A. Islahın Hukuki Niteliği;
6100 sayılı HMK’nin 141. Maddesine göre taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ancak dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. Bu düzenlemeye rağmen devam fıkrasında kanun koyucu bu kurala bir istisna getirmiştir. İlgili hükme göre iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır. Hükümde de belirtildiği üzere taraflar ıslah ile birlikte iddia ve savunmalarını genişletip değiştirebilecektir. Islah bu niteliği itibariyle kendine özgü (sui generis) bir yol ve hukuki çaredir.
Niteliği itibariyle ıslah hakkı, tek taraflı bir irade beyanıyla kullanılır ve hakimin onayını ya da karşı tarafın muvafakatini gerektirmez. Islah özellikle usul ekonomisi ilkesi açısından önemlidir. Islah ile davacı, karar verildikten sonra yeniden dava açmak zorunda kalmamakta; davalı da davanın reddedilmesini sağlayabilmektedir.
6100 sayılı Kanun'un 181 inci maddesi uyarınca kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Ancak taraf ıslah yapmak için süre istemişse henüz ıslah yapılmadığından kesin süre verilemez. Buna rağmen Mahkemece tarafa taleplerini ıslah etmesi için kesin süre verilmesi ve ıslah etmediği takdirde ıslahı hiç yapılmamış sayılacağının ihtar edilmesine rağmen ıslah edecek tarafın taleplerini verilen kesin süreyi geçirerek ıslah ettiği varsayımında Yargıtay ıslahın Mahkemece verilen kesin süre içerisinde yapılmadığı gerekçesiyle ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu yönünde bir içtihatta bulunmuştur.[1] Zira ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
Basit yargılama usulünde (örneğin iş uyuşmazlıklarında, HMK m.316/1-d) iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağı davacı açısından davanın açılmasıyla, davalı açısından ise cevap dilekçesinin verilmesi ile başlamaktadır. Ön inceleme amaçlı yapılan ilk duruşmada tarafların iddialarını ve savunmalarını genişletip değiştirmesi söz konusu değildir.
B. Islahın Şartları;
Islahın şartlarına bakacak olursak öncelikle ıslaha elverişli bir işlemin bulunması gerekmektedir. Örneğin ilk itirazların ileri sürülmesi ıslah yolu ile yapılamaz. Çünkü ıslaha elverişli bir işlem değildir. Yine ıslah ile ikinci bir tanık listesi de verilemez.
Islahın diğer bir şartına bakacak olursak, ıslahın sonuç doğurabilmesi için ıslah talebinde bulunanın açık bir irade beyanında bulunması gerekir. Bu beyan uygulamada çoğunlukla ıslaha başvuranın yazılı dilekçesini mahkemeye sunması ile gerçekleşir.
Islahla ilgili belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus ise ıslaha bir kez başvurma hakkıdır. Buna göre aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Davada bir kez ıslah hakkının kullanılabilmesinin sebebi, tarafların bu hakkı bilinçli kullanmasını sağlamak ve yargılamanın uzamasına engel olmaktır.
6100 sayılı HMK’nin yeniliği olan belirsiz alacak davasında ise davacı artık talep sonucunu arttırırken ıslah hakkını kullanmayıp sadece talep arttırım dilekçesi vererek talebini arttırabilmekte ve ıslah hakkını kullanmayarak bu hakkını muhafaza etmektedir.
Islahın bir diğer şartı ise ıslah hakkını kullananın karşı tarafın uğradığı veya uğrayabileceği zararları ve mahkeme masraflarını bir hafta içinde, mahkeme veznesine yatırmasıdır. Bu şart yerine getirilmediği takdirde ıslah yapılmamış sayılır. (HMK. m. 178/2)
C. Islah Yolu ile Yapılabilen İşlemler:
1. Dava Sebebinin Değiştirilmesi
Islah kurumuna başvurularak dava sebebinin diğer bir anlatımla davada dayanılan hukuki sebebin değiştirilmesi mümkündür. Yargıtay’ın bu hususta istikrar kazanmış içtihatları da bulunmaktadır. Örneğin Yargıtay bir kararında davada dayanılan ehliyetsizlik nedenini muris muvazaası nedeniyle iptal, tescil olmadığı takdirde tenkis olarak ıslah edilen davada; ıslah ile davada dayanılan hukuki sebep değiştirildiğini ifade etmiş, böylece davaya ölünceye kadar bakma aktinde muvazaa nedeniyle iptal, tescil ve tenkis isteği olarak bakılması gerektiğine hükmetmiştir.[2]
2. Talep Sonucunun Değiştirilmesi
Talep sonucunun ıslahı için ıslah edecek tarafın yapmak istediği değişikliğin iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı kapsamında olması gerekmektedir. Zira iddia ve savunmanın daraltılması veya talep sonucunun azaltılması ıslah yoluna başvurulmadan yapılabilecek işlemlerden olup bu işlemler için ayrıca ıslah yoluna başvurulmasına gerek yoktur. Örneğin dava değerinin arttırılması yolu ile yapılan kısmi ıslah talep sonucunun değiştirilmesine örnek verilebilir.[3]
3. Faiz Başlangıç Tarihinin Değiştirilmesi
Merak edilen bir konuda dava dilekçesinde talep edilen faiz başlangıç tarihinin; dava tarihi olarak belirtilmesine rağmen ıslah yolu ile temerrüt tarihine çekilip çekilemeyeceği hususudur. Yargıtay bir kararında ıslah dilekçesi ile temerrüt tarihi itibariyle faiz istenen bir davada bu hususun dikkate alınmadan dava dilekçesinde yer aldığı şekilde dava tarihinden itibaren faiz işletilmesini hatalı bulmuş ve bozma kararı vermiştir.[4]
4. Zamanaşımı Def’i İleri Sürülmesi
Zamanaşımı defi, davalının gerçekte borçlu olduğu bir borcu, özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Burada davalı aslında borçludur; fakat, davalının özel bir nedenle o borcu yerine getirmekten kaçınma hakkı vardır. Yargıtay’a göre her ne kadar cevap dilekçesinde davaya karşı zamanaşımı def’ini ileri sürülmese bile yargılama esnasında cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla davaya karşı zamanaşımı def’ini ileri sürülebilmektedir.[5]
5. Boşanma Davasında Kadının Talep Ettiği Nafaka Miktarı
Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir (HMK m. 26/1). Davanın tarafı olan kadının dilekçeler aşamasında verilmesini talep ettiği iştirak nafakası yönünden herhangi bir ıslah talebi olmadan talep fazlasına hükmedilmesinin bozma sebebi olduğu Yargıtay tarafından kabul edilmiştir.[6] Anılan karar uyarınca talep edilen iştirak nafakası yönünden ıslah ile talebin arttırılabileceği söylenebilir.
C. Islahı Gerektirmeyen İşlemler
1. Maddi Hataların Düzeltilmesi
Maddi hataların düzeltilmesi yoluyla düzeltilecek hatanın HMK m. 183 hükmü gereğince açık olması gerekmektedir. Bu şekilde açık olan hatanın düzeltilmesinin ıslah yerine maddi hataların düzeltilmesi yolu ile yapılması tahkikat sonuna kadar tanınmış olan sadece bir defa kullanılabilen ıslah hakkının kullanılmasının önüne geçerek yargılamada daha lehe bir durum yaratmaktadır.
2. Talep Sonucunun Azaltılması
Yukarıda da üzerinde durulduğu şekilde talep sonucunun azaltılması halinde ıslah yoluna başvurulmasına gerek yoktur. Davacının talep sonucunu daraltması (azaltması) ıslahın konusu olamaz. Bu durum talep sonucunun daraltılmasının kısmi feragat hükmünde olmasından kaynaklanmaktadır.
3. Re’sen Araştırma İlkesinin Uygulandığı Davalar
Medeni Usul Hukukunda kural olarak taraflarca getirilme ilkesi olmasına rağmen istisnai olarak re’sen araştırma ilkesinin uygulandığı davalar da vardır. Söz konusu bu davalarda hakim tarafların talepleri ile bağlı olmadığı gibi vakıaları ve delilleri kendisi araştırmakla yükümlüdür. Söz konusu bu davalar kamu düzenine ilişkin olduğundan iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı bu davalar bakımından uygulanmaz.[7]
4. Hukuki Sebebin Değiştirilmesi
HMK m.33 hükmü uyarınca “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” Bu nedenden hakim dava dilekçesinde gösterilen hukuki sebeplerle bağlı kalmayıp önüne gelen davada olaya hangi kanun maddesinin uygulanacağını bulmakla yükümlüdür. Hukuksal sebeplerin eksik veya yanlış gösterilmesinin de bir önemi bulunmadığından hukuki sebebin değiştirilmesinin iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı kapsamında olmadığını söylemek gerekir.
5. Islah Yoluyla Yeni Ortaya Çıkmış Vakıaların İleri Sürülmesi
Ortaya çıkan yeni bir vakıanın davada ileri sürülmesi iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı kapsamında değildir. Bu nedenden ötürü dava sırasında ortaya çıkan yeni bir vakıa ıslah yoluna başvurulmadan ileri sürülebilecek ve ileri sürülen bu yeni vakıalar mahkemece dikkate alınacaktır.
D. Islah Yapılamayacak Özel Bazı Durumlar
1. Islah ile Karşı Dava Açılamaması
Karşı dava, açılmış ve görülmekte olan bir davanın davalısının, aynı mahkemede, davacıya karşı açtığı dava olarak tanımlanır. Karşı dava bir savunma sebebi olmayıp, tamamen yeni ve bağımsız bir dava olduğundan HMK m.133 hükmüne istinaden ve karşı dava açmak için davalıya verilen sürenin hak düşürücü nitelikte süre olması sebebiyle ıslah yoluyla karşı dava açılmamalıdır.[8]
2. İkinci Tanık Listesi Verilememesi
İkinci tanık listesi verme yasağı kamu düzeni ile ilgilidir. Bir olay hakkında tanık listesi verildikten sonra bu tanık listesinde gösterilmeyen kimseler HMK m. 240 hükmü gereğince tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir tanık listesi de verilemez. Çünkü bu yasa yargılamanın sürüncemede bırakılmasını önlemek ve mahkemelerin işini azaltmak için çıkarılmıştır. Bu nedenle karşı taraf ikinci bir tanık listesi verilmesine muvafakat etse dahi mahkeme ikinci tanık listesindeki tanıkları dinleyemez[9]
3. Islah Yoluyla İlk İtirazların İleri Sürülüp Sürülemeyeceği Hususu
İlk itirazlar tahdidi bir şekilde sayıldığı üzere HMK m.116 hükmü uyarınca yetki ve tahkim itirazlarıdır. HMK m.117 hükmünde kanun koyucu ilk itirazların ne zaman ileri sürülebileceğini düzenlemiştir. Buna göre “İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” Hükümden de anlaşılacağı üzere cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen ilk itirazlar dikkate alınmayacaktır. Buradan hareketle ilk itirazların ıslah dilekçesi verilerek ileri sürülmesinin de imkânsız olduğunu söylemek gerekir.
4. Manevi Tazminat Davalarında Dava Değerinin Islah Yoluyla Arttırılamayacağı Hususu
Manevi tazminat, kişinin uğramış olduğu haksız fiil nedeniyle üzüntü, elem duyması, kişilik haklarının zedelenmesi sonucu belli bir meblağ ödenmesinin talebidir. Manevi tazminat isteği niteliği itibarıyla tektir ve bölünemez, fazlaya ilişkin talep saklı tutulmak suretiyle bölümler halinde de istenemez. Sonradan gelişen bir olgunun varlığı iddia edilip kanıtlanmadığı sürece başlangıçta talep edilen manevi tazminat miktarı ıslahla da olsa artırılamaz. Maddi tazminatın, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak talep edilmesi usulen mümkün ise de manevi tazminat yönünden başlangıçtaki talep aşılamaz. [10]
5. Bozmadan Kararından Sonra Islah Yapılıp Yapılamayacağı Hususu
Üzerinde durulması gereken önemli bir nokta ise bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı hususudur. Yargıtay’ın bu konudaki görüşü bozmadan sonraki yargılama aşamasında yapılan ıslahın dikkate alınarak hüküm kurulmasının isabetsiz olduğudur.[11] [12]
6. Davada Islah Yoluyla Taraf Değişikliği Yapılabilmesi Hususu
6100 sayılı HMK ve yargılama hukukunda zorunlu dava arkadaşlığı dışında bir kişinin dahili dava yolu ile davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulması mümkün değildir. Dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi dava açıldıktan sonra dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamaz. Ayrıca ıslah yoluyla da davada taraf değişikliğinin mümkün olmadığı Yargıtay tarafından kabul edilmiştir.[13]
F. İşçilik Alacakları Kalemlerinin Hangilerinde Kısmi Dava Hangilerinde Belirsiz Alacak Davası Açılabileceği Hususu;
İşçilik alacakları konusundaki belirsiz alacak davası üzerinde de durulması önem arz etmektedir. Söz konusu işçilik alacaklarının hangilerinin kısmi davaya, hangilerinin belirsiz alacak davasına konu edileceği Yargıtay’ın içtihatlarında belirtilmiştir. Bu içtihatlara göre fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacakları hususunda davacı, hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda olmadığından bu alacak kalemleri belirsiz alacak davasına konu edilebilir.[14]
Yine kıdem tazminatı, ücret, AGİ ile yıllık izin alacakları hususunda taraflar arasında ücret miktarları tartışmalı olsa da salt söz konusu tartışmanın varlığı alacağı belirsiz hale getirmeyeceğinden kıdem tazminatı, ücret, asgari geçim indirimi ile yıllık izin alacakları, belirsiz alacak değildir. Ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasına konu edilebilecektir. [15] [16]
[1] Yargıtay, 9. Hukuk Dairesi 2023/9686 E. , 2023/15843 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11717&Mahkemece-verilen-kesin-sureden-sonra-hangi-sartlarda-islah-yapilabilecegi-hk "7. Ayrıca 6100 sayılı Kanun'un 176 ncı maddesine göre taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Yine aynı Kanun'un 177 nci maddesine göre ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. 6100 sayılı Kanun'un 181 inci maddesi uyarınca kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Ancak taraf ıslah yapmak için süre istemişse henüz ıslah yapılmadığından kesin süre verilemez. Zira ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Mahkemece davacı vekiline 02.12.2020 tarihli duruşmada taleplerini ıslah etmesi için 1 haftalık kesin süre verildiği, ıslah etmediği takdirde ıslahı hiç yapılmamış sayılacağının ihtar edildiği; davacı vekilinin taleplerini 10.12.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile ıslah ettiği; ancak ıslahın Mahkemece verilen 1 haftalık kesin süre içerisinde yapılmadığı gerekçesiyle ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verilmesi de hatalı olup bozma nedenidir."
[2] Yargıtay, 1. Hukuk Dairesi 2002/14269 E. , 2003/372 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11924&Islah-yolu-ile-davada-dayanilan-hukuki-sebebin-degistirilebilecegi-hk "Somut olayda, davacı taraf celse arası verdiği 8.10.2001 havale tarihli dilekçe ile davada dayanılan ehliyetsizlik nedenini muris muvazaası nedeniyle iptal, tesçil olmadığı takdirde tenkis olarak ıslah ettiğini açıklamış, duruşmada dilekçesini tekrarladığını belirtmiştir. Davalı aynı oturumda ıslaha karşı çıkmamıştır. Bu durumda, ıslah ile davanın konusu değil davada dayanılan hukuki sebep değiştirilmiştir. Böylece davaya ölünceye kadar bakma aktinde muvazaa nedeniyle iptal, tescil ve tenkis isteği olarak bakılmalıdır. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir."
[3] Yargıtay, 14. Hukuk Dairesi 2003/7251 E. , 2003/7922K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11925&Dava-degerinin-arttirilmasi-yolu-ile-yapilan-kismi-islahin-talep-sonucunun-degistirilmesini-sonucunu-doguracagi-hk "Davacının aynı dava da müddeabihi artırması ve davasını genişletmesi hallerinde kısmı ıslahtan söz edilir. Kısmi ıslah halinde davacı, ıslah yolu ile müddeabihi artırabileceği gibi, kısmi dava açan davacı, ıslah yolu ile alacağının saklı tuttuğu bölümünü aynı davada sonradan talep de edebilir."
[4] Yargıtay, 3. Hukuk Dairesi 2021/2689 E. , 2021/11916 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=3653&Islah-dilekcesi-ile-faiz-baslangici-dava-tarihinden-temerrut-tarihine-cekilebilir-mi "Davacının temyiz itirazı yönünden; Bölge Adliye Mahkemesi kararı gereğince dava konusu taşınmazın temlikname tarihi itibariyle rayiç değeri üzerinden 135.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacı dava dilekçesinde dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte dava konusu taşınmazın değerini talep etmişse de, ıslah dilekçesi ile temerrüt tarihi itibariyle faiz istediği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Davacının davalıya gönderdiğini iddia ettiği 14.05.2019 tarihli ihtarnamede, davalıya temliknamenin gereği için 7 gün süre verildiği görülmüş olup, tebliğ edildiğine dair belgeye dosyada rastlanılmamıştır. Davalıya ihtarnamenin tebliğ edildip edilmediği hususu araştırılarak, tebliğ edilmişse 7 günlük süre de eklenerek bu tarihten itibaren yasal faiz işletilmek üzere 135.000,00 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, söz konusu araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir."
[5] Yargıtay, 9. Hukuk Dairesi 2015/25486 E. , 2018/22695 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=10888&Cevap-dilekcesinin-islahi-yoluyla-davaya-karsi-zamanasimi-def-i-ileri-surulebilir-mi--Karsi-Oy- "Somut uyuşmazlıkta; davalıya dava dilekçesi 30.05.2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı vekili süresinde 05.06.2013 tarihinde cevap dilekçesini sunmuş olup, her ne kadar cevap dilekçesinde davaya karşı zamanaşımı def’ini ileri sürmemişse de yargılama esnasında cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla davaya karşı zamanaşımı def’ini ileri sürmüştür. Mahkemece davalının süresinde sunduğu cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla davaya karşı ileri sürdüğü zamanaşımı def’i dikkate alınması gerekirken mahkemece sözü edilen savunma dikkate alınmaksızın karar verilmesi hatalıdır."
[6] Yargıtay, 2. Hukuk Dairesi 2022/9019 E. , 2022/8496 K. sayılı ilamında;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=9016&Bosanma-davasinda--kadinin-talep-ettigi-nafaka-miktarinin-islah-talebi-olmadan-artirilamayacagi-hk "c-Dairemizin 08.12.2021 tarihli ilamı ile kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatın, yoksulluk nafakasının ve ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının az olduğu gerekçesiyle hüküm bozulmuş, bozma kapsamı dışında kalan kısımlar yönünden karar kesinleşmiştir. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, bozma öncesi kararlarda hükmedilmeyen yasal faiz yönünden bu kez tazminatlara kesinleşme tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
d-Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir (HMK m. 26/1). Davacı-karşı davalı kadın dilekçeler aşamasında ortak çocuk yararına aylık 2.000 TL iştirak nafakası verilmesini talep etmiştir. Usulüne uygun yapılmış bir ıslah talebi de bulunmamaktadır. Mahkemece talep aşılarak ortak çocuk yararına aylık 4.500TL iştirak nafakasına hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir."
[7] Yargıtay, HGK 2016/277 E. , 2019/997 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11926&Resen-arastirma-ilkesinin-uygulandigi-davalarda-iddia-ve-savunmanin-genisletilmesi-veya-degistirilmesi-yasaginin-uygulanmayacagi-hk "Öğretide ise, kamu düzeni düşüncesiyle mahkemece kendiliğinden ( re'sen ) araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, hakim belli vakıaları kendiliğinden araştırma yetkisine ( ve yükümlülüğüne ) sahip olduğu için, bu nitelikteki davalarda iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına ilişkin ilkenin ( 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.141 ) uygulanmayacağı açıklandıktan sonra, davanın açılmasından sonra doğan olayların, karşı tarafın izni veya ıslah yoluna başvurulmaksızın ileri sürülebileceği belirtilmektedir ( Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK'ya Göre Yeniden Yazılmış 22.Baskı, Ankara 2011, Sahife:314, 315 )."
[8] Üstündağ, Saim: İddia ve Müdafaanın Değiştirilmesi Yasağı, İÜHFY. No: 266, İstanbul, 1967.
[9] Yargıtay, 8. Hukuk Dairesi 1999/8231 E. , 2000/1962 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11927&Bir-olay-hakkinda-tanik-listesi-verildikten-sonra-bu-tanik-listesinde-gosterilmeyen-kimselerin-HMK-m-240-hukmu-geregince-tanik-olarak-dinlenemeyecegi-ve-ikinci-bir-tanik-listesinin-de-verilemeyecegi-hk "Zira, bir olay hakkında tanık listesi verildikten sonra bu tanık listesinde gösterilmeyen kimseler açıklanan Yasa hükmüne göre tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir tanık listesi de verilemez. İkinci tanık listesi verme yasağı kamu düzeni ile ilgilidir. Çünkü bu Yasa yargılamanın sürüncemede bırakılmasını önlemek ve mahkemelerin işini azaltmak için çıkarılmıştır. Bu nedenle karşı taraf ikinci bir tanık listesi verilmesine muvafakat etse dahi mahkeme ikinci tanık listesindeki tanıkları dinleyemez"
[10] Yargıtay, 2. Hukuk Dairesi 2012/1678 E. , 2012/21498 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11928&Baslangicta-talep-edilen-manevi-tazminat-miktarinin-islahla-da-olsa-arttirilamayacagi-hk "2-Davacı-karşı davalı (kadın) dava dilekçesiyle "fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak" 5.000 TL. maddi ve 10.000 TL. manevi tazminat talep etmiş, sonradan vekili 2.7.2011 tarihli dilekçesiyle 50.000 TL. maddi, 50.000 TL. manevi tazminata hükmedilmesini istemiş, mahkemece; davacı-karşı davalı (kadın) yararına 20.000 TL. maddi, 15.000 TL. manevi tazminata hükmedildiği görülmüştür. Manevi tazminat isteği niteliği itibarıyla tektir ve bölünemez, fazlaya ilişkin talep saklı tutulmak suretiyle bölümler halinde de istenemez. Sonradan gelişen bir olgunun varlığı iddia edilip kanıtlanmadığı sürece başlangıçta talep edilen manevi tazminat miktarı ıslahla da olsa artırılamaz. Maddi tazminatın, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak talep edilmesi usulen mümkün ise de bu yönde usulen yapılmış bir ıslah bulunmadığına göre, başlangıçtaki talep aşılamaz. Bu yönler gözetilmeden maddi ve manevi tazminatla talebin aşılması suretiyle hüküm kurulması doğru bulunmamıştır."
[11] Yargıtay, HGK 2016/277 E. , 2019/997 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11915&Bozmadan-sonraki-yargilama-asamasinda-yapilan-islahin-dikkate-alinarak-hukum-kurulmasinin-isabetsiz-oldugu-hk "Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 177/1'inci maddesinde, tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslahın yapılabileceğini öngörüldüğü, bu sebeple Yargıtay'ın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, 6100 sayılı HMK’nın 177'nci maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının 6100 sayılı HMK karşısında güncelliğini kaybettiği, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay hukuk daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek içtihadın birleştirilmesi talep edilmiş ise de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E.- 2016/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına benzer gerekçelerle “Bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine”
[12] Yargıtay, 10. Hukuk Dairesi 2021/72 E. , 2021/6282 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=5552&Uyusmazlikla-dogrudan-ilgili-konular-icin-bozmadan-sonra-davanin-islahi-mumkun-mudur "Uyuşmazlıkla doğrudan ilgisi bulunduğundan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E., 1948/3 K. ve 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları uyarınca da bozmadan sonra ıslah yapılabilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmış olmakla, ıslah dilekçesi ile belirlenen talep miktarı nazara alınmaksızın karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir."
[13] Yargıtay, 11. Hukuk Dairesi 2022/5463 E. , 2022/6559 K. sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=8151&Davada-islah-yoluyla-taraf-degisikligi-yapilabilmesi-mumkun-mudur "6100 sayılı HMK ve yargılama hukukunda zorunlu dava arkadaşlığı dışında bir kişinin dahili dava yolu ile davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulmasının mümkün olmadığı, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi dava açıldıktan sonra dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamayacağı gibi ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliğinin mümkün olmadığı, mahkemece, ancak davada taraf olan kişiler hakkında karar verilebileceği, dahili davalılar ... ve ...'ın zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, haklarında usulüne uygun olarak açılmış bir davanın olmadığı, mahkemece re'sen davaya dahil edilerek taraf sıfatını kazanmadıkları ve aleyhlerine hüküm de kurulmadığı, karara karşı istinaf başvuru hakları olmadığından dahili davalılar vekilinin istinaf isteminin reddi gerektiği,"
[14] Yargıtay, 22. Hukuk Dairesi, Esas: 2013/15167, Karar: 2014/17279 sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11929&Iscinin-Fazla-calisma-hafta-tatili-ve-genel-tatil-alacaklari-yonunden-belirsiz-alacak-davasi-acabilecegi-hk "(…) Fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacakları yönünden, davacı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını, hangi hafta tatili ve genel tatillerde çalıştığını belirleyebilmekte ise de, hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda değildir. Bu nedenle fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacakları belirsiz alacak davasına konu edilebilir.
Taraflar arasında ücret miktarı tartışmalı ise de, salt söz konusu tartışmanın varlığı alacağı belirsiz hale getirmez. Bu halde kıdem tazminatı, ücret, asgari geçim indirimi ile yıllık izin alacakları, belirsiz alacak değildir. Dava konusu edilen alacakların gerçekte belirli alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, (…)"
[15] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, Esas: 2017/ 18758, Karar: 2020 / 15909 sayılı ilamı;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11930&Sosyal-haklarin-ayni-olarak-saglanan-yemek-yardimi-gibi-miktarinin-belirlenmesi-isveren-tarafindan-sunulacak-belgelere-gore-belirlenecek-ise-kidem-ve-ihbar-tazminatinin-belirsiz-alacak-davasina-konu-edilebilecegi-hk "(…) 6100 sayılı Kanunun 107. maddenin 2. Fıkrasında ise, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Önemle belirtmek gerekir ki davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirtilen bu belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilmez. Ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasına konu edilebilir. (…)"
[16] YARGITAY 9. Hukuk Dairesi 2022/17925 E. 2023/2356 K.; Yargıtay'ın belirsiz alacak konusundaki yeni içtihadının, işçilik alacakları üzerinden değerlendirildiği açıklayıcı Kr;
https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11376&Yargitay-in-belirsiz-alacak-konusundaki-yeni-ictihadinin-eski-ictihadiyla-karsilastirmak-sureti-ile-iscilik-alacaklari-uzerinden-degerlendirildigi-aciklayici-ornek-Kr "1.Somut uyuşmazlıkta, dava belirsiz alacak davası türünde açılmıştır. Talep edilen kıdem tazminatı alacağının ise mevcut şekliyle belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir. Bu nedenle koşulları oluşmayan davanın usulden reddi gerekir. Ancak kararın İlgili hukuk bölümünde açıklandığı üzere Dairemiz tarafından daha önce bu tür davalarda, davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğu nedeniyle reddi kararları verilmemiştir.
2. Davacının dava tarihi itibarıyla Dairenin önceki görüşüne güvenerek davasını belirsiz alacak davası şeklinde açtığı anlaşılmaktadır. Bu hâlde davacının bu güveni boşa çıkarılmamalı; dava tarihi itibarıyla iki Dairenin birleşmesinden önceki Daire uygulaması gereğince davanın belirsiz alacak davası şeklinde açabileceği kabul edilmelidir. Aksi takdirde hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağı ilkelerinin ihlaline yol açılmış olur (9. HD, 16.03.2022T., 2022/649 E., 2022/3499 K.)."