Bu itibarla, 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 2/h maddesi hükmünde de dernek şubeleri, dernek faaliyetlerinin yürütülebilmesi için bir derneğe bağlı olarak açılan, tüzel kişiliği olmayan ve bünyesinde organları bulunan alt birim olarak tanımlanmıştır. Bu olgu gözetildiğinde, kanun ile derneklere şube açma imkanının tanınması ve dernek şubelerinin organlarının bulunması, şubelerin tüzel kişiliği bulunduğu sonucunu doğurmamaktadır.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2012/14590
Karar Numarası: 2013/1694
Karar Tarihi: 12.02.2013
Dava dilekçesinde, derneğin dağıldığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dava, Tarımsal Kalkınma Derneği ........... Şubesinin kendiliğinden dağıldığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK 297. maddesi uyarınca; hükmün sonuç kısmında istek sonuçlarından her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüde yol açmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde, davalı derneğin ........... Şubesinin TMK 87/2. maddesi uyarınca ilk genel kurul toplantısını kanunda öngörülen sürede yapmayarak zorunlu organlarını oluşturmadığı için kendiliğinden dağıldığının tespitini istemiş, mahkemece son oturumda davanın kabulüne denilmekle yetinilmiş ve istekle ilgili ve infazı talep edilecek hüküm fıkrasında herhangi bir karar verilmediği gibi karar başlığında davayla ilgisi bulunmayan K.......Kooperatifi hakkında karar verilmesi ve böylece kararın infazında tereddüt oluşturulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de;
Bilindiği üzere, 1086 sayılı HUMK'da taraf ehliyeti tanımlanmamış 38. maddesiyle Medeni Kanun'a yollamada bulunmakla yetinmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’umuz ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış, 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını belirtmiştir. Dava tarihinden önce ölen ve kişiliği son bulan bir kişinin veya tüzel kişilik kazanmamış bir topluluğun taraf ehliyetinin bulunmayacağı kuşkusuzdur.
Bu itibarla, 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 2/h maddesi hükmünde de dernek şubeleri, dernek faaliyetlerinin yürütülebilmesi için bir derneğe bağlı olarak açılan, tüzel kişiliği olmayan ve bünyesinde organları bulunan alt birim olarak tanımlanmıştır. Bu olgu gözetildiğinde, kanun ile derneklere şube açma imkanının tanınması ve dernek şubelerinin organlarının bulunması, şubelerin tüzel kişiliği bulunduğu sonucunu doğurmamaktadır.
Somut olaya gelince; davalı dernek şubesinin kendiliğinden dağıldığının tespiti istenilmiş, dava dilekçesinde davalı olarak dernek şubesi gösterilmiş ve dava dilekçesi davalı dernek şubesine tebliğ edilerek yargılama yapılmış ve hüküm verilmiştir. Az yukarıda açıklanan hukuksal olgular ve şubenin tüzel kişiliğinin ve dolayısıyla davada taraf ehliyetinin bulunmadığı gözetildiğinde davada taraf teşkili sağlanmadan yargılama yapılıp hüküm verildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, dava dilekçesinde dernek şubesinin hasım gösterilmesinin temsilcide yanılma olduğu kabul edilerek, dava dilekçesi ve duruşma gününün tüzel kişiliği bulunan dernek adına ve genel merkez adresine tebliğe çıkarılması, dernek yetkilileri veya vekilleri duruşmaya geldikleri takdirde davaya karşı diyeceklerinin ve delillerinin ibraz etme olanağı tanındıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de yerinde görülmemiştir.
Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.