YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadan belirli bir değer gösterilerek açılan davada, kısmi ıslah yolu dava değerinin artırılamayacağı hk.

Karar Özeti

Davacının aynı dava da müddeabihi artırması ve davasını genişletmesi hallerinde kısmı ıslahtan söz edilir. Kısmi ıslah halinde davacı, ıslah yolu ile müddeabihi artırabileceği gibi, kısmi dava açan davacı, ıslah yolu ile alacağının saklı tuttuğu bölümünü aynı davada sonradan talep de edebilir.

Karar

YARGITAY

 

14. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2003/7251

 

Karar Numarası: 2003/7922

 

Karar Tarihi: 10.11.2003

 

DAVA: Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 18.05.1998 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal tescil olmadığı takdirde alacak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın alacak yönünden kabulüne dair verilen 11.03.2003 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

 

Davacı, davalı Ayşe ile evliliklerinin devam ettiği sırada 1994 yılında bedelini kendisinin ödediği dava konusu 387 parsel sayılı taşınmazda bulunan 15 numaralı bağımsız bölümü satın aldığını, ancak tapuda davalı adına tescil işleminin yapıldığını, davalının kötüniyetli olarak kendisinin evden ayrılmasından sonra bedelsiz olarak akrabası olan diğer davalıya nizalı yeri devrettiğini, tapunun iptali ile adına tesciline bu mümkün olmadığı takdirde devir tarihindeki gerçek değerinin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

 

Davalı Ayşe, tapu iptali ve tescil için yasal koşulların oluşmadığını, davacının evlilik birliğinin devamı süresince hiçbir zaman düzenli bir işinin olmadığını, evin geçiminin kendi kazancı ve ailesinin maddi katkılarıyla sağlandığını, nizalı dairenin bedelini de kendisinin ödediğini, ihtiyacı olması nedeniyle bedeli karşılığında, evlilik birliğinin devamı sırasında sattığını, bedel isteminin zamanaşımına uğradığını savunmuş, diğer davalı ise, bedelini ödeyerek dava konusu daireyi satın aldığını davanın reddi gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, tescil isteminin reddine, bedel isteminin ise kabulüne karar vermiş hükmü taraf vekilleri temyize getirmiştir.

 

Dosya kapsamına, toplanan delillere ve kararın gerekçesine göre tescil isteminin reddi konusundaki hüküm yerinde olduğundan davacı vekilinin bu konudaki ve diğer hususlardaki temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekmiştir.

 

Davalı Ayşe vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

 

Dava konusu taşınmaz 1993 yılında tapu malikinden davalı Ayşe tarafından satın alınmış 17.08.1998 tarihinde ise davalı Yusuf'a tapudan 364.000.000 Tl. bedelle satılmıştır. Davalı Yusuf nizalı daireyi 2.000.000.000 Tl. karşılığında satın aldığını savunmuştur.

 

Davacı 18.05.1998 tarihli dava dilekçesinde 1.000.000.000 Tl. değer göstererek tapunun iptali ile adına tescil bu mümkün olmadığı takdirde devir tarihindeki gerçek değerin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamıştır. Keşiften sonra verdiği 22.10.2002 tarihli dilekçesiyle, dava dilekçesindeki netice-i talebini tapu iptali ve tescil bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.250.000.000 Tl. bedelin işlem tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi şeklinde ıslah etmiş, aynı tarihte eksik harcı tamamlamıştır.

 

Bilindiği gibi H.U.M.K.nun 87.maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" hükmü Anayasa Mahkemesinin 20.07.1999 tarih 1999/1-E. 1999/33 sayılı kararı ile, dava açıldıktan sonra davacının müddeabihi ıslah yoluyla arttırmasını önleyen bu kuralın hakkın elde edilmesini zorlaştırdığı ve davacıyı ikinci kez dava açmaya zorladığı, bu durumun Anayasa'nın Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu ve hak arama özgürlüğünü kısıtlandığı gerekçeleriyle iptal edilmiştir. Bundan böyle davacı dava dilekçesinde gösterdiği müddeabihi (davalı muvafakat etmese bile) aynı dava içinde ıslah yolu ile artırabilecektir. Bu düzenleme davacının ilk dava dilekçesinde saklı tuttuğu fazlaya ilişkin hakkını ek bir dava ile istemesine engel olmayacaktır. Hukukumuzda ilke olarak kısmi dava açılması mümkündür. Çünkü yasalarımızda bir alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalanının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm yoktur. Davacı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kısmi dava açabilir. Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması dava açma tekniği bakımından tümü ihlal yada inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ilişkin dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Davacının aynı dava da müddeabihi artırması ve davasını genişletmesi hallerinde kısmı ıslahtan söz edilir. Kısmi ıslah halinde davacı, ıslah yolu ile müddeabihi artırabileceği gibi, kısmi dava açan davacı, ıslah yolu ile alacağının saklı tuttuğu bölümünü aynı davada sonradan talep de edebilir.

 

Davacı, ıslah dilekçesinde tapu iptali ve tescil istemini tekrarlamış, alacak miktarını artırmıştır. Bu bir kısmı ıslahtır. Ancak davacının açtığı dava kısmı bir dava değildir. Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadan ve 1.000.000.000 Tl. değer gösterilerek dava açılmıştır. Saklı tutulmayan fazlaya ilişkin hakların kısmi ıslah yolu ile artırılması mümkün değildir. Bu nedenle davacının dava dilekçesindeki istemi (devir tarihindeki gerçek değer) dikkate alınarak inceleme yapılması gerekir.

 

Evlilik birliği içinde satın alınan taşınmazın satın alınma tarihindeki tarafların gelir durumları, herbirinin kazandığı miktar, davacı kocanın evin iaşesini sağlamak zorunluluğu ve dışardan bir kattı varsa tüm bunların dikkate alınarak devir tarihindeki rayiç bedelde belirlenerek katkı payının belirlenmesi gerekir. Taraflar sigortalı olarak çalıştıklarından o tarihlerde çalıştıkları yerlerden aldıkları ücrete ilişkin belgeler getirtilerek ayrıca tarafların bu hususta gösterecekleri diğer delillerde toplanarak davacının talebi ve davalının savunması dikkate alınarak yapılan açıklamalar doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle,

 

1- Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

 

2- Davalı Ayşe vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde iadesine, 10.11.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.


Bu sayfa 116 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor