YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

MAKALE: TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI HUSUSUNUN YARGITAY KARARLARI ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ (STJ. AV. ECEM COŞKUN)

Karar Özeti

 

 

1.Giriş

 

Bu değerlendirmemizde öncelikle tüzel kişilik kavramından bahsedilecek daha sonra uygulamada sıklıkla karşılaşılan sermaye şirketlerini oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin sorumluluklarına doğrudan gidebilme imkânı sunan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması kurumuna değineceğiz.

 

 

2. Tüzel Kişilik


 

 

Hukuki anlamda tüzel kişiler 4721 sayılı TMK’nin 47. Maddesinde tanımlanmıştır. Söz konusu madde de tüzel kişilik;  “Başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanırlar.” şeklinde tanımlanmıştır.

 

 

Tüzel kişiler tescil edildikleri andan itibaren hak ehliyetini, Kanunda öngörülen organları kurulduğunda da fiil ehliyeti kazanırlar. Tüzel kişiler “özel hukuk tüzel kişileri”, “kamu hukuku tüzel kişileri” ve “kamu iktisadi teşebbüsleri” olarak üçe ayrılmaktadır.

 

 

Tüzel kişiler kurulduklarında artık kendisini oluşturan gerçek veya tüzel kişilerden ayrı bir hukuki varlığa sahiptir. Tüzel kişinin hem kendisini oluşturan kişilerden hem de bu kişilerin malvarlığından ayrı bir kişiliğe ve malvarlığına sahip olması ayrılık ilkesi ile açıklanır.[1] https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11863&Borctan-kurtulmak-amaci-ile-yeni-sirket-kuruldugu-iddiasi-ile-acilan-davanin-Tuzel-Kisilik-Perdesinin-Kaldirilmasi-Teorisi-acsindan-degerlendirilerek-incelendigi-ornek-Kr Bu  ilke uygulamada mal ayrılığı ve kişi ayrılığı olarak iki kısımda incelenmektedir. Mal ayrılığı; tüzel kişinin kendisini oluşturan kişilerden ayrı ve bağımsız bir malvarlığına sahip olması, kişi ayrılığı ise tüzel kişinin kendisini oluşturan kişilerden ayrı ve bağımsız bir şekilde hukuki kişiliğine sahip olmasıdır.

 

 

Mal ayrılığı kavramı ile, tüzel kişilik taraf olduğu bütün hukuki işlemlerden doğrudan sorumlu olmakta, ancak tüzel kişiyi oluşturan kişiler kural olarak sorumluluk altına girmemektedir. Buradan hareketle prensip olarak tüzel kişinin borçları için tüzel kişinin ortaklarının sorumluluğuna gidilememekte ve aynı zamanda tüzel kişinin ortaklarının şahsi borçları için de tüzel kişiden herhangi bir talep söz konusu olamamaktadır.

 

 

Bahsettiğimiz ilkenin bir sonucu olarak tüzel kişilik ile tüzel kişinin ortakları arasına bir “perde” çekilmiş olmaktadır.

 

 

3. Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması

 

 

Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması tüzel kişinin ayrılığı ilkesinin bir istisnası olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişiliğin perdesinin kalkması ile birlikte ayrılık ilkesi saf dışı bırakılmakta ve alacaklılar, tüzel kişi ortaklarına başvurulabilmektedir. Başka bir ifade ile, şirket ortağının perdenin arkasına saklanıp bu durumu kötüye kullanmasını engellemiş olmaktayız.

 

 

 

Diğer taraftan, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması hakkında yasa koyucu tarafından herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması uygulamada ortaya çıkmış ve Yargıtay içtihatları ile de geliştirilmiştir. Ancak, konunun nasıl uygulanacağı hakkında, halen net bir birlik oluşmamıştır. Dolayısı ile, her somut olaya göre ayrı bir değerlendirme yapılıp, TMK m.4’te düzenlenen hakimin takdir yetkisi çerçevesinde sonuca varılacaktır.

 

 

4.Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasının Şartları

 

 

Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için ilk olarak tüzel kişinin alacaklılarının zarara uğramaları gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, tüzel kişinin aktiflerinin pasiflerini karşılayamaması durumunda  tüzel kişilik perdesinin kaldırılması söz konusu olabilecektir.

 

 

Bu müesseseyi uygulayabilmek için bir diğer koşul ise,  tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanması gerekliliğidir. Nitekim, Yargıtay uygulaması da tüzel kişilik perdesinin kaldırılması uygulamasını daha çok hakkın kötüye kullanılması yasağına dayandırmaktadır.[2] https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11865&Sirketler-arasinda-organik-bag-bulundugu-hangi-hususlar-uzerinden-incelenerek-ortaya-konulabilecegi-aciklayici-ornek-Kr,[3]

 

 

Son olarak belirtmek gerekir ki, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ayrılık ilkesinin bir istisnasıdır. Bilindiği üzere istisnalar dar yorumlanır şeklinde bir hukuki ilkemiz mevcuttur. Bu ilkeden hareketle bir istisna uygulama olan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması da dar yorumlanmalıdır.[4] Yine aynı şekilde uygulayıcı hakimin bu uygulamayı uygularken tedbirli, dikkatli ve şüpheci bir şekilde değerlendirme yapması gerekmektedir.[5],[6] https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11866&Cekten-dogan-alacak-icin-sirketin-tuzel-kisiliginin-kaldirilarak-ortaklarina-gidilebilecegi-hakkinda-ornek-Kr,

 

[7]https://kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=11867&Sirketin-sessiz-ortaklara-para-aktararak-kisilere-alacaklari-zarara-ugrattiginin-anlasildigi-bu-nedenle-sirketin-tuzel-kisilik-perdesinin-kaldirilmasi-gerektigi-hk

 

 

4.Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasının Sonuçları

 

 

Ayrılık ilkesinin bir istisnası olan Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ancak tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanılması halinde ve somut olay bağlamında ortaya çıkar. Bunun sonucunda, artık üçüncü kişi alacaklıların şirket tüzel kişiliğinin malvarlığı ile tatmin edilememesi  nedeni il şirket ortakları olan gerçek veya tüzel kişilerin şahsi malvarlıklarından istifade edilmektedir. Başka bir anlatımla, sermaye şirketlerinde tüzel kişiliğinin borçlarından sadece şirketin sorumlu olması ilkesi göz ardı edilmektedir. Tüzel kişiyi oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin sorumluluktan kaçmalarını engellemek maksadıyla geliştirilen bu uygulama aslında hakkın kötüye kullanılması yasağının somut bir görünümüdür.

 

 

KAYNAKÇA:

 

 

KAŞAK, Fahri  Erdem, ”Tüzel Kişilik Kavramı ve Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi ,Cilt 26, Sayı 2, Aralık 2020, ISSN: 2529-0142, ss. 1242-1263.

 

[1] Yargıtay’ın  11. HD,  E. 2017/2384, K. 2019/2653, T. 04.04.2019 tarihli kararında;  “Temel hukuk kurallarının en önemlilerinden bir tanesi alacak haklarının nisbiliği ilkesidir. Alacak hakkı ancak hukuki ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Kural olarak borç ilişkinin dışında bir başka gerçek ya da tüzel kişiye karşı borç ilişkisinden doğan alacak hakkı ileri sürülemez. Ticaret şirketlerinde ise sınırlı sorumluluk ilkesi ayrı ve bağımsız malvarlığı oluşumunu yaratmaktadır. Tüzel kişi ile ortakları arasında malvarlığı ile sorumluluk ayrılmaktadır. Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları sorumlu tutma imkanı getirilmiştir. Teorinin amacı, hakkaniyet gerektirdiği zaman tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılmasının önlenmesidir. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen MK’nın 2. maddesi kabul edilmektedir.” denilmiştir.

 

[2] Yargıtay’ın bu yöndeki görüşleri için bkz. “Yargıtay 11. HD, T. 04.04.2019, E. 2017/2384, K. 2019/2653, Yargıtay 9. HD, T. 15.11.2016, E. 2016/29064, K. 2016/20166, Yargıtay 11. HD, T. 12.09.2014, E. 2013/8411, K. 2014/13676”

 

[3] Doktrinde hakkın kötüye kullanılması aşağıda sayılacak olan üç şartın birlikte bulunması durumunda ortaya çıkar. Bu şartlar;

 

Hukuk düzenince tanınan bir hak olmalı,

 

Tanınmış olan bu hak açıkça dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılmalı,

 

Hakkın bu şekilde kullanılması ile birlikte üçüncü kişiler büyük bir zarara uğramalı veya objektif olarak zarara uğrama tehlikesi içinde bulunmasıdır.

 

 

[4] Yargıtay 11. HD, E. 2017/2384, K. 2019/2653, T. 04.04.2019 tarihli karar bkz.

 

 

[5] Yargıtay 11. HD, E. 2017/2384, K. 2019/2653, T. 04.04.2019 tarihli karar bkz.

 

 

[6] Yargıtay’ın 11. HD, E. 2016/5148, K. 2017/7084, T. 11.12.2017 tarihli kararında “Dava, çeke dayalı alacak istemine ilişkin olup, davacı tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak tüm davalıların çek bedelinden sorumlu tutulmasını istemiş, mahkemece, gerçek kişi davalı ... dışındaki davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere TTK'daki sermaye şirketlerine ilişkin hükümler gözetildiğinde kural olarak sermaye şirketi ortaklarının şirket borçlarından dolayı şirket alacaklılarına karşı bir sorumluluğu bulunmamakta ise de, pay sahibinin şirket tüzel kişiliği ile özdeşleşmesi, şirket ortağının mal varlığı ile şirket tüzel kişiliğinin malvarlığının birbirlerine karışması, art niyetli ve hesaplı davranışlarla sırf sorumluluktan sıyrılmak amacıyla tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılması, ortağın şirketteki hakimiyetini kötüye kullanarak alacaklılara karşı tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanmasının hakkın kötüye kullanılması mahiyeti taşıması, borçların ödenmesi sırasında şirket ortağı tarafından ayrılık prensibinin ileri sürülmesinin TMK'nın 2. ve 3. maddelerine aykırı olması gibi hallerin söz konusu olduğu durumlarda şirket ortağı aleyhine de tüzel kişilik perdesi aralanarak şirket borcundan dolayı sorumluluğuna gidilebilecektir. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin özdeş kılınarak sorumlu tutulması mümkün olabilecektir. Bu durumda, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davalı ...'nın durumu değerlendirilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davanın tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına dayandırıldığı, davalı ...'nın ise bir gerçek kişi olduğu gerekçesiyle davalı ... hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” diyerek çek ciro ederek tüzel kişiliğin arkasına saklanan davalıların da sorumlu tutulması gerektiğine hükmetmiştir.

 

 

[7] Yargıtay’ın 11. HD, E. 2016/12847, K. 2018/6244, T. 11.10.2018 tarihli kararında; “Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacının ... ... 'ye sessiz ortak olduğu, ortaklık sözleşmesi kapsamında 10.000 DEM para yatırdığı, paranın holdingin yapılan sermaye artırımında kullanılmak suretiyle ve nakit olarak holdinge verildiği veya doğrudan banka hesapları aracılığıyla da transfer yapılarak gelen paraların sessiz ortaklardan sağlanan paralardan karşılandığı, organizasyonun çatısının ... Holding A.Ş. bulunduğu, yabancı şirketlerin bankada bulunan hesaplarına transferler yapılarak bilahare büyük oranda sessiz ortaklara geri dönüşün engellenmesi amacıyla holding iştiraki bulunmayan şirketlere kaynak sağlandığı, bu durumun 1997-1998-1999-2000 yıllarında devam ettiği, şirketlerin kuruluş amacının vatandaşların parasını ele geçirmek olduğu, ... 'ün bu eylemlerinden, gerek haksız fiilinden, gerekse organizasyonun çatısı olarak ifade edilen holing yönetim kurulu başkanı olarak sorumlu bulunduğu, davadışı ... A.G ile, davalı şirket arasında organik ve hukuki bir bağ bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak bu iki şirketin tek bir şirket olarak değerlendirilmesi gerektiği, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olan ... 'ün davacının zararından ... 336 maddesi hükümlerince kendi malvarlığı ile sorumlu olduğu anlaşıldığından; davacının ... olduğu 10.000 DEM'nin Euro/DEM dönüşüm kuru karşılığı 5.112,92 Euro'nun, (davacı tarafından davalılara paranın ödenmesi için ihtarname gönderilerek 11.11.2008 tarihinde temerrüde düşürüldüğü anlaşılmakla), 11.11.2008 tarihinden TCMB'nin kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.” denilerek, tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanan organizasyonun başındaki Holding Şirketinin yönetim kurulu başkanının sorumlu şirketle birlikte müteselsilen sorumlu tutulmasına hükmetmiştir.

Karar

                                                                                  


Bu sayfa 356 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor