YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Terör örgütüne üyelik nedeni ile yapılan yargılamada, kıdemsiz üyenin heyet başkanlığı yapmasının hukuka aykırı olduğu hk. (CGK)

Karar Özeti

Duruşmanın idaresi sırasında mahkeme başkanının yönetiminin usule aykırı olduğunun sanık tarafından ileri sürülmesi durumunda; CMK'nın 192/2. maddesinde yer alan ''Duruşmada ilgili olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin olarak mahkeme başkanı tarafından emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu hususta bir karar verir'' şeklindeki düzenleme karşısında, sanığın tutumuyla ilgili mahkemece öncelikle bir karar verilmesi gerekirken böyle bir karar bulunmaksızın, heyet başkanının sanığın konuşmasının kesilmesine yönelik itirazlarını da dikkate almayarak sanığın savunmasını iki kez sonlandırması, karar celsesinde ise son sözü sorulan sanığın ''savunma yapmak istiyorum' şeklindeki beyanı ve talebi hakkında da heyetçe olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden duruşmaya son verilerek hükmün açıklanmasının, kıdemsiz üyenin heyet başkanlığı yapmasının yanında, CMK'nın 192/2 ve 289/1-a-h madde ve fıkralarına aykırı ve savunma hakkını kısıtlayıcı nitelikte olduğu görülmüştür. Bu nedenle sair yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmelidir.

Karar

 

Ceza Genel Kurulu         2020/19 E.  ,  2021/369 K.

 

 

Kararı veren

 

Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu

 

Mahkemesi :Ceza Dairesi

 

Sayısı : 66-129

 

Temyiz Edenler : Yargıtay Cumhuriyet savcısı, sanık ve müdafisi

 

Silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçundan sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 17.09.2019 tarih ve 66-129 sayı ile; sanığın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.

 

Hükmün Yargıtay Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “ret ve onama” istemli 07.01.2020 tarihli ve 1198 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

CEZA GENEL KURULU KARARI

 

Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:

 

Sanığın duruşmalı inceleme isteminin, CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren reddine oy birliğiyle karar verilmiştir.

 

I)TEMYİZ EDENLERİN SIFATI, BAŞVURULARIN SÜRESİ VE TEMYİZ NEDENLERİNE GÖRE YAPILAN İNCELEMEDE:

 

A) Uygulanacak Temyiz Hükümleri:

 

07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmekle birlikte 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'nın, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 7 nolu protokolün "Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı" başlıklı 2. maddesinin "Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkum edilen her kişi, mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden inceletme hakkını haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanılabilme gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir. 2. Bu hakkın kullanılması, yasada düzenlenmiş haliyle önem derecesi düşük suçlar bakımından ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılandığı veya beraatini müteakip bunun temyiz edilmesi üzerine verilen mahkumiyet hallerinde istisnaya tabi tutulabilir." hükmü doğrultusunda, bazı kamu görevlilerin özel yetki kuralları uyarınca Yargıtayda veya Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yargılanmaları halinde istisna getirebilme olanağına rağmen iç hukukumuzda, ilk derece olarak Yargıtayda yargılanacak kişiler bakımından verilen hükümlerin temyiz edilebileceği öngörülerek, iki dereceli sistem benimsenmiştir.

 

B) Temyiz Süresi ve Neden Bildirme Yükümlülüğü:

 

Hüküm fıkrasında, verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağı bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresinin, mercisi ve şekillerinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilerek hazır bulunan sanığa ve müdafisine bildirilmesi gerekmektedir.

 

Temyiz istemi, tutuklu bulunan sanıklar hakkında CMK'nın 263. madde hükmü saklı kalmak üzere, hükmün açıklanmasından itibaren eğer temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılmasının gerekliliği, temyiz sebebinin ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabileceği gözetilerek, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorunda olduğu, başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilmesi gerekliliğine uyularak usulüne uygun başvuru yapıldığı anlaşılmakla işin esasına geçilmiştir.

 

C) Temyiz Nedenleri ve İncelemenin Kapsamı:

 

İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz kanun yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK'dan farklı şekilde resen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür. Gerekçeli temyiz dilekçesi, (ek dilekçe, temyiz layihası) temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. Temyiz dilekçesinde ya da daha sonradan verilen ek temyiz dilekçesinde temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekir.

 

Bir muhakemede, çözümü amaçlanan iki temel sorun vardır. Bunlar, maddi sorun ve hukuki sorundur. Maddi sorun, "olgusal dünya"ya; hukuki sorun, "normatif dünya"ya aittir. Mahkemede önce maddi sorun, sonra hukuki sorun çözülür. Maddi sorunun çözümü geçmişte yaşanmış bir olayın temsili, nasıl gerçekleştiğinin tespitidir. Bu çözüm de sadece hukukun izin verdiği yöntemlerle gerçekleşecektir. Maddi olayın gerçeğe uygun temsil edilebilmesi öncelikle, eksiksiz soruşturma yapılması ve toplanan tüm delil araçlarının doğru değerlendirilmesine bağlıdır. Hâkim; delil araçlarını, akıl yürütmek ve bu arada tecrübe kurallarına başvurmak suretiyle, vicdanına göre değerlendirecektir. Yine akıl yürüterek boşlukları dolduracaktır. Dolayısıyla vicdani kanaate sezgilerle değil akıl yoluyla ulaşılacaktır.

 

Temyiz denetiminde, maddi olayın tespitinde ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinin, sözlülük, doğrudan doğruyalık ve yüzyüzelik ilkeleri uyarınca elde edilen delilleri vicdani kanaatleri ile serbestçe takdir ederken, delillerle varılan sonucun hukuk kurallarına, akla, mantığa, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel görüşlere uygun olup olmadığının tespiti bakımından somut dosya üzerinden görüşülüp incelenebileceği gibi maddi sorunla ilgili vaka değerlendirmelerindeki hukuka aykırılıkları da gerekçe üzerinden denetlenebilecektir.

 

Temyiz dilekçesinde bir temyiz nedeni var olmasına rağmen muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının temyiz sebebi olarak gösterilmemesi ya da gösterilmekle birlikte hükme etki edecek nitelikte olmadığının anlaşılması durumunda usul hükümlerine uygunluk bakımından sadece 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesi kapsamındaki hukuka kesin aykırılık hâlleriyle sınırlı bir temyiz incelemesi yapılacak, inceleme sırasında tespit edilen ancak hükmü etkilemeyen muhakeme hukukuna aykırılıklar Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmayarak kararda bu aykırılıklara işaret edilmekle yetinilecektir.

 

Temyiz nedeninin, maddi hukuka aykırılık iddiasına dayanması hâlinde ise maddi hukuka aykırılık nedeniyle hükmün temyiz edilmesi yeterli olup cezai yaptırımların kişiler üzerindeki telafisi mümkün olmayan ağır sonuçları da gözetilerek somut olayda adaleti gerçekleştirme ve doğru bir hüküm oluşturma ile yükümlü olan Yargıtayca dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıklar tespit edilip temyiz edenin sıfatı da dikkate alınmak suretiyle bozma nedeni yapılması gerekecektir.

 

CMK'nın 289. maddesinde yazılı olan "Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır" kuralı, hiçbir temyiz nedeni içermeyen bir temyiz başvurusunda, mutlak temyiz nedenlerinin kendiliğinden gözetileceği şeklinde anlaşılamaz. Bu noktada dilekçe yalnızca bir veya birden fazla nispî temyiz nedeni içeriyorsa, bu nedenler kabul edilmese dahi 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinde yer alan mutlak hukuka aykırılık hâllerinden birine dayanarak hükmün bozulması mümkündür.

 

D) Temyiz İstemlerinin Süresinde ve Geçerli Olup Olmadığının Değerlendirilmesi:

 

a)Özel Dairece ilk derece mahkemesi sıfatıyla gerçekleştirilen yargılama sonucunda 17.09.2019 tarihinde yapılan oturumda hüküm özünün, hazır bulunan sanık ve müdafisine, karara karşı başvurulacak kanun yolu, süresi, mercisi ve şekilleri de belirtilmek suretiyle açıkça okunup usulen anlatıldığı,

 

Mahkumiyet hükmüne yönelik olarak sanığın 27.09.2019, müdafisinin ise 24.09.2019 Yargıtay Cumhuriyet savcının 18.09.2019 tarihli ve süresi içerisinde sundukları dilekçelerle temyiz kanun yoluna başvurdukları,

 

b)Temyiz dilekçeleri içeriklerinden; sanığın nedensiz olarak, sanık müdafisinin ise kararın usul ve yasaya aykırı olması ve başka yasal gerekçeler öne sürerek kararı temyiz ettikleri, sanığın gerekçe içeren bir temyiz dilekçesi sunmadığı anlaşılmış olup;

 

CMK'nın 294/1. maddesi temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde/layihasında temyiz edenin hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini/temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu şart koşmuş ve temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermemesi durumunda, tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkı bulunmaması hallerinde olduğu gibi usulüne uygun açılmış bir temyiz davasından bahsedilemeyeceğinden CMK'nın 298/1. maddesi gereğince sanık ...'nın temyiz talebinin REDDİNE,

 

Temyiz incelemesinin sanık müdafisinin ve Yargıtay Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçelerindeki nedenlerle sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

 

II-İDDİA;

 

'Şüpheli ...'nın savunması, yukarıda ayrıntıları açıklanan tanık beyanları, ByLock içerikleri, HTS baz analizine göre;

 

Şüphelinin Üniversite öğrenciliği ve staj döneminde:

 

Örgüt tarafından üniversite ve staj eğitim döneminden itibaren mensuplarının ayrıştırılarak ayrı evlerde barınmaları ve eğitimlerinin sağlandığı,

 

Şüphelinin, hukuk fakültesi öğrenciliği ve staj döneminde yargı kadrolarının örgüt mensuplarından oluşturulması ve örgüte eleman temini ile mensupları arasındaki dayanışmanın pekiştirilmesi noktasında aktif faaliyet yürüttüğü, bu kapsamda ifadeleri alınan yargı eski mensuplarından;

 

... tarafından,"Ben 1985 yılında ... Hukuk Fakültesini kazanarak....'ya geldim...üçüncü sınıfta ... ile tanıştım. ... bilahare hakim olan ve Yargıtay üyeliği yapan kişidir. Ben ... cemaati lafını ilk defa ...'dan duymuştum. Onunla okuldaki arkadaş sohbetleri esnasında kendisinden ve cemaatten bahsederdi...Dördüncü sınıfa geldiğimde ... benimle daha fazla ilgilenmeye başladı. Beni kendi evlerine çağırdı...Ben ve ...'nın bu teklifini kabul edip ...'nın evine bu sohbetlere gitmeye başladık. Sohbetleri ise ... veriyordu. Daha sonra ...'in ismini zikretmeye başladı. Ben dördüncü sınıfın sonuna kadar ...'nın abiliğinde bu sohbetlere devam ettim. Ben eğitim merkezinin..... daha sonraki davetlerine katıldım. Bu sohbetleri de ... organize ediyordu. O dönem ... ve ... piknik organizasyonları yapıyordu" şeklinde,

 

... tarafından,"...'da Eğitim Merkezi'ne geldiğim dönemlerde... ... ve ... ile de tanışmıştım...... sohbetleri için ...'nın evine ... ile birlikte gidiyordum. Bu yıllar 1991-1992 yıllarıydı." şeklinde,

 

... tarafından,"Ben eğitim merkezinde ..., ...,...Bu şahıslar üçerli dörderli gruplar halinde o dönem sohbet yapıyorlardı." şeklinde,

 

... tarafından,"..., ... Bey'in staj arkadaşıydı ve staj eğitim merkezinde birlikte kalmışlar, aralarında bir dostluk olduğunu biliyorum. ..., genel sekreter olarak atanınca ister istemez iş daha çok onların kontrolünde gitmeye başladı" şeklindeki ifadesi ile,

 

Yargıtay eski üyesi ...'nın, ... hakim adayı olarak; 30.11.1990-15.10.1991, 15.10.1991-07.12.1992 tarihleri arasında,

 

Başka dosya sanığı ...'un, ... hakim adayı olarak; 31.08.1990-15.10.1991, 15.10.1991-14.02.1992 ve 13.04.1992-13.07.1992 tarihleri arasında staj yaptığı dikkate alındığında;

 

Şüphelinin öğrenciliğinden başlayan örgütsel irtibatlarının stajı döneminde de kesintisiz devam ettiği,

 

Mesleğin icrası sırasında

 

Şüpheli ...'nın taşrada görev yaptığı sırada da örgütsel toplantılar organize ederek sohbet abiliği yaptığı, örgüt tarafından organize edilen daha kapsamlı toplantılara katılımı sağladığı, mensupları arasındaki ilişki ve dayanışmanın arttırılması bağlamında organizasyon, toplantı, himmet ve örgüt amaçları doğrultusunda aktif faaliyet yürüttüğü, bu hususun,

 

... tarafından, "Ben ...'teyken..1999-2000 yılı olabilir, yaz aylarıydı. ...'da Yenimahalle'deki Samanyolu Okullarında, en üst katında Türkiye genelinde 150-200 kişi hakim-savcı çağırmışlar. Orada 3-4 saat birlikte bir toplantı yapıldı...Yargı biriminin sorumlusu ... abi geldi dediler...Buraya gelirken hiç hissettirmeyeceksiniz." dedi. Yoğunluklu olarak bir yere gidip gelirken nelere dikkat edileceği, sohbetlerde nelere dikkat edileceği konusunda uyarıldık. ..., ..., ..., ..., ... vardı. ... beni ve 5-6 kişiyi alıp Balgat'ta bir eve götürdü.

 

Ben 1992 yılı başında ... merkeze hakim olarak kura çektiğimde...... bana orada sahip çıktı...1993 yılı sonlarında ..., ... ve ben sanırım Beşiri ilçesine hatırlamadığım bir hakim arkadaşı ziyarete gittik....'dan geldiğini söyleyen birileri de iştirak ediyordu. Bu buluşmalardan birinde ... bana "Ağabey artık biz seni bizden görüyoruz. Öğrencilere yardım yapıyoruz." diyerek para istediler...Parayı toplantıya katılanlara verdim, onlar da ...'dan gelen kişiye verdiler." şeklinde,

 

... tarafından, "Ben Simav'da çalışmaya başladığım zaman.... sürekli Yargıtay ile ve HSYK ile irtibatı olduğunu gösterir şekilde oradaki bizler için ulaşılması kolay olmayan yüksek yargı mensupları ve HSYK üyeleri hakkında abi diye anarak sözler sarfediyor ya da telefonla irtibat kuruyor ve bazıları hakkında " onlar benim adamım" diye sözler sarfediyordu...

 

... bana cemaatin hedeflerini, çalışmalarını ve yapılanmasını anlatmaya başladı....Ancak benim yanımda da cemaat ile ilgili konuları belli bir noktaya kadar konuşup ben ona soru sorduğumda bana " Önceki ümmetler çok soru sormaktan helak olduğunu, sorgulayan değil itaat eden insanlara ihtiyaç olduğunu" söyleyerek benim sorularımı geçiştiriyordu...piknikteki sohbetler sırasında ... ve ...'in birbirlerine cemaatin Simav'daki ve Kütahya'daki faaliyetlerini sordukları ve her ikisinin de FETÖ/PDY bloklanması ile irtibatlı olduklarını açıkca ortaya koyar şekilde konuştuklarına tanık oldum." şeklinde,

 

... tarafından, "Ben ...'ya gelince...Urankent'teki adliye lojmanına taşınınca ... ... ve ... beni sohbetlere çağırdılar....Daha sonra davetler dini sohbetlere ve ...'in anlatıldığı sohbetlere dönüştü. Bu sohbetlere eşlerimiz de gelirdi. Sohbetin abiliğini ... yapardı....Bilahare ... bize ben de size sohbet vereyem dedi. Beni, ... ... ve ...'yı evine davet etti. Bu dönemde ...'e ait videolar izlemeye başladık. Sohbetin abisi de ...'ydi."şeklinde

 

İfade edildiği,

 

HSYK dönemi

 

2010 yılı Anayasa referandumu sonrası HSYK'nın yargı erki içerisindeki görevleri; Hakim ve Savcıların; atama, tayin, terfi ile bütün özlük hakkları, her türlü yükselme ve birinci sınıfa ayrılma işlemlerini yapmak, görevlerinden dolayı veya görevleri sırasındaki suç soruşturması, disiplin soruşturma ve kovuşturması sonucu geçici yetkiyle yer değiştirme veya görevden uzaklaştırma ile meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar vermek, hakim ve savcıların, mesleğe kabulü, görevlerini kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere uygun olarak yapıp yapmadıklarına ilişkin Teftiş Kurulu'na denetim yaptırma, ihbar ve şikayetleri inceleyerek inceleme ve soruşturma işlemleri için teklifte bulunma, mesleğe tekrar atanma, meslekten çekilme, çekilmiş sayılma ve görevin sona ermesi hakkında karar verme şeklinde olup, yargı mensuplarının tamamı üzerinde oldukça kapsamlı yetki ile donatıldığı,

 

Şüphelinin öğrencilik, staj dönemi ve mesleğin icrası sırasında örgüt içerisindeki etkin konumu ve faaliyetleri nedeniyle örgüt amaçları doğrultusunda Anayasal sistemdeki 3 temel erkten biri olan yargı erkinin örgütün amaçları doğrultusunda dizayn edilmesinde son derece kritik öneme haiz HSYK Genel Sekreterliğine atanmasının gerçekleştirildiği,

 

2010 yılı HSYK seçimlerinin, demokratik her adayın serbestçe yarıştığı bir seçim olduğu düşünülürken, tablonun bu anlayışın çok ötesinde örgütlü bir faaliyete dönüştürüldüğünün ortaya çıktığı,

 

(469835 ID) ile D-Fahri, Kayacan, Kaya kod adlarını kullanan şüpheli ...'nın organizesinde, (5053677518, IMEI numarasının; 01342300171799) ile ByLock kullanıcısı olduğu tespit edilen şüpheli ..., (83284 ID), "ADY, TGKÇ, Tuğhan, Tahir" kod adlarını kullanan ..., (403561 ID), "Hasan" kod adını kullanan ..., (52025 ID, (183193 ID ), "NDR, NADIR, Nadir" kod adlarını kullanan ..., (411201 ID), "D-Yurdaer" kod adını kullanan ..., (382087 ID), "sami, sönmez" kod adlarını kullanan ..., CGNAT, (sicinat) verisi ile çok sayıda ByLock bağlantısı tespit edilmiş olan ... olmak üzere yaklaşık 20 örgüt mensubunun, şüpheli ...'nın evinde toplanarak seçim stratejisinin belirlenmeye çalışıldığı, masrafları örgüt tarafından karşılanan seçim gezileri yapılmasının kararlaştırıldığı, toplantıların seçime kadar devam ettiği, şüpheli ...'nın da bu seçim gezilerine katıldığı, HSYK üye adaylarının kimlerden oluşacağı konusunda seçici kurul içinde yer alıp, örgütün temsilcisi sıfatı ile hareket ettiği

 

Örgüt liderinin talimatları doğrultusunda 2008 yılından itibaren takiyye yöntemi ile sızılan Yargıçlar ve Savcılar Birliğinin HSYK seçimi gibi bazı operasyonlarda kullanıldığı,

 

...2010 yılında yapılan HSYK seçimlerinden önce YARSAV başkanı ... ile bakanlık listesinde bulunan yapılanma içerisindeki ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in Adalet Bakanlığında bir araya geldikleri, görüşmenin konusunun, YARSAV içinde örgüt mensuplarının sayısı, konumu ve hareket tarzları olduğu ...'ın bu toplantıda örgüt mensubu olan 300-400 kişinin YARSAV içerisinde bulunduğunu belirttiği, YARSAV'da etkili olmaya başlayan örgüt mensuplarının tek oy düzenlemesinin iptali yönünde girişimlerde bulundukları, YARSAV üzerinden muhalefet parti yetkililerini ikna ettikleri ve muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesine açtığı dava sonucu bu seçimlerde tek oy verilmesi şeklinde düzenlemenin iptal edilerek seçilecek aday sayısı kadar oy kullanılması (liste biçiminde) şeklinde düzenlemenin geldiği,

 

Seçimlerde haklarında örgüt mensubiyeti nedeniyle soruşturma/kamu davası açılmış bulunan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın HSYK üyesi olarak seçildikleri ve birlikte faaliyet yürüttükleri, sayısal çoğunluklarını avantaj olarak kullanmak suretiyle hakim ve savcılar hakkında atama ve nakletme, geçici yetki verme, kadro dağıtma gibi önemli görevleri olan HSYK Birinci Dairesi'nin Başkanlığına şüpheli ...'un, üyeliklerine ..., ..., ...'nin, 2. Daire Başkanlığına ...'in, üyeliğine ..., 3. Daire Başkanlığına ...'nin, üyeliklerine ..., ..., ...'ın getirilmesini ve şüpheli ...'nın da 31.12.2010 tarihinde HSYK Genel Sekreterliği görevine, örgüt şüpheli/sanıkları ..., ..., ...'ün de genel sekreter yardımcılıklarına getirilmesini sağladıkları,

 

Yüksek yargıya üye seçimleri gündeme geldiğinde olması gerekenin, böylesi bir tasarrufun referandum sonrası oluşturulan HSYK yapısı içerisinde, yüksek yargıdan gelen ve kendilerinden olmayan üyelerin tamamının katılımı ile Yargıtay ve Danıştay'a açılan davaların niteliği ve sayısı dikkate alınarak, objektif bir değerlendirme ile Devlet teamüllerinin gereği ve kurum kültürlerinin de işe koşulması suretiyle kıdemin, liyakatın kriter olarak esas alındığı, herkesin serbestçe oyunu kullandığı, demokratik bir seçim olması gerekirken, Aralık 2010 tarihinde boş olan Yargıtay üyelerinin seçiminde, şüpheli ...'nın evinde ve onun koordinesinde yapılan gizli örgütsel toplantıya (432728 ID, 71442 ID), "servet, aber, berberabi" kod adlarını kullanan ..., ..., ..., (83284 ID) ile "TGK, TGKÇ, Tughan, tahir" kod adlarını kullanan ..., (GSM hattı; ..., IMEI numaralarının;..., ...) ile bağlantısı tespit edilen ..., (87502 ID) ve "Ermin" kod adını kullanan ..., (GSM hattı; ..., IMEI numarasının; ...) ile bağlantısı tespit edilen ..., ..., (71852 ID) ile "MAHİR, mahir, muzo" kod adlarını kullanan ..., (123652 ID) ile "erdem, edurnagöl, edurnagol" kod adlarını kullanan ..., (396079 ID) ile ..., ..., Aydnbybsgl, ... abi, ... a, ..." kod adlarını kullanan ... ..., (52025 ID, 183193 ID) ile "Nadir, NDR, NDR Yeni" kod adlarını kullanan ..., örgüt yöneticisi olmaktan kamu davası açılmış bulunan ... ile ByLock abone listesinin 67186’ncı satırında kaydı bulunan ... (127651 ID) "HSYS-RY" kod adlarını kullanan ... ile birlikte şüpheli ...'nın da katıldığı, örgüt mensuplarından oluşan 350-400 kişinin, projektör kurularak isimlerin ekrana yansıtılıp sunum yapılarak sayının belirlenmeye çalışıldığı, örgüt lideri ile direkt iletişim kurulup, talimatlarının alındığı atmosfer içerisinde üye belirlemesinin yapılmaya çalışıldığı, ...'nin evinde yapılan toplantıya da kurul eski üyeleri ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ile ..., ..., ..., ... ..., ..., ... ve ..., ... ile birlikte şüpheli ...'nın katıldığı,

 

Yüksek yargıya üye belirlenmesi aşamasında, sadece örgüt mensuplarının iştiraki ile gizliliğe en üst seviyede riayet edilmek suretiyle gerçekleştirilen toplantılar sonrasında örgüt mensubu üyelerin belirlendiği, seçimlerin meşru zeminde gerçekleştirildiği algısının yaratılması bağlamında, önce üyelik yeterliliğine sahip beşbine yakın hakim savcının talepleri alınarak oluşturulan listelerin, yapılan Genel Kurul toplantısında üyelere dağıtıldığı, yüksek yargıdan gelen üyelerin verilen listelerden isimleri henüz işaretlediği sırada, örgüt mensubu üyelerin hazır oy pusulaları ile sembolik olarak seçime katıldıkları, tanıklık eden yüksek yargı üyelerinin söylemlerinden anlaşılmış olup, bu bilginin, aynı dönemde çalışmış olan yüksek yargıdan atanan üyelerin tanıklığı ile teyidinin mümkün olduğu,

 

Şüphelinin, HSYK Genel Sekreteri olarak atanması sonrasında ... ve ..., örgütün sivil imamı ..., ..., ... gibi örgüt şüpheli/sanıkları ile iştirak içerisinde örgüt amaçları doğrultusunda organize ettiği örgütsel toplantılara ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ile birlikte katıldığı, toplantılara HSYK üyesi olmayan kişiler, Balyoz ve Ergenekon ilgili olmak üzere başka kişilerin de çağrıldığı, şüphelinin himmet verdiği ve diğer örgüt mensuplarından topladığı himmeti örgüte aktardığı, bütün bu süreçlerin başka dosya sanığı ... tarafından açıkça ifade edildiği, ... tarafından "Devlet işlerinin yargı işlerinin bu şekilde evlerde konuşulması bende hep bir rahatsızlık yaratmıştır" yönündeki ifadesi ile de teyit edildiği,

 

HSYK yapılanması içerisinde örgüt mensuplarının evlerinde Balyoz, Ergenekon gibi ülke gündemini meşgul eden davaların, bu örgütsel toplantılarda, diğer kurul üyeleri dışlanarak örgütün istem ve talepleri doğrultusunda şekillendirilmesi hususunda faaliyet yürütüldüğü, bu toplantılara ... ve ...'in de katıldığı, bu hususun bizzat ... tarafından ifade edildiği, ayrıca HSYK eski üyesi ... tarafından "abilik" görevinin ... tarafından yürütüldüğünü, ...'nin talimatları doğrultusunda oy kullandıklarını, özellikle Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, MİT Tırlarının Durdurulması gibi davalarda görev yapan cemaat mensubu hakim ve savcılar hakkında yapılacak soruşturmalarda "Aleyhe kararlara muhalefet yazın, arkadaşları küstürmeyelim" dediğini, bu talebin FETÖ/PDY'nin isteği olduğunu bildiğini ve ...'nin talimatlarını kararlarına yansıttıklarını ifade ettiği, bütün bu süreçlerin şüpheli ...'nın örgütteki sevk ve idaredeki rolü ile gerçekleştirildiği,

 

Yargıtay eski üyesi örgütün HSYK üst sorumlusu ...'nin, örgüt içinde bulunan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinden aldığı bilgileri örgütün yüksek yargı içinde görevlendirilen yöneticilerine aktardığı, telefon, tablet, hat vb araçları sağladığı, oluşan sorunları giderdiği, örgüt ile iltisaklı kurum ve kişiler ile ilgili olarak ByLock yazışmasında; ... (52025 ID).."Mesleğe kabulde aleyhe oy kullanacağınız birisi varmış onun ismini de gönderdim ama daha zamanı var inş bir fırsat olursa görüşürüz" şeklinde açıkça talimat vermekten çekinmediği, Danıştay'da örgüt üyeleri tarafından açılacak davaların dilekçelerinin hazırlanması ve dava sürecinin takibi konusunda bir heyet oluşturulmasının dahi planlandığı, bu şekilde HSYK'da yapılan toplantıların gündemi, sonuçları, görüşme içeriklerinin, kararname süreçlerinin örgüt tarafından takip ve kontrol altında tutulduğu, örgütün talimatları doğrultusunda verilen kararlara yazılan muhalefet şerhlerinin düzenli olarak örgütün yurtdışı birimine aktarıldığı, kurul başkan vekilinin kim olacağı ile seçim süreçlerinin bloke edilmesi de dahil olmak üzere seçim süreçlerinin takip edilerek örgütsel stratejinin belirlendiği,

 

Şüpheli ...'nın HSYK Genel Sekreteri, devamında Yargıtay üyesi olduğu dönemde birlikte çalıştığı örgüt mensubu yüksek yargı eski üyeleriyle ilgili hazırlanan fezleke ve iddianamelerde, FETÖ/PDY'nin çalışmalarıyla HSYK üyeliklerine seçildikleri, ...'nin verdiği talimatlar doğrultusunda oy kullandıkları, "sohbet" olarak nitelendirilen örgüt toplantılarına katıldıkları, "himmet" adıyla örgüte para verdikleri, örgütün yargı mensuplarından sorumlu sivil imamı ..., ... ve ... ve daha çok sayıda sivil imam ile irtibatlı oldukları,

 

Anlaşılmıştır.

 

(469835 ID) ile Kaya -D-Fahri -Kaya-Kaya-cık kod adlarını kullanan şüpheli ...'nın, örgüt içerisindeki etkin konumu ve faaliyetleri dikkate alınarak 28.12.2010 tarihinde HSYK Genel Kurulu kararı ile Kurul Genel Sekreterliğine, Genel Sekreter Yardımcılıklarına ise 29.12.2010 tarihli karar ile (71852 ID) numaralı "MAHİR, muzo, mahir a" kod adlarını kullanan ..., (123652 ID) numaralı ByLock kullanıcısı "erd, Erdem, ENGN, Engin" kod adlarını kullanan ..., ByLock abone listesinin 43760. satırında kayıtlı ...'nin atandıkları, genel sekreter yardımcılığına atanan ...'nın atanması sonrası örgütsel yöntemlerle görevden uzaklaştırılmasının sağlandığı,

 

Bu şekilde oluşturulan kurulda, şüpheli ...'nın HSYK Genel Sekreterliği gibi icracı bir organda yer almasının sağladığı nüfuz ve imkanları kullanarak HSYK kurumunu örgütün amaçları doğrultusunda dizayn ettiği, bu kapsamda;

 

Anayasal kurumları tamamen ele geçirmeyi amaçlayan FETÖ/PDY terör örgütüne bu gücü veren etkin faktörlerden birinin şüphelinin tasarrufları olup, Yüksek yargıyı örgütün talimatları doğrultusunda dizayn ettiği, ünvanlı atamaların önemli bir bölümünün, ByLock kullanıcısı ve FETÖ/PDY şüphelisi olan yargı eski mensuplarına ayrıldığı bu kapsamda;

 

06.01.2011 Tarihli Adli Yargı Kararnamesinde;

 

Örgütün, Kamu Personel Seçme Sınavında sınav sorularının çalınarak sınav öncesi örgüt mensuplarına servis edilmesi ile ilgili soruşturmayı akamete uğratmaktan ve ByLock kullanıcısı ve FETÖ/PDY şüphelisi, ... Cumhuriyet Savcısı ...'ın, ... Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine,

 

... Cumhuriyet savcısı iken Habur sınır kapısında PKK mensupları ile ilgili soruşturmada şüphelinin talepleri doğrultusunda işlem yapmak suretiyle rol alan ...'nın, ... Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine,

 

Kamuoyunda "Okyanus" davası olarak bilinen örgütün kumpasları doğrultusunda gerçekleştirilen davada mahkeme başkanı olarak görev yapan ...'in, ... Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına getirildiği,

 

Aynı kararnamede, mağdur edilen yargı mensuplarına örnek olması açısından, Ergenekon duruşmalarının devam ettiği süreçte sanıklar için tahliye fikrinde olduğunu söyleyen üye Oktay Kuban'ın bir sonraki duruşmaya giremeden görev yaptığı ... hakimliğinden ... hakimliğine atanmasının gerçekleştirildiği belirlenmiştir.

 

29.03.2011 tarihli kararnamede;

 

...'ün, ... Cumhuriyet Savcılığından, ... Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine,

 

Ergenekon", "Balyoz", "Poyrazköy" gibi kumpas davaları ve soruşturmalarını yürüten ..., ..., ...'in ... Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine,

 

19.06.2011 tarihli kararnamede;

 

Darbe girişiminin başarılı olması halinde FETÖ tarafından ... Adliyesinde görevlendirilmesinin planlandığı iddia edilen ...'nun ... Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına,

 

...'ın ... C.Başsavcılığından ... C.Başsavcılığına,

 

...'ın ... Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına, (şüphelinin içerisinde bulunduğu gizli toplantıda Yargıtay üyeliğine seçtiği şahıslardan olduğu),

 

Hrant Dink davasında karar veren hakim ...'ın ... Ağır Mahkemesi Başkanlığına,

 

2011 yılı sonbahar kararnamesinde;

 

"Ergenekon", "Balyoz", "Askeri casusluk", "Oda TV", "Futbolda şike", davalarının hakimlerinden ..., ...'ın, ...'ın, ... Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına, (...'ın 403483 ID ile ByLock kullanıcısı olup, kullanıcı Adı: AA44, Şifre: malatya1994, ...'ın ByLock IP girişinin oldukça fazla olup, CGNAT (sicinat) verisinin bulunduğu, anılan kişilerin şüphelinin içerisinde bulunduğu gizli toplantıda Yargıtay eski üyeliğine seçtiği şahıslardan olup, hakkında yakalama kararı bulunduğu)

 

Şüphelinin HSYK genel sekreteri olarak görev yaptığı dönem içerisinde; İlk defa Cumhuriyet Başsavcılığı görevine atananların, FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olmaktan soruşturma yapılanlara oranının; 2011 yaz kararnamesinde % 76,

 

2011 yaz kararnamesinde ilk defa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına atanan 64 kişiden 35 kişi hakkında, FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olmaktan soruşturma yapıldığı, atamalardaki FETÖ/ PDY terör örgütü mensubu oranının genel oranının % 55 olduğu nazara alındığında,

 

Örgütün hedef olarak gördüğü Hakim ve Cumhuriyet Savcılarının ünvanlı görevlere atanmasının engellendiği, örgüt elemanlarının önemli addedilen mahkemelerde ünvanlı atamalarda değerlendirildiği,

 

FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olmayan bir çok müfettişin, başka yerlere gönderildiği ve teftiş içerisinde kalmalarına izin verilmediği, yeni görevlendirilen müfettişlerin ise tümüne yakınının, daha önce görev yapan müfettişlerin ise çoğunluğunun FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu oldukları, örgütün nihai amaç ve politikaları içinde bir silah gibi kullanıldığı, bu kapsamda;

 

30.12.2011 gün ve 470-471 sayılı Genel Kurul kararı ile Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılıklarına; ByLock abone listesinin 83185. satırında kaydı bulunan...ve FETÖ/PDY şüphelisi ...'ın,

 

HSYK Genel Kurulu'nun, 21.06.2011 gün ve 204-205 sayılı kararı ile kurul müfettişliğine;

 

ByLock abone listesinin 71995. satırında kaydı bulunan ...,

 

ByLock abone listesinde 112012’nci satırda kaydı bulunan ... olmak üzere ByLock kullanıcısı veya örgüt mensubiyeti nedeniyle ihraç edilen, kararnamenin tamamını oluşturan 7 kişi,

 

HSYK Genel Kurulu'nun, 12.07.2011 gün ve 221 sayılı kararı ile (147693 ID) numaralı ..., mushi kod adlarını kullanan ... olmak üzere ByLock kullanıcısı veya örgüt mensubiyeti nedeniyle ihraç edilen, kararnamenin tamamını oluşturan 3 kişi,

 

HSYK Genel Kurulu'nun, 19.10.2011 gün ve 288 sayılı Genel Kurul kararı ile,

 

ByLock abone listesinin 53734-53735. satırlarında kayıtlı ...,

 

ByLock abone listesinin 95818. satırında kayıtlı ...,

 

ByLock abone listesinin3779. satırında kayıtlı ...

 

ByLock abone listesinde 120177. satırda kayıtlı ...,

 

(87779 ID) ile tahsin bey kod adını kullanan ... olmak üzere ataması yapılan 23 müfettişten tespit edilebildiği kadarıyla 16'sının ByLock kullanıcısı ve örgüt mensubiyeti nedeniyle ihraç edilmiş şahıslardan oluştuğu,

 

HSYK Genel Kurulu'nun, 16.11.2011 gün ve 382 sayılı kararı ile HSYK Tetkik Hakimliğine;

 

ByLock abone listesinin 16834. satırında kaydı bulunan ...,

 

ByLock abone listesinin 30191. satırında kaydı bulunan ...,

 

ByLock abone listesinin 427. satırında, 428’inci satırında kaydı bulunan ... olmak üzere ByLock kullanıcısı veya örgüt mensubiyeti nedeniyle ihraç edilen, kararnamenin tamamını oluşturan 4 kişi,

 

HSYK Genel Kurulu'nun, 30.06.2011 gün ve 208 sayılı kararı ile

 

ByLock abone listesinin 108300. satırında kaydı bulunan ...,

 

ByLock abone listesinin 407. satırında kaydı bulunan ...,

 

(75007 ID)'yi kullanan ...,

 

ByLock abone listesinin 69706. satırında kaydı bulunan ...,

 

ByLock abone listesinde 56240. satırda kaydı bulunan ... olmak üzere biri hariç atanan tüm tetkik hakimlerinin, örgüt mensubuyeti nedeniyle meslekten ihraç edilen Bylock kullanıcısı olan hakimlerden görevlendirildiği,

 

HSYK yapısı içerisinde genel sekreterlik yapan şüphelinin, atama kararnamelerinin hazırlanmasındaki alt yapı çalışmasındaki etkin rolü dikkate alındığında; örgüt iltisakı nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı ve Cumhuriyet Başsavcılığı gibi ünvanlı görevlere örgüt mensuplarının getirilmesini sağlamak için HSYK içerisindeki örgüt mensubu olan üyeler ile birlikte gerçekleştirirken örgüt mensubu olmayan üyeler ile yüksek yargıdan gelen üyeler üzerinde de her şeyin demokratik zeminde gerçekleştirildiği izlenimini yaratmak suretiyle katılımını sağladığı öyle ki bütün bu faaliyetlerin sonucu olarak örgüt mensubu olmayan yargı mensupları ile toplumun bütün katmanlarında, ... yapılanması içerisinden olmanın; görev alma, atama ve yükselmede yeterli tek kriter olduğu bir dönemin yaşandığı, bu ve benzer çok sayıda faaliyet ile yargının etkin kadrolarının örgütün kontrolüne geçtiği,

 

HSYK'nın kurumsal yapısına ilişkin istatistiki veriler ışığında, HSYK üyeliği ünvanı ile takdir hakkı gibi lanse edilen tasarrufların, şüphelinin etkin olduğu yapı içerisinde örgütsel faaliyet kapsamında gerçekleştirildiğinin tüm açıklığı ile ortaya çıktığı,

 

Yargı erki içerisinde yer alan Cumhuriyet Başsavcılığı, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığı gibi organların tamamına yakını ByLock kullanıcısı ve örgüt şüphelisi/sanığı olan şahıslara bırakılmak suretiyle örgütün amaçları doğrultusunda, paralelinin oluşturularak, Anayasal sistemin yok edilmesi yönündeki faaliyetlere destek verildiği, diğer örgüt mensupları ile iştirak içerisinde süreklilik ve çeşitlilik arzeder şekilde örgütle organik bağ içerisinde gerçekleştirildiği,

 

Anayasal kurumları tamamen ele geçirmeyi amaçlayan FETÖ/PDY terör örgütüne bu gücü veren etkin faktörlerden birinin şüpheli ve diğer örgüt mensubu HSYK eski üyelerinin tasarrufları olup, Yüksek yargıyı örgütün talimatları doğrultusunda dizayn ettikleri

 

Anlaşılmıştır.

 

Öyle ki,

 

Örgütün, 07/02/2012 tarihinde MİT soruşturmasıyla yargıyı kullanarak, MİT'i ele geçirmek, Hükümetin, Güneydoğu sorununu çözmek amacıyla başlattığı barış sürecini durdurmak için harekete geçtiği, MİT yöneticilerini, Hükümeti ve Başbakanı terör örgütüne yardımla suçlamak istendiği gerçeğinin teyidi bağlamında;

 

(187421 ID)--"..PKK çakallarına teslim eden bu hükümet ve yargı. Önemli olan, Savcıları bu soruşturmalarla uğraştırmak ve görevi ihmallerini belgelettirmek. Yarsav Bu anlamda kullanılabilir, pkk ile müşterek hareket ettikleri iddiasıyla yapılacak suç duyuruları terör savcılarına gideceği için bizim meslektaş abiler için de bir sıkıntı olmaz, top sadece onların kucağına düşer....suç duyurusu konusunda, savcı ve ceza hakimi abilerden bylock aracılığıyla örnek dilekçeler yazması istenebilir. her abi, 5 tane dilekçe yazabilir. farklı ellerden yazılmış gibi. hükümet üyeleri özellikle de oligarşik kadrodakiler hakkında, 2008 yılında he. nin yanında bulundum 15 gün kalmak nasip oldu."

 

Görüşme içeriklerinde FETÖ/PDY isimli örgüt özellikle 2015 yılından sonra Türkiye Cumhuriyetinin, PKK ile ortak hareket ettiği iddiasının yaygınlaştırılması ve uluslararası kuruluşlar nezdinde olumsuz algı yaratılması için YARSAV'ı kullandığı bu kapsamda; Yargının sivil imamlarından olan "Emin" kodlu ... (481727 ID) ile (187421 ID) kullanıcısı yargı eski mensubu ... arasındaki 16.01.2016 tarihli yazışmalarda YARSAV'ın belirttikleri konuda kullanılabileceğini ifade ettikleri, şüpheli ...'nın da içinde bulunduğu örgüt mensupları tarafından 2010 yılında HSYK seçimleri gündeme geldiğinde, örgütsel niteliğini bildikleri YARSAV'a ilişkin tespitlerini paylaşmadıkları gibi ortak hareket ederek örgütün, HSYK seçimlerinde çoğunluğu ele geçirmesinin ve yargıyı dizayn etmesinin önünü açtıkları

 

Anlaşılmıştır.

 

Şüpheli ...'nın 26.12.2011 tarihinde örgüt kontenjanından Yargıtay üyeliğine seçildiği, bu hususun, örgüt şüphelisi/sanıkları ..., ..., ... tarafından "....Cemaat mensuplarının hangilerinin Yargıtay üyesi yapılacağına ilişkin toplantılarda da aktif görev üstlenmiştir. Bilahare de cemaatin kontenjanından Yargıtay üyesi seçilmiştir." şeklinde ifade edildiği,

 

Yargıtay üyeliğine seçildikten sonra da sivil imamların da bulunduğu örgütsel toplantılara katılıp himmet toplamaya devam ettiği, örgüt amaçları doğrultusunda şüphelinin "danışma" grubu içerisinde yer aldığı, bu hususun ...'ye ait (52025 ID) ile şüpheliye ait (469835 ID)numaralı ByLock rehberlerinde açıkça yazılı olduğu, grupta yer alanların; Yargıtay eski üyeleri ... ... (396079 ID), ... (52025 ID), ... (59344 ID), ... (188374 ID), ... (411201 ID) ile örgütün sivil imamı ...'dan (363824 ID) oluştuğu,

 

Danışma grubu tarafından yapılan örgütsel toplantılarda; başta Yargıtay 9. Ceza Dairesi olmak üzere soruşturmaya maruz kalan mensuplarının sorunları ile ilgilenilmesi, dilekçelerin hazırlanması ve takibi ile semtlere göre belirlenen sorumlu kişilere raporların teslimi gibi tüm faaliyetlerin düzenlenerek denetlendiği, HSYK tasarrufları, seçim, dava takibi, menfi takip, zimmetleme gibi çok sayıda örgütsel faaliyetin şüpheliye rapor edildiği, HSYK'da yapılan toplantıların gündemi ve sonuçlarının sivil imam tarafından şüpheliye aktarılarak izlenecek stratejinin belirlendiği,

 

Şüphelinin ByLock üzerinden attığı mesajların örgüt üyesi/yöneticisi olmaktan şüpheli ya da sanık konumunda bulunan ve örgüt şemasında işlendiği üzere grup sorumlusu ya da üst sorumlu oldukları belirlenen Yargıtay eski üyeleri ... (399977 ID), ... (28735 ID), ... (61335 ID), ... (382087 ID), ... ... (396079 ID), ... (411201 ID), ... (364269 ID), ... ( 348860 ID), ... ( 396841 ID), ...'ya ( 80415 ID) da gönderildiği, bütün bu sürecin,

 

... tarafından "2011 Eylül ayından sonra.........., ... ve benle birlikte grup oluşturduk, sende dahilsin dedi...2013 yılının mayıs ayına kadar bu kişilerle toplantılara devam ettim. Aşağı yukarı ayda bir toplantı yaptık, sırasıyla kendi evlerimizde toplanıyorduk. Yine aynı şekilde kitap okuma, namaz kılma, himmet verme oluyordu. Yargıtay Üyesi olduktan sonra ... sohbetler zamanında bir para toplardı. 2013 yılında aynı sitede oturduğumuz ... ...'in evine ziyaret amacıyla ailece gitmiştik. Benim dışımdaki misafirler ... ve...vardı.... ... ... Abi geldi diye söyledi. Konuşmalarda ... Abi'nin ...'e yardımcı olması için geldiğini duydum..." şeklinde,

 

... tarafından ".... ... ve ... Yargıtay 2. Ceza Dairesine atandı. Bu iki kişi Yargıtay'da seçimler yapıldığı esnada bana şu adaya oy verelim tarzı söylemleri oldu.." şeklindeki ifadeler ile ByLock yazışma içeriklerinden

 

Tespit edilmiştir.

 

Şüphelinin örgütsel konumu ile ilgili anlatımlar içeren tanık beyanları, HSYK Genel kurul kararları, Bylock yazışma içerikleri, Bylock irtibat analizi, grafikler ile HTS kayıtları, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu'nun 24.08.2016 tarih ve 2016/426 sayılı kararlarındaki tespitler ile tüm dosya kapsamından;

 

Şüphelinin, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü içerisinde yer aldığı, mensubiyetinin üniversite eğitimi, adaylık süreci ile mesleğin icrası sırasında da devam ettiği, öğrenciliğinden itibaren örgüte eleman temini noktasında barındırma, örgütsel toplantılarda sohbet vermek ve katılımı sağlamak, himmet vermek ve toplamak, mensupları arasındaki dayanışmanın arttırılması noktasında organizasyonlar düzenlemek, 1999-2000 yılında dahi örgütün ...'da düzenlediği gizliliğe riayet ile gerçekleştirilen toplantıya katılımı sağlamak gibi çok sayıda örgütsel faaliyet gerçekleştirdiği,

 

Örgütün belirlediği strateji ve talimatlar doğrultusunda hareket edilmek suretiyle örgüt mensubu olmayan üyelerin liste dışında kalmasının sağlandığı 2010 yılı HSYK seçimlerinde, seçim öncesi diğer örgüt mensupları ile yapılan gizli toplantılara ve seçim gezilerine katıldığı, örgütün HSYK' da çoğunluğu ele geçirmesi sonrasında etkin ve icracı konumdaki genel sekreterlik makamına uygun görülerek HSYK Genel Sekreteri olarak seçilmesinin sağlandığı, yüksek yargının örgüt amaçları doğrultusunda dizayn edilmesi noktasında Aralık 2010 tarihinde boş olan Yargıtay üyelerinin seçiminde kendi evinde örgüt şüpheli/sanıkları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ile birlikte yapılan örgütsel toplantıyı organize ederek evine projektör kurdurup örgüt mensubu tetkik hakimlerinin de bu toplantıya katılımını sağladığı, 350-400 kişinin ismini ekrana yansıtarak sunum yaptığı, belirlenen isimlerin istedikleri yüz kırk rakamına ulaşmadığını gören şüphelinin, diğer şüpheliler ... ve ... ile salonun dışına çıkıp bir kaç dakika sonra geri döndüğü ve toplantıda bulunan kişilere hitaben örgüt liderinin "en az 140 kişi olacak" şeklindeki talimatını ilettiği, örgüt lideri de dahil üst düzey yöneticiler ile direkt temas kuracak seviyede yönetici olduğunun anlaşıldığı,

 

Şüphelinin yukarıda anılan faaliyetlerinin Anayasal sistemin üç temel dayanağı olan yasama, yürütme erkleri yanında üçüncü erk durumundaki yargı erkinin örgütün istek ve talimatları doğrultusunda dizayn edilmesinde adeta örgüt liderinin yargıdaki sözcülüğünü yaptığı,

 

HSYK eski üyesi örgüt şüphelisi/sanığı ...'nin evinde yüksek yargıya seçilecek örgüt üyelerinin tespiti amacıyla yapılan toplantılara katıldığı, HSYK Genel Sekreteri seçildikten sonra da bizzat şüphelinin organize ettiği örgütsel toplantılara ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ile birlikte katıldığı, himmet verdiği, HSYK içerisinde görüşülmesi gereken iş ve işlemler ile ilgili izlenecek yöntemin, bu toplantılarda gizlilik içerisinde planlanarak uygulamaya konulduğu, HSYK genel sekreterliği yaptığı dönemden itibaren yargı erki içerisinde yer alan Cumhuriyet Başsavcılığı, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, Adli Yargı Adalet Komisyonu başkanlığı, Adalet Akademisi ve HSYK gibi organların tamamına yakınının, ByLock kullanıcısı ve örgüt şüphelisi/sanığı olan şahıslara bırakıldığı,

 

HSYK' da Genel Sekreterlerin, Genel Sekreter yardımcılarının, müfettişler ile tetkik hakimlerinin, sayısal olarak yüksek oranda FETÖ/PDY mensuplarından oluşturulduğu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği'nin, 14.03.2018 gün ve 2018/3649/9873 sayılı yazı içeriğine göre, HSYK'da görev yapan tetkik hakimi ve müfettiş kadrosundaki yargı eski mensuplarının 93'ü hakkında ihraç kararı verildiği ,

 

Örgüt mensubiyeti bulunan hakim ve Cumhuriyet savcıları hakkındaki şikayetlere ilişkin olarak, teftiş müessesesinin işletilmeyerek karşılıksız bırakıldığı, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, ... Askeri Casusluk, Selam Tevhid, MİT müsteşarının ifadeye çağrılması, 17/25 Aralık operasyonları ile MİT Tır'ları soruşturmalarını yürütme görev ve yetkisini ByLock kullanıcısı örgüt şüphelisi/sanıkları konumundaki ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... gibi daha çok sayıdaki örgüt mensuplarına bırakıldığı,

 

Örgütün, “Şemdinli”, “Ergenekon”, “Balyoz”, “Askeri Casusluk”, “Devrimci Karargâh”, “Oda TV” ve “Şike” davaları gibi kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan burada sayılmayan birçok davayı başta TSK olmak üzere farklı kamu kurum ve kuruluşlarındaki, örgüt mensubu olmayan kamu görevlilerini tasfiye etme, etkisizleştirme amacıyla kullandığı yönündeki şikayetlerin, teftiş ve soruşturmaya teşmili noktasında korumacı örgütsel bir tavır izlenerek karşılıksız bırakıldığı,

 

Şüpheli ve diğer örgüt mensubu HSYK üyelerinin, örgüt amaçları doğrultusunda gerçekleştirdiği Devlete başkaldırı niteliğindeki tasarruflar, TBMM'ni HSYK'nın yapısını değiştiren kanunu çıkartmaya zorladığı, HSYK'da daire üyelerinin değişimi, Genel Sekreter ve Genel Sekreter yardımcılarının da aralarında bulunduğu örgüte müzahir çok sayıda personelin görevlerinin ancak bu şekilde sona erdirilebildiği,

 

Şüphelinin, HSYK'da görevli olduğu dönemde örgütün talimatları ile iş ve işlemler tesis ettiği, örgütün amaçları doğrultusunda, paralelinin oluşturularak, Anayasal sistemin yok edilmesi yönündeki faaliyetlere destek verdiği, ünvanlı kadrolara ataması yapılanlardan ihraç olanların sayısı düşünüldüğünde, engellenemeyecek düzeyde aşırılığa giden tasarrufların niteliğinin ortaya çıktığı, şüphelinin de bu tasarrufların odağında yer aldığı,

 

Şüphelinin örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock'u telefonuna yüklediği ve ByLock abone listesinin üç ayrı satırında kaydının bulunduğu, (469835 ID)numaralı ByLock kullanıcısı olup, "fahri, D-fahri, Kaya, Kaya-cık, Kayacan" kod adlarını kullandığı, Yargıtay, Danıştay eski mensupları ve örgütün sivil imamları ile irtibatlı, devre ve hsyk adı ile oluşturulan gruplarda üye olup, aktif kullanıcı durumunda bulunduğu, sivil imamlar ile HTS baz çakışmalarının bulunduğu,

 

Milli Güvenlik Kurulunun, FETÖ/PDY hakkındaki 26.02.2014 tarihi ve sonrasında çok sayıda kararında, "Ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma, legal görünümde illegal yapılanma, paralel devlet yapılanmasına ilişkin olarak yıllardır yaptığı yukarıdaki açıklamalara rağmen, örgütün tasfiyeye yönelik yaptığı soruşturma ve kumpaslara destek vermeye devam ettiği,

 

Şüphelinin, yakalama tedbirinin uygulanıp, temadinin sona erdiği tarihe kadar örgüt ile organik bağını koparıp, pişmanlık duyarak, yetkili yasal merciilere örgütün yapısı ve faaliyetlerini açıklayan, üyelerini deşifre eden, dağılmasını, meydana çıkartılmasını sağlayan bir başvurusunun bulunmadığı belirlenmekle örgütten çekilmiş sayılmasını gerektir bir vaziyette bulunmadığı,

 

Örgütle bağlantısını ortaya koyan ifadeler, Bylock kullandığına ve sivil imamları ile irtibatlarının bulunduğuna dair tespit karşısında, örgütle ilgisinin olmadığına ilişkin savunmasına itibar edilmemesi gerektiği,

 

2010 yılından itibaren örgütün amaçları doğrultusunda HSYK Genel Sekreterliği ve devamında Yargıtay üyeliği yapmış ve Yargıtay üyelerinin seçiminde, diğer örgüt mensubu HSYK eski üyelerinin bulunduğu ortamda, örgüt liderinden aldığı talimatla üye sayısının 140 olmasını "hocaefendi böyle istiyor "diyebilecek oranda öne çıkmış şüpheli ile Yargıtay eski üyesi ve örgütün HSYK yapılanmasında üst sorumlu konumunda bulunan ... (52025 ID) arasındaki 17.12.2015 ve sonraki tarihli mesaj içeriklerinde, örgütsel faaliyetin boyutları HSYK ve Yargıtay, Danıştay üyelerinin örgüt liderinin yanında kamp yapacak kadar ileriye giden ilişkileri, uzun mesajların arasında "bahar gelecek, ızdırap bitecek, hamlar haslar ayrılacak" yönündeki darbenin mesajlarını iletildiği bir oluşum,

 

Tespit edilmiştir.

 

HSYK Genel Sekreterliği makamının mesleğe kabul, teftiş, ihbar ve şikayetler hakkında karar vermek gibi çok sayıda önemli işlevi içermesi nedeniyle bütün yargı mensupları üzerinde önemli bir tasarruf ve insiyatif alanı sağladığı, şüphelinin örgütteki temin ettiği güç ve sadakati ölçüsünde yükselip elde ettiği statüsüne eşdeğer/paralel olacak şekilde kamusal bürokraside konumlandırılmak suretiyle bağımsız hareket kabiliyetine kavuşturulduğu, iddianamenin bütününde işlenen örgütsel yapı ile şüphelinin dahil olduğu karar süreçleri ve yürüttüğü faaliyetler nazara alındığında, verilen özel bir yetki ile örgüt adına görev icra ettiğinin anlaşıldığı,

 

Örgüt içerisindeki konumu ve örgütün, adeta silah olarak kullandığı yargı yapılanmasının en üstünde yer alan mahrem sınıf olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği ve Yargıtay üyeliği sıfatları ve unvanları itibarı ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yargı içerisindeki hiyerarşik yapılanmasında, örgüt ve kamusal yapı içerisindeki konumu, temadi eden örgütsel ve etkin nitelikteki faaliyetleri nazara alındığında;

 

Şüphelinin, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün deşifre olmasını engellemek, örgüt mensupları hakkında yapılan soruşturmaların sonuçsuz kalmasını sağlamak, örgüt faaliyetlerinin belli bir disiplin içinde istikrarlı şekilde devamı için diğer örgüt yöneticileriyle birlikte fikir ve eylem birliği içinde hareket etmek suretiyle hiyerarşik yapıya dahil olduğu, sıkı bir disiplinle, örgütün stratejisi, yapılanması, faaliyetleri ve amacına uygun hareket ettiği, haiz olduğu görev ve sorumluluk alanları ile emir ve talimat verme noktasındaki yetkileri gözetildiğinde, FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütünün, hücre yapılanmasında, HSYK ve Yargıtay kurumu içerisinde özel göreve haiz yönetici sıfatında olduğu sonucuna ulaşılmıştır.'' ifadelerine yer verilerek sanık hakkında silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan cezalandırılması talebiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

 

III-SAVUNMA;

 

Sanık savunmalarında özetle, CMK'nın 24/1-2. maddeleri gereğince mahkeme heyetini ve mahkeme başkanı ...'ı reddettiğini, avukat istemediğini, hukukun askıya alındığının farkında olduğunu, usule ilişkin tespitlerini bildireceğini, hakların hukuktan önce geldiğini, hakları yok eden bir sistem olamayacağını, insan haklarını savunan biri olduğunu, HSYK'nın savunma almadan kendilerini meslekten attığını, binlerce hâkimin hiçbir hukuka uyulmadan merkezden gönderilen bir listeyle tutuklandığını, sonradan delil üretildiğini, soruşturmanın hukuka aykırı yapıldığını, iddianamenin geçerli ve meşru olmadığını, KHK'larla yapılan soruşturma ve kovuşturmanın Anayasa'ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu, KHK ile yetki almış mahkemenin yargılama yetkisi olmadığını, yargılama makamının soruşturma makamı gibi davranıp tarafsızlığını yitirdiğini, iddianameyi kabul ettikten sonra araştırmaya giremeyeceğini, tabii hâkim ilkesine aykırı hareket edildiğini, soruşturma usulüne uyulmadığı için davanın açılmış sayılamayacağını, dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesinin gerektiğini, Ceza Genel Kurulunun daha güvenceli olduğunu, mahkemenin yargı yetkisini kabul etmediğini, HSYK'ya Genel Sekreter olmamak için direndiğini, Yargıtay üyesi değil ... Cumhuriyet savcısı olmak istediğini, mahkemeye erişim hakkının ortadan kaldırıldığını, HSYK'nın kararının gerekçeli olmadığını, davanın reddedilmesi gerektiğini, HSYK kesin hükümle karar verdiğinden ikinci bir yargılama yapılamayacağını, mahkemenin yargı yetkisini kabul etmediğini, üç yıl önceden hazırlık yapıldığını, adliyelerde fişleme çalışmaları başlatıldığını, listeler hazırlandığını, adli makamların yapabileceği işlerin Adalet Bakanlığınca yapıldığını, yargı bağımsızlığına en büyük müdahalenin yürütmeden geldiğini, Bakanlıktaki hiyerarşinin HSYK'ya taşındığını, heyetin oluşumuna itirazı olduğunu,mahkeme başkanının Burhan Karaloğlu olduğunu, kıdemsiz üyenin heyete başkanlık edemeyeceğini, usule ilişkin savunmalarını bitirmeden savunma yapmayacağını, ifade etmiş, son sözünde ise savunma yapmak istediğini beyan etmiştir.

 

IV-MAHKEME KABULÜ;

 

''.... irdelenen deliller, tanık beyanları, sanık isminin diğer soruşturma dosyalarında yer alma şekli, dosya kapsamı ile iç hukuk hükümleri ve Anayasanın 90/son maddesi uyarınca Devletin kendisini bağlı kabul ettiği uluslararası hukuk birlikte değerlendirilerek;

 

Sanığın, FETÖ/PDY terör örgütünün üyeleri tarafından kullanılan mahrem yapılanmaya hizmet eden haberleşme programı Bylock’u kullandığı, bağlantının HTS ve CGNAT verileri uyumlu olduğu birlikte değerlendirilerek sanık aleyhine delil teşkil ettiği; örgüt yapısının anlatıldığı bölümde açıklandığı üzere, örgütün gizlilik tedbirine özel önem verdiği, bu anlamda sanığın hiyerarşik talimatlar çerçevesinde kripto programı kullanarak örgüt içi haberleştiği kabul edilmiştir.

 

Dosyaya intikal etmiş bulunan ve CMK' nın 217. madde çerçevesinde celselerde delil olarak tartışılan tanık beyanları ve sanığın yaptığı basın açıklaması da dikkate alındığında sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün bir üyesi olduğu kanaatine varılmıştır.

 

Ayrıca sanığın yargı yapılanmasının üst kolu Yargıtay’a üye seçilme aşamasında örgütün hedeflerinin gerçekleşmesi noktasında aktif şekilde görev aldığı, mevzuat ve teamül dışı olarak yapılan toplantıya ev sahipliği yaptığı, özellikle tanıklar ..., ... ve ...’in açık anlatımlarına göre, sanığın icra ettiği görevin öğrencilikten itibaren mesleğinin her aşamasında devam ettirildiği görülmektedir.

 

Sanığın, örgütün amacını bilerek ve örgütün hedefine götürecek süreci hazırlayan eylemlerde yer alarak örgütün kendisine tevdi ettiği faaliyetlerde bulunduğu, Yargıtay'a seçildikten sonraki aşamalarda da örgütsel faaliyetlerini devam ettirdiği sabit olmakla; sanığın taşıdığı hukukçu kimliği, örgütün etkinliğini artırıcı eylemlerde rol alması karşısında ...nın 30. maddesinde düzenlenen hata hükümlerinden sanığın faydalandırılması mümkün olmamıştır.

 

Silahlı terör örgütü yöneticiliği suçundan cezalandırılması talep edilen sanığın, tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, örgütün amaçları doğrultusunda örgütün veya bir biriminin başında olup emir verdiğine, inisiyatif sahibi olduğuna, örgütü veya bir birimini kumanda ettiğine, faaliyetleri planladığına, önemli kararlar aldığına, iş bölümü ve koordinasyon sağlamak gibi yönlendirici davranışlarda bulunduğuna dair kesin ve inandırıcı deliller bulunmaması nedeniyle, ek savunma hakkı tanınan sanık hakkında örgüt üyeliği suçundan ceza tertibi yoluna gidilmiştir.

 

Yukarıda açıklanan deliller çerçevesinde neticeten sanığın örgütün gizli haberleşme programını kullandığı, örgüt hiyerarşisine, mahremiyet ve kurallarına riayet ettiği, örgüt tarafından verilen işleri gerçekleştirdiği; sanığın yargılanması aşamasında gösterdiği örgütsel tavır ile suçun aydınlatılması ve sonuçlarının telafisine yönelik bir tutum sergilemediği, herhangi bir pişmanlık da göstermediği, tüm bu hususların sanığın yoğun kast altında hareket ettiğinin bir göstergesi olduğu kabul edilerek sübuta eren FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçu nedeniyle alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılması yoluna gidilmiştir.

 

Sanığın adil yargılanma hakkına riayet edilerek kendisine yöneltilen suçlama ve delillerle illiyet oluşturacak savunmalarda bulunması için 6 celsede kendisine yeterli süre tanınmış, 03.10.2018 tarihli müzekkere ile iddianame ve ekleri, 30.10.2018, 12.11.2018, 04.01.2019, 26.02.2019, 07.05.2019, 21.05.2015, 05.07.2019, 18.07.2019, 07.08.2019 tarihli müzekkerelerle sanığın talep ettiği ve suçlamaya dayanak teşkil edecek evraklar kendisine gönderilmiştir. Sanığın yargılama aşamasındaki davranış tarzı ve cezasının sanık üzerindeki olası etkileri gözetilerek lehine takdiri indirim hükümleri uygulanmayarak Türk Milleti adına aşağıdaki hüküm kurulmuştur:'' şeklindeki ifadelerle mahkûmiyet kararının gerekçesi açıklanmış ve sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir.

 

V-TEMYİZ;

 

Sanık müdafisi temyizinde özetle; sanığa etkin savunma hakkı kullandırılmadığını, sanığın dosyanın tamamına erişemediğini, savunmalarını sağlıklı hazırlayamadığını, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığını, teşdiden cezalandırma koşulları bulunmadığını, TCK'nın 62. maddesinin uygulanmamasının yasaya aykırı olduğunu, gerekçesiz olduğunu, gerekçenin sadece yasa maddesi olduğunu, yasa maddesinin gerekçe olamayacağını, tutukluluğun devamının yasaya aykırı olduğunu, kararın sanık lehine bozulması gerektiğini beyan etmiştir.

 

Yargıtay Cumhuriyet savcısı temyizinde; ''Sanık ... hakkında FETÖ silahlı terör örgütü yöneticisi olmak suçundan açılan davanın duruşmaları sonunda TCK'nin 314/2, 53, 58/9, 63 ve TMK'nin 5/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ilişkin verilen karar oluşa uygun değildir, şöyle ki:

 

Örgüt yöneticisi, örgütün diğer üyelerine örgüt faaliyetlerini sevk ve idare etmek için talimat veren ve yönlendiren kişidir. Kişinin sıradan bir örgüt üyesi mi yoksa yönetici mi olduğunu anlamak için yapıyı yönetme gücüne yani yönlendirme ve yönetme kaabiliyetine fiilen sahip olup olmadığına bakılacaktır. Yönetici diğer üyelerin üzerinde bulunmalı, gerektiğinde iş bölümü yapabilmeli, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabilmeli, örgüt üyelerini faaliyetler konusunda harekete geçirebilmeli yada engelleyebilmeli ve denetleyebilmeli ki yönetici olarak kabul edilebilsin. Failin örgüt hiyerarşisi içindeki yönetip yönlendirdiği faaliyetlerin, örgütün amaç ve etkinliği bakımından önemi vardır. Bu itibarla belli bir hiyerarşik seviyenin üstünde bulunan kişilerin yönetici olarak kabulü gereklidir.

 

Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, somut olayın özellikleri, failin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevleri, sorumluluk sahalarında sevk ve idare ettiği örgütsel faaliyetlerin örgütün amaç ve etkinliği bakımından önem ve yoğunluğu ile kontrol ettikleri örgüt üyelerinin devletin güvenliği bakımından ifade ettiği stratejik değer de gözetilerek belirlenmelidir. Örgüt yöneticisinin mutlaka illegal faaliyetleri yönetmesi aranmamalıdır. Örgütün amacına ve varlığının devamına katkı sunan sözde legal faaliyetleri sevk ve idare etmek de bu kapsamda değerlendirilmelidir.

 

Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda;

 

Sanık ...'nın, hukuk fakültesi öğrenciliği ve hakim adaylığı döneminde yargı kadrolarının örgüt mensuplarından oluşturulması ve örgüte eleman temini ile mensupları arasındaki dayanışmanın pekiştirilmesi noktasında aktif faaliyet yürüttüğü, taşrada görev yaptığı sırada da örgütsel toplantılar organize ettiği, örgüt tarafından organize edilen daha kapsamlı toplantılara katılımı sağladığı, yapı mensupları arasındaki ilişki ve dayanışmanın arttırılması bağlamında organizasyonlar yaparak örgüt amaçları doğrultusunda aktif faaliyet icra ettiği, örgütün belirlediği strateji ve talimatlar doğrultusunda hareket edilmek suretiyle örgüt mensubu olmayan üyelerin liste dışında kalmasının sağlandığı 2010 yılı HSYK seçimlerinde, seçim öncesi diğer örgüt mensupları ile yapılan gizli toplantılara ve seçim gezilerine katıldığı, örgüt içerisindeki etkin konumu ve faaliyetleri nedeniyle örgüt amaçları doğrultusunda Anayasal sistemdeki 3 temel erkten biri olan yargı erkinin örgütün amaçları doğrultusunda dizayn edilmesinde son derece kritik önem taşıyan HSYK Genel Sekreterliğine atamasının gerçekleştirildiği, HSYK Genel Sekreteri olarak atanması sonrasında ve yine Yargıtay üyesi olarak görev yaptığı dönemde ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... gibi örgütün yargı yapılanmasında yer alan mensupları ve örgütün sivil imamı ...'ın iştirak ile örgüt amaçları doğrultusunda çeşitli toplantılar organize ettiği, bu toplantıların bir kısmında HSYK içerisinde yada Yargıtay'ın üst kurullarında görüşülmesi gereken iş ve işlemler ile ilgili izlenecek yöntemin, gizlilik içerisinde planlanarak uygulamaya konulduğu, yüksek yargının örgüt amaçları doğrultusunda oluşturulması noktasında Aralık 2010 tarihinde Yargıtay üyelerinin seçiminde kendi evinde örgüt üyeliği/yöneticili suçlarından şüpheli yada sanık olan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ile birlikte yapılan örgütsel toplantıyı organize ederek örgüt mensubu HSYK üyesi olmayan örgüt mensuplarınında bu toplantıya katılımını sağladığı, 350-400 kişinin ismini ekrana yansıtarak sunum yaptırdığı, belirlenen isimlerin istedikleri 140 rakamına ulaşmadığını gören sanığın, ... ve ... ile evin salonunun dışına çıkarak bir süre sonra geri dönen ve toplantıda bulunan kişilere örgüt liderinin "en az 140 kişi olacak" şeklindeki talimatını ileten ekip içinde yer aldığı, örgüt lideri de dahil üst düzey yöneticiler ile direkt temas kuracak seviyede olduğunun anlaşıldığı, HSYK eski üyesi ve yapı mensubu ...'nin evinde yüksek yargıya seçilecek örgüt üyelerinin tespiti amacıyla yapılan toplantıya da katıldığı, HSYK genel sekreterliği yaptığı dönemden itibaren yargı erki içerisinde yer alan cumhuriyet başsavcılığı, ağır ceza mahkemesi başkanlığı, adli yargı adalet komisyonu başkanlığı, Adalet Akademisi ve HSYK gibi kurumların büyük bölümünde, ByLock kullanıcısı ve örgüt üyesi olan şahısların göreve getirildiği, örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock'u telefonuna yüklediği ve ByLock abone listesinin üç ayrı satırında kaydının bulunduğu, (469835 ID)numaralı ByLock kullanıcısı olup, kendisine "fahri, D-fahri, Kaya, Kaya-cık, Kayacan" kod adlarının verildiği, Yargıtay ve Danıştay eski mensupları ile örgütün sivil imamları ile irtibatlı olup, aktif kullanıcı durumunda bulunduğu, “Danışma” adı altında oluşturulan ve örgüt yapılanması içinde nihai karar alma mekanizmasında bir üst yapı niteliğinde bulunan heyette, ...,..., ..., ... ile birlikte sanığın da yer aldığı, ByLock yazışmalarından anlaşılacağı üzere, sanığın içerisinde bulunduğu danışma grubunun düzenli olarak yapılan örgütsel toplantılarda başta Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde görev yapanlar olmak üzere soruşturmaya maruz kalan mensuplarının sorunları ile ilgilenilmesi, dilekçelerinin hazırlanması ve takibi ile semtlere göre belirlenen sorumlu kişilere raporların teslimi gibi tüm faaliyetlerin düzenlenerek denetlendiği, HSYK tasarrufları, seçim, dava takibi, menfi takip, zimmetleme gibi çok sayıda örgütsel faaliyetin sanığa rapor edildiği, HSYK' da yapılan toplantıların gündemi ve sonuçlarının sivil imam tarafından aktarılarak izlenecek strateji konusunda sanığın görüşünün alındığı, Yargıtay hücre yapılanmasında yer alan örgüt üyeleri arasındaki ByLock yazışmalarında örgütsel faaliyet noktasında kendisinden bahsedildiği, HTS bilgilerinde de görüldüğü üzere örgütün sivil ve yargı kanadında yer almaktan hakkında soruşturma ve yargılama devam eden mensupları ile bağlantılı olduğu, konumu itibariyle hiyerarşik olarak bir çok örgüt mensubunun üzerinde bulunduğu, Yargıtay içerisinde örgütün hareket tarzına ilişkin olarak iletişim halinde bulunduğu diğer örgüt üyelerine yönlendirmelerde bulunduğu, bağımsız hareket etme ve karar alma yetkilerinin bulunduğu hususları dikkate alındığında örgüt yöneticisi olarak cezalandırılması gereken sanığın hatalı değerlendirme ile örgüt üyesi kabul edilmesinin, oluşa ve yasaya uygun olmadığı kanaatine varılmıştır'' ifadeleriyle hükmün bozulması talep edilmiştir.

 

VI-Heyetin Oluşumu ve Savunma Hakkının Etkin Kullandırılmadığıyla İlgili Temyiz İtirazlarının Değerlendirilmesi;

 

Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi ve temyiz nedenleri değerlendirildikten sonra usul hükümlerine uygunluk bakımından ve 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde yazılı bulunan hukuka kesin aykırılık hâllerinin mevcut olup olmadığı yönlerinden temyiz denetimine geçilmiştir.

 

Sanık ... müdafisinin temyiz dilekçesinde sanığa etkin savunma hakkı kullandırılmadığı beyan edilmekle öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Özel Dairece yapılan yargılama sırasında bazı oturumlarda heyetteki en kıdemli üye yerine kıdemsiz üyenin heyet başkanlığı yapmasının usul ve yasaya uygun olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından;

 

İncelenen dosya kapsamından;

 

İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince yapılan yargılamadaki tüm duruşmaların ... başkanlığındaki heyet tarafından gerçekleştirildiği ve bu celselerde kurulan heyetlerde üye olarak görev yapan ... ve ...'ın Yargıtay Üyeliğine seçilme tarihi itibarıyla heyet başkanından daha kıdemli olduğu,

 

Görülmüştür.

 

Yargılamanın 04.03.2019 tarihli 3. celsesinde sanığın mahkeme başkanlığını Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı olan ...'nun yürütmesi gerektiğini açıkça ifade ettiği ve bu yönden mahkemenin kuruluşuna itiraz ettiği anlaşılmaktadır.

 

Anayasa’nın “Yargıtay” başlıklı 154. maddesinin birinci fıkrası “Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.

 

Anayasa’da yer alan bu düzenleme doğrultusunda hazırlanıp 08.02.1983 tarihli ve 17953 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 1. maddesi “Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olup, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile bu Kanun ve diğer kanunların hükümlerine göre görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.” hükmünü içermektedir.

 

Gerek Anayasa’nın 154 gerekse 2797 sayılı Kanun’un 1. maddelerine göre bağımsız bir yüksek mahkeme olan Yargıtayın kuruluş amacı ve genel görevi, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı mercisine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercisi olup bu bakımdan Yargıtay Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapması tali bir görevdir.

 

2797 sayılı Kanun’un “Yargıtayın görevleri” başlıklı 13. maddesinin birinci bendinde yer alan “Adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümleri ilk ve son merci olarak inceleyip karara bağlamak,” şeklindeki hüküm ile Yargıtayın temel görevi tanımlanırken, aynı maddenin ikinci bendinde yer alan “Yargıtay Başkan ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili ve özel kanunlarında belirtilen kimseler aleyhindeki görevden doğan tazminat davalarına ve bunların kişisel suçlarına ait ceza davalarına ve kanunlarda gösterilen diğer davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakmak,” şeklindeki hüküm ile de tali görevi tanımlanmıştır.

 

Aynı Kanun’un “Dairelerin çalışması” başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Daireler heyet hâlinde çalışır, heyet bir başkan ve dört üyenin katılmasıyla toplanır. Üye sayısının yeterli olması halinde birden fazla heyet oluşturulabilir. Bu durumda, oluşturulan diğer heyetlere, heyette yer alan en kıdemli üye başkanlık eder. Heyetler işi müzakere eder ve salt çoğunlukla karar verirler. Müzakereler gizli cereyan eder.” hükmü gereğince birden fazla heyet hâlinde çalışabilecek ve heyette yer alan en kıdemli üye heyete başkanlık edecektir.

 

Anılan Kanun’un “Daire Başkanlarının görevleri” başlıklı 24. maddesi;

 

“Daire başkanlarının görevleri şunlardır:

 

1. Dairelerinde ahenkli, verimli ve düzenli bir çalışmanın gerçekleşmesini ve işlerin mümkün olan süratle incelenip karara bağlanmasını sağlamak, dairenin kendi kararları arasında çelişkiyi önlemek amacıyla gerekli göreceği bütün tedbirleri almak, dosyaları takrir edecek kişileri, bu esaslar uyarınca tespit etmek ve kendi yazmayacağı kararların hangi üye tarafından yazılacağını belli etmek,

 

2. Kararların zamanında yazılıp dosyaların mahallerine iadesini sağlamak,

 

3. Büro görevlilerini denetlemek,

 

4. Büro personeli hakkında ilgili kanunda belirtilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme disiplin cezalarını vermek,

 

5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

 

Daire başkanına, gerektiğinde kıdemli üye vekillik eder.”,

 

“Yargıtay Üyelerinin görevleri” başlıklı 25. maddesi,

 

“Yargıtay üyelerinin görevleri şunlardır:

 

1. Kendilerine verilecek dosyaları gerekli şekilde ve zamanında inceleyip kurula takrir etmek ve kararları yazmak,

 

2. Üyesi bulundukları kurullarda görüşmelere katılmak ve oylarını vermek,

 

3. Dairenin ahenkli, verimli ve düzenli çalışmalarının sağlanmasında ve işlerin çabuklukla incelenip karara bağlanmasında başkana yardım etmek.”,

 

Yargıtay İç Yönetmeliği’nin “Daire Başkanlarına vekillik ve bu sıfatla Genel Kurullara katılma” başlıklı 10. maddesi ise;

 

“Daire başkanlarına vekillik görevini yapmak koşullarından birinin gerçekleşmesi halinde kıdemli üye, genel kurullarda ve dairede başkana vekillik eder.

 

Ayrık hükümler saklıdır.”

 

Biçiminde düzenlenmiştir.

 

Bu aşamada, 2797 sayılı Kanun’da ya da CMK’da tanımı yapılmayan ancak dairelerin çalışma usullerinde bahsi geçen “kıdem” kavramı üzerinde durulmalıdır.

 

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “bir görevde geçirilen süre” olarak tanımlanan kıdem kavramına, 2797 sayılı Kanun’un farklı maddelerinde önem atfedilmektedir. Bu cümleden olarak, aynı Kanun’un “Başkanların seçimi” başlıklı 31. maddesinin on birinci fıkrasında Birinci başkanvekilleri ile daire başkanlarının kıdeminin tespitinde Yargıtay üyeliğindeki kıdemin esas alınacağı öngörülmüştür.

 

Kıdemle ilgili diğer bir düzenleme de 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda yer almaktadır. Bu Kanun’un “Sınıflar ve Kıdem” başlıklı 15. maddesinde;

 

“...

 

Hâkim ve savcıların kıdemleri, bulundukları sınıf ve dereceye göre belirlenir ve o sınıf ve dereceye atandıkları tarihten itibaren hesaplanır. Bir üst sınıf veya derecede bulunanlar alt sınıf veya derecede bulunanlardan kıdemli sayılırlar.

 

Ancak, bu hesaplama yapılırken, 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre adaylığa diğer kamu görevlerinde iktisap ettikleri derece ve kademe üzerinden atananların, bu derece ve kademeleri ile o görevlerde geçen süreleri dikkate alınmaz.

 

Bulunulan sınıf ve derecenin aynı olması hâlinde sırasıyla, bu sınıf veya dereceye yükselme tarihi, adaylığa başlama tarihi, mesleğe başlama tarihi, meslek öncesi eğitim sonu yazılı sınav puanı dikkate alınarak kıdem durumu belirlenir.

 

Bunların da aynı olması hâlinde, doğum tarihi önce olan kıdemli sayılır.”

 

Düzenlemesi yer almaktadır.

 

Bu genel açıklamaların ardından, ilk derece mahkemelerince ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay ilgili ceza dairelerince yargılama yapan heyetin hangi kurallar doğrultusunda oluşturulacağı hususunda ceza muhakemesine ilişkin kuralların ve bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerinin düzenlendiği 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir.

 

5235 sayılı Kanun’un “Ceza mahkemelerinin kuruluşu” başlıklı 9. maddesinin üçüncü fıkrası “Ağır ceza mahkemesinde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Bu mahkeme bir başkan ve iki üye ile toplanır.” ve 5271 sayılı Kanun’un “Müzakerenin yönetimi” başlıklı 228. maddesi “Müzakereyi mahkeme başkanı yönetir.” şeklinde olup bu düzenlemelerde, adli yargı ilk derece yargılamalarında mahkeme başkanının hazır bulunmadığı durumlarda heyete hangi üyenin, hangi kritere göre başkanlık edeceğine dair açık bir hüküm bulunmamaktadır.

 

Bununla birlikte, 5235 sayılı Kanun’un bölge adliye mahkemelerince yapılan müzakerelere dair “Toplantı ve karar” başlıklı 46. maddesinin son fıkrasında yer alan “Daire başkanının hukukî veya fiilî nedenlerle bulunamaması halinde dairenin en kıdemli üyesi daireye başkanlık yapar.” şeklindeki hükme de 2797 sayılı Kanun’da Yargıtayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapacağı yargılamalar bakımından yer verilmemiştir.

 

Öte yandan, adli yargı ilk derece adalet komisyonlarının görevlerine ilişkin 2802 sayılı Kanun’un “Zorunlu hâllerde görevlendirme” başlıklı 115. maddesinde de herhangi bir nedenle görevine gelemeyen hâkimin yerine, bu hâkim görevine başlayıncaya veya Hâkimler ve Savcılar Kurulunca yetkilendirme yapılıncaya kadar, o yerdeki hâkimler arasından, adalet komisyonu başkanınca görevlendirme yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Yine, mahkeme başkanı veya hâkimin duruşma sırasındaki görevlerine dair ilgili CMK hükümleri incelendiğinde;

 

5271 sayılı CMK’nın “Başkan veya hâkimin görevi” başlıklı 192. maddesinin birinci fıkrasında, mahkeme başkanının veya hâkimin duruşmayı yöneteceği ve sanığı sorguya çekeceği, delillerin ikame edilmesini sağlayacağı; aynı Kanun’un “Duruşmanın düzen ve disiplini” başlıklı üçüncü bölümünde yer alan “hâkim veya başkanın yetkisi” başlıklı 203. maddesinde de duruşmanın düzeninin hâkim veya mahkeme başkanı tarafından sağlanacağı öngörülmüştür.

 

Gelinen noktada, temyiz incelemesinde hukuka kesin aykırılık hâlleri arasında sayılan “mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması” durumuna da değinilmelidir.

 

Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinin birinci fıkrasında temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmemiş olsa da aynı maddede sayılan hâllerde hukuka kesin aykırılık hâllerinin var sayılacağı belirtildikten sonra, aynı fıkranın (a) bendinde mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması bu hâllerden ilki olarak sayılmıştır.

 

Suç tarihindeki görev ve statüleri gereğince ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesinde yargılanmaları gereken sanıkların yargılamasında, Dairenin iş yoğunluğu gözetilerek davaların makul sürede sonuçlandırılabilmesi için birden çok heyet oluşabilecek sayıda Yargıtay üyesinin görevlendirildiği, Daire başkanının oluşan heyetlerin hepsine başkan olarak katılmasına fiili olarak imkan bulunmadığından Yargıtay Kanunu'nun 40. maddesi doğrultusunda kıdemli üyenin heyete başkanlık yapması yerine, Daire başkanı tarafından görevlendirilen üyenin başkanlık görevini ifa etmesinin yukarıda açıklanan düzenleyici işlemlere ilişkin mevzuata aykırılığının, yapılan işlemleri yoklukla batıl hale getirecek durumlardan olmadığı, heyet başkanının, duruşmaları idaresinde usule aykırı davrandığının taraflarca ileri sürülmediği, ara kararlar veya hüküm kurulurken oylama sırası nedeniyle Yargıtay üyeliği deneyimine sahip üyelerin etki altında kalabileceği görüşünün dayanaktan yoksun olup somut olgular ortaya konulmadığı, zira esası etkileyen kararların heyet tarafından oy birliği ile alınmış olduğu, bir bütün olarak yargılamanın bu nedenden dolayı hakkaniyete aykırı yapıldığı sonucuna varılmadığı hâllerde, mahkeme heyetinin CMK'nın 289. maddesi kapsamında hukuka aykırı oluştuğundan söz edilemeyecektir. Bazı oturumlarda heyet başkanlığını kıdemsiz üyenin yapmış olması, kararın esasını etkileyecek biçimde hukuka aykırılık olarak görülmediğinden hükmün bu nedenle bozulmasının makul sürede yargılanma hakkına engel oluşturacağına ve esasını etkileyecek nitelikte olmayan bu aykırılığın hükmün bozulması sonucunu doğuracak nitelikte görülmediğine ilişkin Ceza Genel Kurulunun yerleşik uygulaması mevcuttur. Ancak;

 

Yukarıdaki açıklamalar karşısında temyiz konusu talep incelendiğinde;

 

Mahkemece, sanık ...'nın savunma yapması için bir buçuk gün gibi makul bir süre verildiği, 20.12.2018 tarihli oturumda suçlama konusu dışında savunma yapan sanığa, mahkeme başkanı tarafından yapılan uyarılara rağmen sanığın ısrarla bu tutumunu devam ettirerek savunma hakkını kötüye kullanması ve mahkeme heyetini suçlayıcı beyanlarda bulunması nedeniyle duruşma düzeninin bozulmasına sebebiyet verdiğinden oturuma bir süre ara verildiği, yeniden başlatılan oturumda sanığın konuşmasının kesilmesine itiraz ederek kendisine yönelik suçlama dışında beyanlarda bulunmaya devam etmesi üzerine oturuma yeniden ara verildiği, bu süreçte sanığın esasa dönük savunma yapmadığı, davanın son celsesinde son sözü sorulduğunda ise “savunma yapmak istiyorum” ifadelerini kullandığı, mahkemece bu talebi değerlendirilmeksizin esasa ilişkin nihai kararın verildiği anlaşılmaktadır.

 

Bilindiği üzere Yargıtayda yapılan ilk derece yargılamalarında, usule ilişkin Yargıtay Kanunu'nda bir düzenleme olmayan hallerde 5271 sayılı CMK hükümleri uygulanacaktır.

 

Duruşmanın idaresi sırasında mahkeme başkanının yönetiminin usule aykırı olduğunun sanık tarafından ileri sürülmesi durumunda; CMK'nın 192/2. maddesinde yer alan ''Duruşmada ilgili olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin olarak mahkeme başkanı tarafından emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu hususta bir karar verir'' şeklindeki düzenleme karşısında, sanığın tutumuyla ilgili mahkemece öncelikle bir karar verilmesi gerekirken böyle bir karar bulunmaksızın, heyet başkanının sanığın konuşmasının kesilmesine yönelik itirazlarını da dikkate almayarak sanığın savunmasını iki kez sonlandırması, karar celsesinde ise son sözü sorulan sanığın ''savunma yapmak istiyorum' şeklindeki beyanı ve talebi hakkında da heyetçe olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden duruşmaya son verilerek hükmün açıklanmasının, kıdemsiz üyenin heyet başkanlığı yapmasının yanında, CMK'nın 192/2 ve 289/1-a-h madde ve fıkralarına aykırı ve savunma hakkını kısıtlayıcı nitelikte olduğu görülmüştür. Bu nedenle sair yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmelidir.

 

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu üyesi ...;

 

''Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun konuyu değerlendiren önceki tarihli kararlarında da açıklandığı üzere;

 

''Anayasa’nın “Yargıtay” başlıklı 154. maddesinin birinci fıkrası “Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.

 

Anayasa’da yer alan bu düzenleme doğrultusunda hazırlanıp 08.02.1983 tarihli ve 17953 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 1. maddesi “Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olup, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile bu Kanun ve diğer kanunların hükümlerine göre görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.” hükmünü içermektedir.

 

Gerek Anayasa’nın 154 gerekse 2797 sayılı Kanun’un 1. maddelerine göre bağımsız bir yüksek mahkeme olan Yargıtayın kuruluş amacı ve genel görevi, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı mercisine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercisi olup bu bakımdan Yargıtay Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapması tali bir görevdir.

 

2797 sayılı Kanun’un “Yargıtayın görevleri” başlıklı 13. maddesinin birinci bendinde yer alan “Adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümleri ilk ve son merci olarak inceleyip karara bağlamak,” şeklindeki hüküm ile Yargıtayın temel görevi tanımlanırken, aynı maddenin ikinci bendinde yer alan “Yargıtay Başkan ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili ve özel kanunlarında belirtilen kimseler aleyhindeki görevden doğan tazminat davalarına ve bunların kişisel suçlarına ait ceza davalarına ve kanunlarda gösterilen diğer davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakmak,” şeklindeki hüküm ile de tali görevi tanımlanmıştır.

 

Aynı Kanun’un “Dairelerin çalışması” başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Daireler heyet hâlinde çalışır, heyet bir başkan ve dört üyenin katılmasıyla toplanır. Üye sayısının yeterli olması halinde birden fazla heyet oluşturulabilir. Bu durumda, oluşturulan diğer heyetlere, heyette yer alan en kıdemli üye başkanlık eder. Heyetler işi müzakere eder ve salt çoğunlukla karar verirler. Müzakereler gizli cereyan eder.” hükmü gereğince birden fazla heyet hâlinde çalışabilecek ve heyette yer alan en kıdemli üye heyete başkanlık edecektir.

 

Bu genel açıklamaların ardından, ilk derece mahkemelerince ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay ilgili ceza dairelerince yargılama yapan heyetin hangi kurallar doğrultusunda oluşturulacağı hususunda ceza muhakemesine ilişkin kuralların ve bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerinin düzenlendiği 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun ile adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir.

 

5235 sayılı Kanun'un "Ceza mahkemelerinin kuruluşu" başlıklı 9. maddesinin üçüncü fıkrası "Ağır ceza mahkemesinde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Bu mahkeme bir başkan ve iki üye ile toplanır." ve 5271 sayılı Kanun'un "Müzakerenin yönetimi" başlıklı 228. maddesi "Müzakereyi mahkeme başkanı yönetir." şeklinde olup bu düzenlemelerde, adli yargı ilk derece yargılamalarında mahkeme başkanının hazır bulunmadığı durumlarda heyete hangi üyenin, hangi kritere göre başkanlık edeceğine dair açık bir hüküm bulunmamaktadır.

 

Bununla birlikte, 5235 sayılı Kanun'un bölge adliye mahkemelerince yapılan müzakerelere dair "Toplantı ve karar" başlıklı 46. maddesinin son fıkrasında yer alan "Daire başkanının hukukî veya fiilî nedenlerle bulunamaması halinde dairenin en kıdemli üyesi daireye başkanlık yapar." şeklindeki hükme de 2797 sayılı Kanun'da Yargıtayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapacağı yargılamalar bakımından yer verilmemiş olduğu da dikkate alındığında, Yargıtay Kanunu'nun 40. maddesindeki düzenlemeye aykırı olmadığı ve bozma oluşmayacağı, heyet oluşumunun CMK'nın 289. maddesinde yer alan mutlak bozma nedenlerinden biri olarak sayılamayacağı ve bunun savunma hakkını kısıtlayamayacağı yüksek CGK nın önceki birçok kararında teyit edilmiştir.

 

Sanığın silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yargılandığı davanın yargılama süresince savunma yapmak yerine saatler boyunca savunma yapmamış, itirazları usulunce karşılanmış amacının yargılamayı uzatmak olduğu anlaşılınca gereken işlemler yapılmış ve dosya karara bağlanmıştır. Yargıtay Kanunu'nun 40/1. maddesindeki hükmün ilk derece yargılamaları bakımından oluşturulacak heyetlerle ilgili bulunmaması, 5235 sayılı kanunun 46. maddesinde yer alan düzenlemenin benzerinin de Yargıtay Kanunu'nda yer almaması karşısında mahkeme başkanlığını yürütmesi bizatihi hukuka aykırı ya da mutlak bozma sebebi kabul edilemeyecek olan mahkeme başkanının defaatle uyardığı halde tutumunu devam ettiren sanığın savunmasını kesmesinin CMK'nın 203. maddesine uygun bulunduğu, savunma hakkının kısıtlanmasının söz konusu olmadığı ve mahkeme başkanının işlemlerinde hiçbir hukuka aykırı yön bulunmadığı anlaşıldığından sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim'' şeklinde görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

 

Açıklanan nedenlerle;

 

1)Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 17.09.2019 tarihli ve 66-129 sayılı; sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, oy çokluğuyla,

 

2)Bozma kararının gerekçesi ve sanığa atılı suçun niteliğine göre sanık hakkındaki salıverilme isteklerinin REDDİNE, tutukluluk halinin devamına oy birliğiyle,

 

3)Dosyanın, Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede karar verildi.


Bu sayfa 56 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor