Somut uyuşmazlık bakımından asıl davada davacı .... vekili, dava konusu genel Kredi Sözleşmelerinden birinin tarafı ve dava dışı Derby Lastik Fabrikası A.Ş. ile imzalanan kredi sözleşmesinin kefili olan Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış. Tic. A.Ş. ile diğer davalı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş arasında organik bağ bulunduğunu, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğunu, bankanın alacağının tahsil edilmesini engellemek üzere Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim Tic. A.Ş'nin kurulduğunu, davalı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin müvekkili bankanın kredi borçlusu olan firmanın devamı olduğunu, onun portföy, iş ve çevresinden açıkça yararlanmak ve borçlulardan kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek, borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğunu, müvekkili banka tarafından açılan tasarrufun iptali davasında da taşınmaz satışına ait tasarrufun müvekkili lehine iptaline karar verildiğini, şirket adreslerinin aynı olduğu, Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin borçlu Madencilik firmasının borçlarının yapılandırılması ve tasfiyesi için kefil olmayı taahhüt ettiğini ileri sürerek, perdeyi kaldırma teorisi uyarınca Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin müşterek borçluluğunun kabulüne karar verilmesini talep etmiş ise de yukarıda ifade edildiği üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin sınırlı sorumluluk ilkesinden kötüniyetle yararlanmak isteyen şirket ortaklarına yönelmeyi sağlayan bir teori olduğu davacı bankanın işbu davada davalı Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin ortaklarına karşı böyle bir talepte bulunmadığı, adres ayniyetlerinin organik bağın varlığı için yeterli olmayacağı, şirketlerin unvan benzerliği ve ortaklık yapısının doğrudan doğruya perdenin kaldırılması teorisinin uygulanmasını sağlamayacağı, kaldı ki davalı şirketlerin ortaklık yapısı ve yönetim kurulu yapısının kuruluş aşamasında farklı olduğu, yönetim kurulundaki benzerliklerin şirketin yönetim kurulu üyelerinden Ali Avni Balkaner’in hakim ortak olduğu dava dışı banka ve dava dışı şirketlerin TMSF’ye devrinden sonra ve 2006 yılında TMSF ile davalılar arasında yapılan protokol çerçevesinde oluştuğu, davalının tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınarak mal kaçırma ya da alacağın tahsilini imkansız hale getirme yönünde eylemde bulunduğu iddia edilmiş ise de ortada asıl borçluyu gizleyen bir perde (örtü) bulunmadığı, asıl borçlu Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş. yanında yeni kurulan Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin de borcun tasfiyesine yönelik iradesini ortaya koyup kefil olmayı kabul ettiği, kötü niyetle ve mal kaçırma gayesi ile mevcudu eksiltmeye yönelik tasarruflarla ilgili olarak yasal şartların varlığı halinde tasarrufun iptali, muvazaa nedeniyle işlemin iptali gibi hukuki sürecin işletilmesinin mümkün olduğu ve davacı bankanın da zaten bazı taşınmazlar için tasarrufun iptali davası açtığı, yukarıda ifade edildiği üzere “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve somut uyuşmalık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşmadığı nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
11. Hukuk Dairesi 2017/2384 E. , 2019/2653 K.
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/10/2016 tarih ve 2014/756 E. - 2016/651 K. sayılı kararın asıl davada davacı birleşen davada davalı banka vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabul - reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 01/03/2017 tarih ve 2017/46-2017/67 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl davada davalı birleşen davada davacı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Ür. İhr. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 26.02.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili Av. ..., asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilleri Av. ... ve Av... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, müvekkili tarafından, dava dışı Derby Lastik Fabrikası A.Ş.’ne 11.08.1997 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığını ve davalı Tekmar Mermer Madencilik San. Dış Tic. A.Ş.'nin bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredi ödenmeyince hesap kat edilerek 14/01/2000 tarihli ihtar ile 3.343.695.61 TL’nın ödenmesinin istenildiğini, davalı Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş’ne 27.06.1997 tarihli sözleşmeye istinaden kredi kullandırıldığını, krediborcu ödenmeyince hesap kat edilerek 29.05.2000 tarihli ihtarname ile 3.498.270.61 TL’nın ödenmesinin istenildiğini, kredi borçlusu Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.'nin 28.02.1996 tarihinde kurulduğunu, yönetim kurulu üyelerinin...,...,... Yönetim Kurulu Başkanı ve yetkilisinin ...olduğunu, diğer davalı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş.'nin ise 25.01.2000 tarihinde kurulduğunu, Yönetim Kurulu üyelerinin ..., ...,...,..., Yönetim Kurulu Başkanı ve yetkilisinin de ...olduğunu, bankaca yasal takip işlemlerine başlanmadan kısa bir süre önce yönetim kurulu üyeleri ile yetkili kişileri aynı kimselerce temsil ve ilzam edilen davalı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin müvekkili banka kredi borçlusu firmanın devamı olduğunu, onun portföy, iş ve çevresinden açıkça yararlanmak ve borçlulardan kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek, borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğunu, nam-ı müstear kendi isminin arkasında sakladığı kişiyi gizleyen bir perde olduğunu, perdeyi kaldırma teorisi olarak adlandırılan teoride "sözleşmeden ya da kanundan doğan her türlü yükümlülükler ile borçlardan ve kaynağı ne olursa olsun sorumluluklardan kurtulmak için tüzel kişiliğin ve ayrılık ilkesinin bir araç olarak kullanılmasına izin verilmemesi" olarak ifade edildiğini, Maden İşletmeleri firmasının kuruluşunun 25.01.2000 olmakla birlikte, bu tarihten önce yapılan iş ve eylemleri sahiplenmek suretiyle kendi portföyü ve geçmişi içinde gösterdiğini, müvekkilince İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan 2004/633 E. ve 2006/325 K. sayılı ilamıyla Tekmar Madencilik San, ve Dış Tic. A.Ş. tarafından Tekmar Mermer ve Maden işletmeleri Ürünleri İhr. ve Tic. A.Ş.'ye yapılan taşınmaz satışına ait tasarrufun müvekkili lehine iptaline karar verildiğini, karar gerekçesinde şirket adreslerinin aynı olduğu ve takip borçlusu şirketlerin kontrolünde ilişkili şirketler olduğunun belirtildiğini, borçlu Madencilik firması yetkilisi ve davalı Maden İşletmeleri adına yetkili olan ...17.04.2006 tarihli dilekçesi ile yaptığı müracaatında, borçlu Madencilik firmasının borçlarının belirli bir takvim çerçevesinde yapılandırılarak, vadeye bağlanmak suretiyle tasfiye edilmesini, eminatların nakde çevrilmesine devam edilmesini, Madencilik firmasının asaleten ve kefaleten borçlarının tasfiye süresindeki teminatını teşkil etmek üzere davalılardan Maden İşletmeleri firmasının borca kefil olacağını belirttiğini, ancak daha sonra firmaların organsız kaldığını belirttiği, bunun üzerine madencilik firmasının asaleten ve kefaleten borçlan için alınan tasfiye kararının bildirildiği ve takiben Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş. protokol borcuna istinaden yatan izahatıyla 02.10.2006 da 30.000.-USD, 03.10.2006 da 250.000.-USD ve 03.10.2006 da 345.000.-USD. olmak üzere; toplam 625.000.-USD yatırıldığını ve Madencilik firmasının asalet ve kefalet borçlarına istinaden blokeye alındığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.706.000.-TL’nın faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkili Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic A.Ş.'nin davalı bankanın Şişli Şubesi’ndeki hesabına “Tekmar Mermer Madencilik ve Sanayi Dış Tic. A.Ş.'nin protokol konusu borcuna istinaden” açıklaması ile yatırdığı 625.000 USD'nin ihtara rağmen ödenmemesi üzerine başlatılan takibe davalı bankanın haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve %40'ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı banka vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstinaf Mahkemesince, her iki firmanın geri planda aynı kişiler tarafından temsil ve idare edildiği ancak resmiyette farklı tüzel kişilik altında faaliyette bulunulduğu, her iki davalı şirket arasında organik bağ bulunduğunun sabit olduğu, davalı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Ticaret A.Ş.'nin diğer davalının, davacı bankadan gerek asaleten gerekse kefaleten almış olduğu kredilerden kaynaklanan borçtan sorumlu olduğu, davacının davalı Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.'den olan tüm alacakların farklı takiplere konu edildiği ve yapılan takipler sonucu açılan davaların neticelendirildiği, dava tarihi itibariyle alacağın tamamı için yürütülen takiplerin nizasız şekilde devam ettiği, davacının ayrıca bu davalıdan alacak talep etmesinin haklı ve yasal nedeni bulunmadığı gibi hukuki yararı da bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin asıl ve birleşen dosya yönünden istinaf isteminin kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/10/2016 tarih 2014/756 Esas 2016/651 sayılı kararının kaldırılmasına, asıl davada davalı kredi borçlusu Tekmar Mermer Madencilik Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş. hakkındaki davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine, davalı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Ticaret A.Ş. hakkındaki davanın kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 4.706.000,00 TL'nın faizi ve faizin % 5'i oranında gider vergisi ile birlikte bu davalıdan tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı-birleşen davada davacı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat Tic. A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
1-Asıl dava, davacı banka ile dava dışı Derby Lastik Fabrikası A. Ş. ile imzalanan ve davalı Tekmar Mermer Madencilik San. Dış Tic. A.Ş.nin müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı 11.08.1997 tarihli kredi sözleşmesinden ve davacı banka ile davalı Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş. arasında imzalanan 27.06.1997 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırılan kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın davalı Tekmar Mermer Madencilik San. Dış Tic. A.Ş.’den ve perdenin aralanması teorisi kapsamında diğer davalı Tekmar Mermer ve Maden İşl. Ür. İhr. ve Tic. A.Ş.'den müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir. Birleşen dava ise itirazın iptali istemine ilişkindir.
Temel hukuk kurallarının en önemlilerinden bir tanesi alacak haklarının nisbiliği ilkesidir. Alacak hakkı ancak hukuki ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Kural olarak borç ilişkinin dışında bir başka gerçek ya da tüzel kişiye karşı borç ilişkisinden doğan alacak hakkı ileri sürülemez. Ticaret şirketlerinde ise sınırlı sorumluluk ilkesi ayrı ve bağımsız malvarlığı oluşumunu yaratmaktadır. Tüzel kişi ile ortakları arasında malvarlığı ile sorumluluk ayrılmaktadır. Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları sorumlu tutma imkanı getirilmiştir. Teorinin amacı, hakkaniyet gerektirdiği zaman tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılmasının önlenmesidir. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen MK’nın 2. maddesi kabul edilmektedir.
Tüzel kişiliğin varlığı asıl olup borcun yükümlüsü olan bir tüzel kişilik bulunmakta iken şirketin ortaklarına ya da başka bir şirkete karşı bu borçtan dolayı yönelinemeyecektir. Ancak tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu cihetine gidilebilecektir.
Uygulamada ve doktrinde tüzel kişi ile ortaklarının alanlarının ve malvarlığının birbirine karışması halinde, yetersiz sermaye durumunda, aynı şirketler topluluğu içinde yer alan kardeş şirketler arasında koşulların varlığı halinde ve çok istisnai hallerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin uygulanmasının mümkün olabileceği de kabul edilmektedir.
“Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” ana kuralın istisnası olarak ancak belirli ve sınırlı durumlarda “sakınılarak” uygulanması gereken bir yoldur.
Somut uyuşmazlık bakımından asıl davada davacı .... vekili, dava konusu genel Kredi Sözleşmelerinden birinin tarafı ve dava dışı Derby Lastik Fabrikası A.Ş. ile imzalanan kredi sözleşmesinin kefili olan Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış. Tic. A.Ş. ile diğer davalı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş arasında organik bağ bulunduğunu, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğunu, bankanın alacağının tahsil edilmesini engellemek üzere Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim Tic. A.Ş'nin kurulduğunu, davalı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin müvekkili bankanın kredi borçlusu olan firmanın devamı olduğunu, onun portföy, iş ve çevresinden açıkça yararlanmak ve borçlulardan kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek, borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğunu, müvekkili banka tarafından açılan tasarrufun iptali davasında da taşınmaz satışına ait tasarrufun müvekkili lehine iptaline karar verildiğini, şirket adreslerinin aynı olduğu, Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin borçlu Madencilik firmasının borçlarının yapılandırılması ve tasfiyesi için kefil olmayı taahhüt ettiğini ileri sürerek, perdeyi kaldırma teorisi uyarınca Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin müşterek borçluluğunun kabulüne karar verilmesini talep etmiş ise de yukarıda ifade edildiği üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin sınırlı sorumluluk ilkesinden kötüniyetle yararlanmak isteyen şirket ortaklarına yönelmeyi sağlayan bir teori olduğu davacı bankanın işbu davada davalı Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin ortaklarına karşı böyle bir talepte bulunmadığı, adres ayniyetlerinin organik bağın varlığı için yeterli olmayacağı, şirketlerin unvan benzerliği ve ortaklık yapısının doğrudan doğruya perdenin kaldırılması teorisinin uygulanmasını sağlamayacağı, kaldı ki davalı şirketlerin ortaklık yapısı ve yönetim kurulu yapısının kuruluş aşamasında farklı olduğu, yönetim kurulundaki benzerliklerin şirketin yönetim kurulu üyelerinden Ali Avni Balkaner’in hakim ortak olduğu dava dışı banka ve dava dışı şirketlerin TMSF’ye devrinden sonra ve 2006 yılında TMSF ile davalılar arasında yapılan protokol çerçevesinde oluştuğu, davalının tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınarak mal kaçırma ya da alacağın tahsilini imkansız hale getirme yönünde eylemde bulunduğu iddia edilmiş ise de ortada asıl borçluyu gizleyen bir perde (örtü) bulunmadığı, asıl borçlu Tekmar Mermer Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş. yanında yeni kurulan Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin de borcun tasfiyesine yönelik iradesini ortaya koyup kefil olmayı kabul ettiği, kötü niyetle ve mal kaçırma gayesi ile mevcudu eksiltmeye yönelik tasarruflarla ilgili olarak yasal şartların varlığı halinde tasarrufun iptali, muvazaa nedeniyle işlemin iptali gibi hukuki sürecin işletilmesinin mümkün olduğu ve davacı bankanın da zaten bazı taşınmazlar için tasarrufun iptali davası açtığı, yukarıda ifade edildiği üzere “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve somut uyuşmalık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşmadığı nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı-birleşen davada davacı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat Tic. A.Ş. vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davacı-birleşen davada davalı ....'den alınarak asıl davada davalı-birleşen davada davacı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Ür. İhr. ve Tic. A.Ş'ye verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden asıl davada davalı-birleşen davada davacı Tekmar Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Ticaret A.Ş.'ye iadesine, 04/04/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2017/46-67 sayı ve 01.03.2017 tarihli kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalı şirketlerin geri planda aynı kişiler tarafından temsil ve idare edildiği ancak resmiyette farklı tüzel kişilik altında bulunulduğu ve böylece davalı şirketler arasında organik bağın varlığının sabit olmasına göre mümeyyiz davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kararın bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız. (Dairenin 2016/9387 Esas, 2018/2071 Karar sayı ve 19.03.2018 günlü ilamı)