YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Depo edilen ön alım bedelinin yargılama boyunca nemalandırılması gerektiği hk.(AYM)

Karar Özeti

18. Somut olayda 22/5/2012 tarihinde satın alınan taşınmaza ilişkin 14/6/2012 tarihli noter ihtarnamesinden sonra ön alım hakkına dayalı olarak başvurucu aleyhine 22/11/2012 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Başvurucunun 11/12/2012 tarihli cevap dilekçesinde davacının ön alım talebini kabul ettiğini belirtmesine, ayrıca 20/3/2013 tarihli ön inceleme duruşmasında bu kabulünü yinelemesine rağmen Mahkemece yargılama boyunca üç kez mahallinde keşif yapılmış; ek raporlar da dâhil olmak üzere aynı olguya ilişkin birden fazla bilirkişi raporu temini yoluna gidilmiştir. Yargılama sürecinin sonunda başvurucunun savunma ve itirazları da dikkate alınarak 10/12/2015 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyiz edilen karar 28/3/2017 tarihinde onanmış, karar düzeltme talebi de Daire tarafından 19/4/2018 tarihinde reddedilmiştir. Bu süreçte Mahkemenin nihai kararını tesis etmeden bir önceki celsede verdiği 5/11/2015 tarihli ara kararı üzerine davacı tarafından 3/12/2015 tarihinde 718.502,72 TL ön alım bedeli Mahkeme veznesine depo edilmiştir.

 

19. Bu durumda makul bir süre içinde satışı diğer paydaşlara bildiren ve hüküm altına alınan ön alım bedeline daha yargılamanın başında razı olan başvurucunun bedelin depo edilmesinde ve yargılamanın uzamasında herhangi bir kusurunun bulunduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir. Bu itibarla ilk derece mahkemesi, makul bir süre içinde depo kararı ve sonrasında depo edilen paranın vadeli hesapta tutulması kararı verme imkânına sahipken bu yollara tevessül etmediğinden başvurucunun alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğramasına yol açmıştır. Mahkeme, bu tutumu sonucunda ön alım bedeline ilişkin alacağı basit bir tedbirle yargı sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirme imkânını kaçırmış ve mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlaline neden olmuştur.

..

 

24. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucunun uğradığı zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının uğradığı değer kaybı bedelidir. Başvurucunun davayı kabul ettiği tarih ile kararın kesinleştiği tarih arasındaki süre de dikkate alındığında başvurucuya 436.983 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Belirtilen maddi tazminat miktarı yeterli giderim sağladığından manevi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.

 

Karar

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İLKAY MAHANOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/17652)

 

Karar Tarihi: 19/10/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 25/1/2024-32440

 

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Heysem KOCAÇİNAR

Başvurucu

:

İlkay MAHANOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

 

1. Başvuru, aleyhine açılan ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescili davasında başvurucuya ait ön alım bedelinin yaklaşık altı yıllık dava sürecinde nemalandırılmaması ve değer kaybına uğratılarak ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

 

2. Başvurucu, Mersin ili Yenişehir ilçesi Emirler köyü Çeşmegediği mevkiinde bulunan 102 ada 162 parsel numaralı taşınmazın 4417/8835 hissesini 22/5/2012 tarihinde 706.680 TL bedel karşılığında satın almıştır.

 

3. Bu taşınmazda 1/4 hissesi olan paydaş Ş.K. kanuni ön alım hakkına dayalı olarak 22/11/2012 tarihinde başvurucu aleyhine Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Davacı Ş.K. dava dilekçesinde, ön alım hakkının kullanılmasını önlemek amacıyla bedelin yüksek gösterildiğini belirterek bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş ve mahkemece belirlenecek gerçek bedel karşılığında taşınmazın tapusunun iptaliyle adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

 

4. Başvurucu 11/12/2012 tarihli cevap dilekçesinde 706.680 TL satış bedeli ve tapu masraflarının ödenmesi şartıyla davayı kabul ettiğini belirtmiştir.

 

5. Mahkemece davacının bedelde muvazaa iddiası nedeniyle yargılama boyunca sırasıyla 7/5/2013, 6/12/2014 ve 26/5/2015 tarihlerinde üç kez mahallinde keşif icra edilmiş, ek raporlar da dâhil olmak üzere aynı olguya ilişkin birden çok bilirkişi raporu temin edilmiştir.

 

6. Mahkeme 5/11/2015 tarihli duruşmada ön alım hakkını kullanmak isteyen davacıya satış bedeli ve tapu masraflarından oluşan toplam 718.502,72 TL'yi vezneye depo etmesi için kesin süre vermiş ve davacı da 3/12/2015 tarihinde belirlenen ön alım bedelini depo etmiştir. Mahkeme 10/12/2015 tarihinde davanın kabulüne karar vererek başvurucuya ait payın iptaliyle davacı adına tesciline ve depo edilen 718.502,72 TL ön alım bedelinin hüküm kesinleştiğinde başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.

 

7. Taraflarca temyiz edilen karar Yargıtay 14. Dairesince (Daire) 28/3/2017 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme talebi de Daire tarafından 19/4/2018 tarihinde reddedilmiştir.

 

8. Başvurucu 718.502,72 TL ön alım bedelini 21/5/2018 tarihinde tahsil etmiştir.

 

9. Başvurucu, nihai hükmü 18/5/2018 tarihinde öğrendikten sonra 7/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

 

10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

 

II. DEĞERLENDİRME

 

11. Başvurucu 22/11/2012 tarihinde aleyhinde açılan ön alım hakkı davasının yargılamanın gereksiz uzamasına sebebiyet verilerek beş yılı aşkın bir süre sonra kabul edildiğini ve bunun sonucunda satış bedelini ödediği 22/5/2012 ile ön alım bedelini teslim aldığı 21/5/2018 tarihleri arasında oluşan enflasyon farkı nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

 

12. Bireysel başvuruya konu olayda başvurucunun uyuşmazlığa konu taşınmaz payını tapuda satın aldığı dikkate alındığında başvurucu yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkün mevcut olduğu kuşkusuzdur.

 

13. Yine başvuru konusu olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.

 

14. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limitet Şirketi, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).

 

15. Başvurucunun taşınmaz üzerindeki payı 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 732., 733. ve 734. maddelerine istinaden davacı adına tescil edilmiş olup belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün varlığı tartışmasızdır. Ayrıca mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili makamlar önünde ortaya koyabilme imkânının da başvurucuya tanındığı anlaşılmıştır.

 

16. Ön alım hakkının kullandırılmasının ve ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında bedelin geç depo edilmesi, depo edilen bedelin vadeli hesapta nemalandırılmamasının mülkiyet hakkı yönünden başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yükleyip yüklemediği önemlidir. Özel kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı bu gibi durumlarda bunlardan hangisine üstünlük tanınacağının takdiri, kanun koyucuya ve somut olayın şartları gözönünde bulundurularak derece mahkemelerine aittir. Bununla birlikte her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca da yol açmaması gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Abbas Korkmaz ve diğerleri, B. No: 2014/17715, 9/11/2017, § 48).

 

17. Anayasa Mahkemesi daha önce ön alım bedelinin enflasyon karşısında uğradığı değer kaybına ilişkin şikâyetleri karara bağlamıştır. Buna göre ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescili davalarında mahkeme, ön alım bedelinde oluşan değer kaybı şikâyeti yönünden dava açıldıktan sonra makul bir süre içinde ön alım bedelinin vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde basit tedbirle yargı sürecinin hızlı işlememesinin kişiler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirme imkânına sahip olup mahkemenin bu tedbirleri almamış olması, mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurmaktadır (benzer bir değerlendirme için bkz. Hüseyin Ak, B. No: 2016/77854, 1/7/2020, § 71). Öte yandan Anayasa Mahkemesi özel kişiler arası icrai bir uyuşmazlığın söz konusu olduğu Fatma Yıldırım (B. No: 2014/6577, 16/2/2017, §§ 53-63) başvurusunda da ihale bedelinin icra sürecinde nemalandırılmamasının mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurduğu değerlendirmesini yapmıştır.

 

18. Somut olayda 22/5/2012 tarihinde satın alınan taşınmaza ilişkin 14/6/2012 tarihli noter ihtarnamesinden sonra ön alım hakkına dayalı olarak başvurucu aleyhine 22/11/2012 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Başvurucunun 11/12/2012 tarihli cevap dilekçesinde davacının ön alım talebini kabul ettiğini belirtmesine, ayrıca 20/3/2013 tarihli ön inceleme duruşmasında bu kabulünü yinelemesine rağmen Mahkemece yargılama boyunca üç kez mahallinde keşif yapılmış; ek raporlar da dâhil olmak üzere aynı olguya ilişkin birden fazla bilirkişi raporu temini yoluna gidilmiştir. Yargılama sürecinin sonunda başvurucunun savunma ve itirazları da dikkate alınarak 10/12/2015 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyiz edilen karar 28/3/2017 tarihinde onanmış, karar düzeltme talebi de Daire tarafından 19/4/2018 tarihinde reddedilmiştir. Bu süreçte Mahkemenin nihai kararını tesis etmeden bir önceki celsede verdiği 5/11/2015 tarihli ara kararı üzerine davacı tarafından 3/12/2015 tarihinde 718.502,72 TL ön alım bedeli Mahkeme veznesine depo edilmiştir.

 

19. Bu durumda makul bir süre içinde satışı diğer paydaşlara bildiren ve hüküm altına alınan ön alım bedeline daha yargılamanın başında razı olan başvurucunun bedelin depo edilmesinde ve yargılamanın uzamasında herhangi bir kusurunun bulunduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir. Bu itibarla ilk derece mahkemesi, makul bir süre içinde depo kararı ve sonrasında depo edilen paranın vadeli hesapta tutulması kararı verme imkânına sahipken bu yollara tevessül etmediğinden başvurucunun alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğramasına yol açmıştır. Mahkeme, bu tutumu sonucunda ön alım bedeline ilişkin alacağı basit bir tedbirle yargı sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirme imkânını kaçırmış ve mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlaline neden olmuştur.

 

20. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

 

III. GİDERİM

 

21. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesiyle 484.767 TL maddi ve 50.000 TL manevi zararının ödenmesine hükmedilmesini talep etmiştir.

 

22. İncelenen başvuruda dava açıldıktan sonra makul bir süre içinde depo kararı verilerek ön alım bedelinin vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde bir tedbirin alınmaması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

 

23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamakta olup başvurucunun uğradığı maddi kaybın tazmin edilmesi yeterli bir giderim oluşturacaktır. Bu kapsamda yapılması gereken iş, Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun olarak başvurucuya tazminat ödenmesinden ibarettir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

 

24. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucunun uğradığı zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının uğradığı değer kaybı bedelidir. Başvurucunun davayı kabul ettiği tarih ile kararın kesinleştiği tarih arasındaki süre de dikkate alındığında başvurucuya 436.983 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Belirtilen maddi tazminat miktarı yeterli giderim sağladığından manevi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.

 

25. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

 

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

 

C. Başvurucuya net 436.983 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

 

D. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

 

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması

hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

 

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/427, K.2015/573) GÖNDERİLMESİNE,

 

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Bu sayfa 494 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor