısını incelemiştir. Eğitim Kurulu derginin 4. sayfasında yer alan bir habere yer vermiştir. Haberde, ... Partinin (...) faşist bir parti olduğu ifade edildikten sonra yalanlarının ortaya çıktığı ve gelinen noktada idamı tartıştığı belirtilmiştir. Haberde, ... Partinin evleri hapishaneye çevirmeye çalıştığı belirtildiktensonra tüm halk bu zulme karşı direnmeye çağrılmıştır. Eğitim Kurulunun 12. sayfada değindiği bir haberde ise DHKP-C terör örgütü mensubu olduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma yürütülürken bir ülkeye sığınan ve bir patlamada ölen bir kişiden "şehit" olarak bahsedilmekte, bu kişi adına bir futbol turnuvası düzenlendiği açıklanmaktadır.
5. Eğitim Kurulunun değindiği 13. sayfada yer alan haberde DHKP-C terör örgütünün baş edilemeyecek bir güç olduğu ifade edilmektedir. 30. sayfada yer alan haberde ... Partinin çıkardığı bir kanun ile rant edinmeyi amaçladığı açıklanmaktadır. Derginin 42. sayfasında yer alan haberde ise polislerden işkence yapan kişiler olarak bahsedilmekte, polislerin aileleri kullanarak Dev-Genç adı verilen yapılanmada yer alan kişileri susturmaya çalıştığı ifade edilmektedir.
6. Eğitim Kurulu daha sonra adı geçen derginin 26/7/2013 tarihli sayısını incelemiştir. Eğitim Kurulu öncelikle bu derginin kapak kısmında yer alan bir habere değinmiştir. Cephe Milisleri adı verilen grubun bir açıklamasının yer aldığı haberde Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde gerçekleşen bir terör saldırısının sorumlusunun ... Parti ve devlet olduğu belirtilmiş, katliam sorumlularının hiçbir zaman affedilmeyeceği açıklanmıştır. Derginin 16. sayfasında yer alan haberde Suruç saldırısının sorumlusunun emperyalistler ve emperyalistlerle birlikte hareket eden ... Parti olduğu ve bunlardan mutlaka hesap sorulacağı ifade edilmiştir.
7. Eğitim Kurulu daha sonra derginin 22. sayfasında yer alan başka bir habere değinmiştir. Söz konusu haberde bir polis operasyonu sırasında ölen bir kişinin infaz magandaları tarafından katledildiği belirtilmiştir. Haberde ayrıca bazı DHKP-C terör örgütü mensuplarının resimlerine de yer verilmiştir. Derginin 27. sayfasında yer alan bir habere de kararda yer verilmiştir. Haber "Şehitlerimiz Bizim Işığımız, Yol Göstericimizdir! Onları Unutmayacak Unutturmayacağız!" başlığını taşımaktadır. Haberde DHKP-C terör örgütünün sembol isimlerinden olan bir kişinin mezarı başında anıldığı, bu anmanın tüm şehitler adına yapıldığı açıklanmıştır. Eğitim Kurulu son olarak derginin son sayfalarında ölen DHKP-C terör örgütü mensuplarının resimlerine ve hayat hikâyelerine yer verildiğini açıklamıştır. Derginin son sayfalarında adına yer verilen üç kişinin, güvenlik güçleriyle girdikleri çatışma sonucunda şehit düştükleri ayrıca belirtilmiştir.
8. Eğitim Kurulu bu tespitler sonrasında genel bir değerlendirme yapmıştır. Bu değerlendirmelerinde Eğitim Kurulu, dergilerin içeriğinin genel olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinden faşist olarak bahsettiğini ifade etmiştir. Eğitim Kurulu ayrıca dergilerde devletin gençleri yozlaşmış bir kültüre çekmeyi amaçladığından bahsedildiğini açıklamıştır. Bu değerlendirmeler sonrasında Eğitim Kurulu, derginin diline genel olarak bir örgüt jargonunun hâkim olduğunu, dergide devletten bir düşman olarak bahsedildiğini, bu şekilde ceza infaz kurumlarında bulunan örgüt mensuplarının örgütsel mensubiyetlerinin canlı tutulmaya çalışıldığını belirtmiştir. Son olarak Eğitim Kurulu, adı geçen derginin örgütün bir yayın organı gibi çalıştığını değerlendirmiş ve dergilerin başvurucuya verilmemesine karar vermiştir.
9. Başvurucu, Eğitim Kurulunun kararına karşı Van İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun itirazını 7/8/2018 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği, Eğtim Kurulunun bazı açıklamalarına yer verdikten sonra söz konusu derginin -yayın ilkesi ve yapmış olduğu haberler bütün hâlinde incelendiğinde- kurum güvenliğini tehlikeye düşürücü unsurlara yer verdiğini belirtmiş; usul ve yasaya uygun Eğitim Kurulu kararına karşı yapılan şikâyetin reddine karar vermiştir.
10. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle anılan itirazı 13/9/2018 tarihinde reddetmiştir.
11. Başvurucu, nihai kararı 1/10/2018 tarihinde öğrendikten sonra 17/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
13. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumuna nakli sonrasında tarafına gönderilen "Yürüyüş" dergisinin bazı sayılarının Eğitim Kurulunun 22/5/2018 tarihli ve 2018/298 sayılı kararıyla kendisine verilmediğini, derginin bu sayıları hakkında herhangi bir yasaklama kararının bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca Eğitim Kurulunun birçok Anayasa Mahkemesi kararına rağmen soyut gerekçelerle yasaklama yoluna gittiğini, yayınlar konusunda herhangi bir bilirkişi raporu da almadığını, nakil geldiği kurumda başvuru konusu dergilerin sakıncalı görülmeyerek kendisine teslim edildiğini ileri sürmüş ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.
15. Somut olayda başvurucu, Eğitim Kurulunun 22/5/2018 tarihli ve 2018/298 sayılı kararına karşı yargısal yolları tüketmiştir. Bireysel başvuru formunda da aynı karara yönelik iddialarda bulunmuştur. Bu nedenlerle somut başvuruda, anılan Eğitim Kurulu çerçevesinde ve karara konu olan iki adet dergi hakkında bir değerlendirme yapılmıştır.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Ceza infaz kurumlarında tutuklu ya da hükümlü olarak bulunan başvurucuya gönderilen süreli yayın şeklindeki yazılı dokümanların başvurucuya verilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğüne, dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmiştir. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik
toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
18. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinin (3) numaralı fıkrasının kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, §§ 38-41; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 21; Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 39-43).
19. Herkes gibi tutuklu ve hükümlüler de Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), § 27). Tutuklu ve hükümlülerin süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesi de bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün koruması altındadır (Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 43; Hüseyin Sürensoy, B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; İbrahim Bilmez, B. No: 2013/434, 26/2/2015, § 74; Ahmet Temiz (6), B. No: 2014/10213, 1/2/2017, § 34).
20. Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumdaki güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
21. Terör örgütleriyle veya terör faaliyetleriyle ilişkili olduğu değerlendirilen süreli ve süresiz yayınların kişilerin ve ceza infaz kurumunun güvenliğine zarar verme ihtimalinin tespit edilmesinde ilk elden bilgiye sahip ceza infaz kurumu yetkililerinin ve derece mahkemelerinin daha geniş takdir payı bulunduğunda şüphe yoktur (benzer durumlarda ceza infaz kurumu yetkililerinin takdir payına ilişkin değerlendirmeler için bkz. Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014, § 51; Ahmet Temiz (6), § 41). Bunun yanında bahsi geçen yayınların -bütünüyle ele alındığında- özel bir kişiye, kamu görevlilerine veya halkın belirli bir kesimine karşı şiddeti teşvik edip etmediğinin belirlenmesi için metinlerde kullanılan terimlerin ve hangi bağlamda yazıldığının dikkate alınması uygun olacaktır (Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 100).
22. Ceza infaz kurumlarınca mahpusların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin takdir payı içinde kalıp kalmadığı ve esas itibarıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı müdahalenin gerekçesine bakılarak anlaşılabilir. Dolayısıyla mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde kurumların ve derece mahkemelerinin dava konusu yayınların kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar Ro Amed, B. No: 2013/7363, 16/4/2015, § 80; idare ve derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle ihlal sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir, § 73; derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit edildiği bir karar için bkz. Ahmet Temiz (6), §§ 39-44).
23. Somut olayda Eğitim Kurulu kararı çerçevesinde başvuruya konu yayınlar incelendiğinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin genel olarak bir düşman olarak vasıflandırıldığı, güvenlik güçlerinin de aynı şekilde katil olarak konumlandırıldığı görülmüştür. Bunun yanında bir haberde açıkça DHKP-C terör örgütünün halkın yanında olan ve haklı bir mücadeleye girişen bir yapı olarak nitelendirildiği tespit edilmiştir. Yayınlarda yer alan bazı haberlerde ise örgüt mensuplarından şehit olarak bahsedildiği, örgüt mensuplarının güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmaların onurlu bir mücadele olduğunun ifade edildiği görülmüştür.
24. Eğitim Kurulu kararında değinilen ve dergilerde yer alan haberlerde genel olarak DHKP-C'nin başlattığı terör hareketini onaylama, örgüt tarafından gerçekleştirilen eylemleri kahramanca davranışlar olarak sunma, bu şekilde örgütün görüşlerine meşruluk kazandırmaya çalışma amacının olduğu görülmektedir. Bu nedenlerle haberlerde terör örgütü lehine kamuoyu oluşturmanın, örgütün görüşlerine meşruluk kazandırmaya çalışmanın, örgütsel motivasyonu güçlendirmenin ve örgüte bağlılığın canlı tutulmasının amaçladığı değerlendirilmiştir.
25. Dolayısıyla başvuru konusu yayınların ceza infaz kurumu içinde bulundurulmasının kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren ve hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran bir nitelik taşıdığı, başvurucuya teslim edilmemesinin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayan ve orantılı bir tedbir niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir. Sonuç olarak başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı kabul edilmelidir.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. İfade Özgürlüğü ile Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu; 1 yıl 3 ay boyunca haklarında herhangi bir yasaklama kararı olmayan dergilerinin Ceza İnfaz Kurumunda incelenmeksizin bekletildiğini, itiraz hakkının bu şekilde elinden alındığını, ilgili mevzuata göre on beş gün içinde yapılması gereken incelemenin geç yapıldığını belirtmiş ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun Bakanlık onayı ile hizmete açıldığı ve 21/11/2016 tarihinde mahkûm
kabulü yapmaya başladığını belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun 23/12/2016 tarihinde Kuruma nakledildiği, başvurucuyla yakın tarihlerde aynı suçlardan hükümlü veya tutuklu olan yedi kişinin daha kuruma nakledildiği, başvurucu dâhil bu sekiz kişiye 2017 yılında 12 çuvalda, 2.000'in üzerinde kitap geldiği ifade edilmiştir. Başvurucuya gelen kitap sayısının 462 olduğunu, Ceza İnfaz Kurumunun mahkûmlara ait kitap, dergi gibi dokümanları bir sıraya koyarak incelemek zorunda kaldığı açıklanmıştır.
29. Bunlardan başka Bakanlık, yayınların Kuruma geldiği tarihlerde ülkede olağanüstü hâl şartlarının mevcut olduğunu, önceki dönemlere göre ceza infaz kurumlarında daha fazla tutuklu ve hükümlü bulunduğunu, bu nedenle Kuruma gelen yayın sayısının da arttığını belirtmiştir. Somut olaya ilişkin olarak açıklamalarında ise Eğitim Kurulunun dergiyi ayrıntılı inceleyerek bir sonuca vardığını, başvuru konusu derginin 29/4/2017 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 689 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldığını, başvurucunun dergilerinin teslim edilmemesi nedeniyle kanun yollarına başvurabildiğini açıklamıştır. Tüm bu açıklamalar sonrasında etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değindiği Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.
30. Başvurucu, cevap dilekçesinde öncelikle İnfaz Kurumundaki yoğunluğun müdahaleyi meşru kılmayacağını belirtmiştir. Başvurucuya göre yoğunluk, temel hak ve özgürlükleri kullandırmanın sebebi olamaz. İkinci olarak söz konusu dergilerin sakıncalı sayılamayacağını Ceza İnfaz Kurumunun uygulamalarına ve çeşitli yargı kararlarına dayanarak öne sürmüştür. Son olarak başvuruya kendi karar tarihlerinden sonra bir dergi hakkında kapatılma kararı verildiğine işaret ederek ihlal iddialarını yinelemiştir.
31. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:
"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."
32. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44).
33. Şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının bulunması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması tek başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen şartlar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddialar bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmeli; şartların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durum ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanmalıdır (İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).
34. Mahpusların yerleştirilmeleri, barındırılmaları, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması, dışarı ile iletişim kurmaları gibi birçok temel konuda kamu makamlarının tasarrufu bulunmakta; özellikle ceza infaz kurumlarınca gerçekleştirilen işlemler, eylemler ya da ihmaller doğrudan mahpusların tutulma şartlarını ve yaşam standartlarını etkilemektedir. Mahpusların temel hak ve hürriyetlerini ihlal edecek mahiyette olabilecek bu tür işlem, eylem ya da ihmaller konusunda muhataplarınca şikâyetlerin ileri sürülmesi, itirazlarda bulunulması ve hukuka aykırılıkların tespit edilerek kaldırılması konusunda hukuki yollara başvurulması doğaldır. Devlet mahpusların yaşam şartlarına makul öngörüden daha fazla müdahale edilmesini önleyecek ve müdahale edildiği takdirde giderim sağlayacak etkili hukuki başvuru yollarını hayata geçirmeli ve bu yolları işlevsel kılmalıdır (özel hayata saygı hakkı bağlamında benzer değerlendirmeler için bkz. Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020, § 39).
35. Bu anlamda ceza infaz kurumlarındaki birtakım uygulamaların temel hak ve hürriyetlere müdahale teşkil ettiği ve kaldırılması gerektiği konusunda ileri sürülecek iddiaların esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanması bakımından bir gerekliliktir (özel hayata saygı hakkı bağlamında benzer değerlendirmeler için bkz. Meral Danış Beştaş (3), § 40).
36. Ceza infaz kurumlarındaki işlem, eylem ya da ihmallerin tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlerine müdahale oluşturduğu durumlarda mahpusların yaşam şartlarına makul öngörüden daha fazla müdahale edilmesini önlemek ve müdahale edildiği takdirde giderim sağlamak amacıyla infaz hâkimliklerine şikâyet yoluyla başvurma imkânı 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu ile öngörülmüştür. Öngörülen bu yolun etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gerekliliği olarak devlet tarafından oluşturulan bir başvuru yolu olduğu anlaşılmaktadır.
37. 4675 sayılı Kanun'un infaz hâkimliklerinin görevini düzenleyen 4. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri,buralarda barındırılmaları, ısıtılmaları, giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemenin ve karara bağlamanın infaz hâkimliklerinin görevleri arasında olduğu belirtilmiştir. Kanun koyucunun anılan konularda gerçekleştirilen eylem ya da işlemlere yönelik şikâyetlerin ceza infaz kurumu idaresince hızlı bir şekilde incelenerek karara bağlanmasının ve bu şikâyetlerin incelenmesi aşamasında infaza ilişkin özel gerekliliklerin dikkate alınmasının temin etmek amacıyla söz konusu eylem ve işlemlerin yargısal denetim yerinin infaz hâkimlikleri olmasını tercih ettiği görülmektedir (Abbas Demiroğlu, B. No: 2018/31300, 7/4/2021, § 78; bazı farklılıklarla birlikte bkz. Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 56).
38. Söz konusu düzenlemelerden yola çıkıldığında ceza infaz kurumlarının 4675 sayılı Kanun kapsamında kalan her tür işlemin şikâyet yoluyla infaz hâkimlikleri önüne taşınması mümkün olduğu gibi 4675 sayılı Kanun kapsamında kalan konularda herhangi bir şekilde idarelerin harekete geçmemesi durumunda bunların da infaz hâkimlikleri önünde şikâyet konusu edilmesi mümkündür.
39. Somut olayda başvurucuya ait dergilerin Ceza İnfaz Kurumunca uzunca bir süre incelenmediği açıktır. Başvurucunun söz konusu süreçte herhangi bir şekilde idareye veya İnfaz Hâkimliğine başvurduğu tespit edilememiştir. Bu nedenle başvurucu, anayasal bir hakkına müdahale edildiğini ancak ceza infaz kurumu kararı ile öğrenebilmiştir. Bundan sonra başvurucu, İnfaz Hâkimliğine başvurmuş; İnfaz Hâkimliği kısa süre içinde inceleme yapmıştır. Aynı şekilde İnfaz Hâkimliği kararına karşı yapılan itiraz da kısa sürede sonuçlanmıştır.
40. Bu açıklamalardan yola çıkıldığında başvurucu, idarenin inceleme sürecinde henüz bir anayasal bir hakkına müdahale edildiğinden haberdar olmadığından somut olayda Ceza İnfaz Kurumunun somut bir başvuru yolu olarak görülmesi mümkün değildir. Somut olayda başvurucunun ifade özgürlüğü ihlali iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli başvuru yolunun İnfaz Hâkimliğine başvuru yolu olduğu değerlendirilmiştir. Somut olayda mevzuatta öngörülen bu yolun kısa sürede sonuçlandığı gözönüne alındığında uygulamada etkili olmadığının da söylenemeyeceği anlaşılmıştır.
41. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, başvurucuya gelen dergilerin Ceza İnfaz Kurumu idaresince geç incelenmesi nedeniyle ifade özgürlüğüyle bağlantılı olarak etkili başvuru hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. İfade özgürlüğüyle bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.