YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Ceza davasından beraat edildiği takdirde, sözleşme karşılığı ödenen avukat vekalet ücretinin tazmini istenebilir mi? (AYM)

Karar Özeti

35. Başvurucu, aleyhine açılan ceza davasında beraat etmiş olduğu gözetildiğinde bu yargılama sebebiyle avukata ödediği ücretin tazmin edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun mülkiyet hakkına ilişkin iddiasını Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 18/2/2019 tarihinden önceki içtihadına dayandırdığı anlaşılmaktadır. Yargıtayın 18/2/2019 tarihinden önceki içtihadı dikkate alındığında başvurucunun avukatına ödediği ücretin maktu vekâlet ücretini aşan kısmının 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazmin edilmesinin mümkün olduğu değerlendirilebilirse de anılan Dairenin 18/2/2019 tarihinden sonra içtihadını değiştirdiği tespit edilmiştir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi 18/2/2019 tarihli ve E.2018/8525, K.2019/2137 sayılı kararıyla, maktu vekâlet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayanması sebebiyle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazmin edilemeyeceğini içtihat etmiştir. Bu içtihadın Yargıtayın sonraki kararlarında da istikrarlı bir biçimde takip edildiği görülmektedir. Bu durumda 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin başvurucunun avukata ödediği ücret için tazminat hakkı tanıdığı yolunda yerleşik bir içtihadın var olmadığı görülmüştür.

Karar

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ERCAN EMRAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/38627)

 

Karar Tarihi: 21/9/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 9/1/2024-32424

 

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Ercan EMRAY

Vekilleri

:

Av. Ömer DELİGEZER

 

 

Av. Nilay ŞENYÜZ DELİGEZER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

 

1. Başvuru; beraat kararıyla neticelenen ceza yargılaması sırasında avukata ödenen ücretin tazmin edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, avukatlık giderlerinin tazmini için Hazine aleyhine açılan davada yerleşik içtihada aykırı karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

 

II. BAŞVURU SÜRECİ

 

2. Başvuru 25/11/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

 

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

 

III. OLAY VE OLGULAR

 

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

 

5. Başvurucu 1978 doğumlu olup Kayseri'de ikamet etmektedir.

 

6. Başvurucu, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması üyesi olma suçlamasıyla 19/10/2018 tarihinde gözaltına alınmış; bir gün gözaltında kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Başsavcılık 9/2/2019 tarihli iddianameyle terör örgütü üyeliğinden mahkûm edilmesi talebiyle başvurucu aleyhine kamu davası açmıştır. İddianamede başvurucuya yöneltilen suçlamanın dayanağı olarak Bank Asyaya para yatırmış olması ve sosyal medya paylaşımları gösterilmiştir.

 

7. Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesince 29/3/2019 tarihli duruşmada, üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle başvurucunun beraatine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, Bank Asya hesabında bulunan ve 1.668,05 TL'ye ulaşan paranın cüzi ve olağan bankacılık işlemlerine ilişkin olduğunun anlaşıldığı belirtilmiş; ayrıca başvurucunun sosyal medya paylaşımlarını örgütü dinî bir yapı olarak görmesi sebebiyle yaptığına yönelik beyanının itibar edilebilir bulunduğu ifade edilmiştir. Ceza soruşturması sürecinde kendisini avukat ile temsil ettiren başvurucunun lehine 5.450 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Beraat kararı, kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

 

8. Başvurucu 30/5/2019 tarihinde Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) Hazine aleyhine tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde, haksız gözaltı nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinin yanında ceza soruşturması sürecinde avukata ödediğini ileri sürdüğü toplam 20.000 TL ücretin de tazminini talep etmiştir. Başvurucu, ceza soruşturması sürecinde kendisini temsil eden avukatı tarafından düzenlenmiş 26/3/2019 tarihli 20.000 TL tutarlı serbest meslek makbuzunu da dava dilekçesine eklemiştir.

 

9. Hazinenin savunma yazısında, başvurucunun kendi fiiliyle gözaltına alınmasına sebebiyet verdiği, dolayısıyla gözaltının haksız sayılamayacağı ileri sürülmüştür.

 

10. Mahkemece 12/9/2019 tarihinde, başvurucunun maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabul edilerek başvurucu lehine 53,43 TL maddi, 100 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun beraat ettiği davada avukata ödediği vekâlet ücretinin tazmini talebinin Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 18/2/2019 tarihli ve E.2018/8525, K.2019/2137 sayılı kararı dikkate alınarak reddi gerektiği belirtilmiştir. Yargıtayın söz konusu kararla içtihat değişikliğine gittiği ve başvurucunun ceza davasında avukatla temsil edilmiş olması sebebiyle avukata ödediği ücretin lehine hükmedilen maktu vekâlet ücretini aşan kısmının başvurucu ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği ifade edilmiştir.

 

11. Başvurucu bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24/1/2019 tarihli ve E.2017/12-769, K.2019/48 sayılı kararında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazmini gereken zararlar arasında avukatlık ücretinin de sayıldığını belirtmiştir. Ayrıca Yargıtay 12. Ceza Dairesinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun oybirliğiyle verdiği karardan hiçbir gerekçe belirtmeden farklı karar vermesinin hukuka aykırılık oluşturduğunu ifade etmiştir. Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 28/10/2019 tarihinde istinaf talebini esastan ve kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 31/10/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

 

IV. İLGİLİ HUKUK

 

12. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

 

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

 

...

 

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

 

...

 

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

 

13. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24/1/2019 tarihli ve E.2017/12-769, K.2019/48 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

 

"...5271 sayılı CMK'nın 'Tazminat istemi' başlıklı 141. maddesinin birinci fıkrası davacının tutuklandığı tarih itibarıyla;

 

'(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

 

...

 

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

 

...

 

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.'

 

Şeklinde düzenlenmiş, koruma tedbirleri nedeniyle tazminatın hangi hâllerde isteneceği on bent hâlinde sayılmış, 30.04.2013 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 17. maddesiyle anılan fıkraya 'k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,' bendi eklenmiş, fıkranın son cümlesinde de kişilerin koruma tedbirleri nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi her türlü zararlarını Devletten talep edebilecekleri belirtilmiştir.

 

Maddi tazminat ile davacının malvarlığında meydana gelen somut bir azalma ya da kazanç kaybı, ödediği avukatlık ücreti gibi masrafların karşılanması amaçlanırken, manevi tazminat kişinin sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle duyduğu elem, keder, ıstırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi amacına yöneliktir. ..."

 

14. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 17/12/2018 tarihli ve E.2018/6834, K.2018/12190 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

 

"...Beraat hükmünün verildiği tarihten önce düzenlenen ve avukatlık ücreti olarak ödendiği iddia edilen bedelin geçerli bir belge ile ispatlanması halinde maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınabileceği, incelenen dosya kapsamında, ceza davasına esas Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesinin ... sayılı dosyasına ilişkin ödendiği belirtilen 2.331,93 TL ye ilişkin banka dekontlarında, bu paranın ne için gönderildiğine dair bir açıklamanın bulunmadığı, diğer yandan, davacının tazminat davasına esas dosyada kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca lehine 3.000 TL vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği, bu dosyada davacı lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş ise de, ceza dosyasına ilişkin yasa yollarına müracaat edilerek giderilebilecek olan bu hukuka aykırılıktan kaynaklı uğranılan 3.000 TL tutarındaki zararın tazminat davasında ileri sürülemeyeceği, davacının ancak bu miktarı geçen ve serbest meslek makbuzu ya da muadili bir belge ile ispatlanan vekalet ücretinden kaynaklı zararının maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınabileceği hususu gözetilmeden, davacının vekalet ücretinden kaynaklı maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi yerine, kabulüne dair yazılı şekilde hüküm tesisi,

 

...

 

Kanuna aykırı olup ... hükmün bu sebeplerden dolayı ... BOZULMASINA,"

 

15. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 18/2/2019 tarihli ve E.2018/8525, K.2019/2137 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

 

"... Dairemizce gidilen görüş değişikliğine göre; tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekalet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi,

 

Kanuna aykırı olup, ... BOZULMASINA,"

 

16. Benzer yöndeki birçok karar arasından bkz. aynı Dairenin 18/3/2019 tarihli ve E.2018/8541 K.2019/3660 sayılı; 17/6/2019 tarihli ve E.2019/2447, K.2019/7317 sayılı; 13/11/2019 tarihli ve E.2019/714, K.2019/10830 sayılı; 1/2/2021 tarihli ve E.2019/2214, K.2021/934 sayılı; 26/12/2022 tarihli ve E.2022/2068, K.2022/10607 sayılı kararları.

 

V. İNCELEME VE GEREKÇE

 

17. Anayasa Mahkemesinin 21/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

 

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

 

18. Başvurucu; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 18/12/2019 tarihli kararına kadar, ceza soruşturması sebebiyle avukata ödenen ücretin de 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazmini gereken maddi zararlardan sayıldığı hâlde anılan kararla birlikte gerekçesi açıklanmadan bu içtihattan dönüldüğünden yakınmış ve bunun hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

 

19. Bakanlık görüşünde, başvurunun esasıyla ilgili olarak yapılan incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması hususunun Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu belirtilmiştir.

 

20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.

 

2. Değerlendirme

 

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyeti esas itibarıyla sonucunda beraat ettiği bir ceza soruşturması sürecinde kendisini temsil ettirdiği avukata ödediğini ileri sürdüğü 20.000 TL ücretin tazmin edilmesi amacıyla açtığı davada hukuka aykırı karar verilmesine yöneliktir. Başvurucunun tazminat talebinin hukuka aykırı olarak reddedildiği iddiasının adil yargılanma hakkıyla ilişkili olduğu değerlendirilmiştir.

 

22. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

 

23. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerekir. Ayrıca bu hakka ilişkin olarak ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık, ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici bir niteliktedir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28).

 

24. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde "kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen" kişilerin uğradıkları maddi ve manevi her türlü zararın tazminini talep edebilecekleri ifade edilmiştir. Diğer taraftan 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişilerin de maddi ve manevi her türlü zararını devletten isteyebilecekleri belirtilmiştir.

 

25. Somut olayda başvurucu, haksız olarak gözaltına alındığını ve yargılandığını iddia ederek açtığı tazminat davasında, ceza soruşturması sürecinde ödediğini ileri sürdüğü avukatlık ücretinin de tazminini talep etmiştir.

 

26. Başvurucunun derece mahkemelerinin bilgisine sunduğu Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 17/12/2018 tarihli kararında, ceza soruşturması sürecinde avukata ödenen ücretin lehe hükmedilen vekâlet ücretini aşan kısmının 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazmini gerektiği belirtilmiştir. Hakeza derece mahkemelerine ibraz edilen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24/1/2019 tarihli ve E.2017/12-769, K.2019/48 sayılı kararında avukatlık ücreti de maddi tazminat kalemleri arasında sayılmıştır.

 

27. Bununla birlikte Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 18/2/2019 tarihli ve E.2018/8525, K.2019/2137 sayılı kararıyla içtihat değişikliğine gittiği görülmüştür. Anılan kararda, maktu vekâlet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayanması sebebiyle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazmin edilemeyeceği belirtilmiştir. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin bu tarihten sonra söz konusu içtihadı istikrarlı bir biçimde uyguladığı anlaşılmaktadır (bkz. § 16).

 

28. Bu durumda başvurucunun ceza soruşturması sürecinde avukata ödediği ücretin 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazminini isteme yolunda hukuk sistemimizde savunulabilir temeli olan bir hakkının bulunmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla hukuk düzeninde savunulabilir bir temeli bulunmadığı anlaşılan tazminat hakkı iddiasına dayalı olarak açılan davada Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan güvencelerin uygulanabilir olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

 

29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

 

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 

30. Başvurucu, haksız yere açılan davada kendisini avukatla temsil ettirmek zorunda kalması sebebiyle avukata ödediği ücretin tazmin edilmemesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

 

31. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

 

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

 

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

 

32. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).

 

33. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı -kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 52-54; Mehmet Şentürk [GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53).

 

34. Meşru beklenti, objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28; Mehmet Şentürk, § 42). Dolayısıyla Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37). Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 37).

 

35. Başvurucu, aleyhine açılan ceza davasında beraat etmiş olduğu gözetildiğinde bu yargılama sebebiyle avukata ödediği ücretin tazmin edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun mülkiyet hakkına ilişkin iddiasını Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 18/2/2019 tarihinden önceki içtihadına dayandırdığı anlaşılmaktadır. Yargıtayın 18/2/2019 tarihinden önceki içtihadı dikkate alındığında başvurucunun avukatına ödediği ücretin maktu vekâlet ücretini aşan kısmının 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazmin edilmesinin mümkün olduğu değerlendirilebilirse de anılan Dairenin 18/2/2019 tarihinden sonra içtihadını değiştirdiği tespit edilmiştir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi 18/2/2019 tarihli ve E.2018/8525, K.2019/2137 sayılı kararıyla, maktu vekâlet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayanması sebebiyle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazmin edilemeyeceğini içtihat etmiştir. Bu içtihadın Yargıtayın sonraki kararlarında da istikrarlı bir biçimde takip edildiği görülmektedir. Bu durumda 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin başvurucunun avukata ödediği ücret için tazminat hakkı tanıdığı yolunda yerleşik bir içtihadın var olmadığı görülmüştür.

 

36. Sonuç olarak başvurucunun somut başvuru açısından Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan bir mülkünün veya mülkü elde etme yönünde yeterli hukuki temele dayalı meşru bir beklentisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.

 

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

 

VI. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Bu sayfa 279 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor