YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin "şoförlü araç kiralama hizmetine" ilişkin bir sözleşme olduğu tespit edilirse davaya bakma görevinin ticaret mahkemesine ait olacağı hk.

Karar Özeti

Mahkemece verilen görevsizlik kararı üzerine Dairemizin 24/04/2019 tarih 2019/366 esas 2019/859 kararı ile taraf vekillerinden varsa yazılı kira sözleşmenin ibrazının sağlanması, yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı beyan edilirse, bu defa kiralanan araçların davalıya şoförleriyle birlikte verilip verilmediği, araçların yakıt giderinin kim tarafından karşılandığı hususlarında taraf vekillerinde ayrıntılı beyan alınarak taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin açıklığa kavuşturulması, eğer taraflar arasındaki sözleşmenin "şoförlü araç kiralama hizmetine" ilişkin bir sözleşme olduğu tespit edilirse tarafların tacir olması nedeniyle davaya bakma görevi ticaret mahkemesine ait olacağından görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu, eğer sözleşmenin Türk Borçlar Kanunu'nun 299.maddesinde düzenlenen kira sözleşmesi olduğu tespit edilirse Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olup olmadığı değerlendirilmeden esas hakkında karar verilmesi doğru değildir. 

Karar

T.C.

İSTANBUL

 

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

36. HUKUK DAİRESİ

 

DOSYA NO: 2020/2253

 

KARAR NO: 2022/2752

 

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

 

İ S T İ N A F K A R A R I

 

İNCELENEN KARARIN

 

MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

 

TARİHİ: 28/01/2020

 

NUMARASI: 2019/230 E. - 2020/65 K.

 

DAVANIN KONUSU:Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak

 

KARAR TARİHİ: 19/12/2022

 

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi.

 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının ... – ... plaka numaralı, ... marka model çekici&dorse kamyonun maliki olduğu, davalı... A.Ş. ile 09.11.2017 tarihinde akdedilen araç kiralama sözleşmesi uyarınca işbu kamyonun, çekici ve dorse araç sürücüsü ile birlikte davalı şirkete kiraya verildiğini,taraflarca 02.01.2018 tarihinde yeniden araç kiralama sözleşmesinin akdedildiğini, aracın aylık kira bedelinin 31.12.2018 tarihine kadar ise aylık 12.000,00 TL + KDV şeklinde belirlendiğini, sözleşme uyarınca davacının çalışmaya devam etmiş ve sözleşme uyarınca üstlendiği edimi eksiksiz ve tam olarak ifa ettiğini, davalının ihale usulüyle üstlendiği nakliye işini davacının tedarikçi sıfatıyla yerine getirdiğini, davalı firmanın ihtiyaç ve talebi doğrultusunda iş yönlendirmesi yapıldığını ve farklı lokasyonlara nakliye işi de gerçekleştirdiğini, davacının gerek 2017 yılına ait gerekse 2018 yılı Ocak ayına ait çalışmasının belgelerle sabit olduğunu, ancak davalı şirketin, 2018 tarihli yeni sözleşmenin akdinden ve 15 günlük çalışmadan sonra –sözleşmeye aykırı surette- hiçbir yazılı bildirim ve haklı sebep bulunmaksızın sözleşmeyi fesh ettiğini, bu durumdan telefon ile bilgi vermeleriyle haberdar olduğunu, sözleşmenin bildirimsiz ve haksız feshinin tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, HMK md.107’ye göre belirsiz alacak olan - Sözleşmenin bildirimsiz ve haksız feshi nedeniyle uğranılan - her türlü menfi zararların tespiti, ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, vekâlet ücreti de dâhil olmak üzere yargılama gider ve masraflarının davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; feshedildiği iddia edilen sözleşme sonucu var olduğu iddia edilen tazminat değerinin belirlenebilir bir değer olduğunu, taraflar arasında imzalanmış herhangi bir sözleşmenin sunulmadığını, tanık dinlenilmesine de muvafakatlerinin olmadığını beyan ederek ispat edilemeyen davanın reddine vekalet ücreti ve tüm yargılama gideri ve masrafların davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; davalının sözleşmeyi feshinin sözleşme hükmünün kendisine verdiği yetkiye dayandığı, dolayısıyla haksız fesihten bahsedilemeyeceği ve davacı tarafından ileri sürülen maddi zarardan davalının sorumlu olmayacağı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin eksik araştırma ile karar verdiğini, davalının önce aralarında taşıt kira sözleşmesi olmadığını ileri sürdüğünü, davalının ihale usulüyle üstlendiği nakliye işini davacının tedarikçi sıfatıyla yerine getirdiğini, davalı firmanın ihtiyaç ve talebi doğrultusunda iş yönlendirmesi yapıldığını ve farklı lokasyonlara nakliye işi de gerçekleştirdiğini, davacının gerek 2017 yılına ait gerekse 2018 yılı Ocak ayına ait çalışmasının belgelerle sabit olduğunu, Ulaştırma Bakanlığından bu hususun araştırılmadığını, taşıt kiralama sözleşmesinden daha çok yetki belgesinin kiralanması ve kullanımı sözleşmesi olduğunun araştırılarak karar verilmesi gerektiğini, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararın tespiti ve tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında 2017 ve 2018 tarihlerinde sözleşme yapıldığı ihtilafsız olup sözleşmenin Kadıköy ... Noterliğinin 29/03/2018 tarih ... yevmiye numaralı ihbarname ile davalı tarafından feshedildiği anlaşılmıştır.Mahkemece verilen görevsizlik kararı üzerine Dairemizin 24/04/2019 tarih 2019/366 esas 2019/859 kararı ile taraf vekillerinden varsa yazılı kira sözleşmenin ibrazının sağlanması, yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı beyan edilirse, bu defa kiralanan araçların davalıya şoförleriyle birlikte verilip verilmediği, araçların yakıt giderinin kim tarafından karşılandığı hususlarında taraf vekillerinde ayrıntılı beyan alınarak taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin açıklığa kavuşturulması, eğer taraflar arasındaki sözleşmenin "şoförlü araç kiralama hizmetine" ilişkin bir sözleşme olduğu tespit edilirse tarafların tacir olması nedeniyle davaya bakma görevi ticaret mahkemesine ait olacağından görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu, eğer sözleşmenin Türk Borçlar Kanunu'nun 299.maddesinde düzenlenen kira sözleşmesi olduğu tespit edilirse Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olup olmadığı değerlendirilmeden esas hakkında karar verilmesi doğru değildir. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2017/8678 esas 2018/ 708 karar sayılı ilamı ile yine ayın dairenin 2017/5311 esas 2019/1693 karar sayılı ilamı) İlk derece mahkemesince yukarıda belirtilen hukuki değerlendirme ve araştırmalar yapılmadan karar verilmiş olması nedeniyle HMK'nın 355.maddesi dikkate alınarak davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına," karar verilmiştir. Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, sözleşmeler, ihtarname ve bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında şoförlü araç tedarikine ilişkin taşıt kiralama sözleşmesi bulunduğu, sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlık, davalının sözleşmeyi geçerli bir nedenle feshedip etmediği noktalarında toplanmaktadır. 08.11.2019 tarihli somut dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bilirkişi raporunda; taraflar arasında 02.01.2018 tarihli ve 2018 yılının tamamını kapsayan ve aylık nakliye hizmet bedellerinin belirli olduğu yazılı ve süreli sözleşmenin davalı tarafından imzalanmamış olduğu, nitekim davalı şirketin usulüne uygun düzenlenmiş ve tutulmuş ticari defterlerinde de bu hususun açıkça görüldüğünün tespit edildiği, bu durumda taraflar arasındaki 31 Temmuz 2017 tarihinde Kadıköy ... Noterliğinin ... yevmiye numarası ile onaylanan "Taşıt Sözleşmesi"nin bulunduğu, sözleşmenin 8'inci maddesine göre tarafların tek taraflı olarak sözleşmeyi feshetme haklarının bulunduğu, taraflardan birinin usulüne uygun bir fesih ihbarnamesi ile sözleşmenin bitim tarihinden önce sözleşmeyi feshedebileği, taraflardan birinin noter kanalı ile fesihnamenin bir nüshasını Ulaştırma Bakanlığı'na bir nüshasını da diğer tarafa göndermek kaydıyla taşıt sözleşmesini feshetmedikçe sözleşmenin geçerliliğinin süresiz uzayacağı hüküm altına alındığı, TBK.nunda geçerli olan ilke sözleşme serbestisi olup TBK.nun 26.maddesi " Taraflar bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler" şeklinde olup bu durumda sözleşme serbestisi çerçevesinde imzalandığı, davalının sözleşmeyi feshinin sözleşme hükmünün kendisine verdiği yetkiye dayandığı davanın reddine ilişkin verilen karar da bir hata bulunmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin kararında esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de hatalı bir sonuca varılmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.

 

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-İlk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin olarak alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının iadesine, 4-Karar tebliği, harç takibi ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK'nun 362/1-b maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19/12/2022

 


Bu sayfa 149 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor