YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Sanığın, eşgal bilgilerinin uyuşmaması, tanıkların görmedikleri beyanı ve sanığın olayı kabul etmemesi karşısında, tek katılanın teşhisine dayanarak mahkumiyet verilemeyeceği hk. (CGK)

Karar Özeti

İnceleme dışı sanık ...'in katılan ...'dan satın aldığı ...lakalı aracın, katılanın yetkilisi olduğu şirketin vergi borçları nedeniyle haczedilerek otoparka götürüldüğü, bir süre sonra vergi borcunu ödeyen katılan ...'ın teslim aldığı aracı ...'e iade etmemesi üzerine, ...'in yanındaki iki kişi ile birlikte katılan ...'ı darp edip söz konusu aracı yağmaladıkları olayda; katılan ...'ın eylemi gerçekleştiren ... ve sanık ...'i teşhis etmesine karşın sanık ...'yı teşhis edememesi ve adı geçenler ile birlikte hareket eden üçüncü kişi hakkında verdiği eşkâl bilgilerinin sanık ...'nın dosya arasındaki fotoğrafı ile uyumlu olmaması, dinlenen tanıkların katılanı darp eden kişileri görmediklerini beyan etmeleri ve sanık ...'nın atılı suçu kabul etmemesi karşısında; sanık ...'nın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı kabul edilmelidir.

Karar

 

 

Ceza Genel Kurulu         2017/91 E.  ,  2017/291 K.

 

Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi

 

Sanıklar ... ve ... hakkında hukuki bir ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, eylemlerinin nitelikli yağma suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle Burhaniye Sulh Ceza Mahkemesince 11.04.2012 gün ve 638-308 sayı ile verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesince 12.12.2013 gün ve 517-446 sayı ile; sanıkların TCK'nun 149/1-c, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin hükümlerin, sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 05.03.2015 gün ve 7058-38097 sayı ile;

 

"1-) Oluş ve dosya kapsamına göre; ... ... isimli kişinin yakınan ...'den bir araç satın aldığı, aralarında sözleşme yaptıkları ancak aracın vergi borcu olması nedeniyle noterden resmi satış yapılmaksızın aracın ... ...'e teslim edildiği, olaydan bir süre önce, bu araca, ...'in kullanımındayken vergi borcu nedeniyle el konulduğu, yakınanın vergi borcunu ödeyerek aracı teslim almasına karşın ...'e iade etmediği, bunun üzerine ...'in aracı zorla almaya karar verdiği, olay günü yanına işçisi sanık ... ve arabası olan arkadaşı ...'i alarak hep birlikte Burhaniye ilçesine geldikleri, olay yerinde yakınanı görünce darp edip bıçak çekerek, elinde bulunan aracın anahtarını zorla aldıkları ve hemen yakındaki araca binerek olay yerinden kaçtıklarının kabul edilip anlaşılması karşısında; sanıkların eyleminin 5237 sayılı Yasanın 150/1. maddesi göndermesiyle, 86/2 ve 106/2-3-a-c maddelerinde düzenlenen tehdit ve kasten yaralama suçlarını oluşturduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde yağma suçundan hüküm kurulması,

 

Kabule göre;

 

2-) Eylemin gece saat 21.00 sıralarında, silahla ve birden fazla kişiyle işlendiğinin anlaşılması karşısında; 5237 sayılı Yasanın 149. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin yanı sıra (a) ve (h) bendleri ile de uygulama yapılması ve aynı Yasanın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken, bu hususların dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin düşünülmemesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

 

Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 07.04.2015 gün ve 90-85 sayı ile;

 

"...Dosya kapsamından maddi olayda; ...'in araç alım satımı nedeniyle katılan ...'la aralarında hukuki bir ilişkinin kurulduğu, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma hükümlerinden yalnızca hukuki ilişkinin tarafı olan kimselerin yararlanabileceği, yerleşik Yargıtay içtihatlarının da bu şekilde olduğu, alacağın nakli hükümleri uygulansa bile bunun dışındaki kimseler söz konusu hükümlerden yararlanamayacaktır. Yine Yargıtay içtihatlarının kabulü doğrultusunda aksine bir düşünce çek, senet mafyasının alacağı kendi üzerine geçirerek bu hükümden yararlanma yolunu seçmelerine neden olabilecektir. Somut olayda alacaklı olanın ... ... olduğu, diğer sanıklar ... ve ...'in TCK'nun 150. maddesinden yararlanma olanaklarının bulunmadığı, sanıkların eyleminin TCK'nun 149. maddesinde düzenlenen yağma suçunu oluşturduğu sabittir.

 

Her ne kadar bozma ilamında TCK 149/1 (a) ve (h) bendleri ile uygulama yapılması gerektiğinden bahsedilmişse de;

 

Sulh Ceza Mahkemesinde açılan davada Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği iddianamede silahtan bahsedilmediği ve sanıkların TCK'nun 86/2. maddesi kapsamında basit yaralamadan cezalandırılmalarının talep edildiği, katılan ...'in ise yalnızca hazırlık soruşturması aşamasında 27.12.2010 tarihinde alınan beyanında; olay anında ...'in boğazına bıçak dayadığını, diğer sanıkların kendisinin karnına vurduklarını beyan ettiği, gerek Burhaniye Sulh Ceza Mahkemesinde alınan beyanında ve gerekse mahkememiz huzurunda alınan beyanlarında hiç bıçaktan bahsetmediği, sadece üç sanığın kendisini yere yatırarak vurduklarını beyan ettiği anlaşılmış, keza Burhaniye Sulh Ceza Mahkemesinin 11.04.2012 tarihli görevsizlik kararında da sanıkların TCK 149/1-(c) ve (h) bentlerinden yargılanmalarının talep edildiği ve olayda silah kullanıldığına dair delil ve talep olmadığı anlaşılmış olup, yine görevsizlik kararında sanıklar hakkında TCK 149/1-(h) madde uygulanması belirtilmiş ise de katılan ... hazırlık aşamasındaki beyanlarında olayın saat 21.00 sıralarında olduğunu belirtmiş olmasına rağmen yargılama aşamalarındaki beyanında olay saatini 19.00-20.00 saatleri arası olarak belirtmiş olup, dolayısıyla olay saati hususunda birbirlerinden farklı beyanlarda bulunmuş olup bu durumda sanık lehine düşünmek gerekeceğinden, olay saati olarak katılanın mahkememiz huzurundaki beyanı dikkate alındığında, dosyadaki güneşin doğuş-batış saatlerini gösterir listeye bakıldığında, olay saatinin gece olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmış, bu nedenle sanıklar hakkında TCK 149/1-(h) maddesi uygulanmamış olup, tüm bu hususların mahkememizin önceki kararında da değerlendirildiği, bu nedenle mahkememizin sanıklar ... ve ... hakkındaki 12.12.2013 tarihli 2012/517 Esas, 2013/446 Karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu..." şeklindeki gerekçesiyle direnerek, sanıkların önceki hükümdeki gibi mahkûmiyetlerine karar vermiştir.

 

Bu hükümlerin de sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.06.2015 gün ve 202014 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 558-833 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 24.01.2017 gün ve 25-89 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

CEZA GENEL KURULU KARARI

 

Sanık ... ... hakkında hukuki bir ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesin nitelikte olduğundan, sanık ...... hakkında nitelikli yağma suçundan verilen beraat hükmü ise temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden, direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

 

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar ... ve ...'e atılı nitelikli yağma eyleminin TCK’nun 150/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, sanık ... yönünden eylemin sabit olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Katılan ...'in, kardeşi ile birlikte işlettiği ... Yapı İnşaat Şirketine ait ...lakalı aracı inceleme dışı sanık ... ...'e resmi devir işlemi yapmaksızın sattığı, bahse konu aracın 2009 yılı Aralık ayı içerisinde ...'in kullanımındayken ... Yapı İnşaat Şirketinin vergi borçları nedeniyle konulan haciz üzerine emniyetin otoparkına götürüldüğü, ...'in vergi borçlarının ödenmesi için katılan ...'a haber verdiği, katılan ...'ın maddi durumunun iyi olmadığını ve vergi borcunu ödeyemeyeceğini söylediği, bir süre sonra şirkete ait vergi borcunu ödeyen katılan ...'ın aracı teslim alıp kullanmaya başladığı, katılan ...'ın aracı kullandığını öğrenen ...'in 24.06.2010 tarihinde katılan ... hakkında Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu, Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca 25.06.2010 tarihinde ...'in iddialarının hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu belirtilerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bunun üzerine 28.06.2010 tarihinde ... ve yanındaki kişilerin katılanı darp ederek ...lakalı aracın anahtarını zorla alıp bu araçla olay yerinden uzaklaştıkları, bahse konu aracın 12.02.2011 tarihinde ...'in kayınvalidesine ait ahırda bulunarak ... Yapı İnşaat Şirketinin yetkilisi diğer katılan ...'e teslim edildiği,

 

Adli muayene raporunda; katılan ...'de tespit edilen yaralanmaların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğunun belirtildiği,

 

28.06.2010 tarihinde kolluk tarafından yapılan araştırmada, olaya ilişkin görgü tanığının bulunmadığının tespit edildiği,

 

Sanık ...'e ait dosya içerisinde bulunan fotoğraflar incelendiğinde; koyu siyah saçlı, beyaz tenli, normal kilo ve boyda olduğunun tespit edildiği,

 

Sanık ...'in kullandığı 0 535 795.... numaralı GSM hattına ait HTS kayıtlarına göre; 28.06.2010 tarihinde saat 17.28'de Yenice'den, saat 18.56'da Edremit'ten, saat 19.31'den saat 20.16'ya kadar Burhaniye'den sinyal bilgisi aldığı, saat 22.46'da sanık ...'in kullandığı telefon ile katılan ...'nın kullandığı telefon arasında 6 saniye süren görüşme yapıldığı,

 

...lakalı aracın ... Yapı İnşaat Şirketi adına, ... plakalı aracın ise sanık ... adına kayıtlı olduğu,

 

Harici araç satış sözleşmesine göre; ...lakalı aracın 25.08.2009 tarihinde ... Yapı İnşaat Şirketi tarafından inceleme dışı sanık ... ...'e satıldığı ve bu tarihten sonraki borçların ... ...'e ait olduğu, sözleşmenin altında ... Yapı İnşaat Şirketine ait kaşe ile şirket yetkilisinin ve ... ...'in imzalarının bulunduğu,

 

Yenice Asliye Hukuk Mahkemesince 29.05.2012 gün ve 29-70 sayı ile; katılan ... ile kardeşi ...'in inceleme dışı sanık ...'e 10.300 Lira ödemesine karar verildiği; bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince onandığı,

 

Anlaşılmaktadır.

 

Katılan ... 29.06.2010 tarihinde kollukta; ... Yapı Ltd. Şti'ne ait ...laka sayılı aracı sekiz ay kadar önce ...'e haricen sattığını, ... Yapı Ltd. Şti'nin 15.000 Lira tutarındaki vergi borcundan dolayı bahse konu araca haciz konulduğunu, 2009 yılı Aralık ayında emniyetin otoparkına götürüldüğünü, bunun üzerine ...'den aracı çıkarmasını istediğinde “şu an için durumumuz yok, ancak 5-6 ay sonra çıkartabiliriz” dediğini, iki ay kadar önce ...'in, ismini ... olarak bildiği bir şahısla gelip aracı ...'e sattığını söylemesi üzerine ...'e “sıkıntılarımız var biraz bekleyeceksin” dediğini, gerekli parayı bulamamaları nedeniyle ...'in mağdur olmaması için 2.000 Lira nakit ve 6.000 Lira bedelli senet vererek aracı ...'den geri aldıklarını, 22.06.2010 tarihinde maliyeye 2.700 Lira yatırarak aracın üzerindeki yakalamayı kaldırıp aracı teslim aldıklarını, aynı günün akşamında ...'in gelerek “...'den paramı alamadım, aracı geri istiyorum” demesi üzerine “temmuz ayının onunda ...'e 6.000 Lira ödeyeceğim, o zaman paranı alırsın” şeklinde cevap verdiğini, 28.06.2010 tarihinde saat 21.00 sıralarında Cumhuriyet Mahallesindeki kahvehaneler önünde bulunduğu sırada ... ile tanımadığı ve karanlık olduğu için de eşkâlini veremeyeceği iki kişinin kendisini darp ettiğini, ...'in elindeki bıçağı boynuna dayayarak kamyonetinin anahtarını aldığını, daha sonra şahısların kamyoneti ile Şarköy istikametine kaçtıklarını, ...'in 01.07.2010 tarihinde saat 18.30 sıralarında kendisini arayıp aracın nerede olduğunu sorduğunda “arabamı siz gasp ettiniz, sen bilmiyorsan ben nereden bileyim” şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine ...'in olayla alakası olmadığını söyleyerek telefonu kapattığını, ... ve ...'ın da olayı gördüğünü,

 

27.12.2010 tarihinde savcılıkta farklı olarak; ...lakalı aracı 5.000 Lirası peşin kalanı da vadeli olarak ...'e sattığını, ...'in bir ay içinde aracın devrini alması gerekirken almadığını, vergi borcu nedeniyle araca Ayvacık'ta elkonulduğunu, 26.06.2010 tarihinde vergi borcunu ödeyip aracı teslim aldığını, ...'in aynı tarihte Akçakoyun Belediye Başkanı ile birlikte iş yerine gelip “...'den paramı alamadım, bu araç benim” demesi üzerine “benim verdiğim paraları ve masrafları öde, aracı sana vereyim satışını üzerine al” şeklinde cevap verdiğini, ...'in de "ben sana para ödeyemem” diyerek iş yerinden ayrıldığını, 28.06.2010 tarihinde ... ve yanındakilerin kendisini darp ettiklerini, ...'in boğazına bıçak dayayarak elinde bulunan araç anahtarını aldıktan sonra araca binip uzaklaştığını, diğerlerinin ise araca binmeden kaçtıklarını, sonradan öğrendiği kadarı ile bu şahıslardan birisinin Yörük... lakaplı kişi olduğunu,

 

20.04.2011 tarihinde savcılıkta; ... ve ...'ün kendisini gasp edenler arasında bulunmadığını, ......'ın kendisini gasp eden kişileri aracı ile getirip bu kişileri olay yerinden götüren kişi olduğunu, ... ... ile sanık ...'in kendisini gasp edenler arasında yer aldığını, ... ve... ile birlikte kendisini darp eden üçüncü kişinin 40-45 yaşlarında, uzun boylu, saçları dökük ve yapılı olduğunu, bu kişiyi Burhaniye'de hiç görmediğini,

 

Mahkemede inceleme dışı sanık ... ... ve sanık ...'in de hazır olduğu oturumda; olay tarihinde saat 20.00'da aracına bindiği esnada ..., sanık ... ve tanımadığı bir kişinin kendisini yere yatırıp darp ettiklerini ve elinde bulunan aracın anahtarını alıp aracını gasp ettiklerini, ......'ın olay yerine yakın bir yerde durduğunu, üçüncü kişinin yüzünü görmediğini, huzurda bulunan sanıklardan ...'in eylemi gerçekleştirdiğini, diğer sanık ...'nın eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmediğini bilmediğini, olay anında havanın karanlık olduğunu,

 

Katılan ...; katılan ...'ın eşi olduğunu, ...'ın vefat ettiğini, sanıklardan şikâyetçi olduğunu,

 

Tanık ...; ...laka sayılı aracı sekiz ay önce ...'e sattıklarını, şirketin vergi borcundan dolayı araca elkonulduğunu, ...'in aynı gün kendisini arayıp "seni gece evden kaldıracağım" dediğini, ertesi gün dükkana gelen ...'e "şimdi maddi durumumuz yok, ben aracı şu anda çıkartamam” şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine ...'in iş yerinden ayrıldığını, 15-20 gün kadar önce ...'in yanında soy ismini bilmediği ... ve kendisini Kalkım Belediye Başkanı olarak tanıtan kişiyle gelip “arabayı ...'e sattım, benimle ilgisi yoktur" dediğini, ardından ...'e 6.000 Liralık senet ve 2.000 Lira verip aracı geri aldıklarını, 28.06.2010 tarihinde saat 20.30'da dükkanda bulunduğu sırada ... plakalı araç ile gelen üç kişinin "Akçay'a ölçü alınacak, gidelim mi" diye sorduklarını, işi olduğunu ve ertesi gün gidebileceğini söylemesi üzerine şahısların ayrıldığını, birinci şahsın 1.60-1.65 cm. boylarında, esmer, siyah saçlı ve zayıf yapılı, ikinci şahsın 1.80-1.85 cm. boylarında, esmer, siyah saçlı ve zayıf yapılı, üçüncü şahsın ise 1.60-1.65 cm. boylarında, sarı saçlı, beyaz tenli ve zayıf yapılı olduklarını, aynı gün saat 21.37 sıralarında katılan ...'ın arayarak ... ile yanındaki iki kişinin kendisini dövüp boğazına bıçak dayayarak ...lakalı aracı aldıktan sonra kaçtıklarını söylediğini,

 

Tanık ... 01.11.2010 tarihinde savcılıkta; Cumhuriyet Mahallesinde bulunan kahvehanenin yanındayken katılan ...'ı kim olduğunu bilmediği üç kişinin darp ettiğini gördüğünü, bu kişilerin ellerinde bıçak görmediğini, olay yeri karanlık olduğu için bu kişileri tanıyamayacağını, ...'ı dövenlerden birisinin kendisine "amca sen yaklaşma" dediğini, ...'ı darp ettikten sonra şahıslardan ikisinin kamyoneti alıp Şarköy tarafına, birisinin ise yaya olarak köy hizmetleri istikametine doğru gittiğini,

 

12.04.2011 tarihinde savcılıkta; ...'ü kahvehaneye gelip gitmesi nedeniyle tanıdığını ancak olayın gece olması nedeniyle bu şahsın ...'ı gasp eden kişilerden biri olup olmadığını bilmediğini, ......'ı tanıdığını ancak olay yerinde görmediğini, hava karanlık olduğu için fotoğrafları gösterilen ... ..., ..., ... ve ...'in olay yerinde bulunup bulunmadıklarından emin olmadığını,

 

Görevsiz mahkemede farklı olarak; ...'ı darp eden üç şahsın yüzünü kesinlikle görmediğini, görse de tanıyamayacağını,

 

Tanık ... 01.11.2010 tarihinde savcılıkta; olay yerinin 200-300 metre uzağındaki büfesinde oturduğu sırada insanların koşuşmaya başladığını, bu sırada yerde yatan erkek bir şahsın bağırdığını ve başında da 2-3 kişinin olduğunu gördüğünü, bu kişilerin katılanı darp edip etmediklerini ve ellerinde bıçak olup olmadığını görmediğini,

 

12.04.2011 tarihinde savcılıkta; ...'ü tanıdığını ancak olay yerinde görmediğini, ......, ... ..., ..., ... ve ...'in olay sırasında orada olup olmadığını bilmediğini,

 

Görevsiz mahkemede inceleme dışı sanık ......'ın huzurunda; huzurda bulunan sanığı olay yerinde görmediğini, ancak önceden tanıdığı için olay yerinde olsaydı fark edebileceğini, katılan ...'ın ...'e tanıklık yapması halinde para vereceğini duyduğunu,

 

Tanık ...; belediye başkanı olduğunu, ...'i Burhaniye’ye götürdüğünü, ... ile katılan ...'ın buluştuklarını ancak ne konuştuklarını duymadığını,

 

Tanık ... kollukta; ...'i tanıdığını, ... ile ismini bilmediği bir arkadaşını Burhaniye'de bir işyerine götürdüğünü, ...'in gittikleri yerden 10.500 Lira karşılığında araç satın aldığını,

 

Tanık ... kollukta; ...'in arkadaşı olduğunu, katılan ...'ı da ... aracılığı ile tanıdığını, ...'in kendisine ...lakalı aracı satmak istediğini, aracın hacizli olduğunu öğrendiğinde ...'ın “ben bu arabanın haciz borcunu ödeyeceğim, sen bu arabayı al” dediğini, ancak haciz borcu ödenmediği için almaktan vazgeçtiğini,

 

Savcılıkta; ... ile birlikte ...'ın yanına gittiklerinde ...'in ...'a “ben bu aracı ...e satıyorum, haberin olsun” dediğini, ... ile 10.000 Liraya anlaştığını, iki ay geçmesine rağmen ...'ın aracı teslim etmemesi üzerine aracı almaktan vazgeçtiğini, ... ve ... ile ...'ın dükkanına gidip aracın vergi borçlarının ödenmesi konusunu konuştuklarını, bu konuşmadan sonra aracı almaktan vazgeçtiğini, ...'ın gasp edilip edilmediğine ilişkin bilgisinin olmadığını,

 

Mahkemede; ...'in kendisine araç satmak istediğini, aracı 12.000 Lira karşılığında ...'den aldığını, ...'ın aracın trafik borcunu ödeyeceğini söylediğini, aracın devri yapılmayınca almaktan vazgeçtiğini, ...'dan 2.000 Lira almadığını,

 

Tanık ... kollukta; kızı ile ...'in evli olduğunu, ...lakalı kamyoneti ahıra kimin koyduğunu bilmediğini,

 

İnceleme dışı sanık ... ... savcılıkta; katılan ... ve ...'den 10.500 Lira karşılığında ...lakalı aracı satın aldığını, aralarında harici satış sözleşmesi yaptıklarını, vergi borçları nedeniyle sözleşmeyi noterde onaylattıramadıklarını, 10.500 Lirayı ödediğini, iki ay kadar sonra vergi borcundan dolayı aracın bağlandığını, 7-8 ay kadar sonra ... ve eşinin vergi borcunu ödeyip aracı teslim aldıklarını, bunun üzerine Burhaniye ilçesine giderek ...'a aracın devrini yapmasını söylediğini, ...'ın 3.000 Lira daha istediğini, bunu kabul etmediğini, aracın devrini sağlamak için ...'i, katılan ... ve ...'in yanına gönderdiğini, ancak ...'ın aracı kendisine devretmeyeceğini söylediğini, ...'ın iddialarını kabul etmediğini,

 

Görevsiz mahkemede farklı olarak; olay günü diğer sanıklar... ve ... ile birlikte katılan ...'ın iş yerine gittiklerinde ...'ın 7.000 Lira daha istediğini, sonra ödeyeceğini söyleyip sanık ... ile birlikte aracı alıp geri döndüklerini, aracın anahtarını zorla almadığını,

 

Mahkemede farklı olarak; aracı ...'dan aldıktan sonra başka bir kimseye satmadığını,

 

İnceleme dışı sanık ...... savcılıkta; ...'in aldığı aracın satışına aracılık ettiğini, ...'in aracın vergi borcu olması nedeniyle resmi devir işlemlerini yaptıramadığını, araca vergi borcu nedeniyle elkonulduğunu, vergi borcunu ödeyen ...'ın aracı teslim alıp kullanmaya başladığını, ...'in tanımadığı bir kişi ile birlikte yanına gelip "biz arabayı ...'dan zorla alacağız" demesi üzerine “yapmayın, etmeyin” şeklinde cevap verdiğini, akşam saatlerinde ...'in arayıp "biz arabayı ...'dan aldık, gidiyoruz" dediğini, başka kimleri kastettiğini bilmediğini, ...'ü ...'in yanında bir kez gördüğünü ancak olay günü gördüğü kişinin bu kişi olup olmadığını bilmediğini, sanık ...'in ...'in şoförü olduğunu, olay günü bu şahsı görmediğini, aracın alındığı gün bir kaç kişinin Burhaniye'ye geldiğini, ancak bu kişilerin kimler olduğunu bilmediğini, suçlamayı kabul etmediğini,

 

Görevsiz mahkemede; olay günü ..., sanıklar ... ve... ile birlikte katılanın iş yerine gittiklerini, katılan ...'ın iş yerinden ayrıldığını görünce şahısları aracından indirdiğini, sonrasında ne olduğunu bilmediğini, ...'in yanında diğer sanıkların olduğunu söylerken yanlış ifade ettiğini, onların ayrı bir araçla geldiklerini, aracına sadece ...'in bindiğini, ...'i bırakırken diğer kişilerin geldiği araçta bir kaç kişi gördüğünü,

 

Mahkemede; araç alım satımı sırasında ...'in ...'a 5.000 Lira ödediğini, geri kalan kısım için ise senet verildiğini, vergi borcu çıkınca ...'ın 5.500 Lira istediğini, bunun üzerine satış yapılsın diye parayı ödeyip borcu bitirdiklerini, ancak ...'ın vergi borcunu ödememesi üzerine araca elkonulduğunu, daha sonra ...'ın vergi borcunu ödeyip aracı kullanmaya başladığını, alım-satıma aracılık yaptığı için bu durumu ...'e söylediğini,

 

İfade etmişlerdir.

 

Sanık ... kollukta; ... plakalı aracın kendisine ait olduğunu, 28.06.2010 tarihinde özel işleri için Burhaniye'ye gideceğinden sanık ..., ... ... ve ...'nın “gaz paranı verelim, bizi Burhaniye'ye götür” dediklerini, Burhaniye'ye geldiklerinde ...'in, ......'ın yanında kaldığını, ...'nın ise "bir yerde işimiz var" demesi üzerine saat 18.00 sıralarında sanayi içerisindeki bir işyerine gittiklerini, buraya ne maksatla gittiklerini bilmediğini, sanık ... ve ...'nın işyeri sahibi ile konuşmalarından sonra oradan ayrıldıklarını, saat 19.00 sıralarında da tek başına Burhaniye'den ayrıldığını,

 

Mahkemede farklı olarak; sanık ...'in sanayide konuştuğu kişiye telefon numarasını bıraktığını, bu şahsın katılan ... olup olmadığını bilmediğini,

 

Sanık ... kollukta; 2009 ve 2010 yılları Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ... ile çalıştığını, ...'i ...lakalı aracı kullanırken gördüğünü, ... ile araba almak için hiçbir yere gitmediğini, katılan ...'ı tanımadığını, 0535 795.... numaralı telefonu 6-7 senedir kullandığını,

 

Mahkemede farklı olarak; iki yıl ...'in yanında çalıştığını, sanıklar ...ve ...'nın arkadaşları olduğunu, ..., ... ve ...ile birlikte pencere işi nedeniyle Burhaniye'ye gittiklerini, ancak ... işini halledemediği için iş yeri sahibine telefon numarasını verdiğini, bu kişinin katılan ... olup olmadığını bilmediğini, ...'in orada kaldığını, kendisinin de sanayide bulunan sanık ... ve ...'in yanına gittiğini, daha sonra birlikte Kalkım Beldesine döndüklerini, katılan ...'ı dövmediğini, ...'in kendileri ile Yenice'ye dönmediğini, olay ile ilgili ifade verdikten 2-3 hafta sonra yanına katılan ... ile ...'in geldiğini, gasp edilen arabanın nerede olduğunu öğrenmek için 2.000 Lira teklif ettiklerini, kabul etmeyince de kendisini suçladıklarını,

 

Savunmuşlardır.

 

Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.

 

1- Sanık ...'e atılı nitelikli yağma suçunun sabit olup olmadığının değerlendirilmesinde;

 

Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

 

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

 

İnceleme dışı sanık ...'in katılan ...'dan satın aldığı ...lakalı aracın, katılanın yetkilisi olduğu şirketin vergi borçları nedeniyle haczedilerek otoparka götürüldüğü, bir süre sonra vergi borcunu ödeyen katılan ...'ın teslim aldığı aracı ...'e iade etmemesi üzerine, ...'in yanındaki iki kişi ile birlikte katılan ...'ı darp edip söz konusu aracı yağmaladıkları olayda; katılan ...'ın eylemi gerçekleştiren ... ve sanık ...'i teşhis etmesine karşın sanık ...'yı teşhis edememesi ve adı geçenler ile birlikte hareket eden üçüncü kişi hakkında verdiği eşkâl bilgilerinin sanık ...'nın dosya arasındaki fotoğrafı ile uyumlu olmaması, dinlenen tanıkların katılanı darp eden kişileri görmediklerini beyan etmeleri ve sanık ...'nın atılı suçu kabul etmemesi karşısında; sanık ...'nın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı kabul edilmelidir.

 

Bu nedenle, yerel mahkeme direnme hükmünün sanık ... yönünden, atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

 

2- Sanık ...'e atılı nitelikli yağma eyleminin TCK’nun 150/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesinde;

 

5237 sayılı TCK’nda, 765 sayılı TCK’nun 308. maddesindeki "kendiliğinden hak alma" suçuna benzer bağımsız bir suç tipine yer verilmemiş, onun yerine kanunda belirtilen bazı suçların bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde failin daha az ceza ile cezalandırılması öngörülmüş, bu bağlamda hırsızlık suçunda 144, yağma suçunda 150/1, dolandırıcılık suçunda 159, belgede sahtecilik suçunda 211. maddeler düzenlenmiştir. Nitekim 5237 sayılı TCK’nun "Daha az cezayı gerektiren hal" başlığı altındaki 150. maddesinin konumuzu ilgilendiren 1. fıkrası; "Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" şeklindedir

 

Buna göre, 765 sayılı TCK’nun 308. maddesinde adliye aleyhine işlenen bir suç olarak yaptırıma bağlanan eylemlerin bir kısmı, 5237 sayılı TCK’nun 150/1. maddesiyle malvarlığına ilişkin bir suç haline dönüştürülmüştür. Bu düzenlemeye göre, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla cebir veya tehdit kullanılması halinde eylem yağma suçunu oluşturmakla birlikte, bu özel düzenleme nedeniyle fail kasten yaralama ve/veya tehdit suçundan cezalandırılacaktır. Böylece, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla hareket edilmiş olması daha az ceza verilmesini gerektiren bir hal olarak kabul edilmiş, başka bir anlatımla failin saikine önem verilmiştir.

 

Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için fail ile mağdur arasında alacak hakkı doğuran herhangi bir hukuksal ilişkinin bulunması gereklidir. Bu hukuki ilişkinin, ilgili kanunda belirtilen şekil şartına uygun olarak kurulmuş olması zorunlu olmayıp, hukuk düzenince kabul edilebilir meşru bir ilişki olması yeterlidir. Başka bir anlatımla, şekil şartına uyulmadan kurulan bu ilişkinin ilgili kanun hükümleri uyarınca özel hukuk alanında hukuki sonuç doğurmayacak olması, ceza hukuku alanında dikkate alınmasına engel olmayacaktır. Burada önemli olan şekil şartına uyulsun veya uyulmasın meşru bir hukuki ilişkinin bulunup bulunmadığı ve bu hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla hareket edilip edilmediğidir.

 

Bununla birlikte fail tarafından alacağın tahsili amacıyla gerçekleştirilen yağma eyleminin alacak ile orantılı olması gerekmektedir. Alacak miktarından bariz bir şekilde çok daha fazla miktarın alınması durumunda artık TCK’nun 150/1. maddesinin uygulanması mümkün değildir.

 

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

 

İnceleme dışı sanık ... ile katılan ... arasında ...lakalı aracın satışı nedeniyle hukuk düzenince kabul edilebilir meşru bir ilişkinin bulunduğunun sabit olduğu, katılanın, yetkilisi olduğu şirketin vergi borcu nedeniyle haczedilerek elkonulan aracı teslim almasına rağmen ...'e iade etmemesi üzerine, ...'in hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsili amacıyla yağma eylemini gerçekleştirdiği, sanık ...'in ise yanında çalıştığı ...'in katılan ...'dan olan alacağını tahsil etmek için adı geçen sanıkla birlikte hareket ederek yağma eylemine iştirak ettiği, bu nedenle sanık ... hakkında da TCK'nun 150/1. maddesinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.

 

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanık ...'e atılı yağma eyleminin TCK'nun 150/1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden aynı Kanunun 149/1-c maddesi uyarınca cezalandırılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

 

SONUÇ:

 

Açıklanan nedenlerle;

 

1- Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.04.2015 gün ve 90-85 sayılı direnme hükmünün, sanık ...'nın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine hükmolunması, sanık ...'in ise eyleminin TCK'nun 150/1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden aynı Kanunun 149/1-c maddesi uyarınca cezalandırılması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,

 

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.05.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 136 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor