YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında kanunilik ölçütünün sağlanabilmesi için, ilgili kanunların şeklen var olmasının yeterli olmadığı ulaşılabilir ve uygulanabilir de olması gerektiği hk. (AYM)

Karar Özeti

41. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup bu noktada kanunun niteliği önem kazanmaktadır. Kanunla sınırlama ölçütü sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmekte; böylece uygulayıcının keyfî davranışlarının önüne geçtiği gibi kişinin hukuku bilmesine de yardımcı olmakta; bu yönüyle hukuk güvenliği teminatı sağlamaktadır (Halime Sare Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 62; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, § 66; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, 29/5/2019, § 67; Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 104).

 

42. Kanunun bu gerekliliklere uygun olduğunun söylenebilmesi için yeterince ulaşılabilir olması, vatandaşların belirli bir olaya uygulanabilir nitelikteki hukuk kurallarının varlığı hakkında yeterli bilgiye sahip olabilmesi, ayrıca ilgili normun keyfîliğe karşı uygun bir koruma sağlaması, yetkili makamlara verilen yetkinin genişliğini ve icra edilme biçimlerini yeterli netlikte tanımlaması gerekmektedir (Halime Sare Aysal, § 63; Fatih Saraman, § 67; Turgut Duman, § 68; Tamer Mahmutoğlu, § 105).

Karar

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

SELMA ATABEY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/38893)

 

Karar Tarihi:27/9/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 3/1/2024-32418

 

GENEL KURUL

KARAR

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Selma ATABEY

Vekili

:

Av. Linda Sevinç HOCAOĞULLARI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

 

1. Başvuru, yapılmak istenen basın açıklamasının etkinliklerin ertelenmesine ilişkin idari karar olduğu gerekçesiyle engellenmesinin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

 

II. BAŞVURU SÜRECİ

 

2. Başvuru 29/7/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

 

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

 

4. İkinci Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

 

III. OLAY VE OLGULAR

 

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

 

A. Genel Bilgiler

 

6. Koronavirüs salgın hastalığının ortaya çıkması ve Dünya Sağlık Örgütünün bu hastalığı pandemi olarak ilan etmesiyle birlikte İçişleri Bakanlığı, hastalığın yayılmasının engellenmesi amacıyla genelgeler yayımlamış, umumi hıfzıssıhha kurulları da aynı amaçla bazı kısıtlayıcı tedbirler içeren kararlar vermiştir.

 

7. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığının internet sayfasından yayımladığı 27/11/2020 tarihli ve "81 İl Valiliğine Geniş Katılımlı Etkinliklerin Ertelenmesi Konulu Genelge Gönderildi" başlıklı Genelge'nin ilgili kısmı şöyledir:

 

"Koronavirüs salgınında yaşanan artış nedeniyle, derneklerin genel kurulları, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek etkinlikler (genel kurul toplantıları dahil) 3 ay süreyle tekrar ertelendi.

 

Bakanlığımız, 81 İl Valiliğine Geniş Katılımlı Etkinliklerin Ertelenmesi konulu genelge gönderdi. Genelgede, koronavirüs salgınının toplum sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetme, sosyal izolasyonu temin, fiziki mesafeyi koruma ve hastalığın yayılım hızını kontrol altında tutma amacıyla Sağlık Bakanlığı ve Koronavirüs Bilim Kurulunun önerileri, Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda birçok tedbir kararı alınarak uygulamaya geçirildiği belirtildi.

 

Bu kapsamda, Sağlık Bakanlığı tarafından Bakanlığımıza gönderilen yazıda, 'COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulunca fiziksel mesafenin korunmasının zor olacağı sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, birlikler veya kooperatiflerin geniş katılımlı toplantılarının yapılmamasının ve ileri tarihe ertelenmesinin önerildiği' belirtildi.

 

Sağlık Bakanlığının yazısı ve Koronavirüs Bilim Kurulunun tavsiye kararı doğrultusunda, mevsimsel etkiler de göz önünde bulundurularak, 02.10.2020 tarihinden itibaren 01.12.2020 tarihine kadar sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek olan etkinliklerin ertelenmesi hususunun valiliklere bildirildiği hatırlatıldı.

 

Gelinen aşamada son dönemde koronavirüs salgınının yayılımında tüm dünyada ve özellikle Avrupa’da hızlı bir artış yaşandığı ve ülkemizde de vaka ve hasta sayılarında yükseliş görüldüğü ifade edilerek, Sağlık Bakanlığı tarafından Bakanlığımıza yeni yazı gönderildiği belirtildi.

 

Yazıda 'Dünyada halen COVID-19 vaka artışları devam etmektedir. Ülkemizde de Covid-19 vakalarının devam etmekte olması, her ne kadar vaka sayıları belirli bir düzeyde kontrol altına alınmış olsa da önümüzdeki kış aylarında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle damlacık yolu ile bulaşan solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığının artış gösterebilmesi beklenmektedir. Bu kapsamda Bakanlığımız bünyesinde oluşturulan COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu, fiziksel mesafenin korunmasının zor olacağı sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, birlikler veya kooperatiflerin geniş katılımlı toplantılarının yapılmayarak 3 (üç) ay sonraya ertelenmesini önermiştir.' denildi.

 

Bu doğrultuda;

 

17 Kasım 2020 tarihli ve 31307 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7256 sayılı Kanunla; derneklerin genel kurul toplantılarının ertelenmesine dair İçişleri Bakanı'na yetki veren 7244 sayılı kanunun 2/ç fıkrasına ekleme yapılarak erteleme yetkisinin üçer aylık sürelerle üç defaya kadar kullanılabileceği hükmü doğrultusunda derneklerin genel kurul toplantıları şubat ayı sonuna kadar ertelendi.

 

Dernek genel kurullarının ertelenmesine ilişkin durum doğrultusunda; daha önceden 01.12.2020 tarihine kadar yapılmaması kararlaştırılan, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek etkinliklerin (genel kurul toplantıları dahil) 01.03.2021 tarihine kadar ertelenmesi gerektiği değerlendirildi.

 

Vali ve kaymakamlarca yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27’nci ve 72’nci maddeleri uyarınca İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kararları ivedilikle alınacak. Uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmeyecek.

 

Alınan kararlara uymayanlara Umumi Hıfzıssıhha Kanununun ilgili maddeleri gereğince idari işlem tesis edilecek ve konusu suç teşkil eden davranışlara ilişkin Türk Ceza Kanunu'nun 195'inci maddesi kapsamında gerekli adli işlemler başlatılacak."

 

8. Bu çerçevede Ankara Valiliğinin resmî internet sitesinden yayımlanan, Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun etkinliklerin ertelenmesine ilişkin 28/11/2020 tarihli ve 2020/84 sayılı kararı, 15/12/2020 tarihli ve 2020/88 sayılı kararı ile 21/3/2020 ve 3/4/2020 tarihli kararlarının ilgili kısmı şöyledir:

 

-15/12/2020 Tarihli Karar:

 

"Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu 15.12.2020 tarihinde 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 23. 27. ve 72. maddelerine göre, Ankara Valisi ...başkanlığında olağanüstü toplanarak gündemindeki konuları görüşüp aşağıdaki kararları almıştır.

 

Koronavirüs (Covid­19) salgınının toplum sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetme, sosyal izolasyonu temin, fiziki mesafeyi koruma ve hastalığın yayılım hızını kontrol altında tutma amacıyla, içerisinde bulunduğumuz kontrollü sosyal hayat döneminin temel prensipleri olan temizlik, maske ve mesafe kurallarının yanı sıra hayatın her alanına yönelik uyulması gereken kurallar ve önlemler; Sağlık Bakanlığı ve Koronavirüs Bilim Kurulunun önerileri, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda belirlenerek uygulamaya geçirilmektedir.

 

Bu çerçevede 01.12.2020 tarihli 2020-85 sayılı İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu Kararı ile yeni bir karar alınıncaya kadar hafta içi 21.00 ­ 05.00 saatleri arasında, hafta sonu ise Cuma günleri saat 21.00’de başlayacak, Cumartesi ve Pazar günlerinin tamamını kapsayacak ve Pazartesi günleri saat 05.00’de tamamlanacak şekilde sokağa çıkma kısıtlamalarını da içeren bir dizi önlemler hayata geçirilmiştir.

 

A-14.12.2020 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanan Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde, Covid­19 salgınıyla mücadelede gelinen aşamanın değerlendirilmesi sonucunda, İçişleri Bakanlığı’nın 15.12.2020 tarihli ve 20856 sayılı genelgesi doğrultusunda;

 

...

 

C- 28.11.2020 tarihli ve 2020-84 sayılı İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu Kararı ile 1 Mart 2021 tarihine kadar genel kurul dahil etkinlikleri ertelenen kurum ve kuruluşlara (sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler) sendikaların yapacağı genel kurul dahil etkinliklerin de eklenmesine,

 

...

 

Kaymakamlarımız ve ilgili Kurumlarımızca konu hakkında gerekli hassasiyetin gösterilerek uygulamanın yukarıda belirtilen çerçevede eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesinin sağlanmasına, tedbirlere uymayanlarla ilgili Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 282’nci maddesi gereğince idari para cezası verilmesine, aykırılığın durumuna göre Kanunun ilgili maddeleri gereğince işlem yapılmasına, konusu suç teşkil eden davranışlara ilişkin Türk Ceza Kanununun 195’inci maddesi kapsamında gerekli adli işlemlerin başlatılmasına,..."

 

 

-28/11/2020 Tarihli Karar:

 

"Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu 28.11.2020 tarihinde 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 23. 27. ve 72. maddelerine göre, Ankara Valisi ... başkanlığında olağanüstü toplanarak gündemindeki konuları görüşüp aşağıdaki kararları almıştır.

 

...

 

'İçişleri Bakanlığının 02.10.2020 tarih 16230 sayılı Genelgesi ile Sağlık Bakanlığının 01.10.2020 tarih ve 13588366/149/1604 sayılı yazısı, Koronavirüs Bilim Kurulunun tavsiye kararı ve İl Hıfzıssıhha Kurulunun 02.10.2020 tarih 2020-76 sayılı Kararı doğrultusunda, mevsimsel etkiler de göz önünde bulundurularak, 02.10.2020 tarihinden itibaren 01.12.2020 tarihine kadar sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek olan etkinlikler ertelenmişti.

 

Gelinen aşamada son dönemde Koronavirüs salgınının yayılımında tüm Dünya’da ve özellikle Avrupa’da hızlı bir artış yaşandığı ve Ülkemizde de vaka ve hasta sayılarında yükseliş görüldüğü kamuoyunun malumudur.

 

Bu çerçevede Sağlık Bakanlığınca İçişleri Bakanlığına iletilen 27.11.2020 tarih ve 149 sayılı yazıda da; 'Dünyada halen COVID­19 vaka artışları devam etmektedir. Ülkemizde de Covid­19 vakalarının devam etmekte olması, her ne kadar vaka sayıları belirli bir düzeyde kontrol altına alınmış olsa da önümüzdeki kış aylarında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle damlacık yolu ile bulaşan solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığının artış gösterebilmesi beklenmektedir. Bu kapsamda Bakanlığımız bünyesinde oluşturulan COVID­19 Bilimsel Danışma Kurulu, fiziksel mesafenin korunmasının zor olacağı sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, birlikler veya kooperatiflerin geniş katılımlı toplantılarının yapılmayarak 3 (üç) ay sonraya ertelenmesini önermiştir.' denilmektedir. Bu doğrultuda ilimiz genelinde;

 

1. Sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, barolar, meslek odaları, birlikler, kooperatifler ile kat malikleri tarafından düzenlenecek etkinliklerin (genel kurul toplantıları dahil) 01.03.2021 tarihine kadar ertelenmesine

 

..."

 

-3/4/2020 Tarihli Karar:

 

"... Gelinen noktada Koronavirüs salgınının yayılım hızı göz önüne alındığında; ülke geneli için bugüne kadar alınan tedbirlere ilave olarak yeni tedbirlerin alınması ve bazı şehirlerimiz için ek tedbirlerin planlanması/uygulanması gerektiği değerlendirilmektedir.

 

Bu çerçevede Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun önerileri, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda, İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi ile Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27 nci ve 72 nci maddesi kapsamında İlimizde aşağıdaki ek tedbirlerin alınması gerektiği değerlendirilmiştir;

 

...

 

B- Sokağa çıkma, şehir içi hareketliliğin azaltılması, maske kullanımı ve sosyal mesafenin korunması kapsamında:

 

...

 

4- İlimiz genelinde meydanlarda sokak ve caddelerde; vatandaşların sosyal mesafeyi gözetmeden toplu olarak yürümelerine veya bulunmalarına izin verilmemesine, yan yana yürüyen vatandaşlarımızın ise yine sosyal mesafeyi gözeterek yürümeleri hususunda her türlü araç ve yöntemlerle uyarılmalarına.

 

..."

 

-21/3/2020 Tarihli Karar:

 

"...Dünyayı tehdit etmeye devam eden ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak nitelendirilen Coronavirüs (COVID-19) salgınına yönelik ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeler ve Sağlık Bakanlığınca oluşturulan Bilim Kurulunun değerlendirmeleri ve kararları hassasiyetle takip edilmekte olup, T.C. Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27 nci, 64 üncü, 65 inci, 66 ncı, 67 nci, 68 inci, 69 uncu ve 72 nci maddesi, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği, kapsamında;

 

...

 

4) Kamu hizmet sunumu ve hizmetinden yararlanmada güvenli mesafe korunarak dezenfekte edilen hijyen şartları sağlanmış fiziki alan ve altyapının oluşturulmasına, başta sağlık, sosyal hizmet ve diğer kamu hizmetlerinin uygulanmasında bulaşma riski oluşturmayacak güvenli mesafenin korunmasına, her türlü sosyal, kültürel, sanatsal ve ticari etkinliklerde sosyal mesafeyi ortadan kaldıracak şekilde kalabalık oluşumlarının önlenmesine ve risk oluşturan kalabalıkların oluşması durumunda müdahale edilmesine,..."

 

B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler

 

9. Başvurucu, olay tarihinde Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası eş başkanıdır.

 

10. Başvurucu 17/12/2020 tarihinde, KESK'e bağlı HABER-SEN (Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası) genel sekreterinin sırf sendikal faaliyetlerden dolayı Zonguldak’tan Akçakale’ye (Şanlıurfa) sürgün edilmesi nedeniyle Ankara PTT Genel Müdürlüğünün önünde yapılacak basın açıklamasına katılmak istemiştir.

 

11. Başvurucunun beyanına göre polis, sırf sendika üyesi olması nedeniyle basın açıklaması yapılacak yere gitmesini engellemiş ve maske takmasına rağmen bu kurala uymadığı gerekçesiyle para cezası düzenlemek için kendisini Anafartalar Polis Karakoluna götürmüştür. Bununla birlikte başvurucu, idari para cezasına ilişkin herhangi bir tutanağın tarafına tebliğ edilmediğini iddia etmiştir.

 

12. Kolluk görevlilerince düzenlenen 17/12/2020 tarihli tutanağa göre olayların gelişimi şu şekildedir:

 

- Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun salgın hastalık riski oluşturan kalabalıklara müdahale edilmesine ilişkin 21/3/2020 tarihli kararı, il genelinde kişilerin sosyal mesafeyi gözetmeden toplu şekilde yürümelerine ve birlikte bulunmalarına izin verilmemesine ilişkin3/4/2020 tarihli kararı, sivil toplum kuruluşlarının her türlü faaliyetlerinin 1/3/2021 tarihine kadar ertelenmesine ilişkin 2/10/2020 ve 28/11/2020 tarihli kararları ile İçişleri Bakanlığının 15/12/2020 tarihli Genelgesi HABER-SEN yetkililerine bildirilmiştir. Buna karşın Sendika, PTT Genel Müdürlüğü önünde (Şehit Teğmen Kalmaz Caddesi No: 2) bir çalışanın sendikal faaliyetleri nedeniyle bir başka yere sürgün edilmesini protesto etmek amacıyla bir faaliyet organize etmiştir. Bu durumu öğrenen kolluk görevlileri, anılan yerde emniyet tedbirleri almıştır.

 

- Saat 12.30'da PTT Genel Müdürlüğü önünde üç kişinin beklediğini gören kolluk görevlileri, idareye önceden bildirimde bulunulmadığı, eylem yapılmak istenen alanın dar ve işlek bir cadde olması nedeniyle sosyal mesafe kuralına uyulamayacağı, COVID-19 hastalığının yayılmasına neden olunacağı yönünde ihtarda bulunmuştur. Yapılan uyarılara karşın gruptakilerin kaldırımda beklemeye devam etmeleri üzerine kaldırımın üçüncü kişilerin kullanımına tekrar açılması ve toplum sağlığına yönelik tehdidin engellenmesi amacıyla katılımcılar Atatürk Bulvarı-Ulus Atatürk Heykeli istikametine doğru yönlendirilerek katılımcıların bulundukları yerden ayrılmaları sağlanmıştır.

 

- Saat 12.40'ta aralarında HABER-SEN yetkililerinin de olduğu dört kişinin anılan mekâna yakın bir yere gelmesi üzerine kolluk görevlileri, Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu kararları ve İçişleri Bakanlığı genelgesiyle sendikaların etkinliklerinin ertelendiğini belirterek bu kişilere dağılmaları yönünde ihtarda bulunmuştur. PTT Genel Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapmalarına kolluk görevlilerince izin verilmemesi üzerine bu şahıslar plastik flamayla polislere vurmuştur. Akabinde şahıslar, kolluk görevlilerinin talebiyle bulundukları yerden ayrılmıştır.

 

- Saat 12.45'te aralarında başvurucunun da olduğu beş kişinin Şehit Teğmen Kalmaz Caddesi ile Atatürk Bulvarı'nın kesiştiği yerde etkinlik yapmak için diğer katılımcıları beklediğini gören kolluk görevlileri, idarenin etkinliklerin ertelenmesine ilişkin kararları olduğunu hatırlatarak bu beş kişinin bulunduğu alandan ayrılmasını istemiştir. Ayrıca kolluk görevlilerinin planlanan eylemin sendika binasında yapabileceğini söylemesine rağmen başvurucunun da aralarında olduğu şahıslar beklemeye devam etmiştir.

 

- Yapılan görüşme esnasında başvurucu, maskesini burnunu kapatacak şekilde takmaması nedeniyle kolluk görevlilerince maskeyi uygun şekilde kullanması yönünde uyarılmıştır. İhtara rağmen maskesini uygun şekilde takmaması nedeniyle kolluk görevlileri başvurucuyu, hakkında İdari Yaptırım Karar Tutanağı tanzim etmek için polis merkezi amirliğine götürmüştür. Diğer şahıslar ise uyarılar sonrası alandan ayrılarak Sendika binasında etkinliklerini gerçekleştirmiştir (Tutanak ve bireysel başvuru dosyası kapsamından başvurucuya idari para cezası uygulandığı tespit edilememiştir).

 

13. Başvurucu 7/1/2021 tarihinde, basın açıklaması yapılmak istenen yere gidilmesini hukuka aykırı ve gerekçesiz olarak engellemek suretiyle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal eden ve maske takmasına rağmen sırf basın açıklamasının yapılacağı alana yürümek istediği için hakkında işlem yapan kolluk görevlilerinin tespit edilmesi, sorumluların görevi kötüye kullanma ve iftira suçlarından cezalandırılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) suç duyurusunda bulunmuştur.

 

14. Cumhuriyet Başsavcılığı 25/6/2021 tarihinde kolluk görevlileri hakkındaki şikâyetin 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun'un 4. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları uyarınca işleme konulmamasına kesin olarak karar vermiştir. İçişleri Bakanlığının 27/11/2020 tarihli ve 89780865¬153-19961 sayılı kararı ile Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun 17/12/2020 tarihli ve 2020/4-17-76-84-88 sayılı kararı şikâyetin işleme konulmaması kararına dayanak yapılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı kararda, idarenin salgın hastalık nedeniyle geniş katılımlı etkinlikleri 1/3/2021 tarihine ertelediğini ve bu kararlara ilişkin bildirimin yapıldığını, bu nedenlerle müdahalenin usul ve yasaya uygun olduğunu değerlendirmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden talep edilen izahata verilen cevabi yazıda; '17.12.2020 tarihinde Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu'nun almış olduğu 2020/4-17-76-84-88 sayılı kararlan, yine İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün 27.11.2020 tarih ve 89780865¬153-19961 sayılı yazılan ile 'Geniş Katılımlı Etkinliklerin' 01.03.2021 tarihine kadar ertelendiği yönünde almış olduğu karar basın ve yayın organları aracılığı ile kamuoyuna ilan edilmiştir. İçişleri Bakanlığı ve İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu tarafından alman ve kamuoyuna basın yayın ve görsel medya aracılığı ile bildirilen kararlar 16.12.2020 tarihinde bahse konu sendika yetkilileri telefon ile aranarak kendilerine bilgi verilmiştir. Yapılan bilgilendirmelere rağmen KESK'e bağlı Haber-Sen organizesinde, '[İ.D.] isimli şahsın Zonguldak İlinde Çalışırken Sendikal Faaliyetlerinden Dolayı Şanlıurfa/Akçakale ye Sürgün Edilmesini' protesto etmek amacıyla PTT Genel Müdürlüğü önünde eylem yapacakları yönünde bilgiler elde edilmiştir.

 

16.12.2020 tarihinde İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu tarafından alınan karar ve İçişleri Bakanlığının Sendikal faaliyetlerin ertelendiğine dair Genelge hakkında bahse konu Sendika görevliler tarafından telefon ile aranılarak bilgilendirilme yapılmasına rağmen 17.12.2020 tarihinde Şehit Teğmen Kalmaz Caddesi üzerinde eylem/etkinlik gerçekleştirmek amacıyla sendikaya üye şahısların geldikleri ve diğer katılımcıları bekledikleri görülmüştür. Şahıslara eylem/etkinliklerini yapmak istedikleri alanın dar ve işlek bir cadde olduğundan dolayı sosyal mesafe kuralına uyulamayacağı. Dünya genelinde ve ülkemizde hızlı bir şekilde yayılan Covid-19 olarak tanımlanan ölümcül hastalığın yayılmasına neden olacağı bu nedenle eylem etkinliklerini sendika binalarında yapmaları İçin ayrılmaları yönünde görevliler taralından bahse konu şahıslara defaatle uyanlar yapılmıştır. Yapılan uyarılara rağmen şahısların kaldırım üzerinde beklemekte ısrar etmeleri üzerine, yaya kaldırımının tekrar vatandaşın kullanımına açılması ve toplum sağlığına yönelik tehdidin önüne geçilmesi amacıyla Atatürk Bulvarı-Ulus Atatürk Heykeli istikametine doğru yönlendirilerek şahısların bulundukları alandan ayrılmaları sağlanmıştır.

 

Akabinde Selma ATABEY’in de aralarında bulunduğu şahısların Şehit Teğmen Kalmaz Caddesi- Atatürk Bulvarı kesişimine gelerek bekledikleri görülmüştür. Bunun üzerine görevliler tarafından bu şahıslara da İçişleri Bakanlığı'nın geniş katılımlı etkinliklerin 01.03.2021 tarihine kadar ertelendiği yönünde yayınlamış olduğu genelge ve İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun almış olduğu kararların sendikanın telefonla aranarak bilgi verildiği, eylem/etkinlik yapmak için kendilerinden önce gelen diğer şahısların yapılan uyarılar sonrası eylem/etkinliklerini sendika binasında yapmak amacıyla ayrıldığını, kendilerinin de ayrılarak eylem/etkinliklerini sendika binaları içerisinde yapabilecekleri belirtilmiştir.

 

Yapılan görüşme esnasında Selma ATABEY isimli şahsın maskesini Dünya genelinde ve ülkemizde hızlı bir şekilde yayılan Covid-19 olarak tanımlanan ölümcül hastalığın yayılmasına neden olacak şekilde burun kısmının tamamen açık halde taktığı görülmesi üzerine kendisine burnunu kapatacak şekilde maskesini takması yönünde defalarca uyarılar yapılmıştır. Yapılan uyarılara rağmen şahsın maskesini belirtilen şartlara uygun şekilde takmamakta ısrar etmesi üzerine, idari yaptırım karar tutanağı düzenlenmek amacıyla ilgili Polis Merkez Amirliğine götürülmüştür.

 

...

 

Bu arada kaldırım üzerinde bekleyen diğer şahıslar yapılan yönlendirme sonrası bulundukları alandan ayrılarak SES Sendikası binasının bulunduğu Necatibey

Caddesi No:82 sayılı adrese gelerek burada eylem/etkinliklerini gerçekleştirerek ayrılmışlardır." şeklindeki hususların bildirildiği,

 

...

 

Yapılan inceleme ve değerlendirmede; olay tarihinde İçişleri Bakanlığı'nın ve Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu'nun geniş katılımlı etkinliklerin salgın hastalık nedeniyle 01/03/2021 tarihine kadar ertelendiğine dair kararlarının olduğu, söz konusu kararların basın yayın kuruluşları aracılığıyla kamuoyu ile paylaşılmasının yanı sıra bu kararların sendika yöneticileri telefonla aranarak ayrıca kendilerine de bildirildiği, bu nedenle izinsiz şekilde yapılan eyleme polis memurlarının usul ve yasaya uygun olarak müdahale ettikleri, öte yandan müştekiye maske takmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı olarak idari para cezası verildiği iddiasının Sulh Ceza Hâkimliğinde itiraz yoluyla ileri sürülmesinin gerektiği, dolayısıyla bu iddianın da suç soruşturmasına tabi tutulmasının mümkün olmadığı, müştekinin yasal mevzuat hükümlerinin öngördüğü itiraz ya da dava yoluyla hakkını aramasının gerektiği, dolayısıyla suç duyurusunun soyut ve genel nitelikte olduğu anlaşıldığından dilekçenin 4483 sayılı Kanunun 4. maddesinin 3. ve 4. fıkraları uyarınca İŞLEME KONULMAMASINA,..."

 

15. Başvurucu, şikâyetin işleme konulmamasına dair Cumhuriyet Başsavcılığı kararını 29/6/2021 tarihinde öğrenmesi üzerine 29/7/2021 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

 

IV. İLGİLİ HUKUK

 

A. Ulusal Hukuk

 

16. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun derneklerin genel kurul toplantılarının sürelerine ilişkin düzenlemeler içeren 62., 74. ve 75. maddeleri şöyledir:

 

62. madde:

 

"Dernekler, 60 ıncı maddenin son fıkrası gereğince yapılan yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde ilk genel kurul toplantılarını yapmak ve zorunlu organlarını oluşturmakla yükümlüdürler."

 

74. madde:

 

"Genel kurul, tüzükte belirtilen zamanda yönetim kurulunun çağrısı üzerine toplanır. Olağan genel kurul toplantılarının en geç üç yılda bir yapılması zorunludur."

 

75. madde:

 

"Genel kurul, yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hâllerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı başvurusu üzerine, yönetim kurulunca olağanüstü toplantıya çağrılır.

 

Yönetim kurulu, genel kurulu toplantıya çağırmazsa; üyelerden birinin başvurusu üzerine, sulh hâkimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir."

 

17. 17/4/2020 tarihli ve 7244 sayılı Yeni Koronavirüs (COVID-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 2. maddesinin (ç) fıkrası şöyledir:

 

"4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu ve 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununa göre dernekler tarafından verilecek bildirim ve beyannameler ile dernek genel kurul toplantıları 31/7/2020 tarihine kadar ertelenir. Bu süre, üçer aylık sürelerle üç defaya kadar İçişleri Bakanınca uzatılabilir. Ertelenen genel kurul toplantıları, ertelemenin sona erdiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılır. Mevcut organların görev, yetki ve sorumlulukları erteleme süresi sonrasında yapılacak ilk genel kurula kadar devam eder ."

 

18. 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 1. maddesi şöyledir:

 

 “Memleketin sıhhi şartlarını ıslah ve milletin sıhhatine zarar veren bütün hastalıklar veya sair muzır amillerle mücadele etmek ve müstakbel neslin sıhhatli olarak yetişmesini temin ve halkı tıbbi ve içtimai muavenete mazhar eylemek umumi Devlet hizmetlerindendir. ”

 

19. 1593 sayılı Kanun’un 23. maddesi şöyledir:

 

 “Her vilayet merkezinde bir umumi hıfzıssıhha meclisi toplanır. Bu meclis mahalli sıhhat ve içtimai muavenet müdürü, nafıa mühendisi, maarif, baytar müdürü, mevcutsa sahil sıhhiye merkezi tabibi, bir hükümet ve belediye tabibi ve hastane baştabibi ile garnizon ve kıt'a bulunan yerlerde en büyük askeri tabip ve serbest sanat icra eden bir tabip ve bir eczacıdan ve belediye reisinden mürekkeptir. Meclis valinin veya valiye bilvekale sıhhiye müdürünün riyaseti altında içtima eder. Valinin tensip edeceği bir zat kitabet vazifesini ifa ve zabıtları tanzim eder.”

 

20. 1593 sayılı Kanun’un 27. maddesi şöyledir:

 

 “Umumi hıfzıssıhha meclisleri mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar. Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler.”

 

21. 1593 sayılı Kanun’un 28. maddesi şöyledir:

 

 “Umumi hıfzıssıhha meclislerinin mukarreratından mahalli vazifeler ve salahiyetler arasında bulunan işler vali veya kaymakam tarafından icra olunur ve istizana muhtaç olanlar kaymakamlıkça vilayetten ve vilayetçe Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinden sorulur.”

 

22. 1593 sayılı Kanun’un 57. maddesi şöyledir:

 

 “Kolera, veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi - paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı) - bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimağii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummai nifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması hastalıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak'ayı haber vermeğe mecburdurlar. Kudurmuş veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı da mecburidir.”

 

23. 1593 sayılı Kanun’un 64. maddesi şöyledir:

 

 “57 nci maddede zikredilenlerden başka her hangi bir hastalık istilai şekil aldığı veya böyle bir tehlike baş gösterdiği takdirde o hastalığın veya her hangi bir hastalık şeklinin memleketin her tarafında veya bir kısmında ihbarı mecburi olduğunu neşrü ilâna ve o hastalığa karşı bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır.”

 

24. 1593 sayılı Kanun’un 72. maddesi şöyledir:

 

 “57 nci maddede zikredilen hastalıklardan biri zuhur ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler tatbik olunur:

 

1 - Hasta olanların veya hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin fennen icap eden müddet zarfında ve sıhhat memurlarınca hanelerinde veya sıhhi ve fenni şartları haiz mahallerde tecrit ve müşahede altına vaz'ı.

 

2 - Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbikı.

 

3 - Eşhas, eşya, elbise, çamaşır ve binaların ve fennen intana maruz olduğu tebeyyün eden sair bilcümle mevaddın fenni tathiri.

 

4 - Hastalık neşreden haşarat ve hayvanatın itlafı.

 

5 - Memleket dahilinde seyahat eden eşhasın icap eden mahallerde muayenesi ve eşyalarının tathiri.

 

6 - Hastalığın sirayet ve intişarına sebebiyet veren gıda maddelerinin sarf ve istihlakinin men'i.

 

7 - Dahilinde sari ve salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi. ”

 

25.1593 sayılı Kanun’un 77. maddesi şöyledir:

 

"Sari ve salgın hastalıklardan birinin hüküm sürdüğü veya tehdit ettiği mahallerde Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin tasvibiyle bütün umumi mahallerde vuku bulacak içtimalar tahdit veya menolunabilir. Bundan başka hastalarla hastalığı şüpheli olanların ve hastalığın sirayet ve neşrine vasıta olabilecek eşyanın fenni tathiratile mahzur ve mazarratı izale edilmeksizin nakillerine ve bütün kara ve deniz ve hava nakil vasıtalarının fenni tathir ve tephire tabi tutulmadan seyrüseferlerine mümaneat edilir."

 

B. Uluslararası Hukuk

 

26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) Emin Huseynov/Azerbaycan (B. No: 59135/09, 7/1/2015) kararında, özel bir kafede Che Guevara’nın 80. doğum gününü kutlamak için bir araya gelen gruba polisin müdahalesini ve gözaltına alma işlemini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3., 5. ve 11. maddeleri kapsamında incelemiştir. AİHM, somut olayda özel mülkiyete ait yerlerde düzenlenen bir toplantının dağıtılması için yasal dayanak oluşturabilecek herhangi bir iç hukuka veya hükme atıfta bulunulmadığını; ulusal hukuka göre müdahalenin yasal dayanağı olabilecek Toplanma Özgürlüğü Yasası'nda özel mülkiyete ait yerlerde toplantı yapılmasına ilişkin bir düzenleme olmadığının açık olduğunu; müdahalenin tek nedeninin toplantı hakkında şikâyette bulunulması olduğunu, dolayısıyla müdahalenin herhangi bir iç hukuk hükmüne dayanmadığını vurgulamıştır. AİHM sonuç olarak toplantı ve gösterilere ilişkin mevzuatta özel işyerlerinde düzenlenen toplanmalara yönelik herhangi bir yasal düzenleme olmaksızın polisin yaptığı müdahalenin hukukilik şartını karşılamadığı sonucuna ulaşmış, 11. maddenin ikinci fıkrasının (meşru amaç ve müdahalenin gerekliliği) incelenmesine gerek görmemiştir (Emin Huseynov/Azerbaycan, §§ 96-101).

 

V. İNCELEME VE GEREKÇE

 

27. Anayasa Mahkemesinin 27/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

 

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

 

 

28. Başvurucu;

 

- Polislerin basın açıklaması yapılmak istenen alana gitmesine izin vermediklerini, maske takmasına rağmen hakkında idari yaptırım uygulanacağı gerekçesiyle sırf alandan uzaklaştırmak için kendisini zorla karakola götürdüklerini ancak idari yaptırıma ilişkin herhangi bir belge tebliğ edilmediğini,

 

- Kolluk görevlilerinin İçişleri Bakanlığı ve Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu kararına dayanarak basın açıklamasını engelledikleri ancak bu Kurumların müdahalesinin kanuni dayanağı olmadığını,

 

- Aynı tarihlerde siyasal iktidar tarafından desteklenen etkinlikler yapılabilirken farklı amaçlarla gerçekleştirilmek istenen toplantıların/toplanmaların pandemi nedeniyle engellendiğini, dolayısıyla toplanma özgürlüğüne yönelik ayrımcı bir uygulamaya gidildiğini,

 

- Soruşturma makamının emniyet görevlilerince düzenlenen tutanağı esas alarak delil toplamadan ve tanıkların beyanlarını almadan soruşturmayı sonuçlandırdığını,

 

- Toplanmak isteyen grubun kaç kişi olduğuna, etkinliğin yapılma koşullarının bulunup bulunmadığına, kaldırımın kapatıldığına dair olgunun gerçek olup olmadığına, il genelindeki tüm etkinliklerin engellenip engellenmediğine, iftira suçunun işlenip işlenmediğine, sonuç olarak olayın aydınlatılmasına yönelik herhangi bir soruşturma yapılmadığını iddia etmiştir. Bu nedenlerle adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

 

29. Bakanlık görüşünde; ilk olarak başvuruya konu olayların ve COVID-19 kapsamındaki işlemlerin 17/12/2020 tarihinde gerçekleştirildiği, bireysel başvurunun ise 29/7/2021 tarihinde yapıldığı belirtilerek başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Esasa yönelik görüşte ise toplanılmak istenen alanın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak yerler arasında olmadığı, yapılmak istenen etkinliğe yönelik izin alınmadığı veya bildirimde bulunulmadığı, ilde düzenlenmek istenen eylem ve etkinliklere ilişkin bildirimlerde 28/11/2020 tarihli ve 2020-82 sayılı İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu kararı çerçevesinde değerlendirme yapıldığı belirtilmiştir. Ayrıca somut müdahalenin demokratik toplumda gerekliliği ve ölçülülüğü incelenirken olay tarihi ve öncesindeki pandemi şartlarının gözetilmesi gerektiği belirtilerek toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklı kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamların bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabileceklerine yönelik Anayasa Mahkemesi kararları olduğu ifade edilmiştir.

 

30. Başvurucuya idari yaptırım uygulanmadığını belirten Bakanlık, 1593 sayılı Kanun'un 23. ve 24. maddelerine göre oluşturulan, valinin/kaymakamın başkanlığında toplanan ve yasal bir heyet olan il/ilçe umumi hıfzıssıhha kurullarının aynı Kanun'un 27. maddesi kapsamında il/ilçe genelinde genel sağlığı tehdit eden sakıncaların giderilmesi amacıyla gerek kamunun gerekse gerçek ve tüzel kişilerin salgınla mücadelede uyması gereken tedbirleri almaya yetkili olduğunu açıklamıştır. COVID-19 pandemi şartlarının yaşandığı bir süreçte toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesi nedeniyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

 

31. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında; her ne kadar müdahale gerekçesi olarak salgın hastalık gösterilmiş ise de toplanmanın henüz gerçekleşmeden engellendiğini, basın açıklamasının engellenmesi amacıyla hakkında yakalama işlemi yapıldığını ve herhangi bir idari yaptırım uygulanmadığını iddia etmiştir. Başvurucu, kamu makamının toplantı hakkının engellenmesine yönelik gerekçe oluşturma çabası içinde olduğunu iddia ederek bireysel başvuru formlarındaki iddialarını yinelemiştir.

 

B. Değerlendirme

 

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda belirtilen şikâyetlerinin özü, idarenin toplantıların ertelenmesine hukuka aykırı olarak karar vermesine ve kolluk görevlilerinin buna dayanarak yapılması planlanan basın açıklamasını engellemesine ilişkindir. Bu sebeple başvurucunun şikâyetlerinin bir bütün olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

 

33. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

 

"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

 

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."

 

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

 

34. Başvurucular, gerçekleştirmek istedikleri toplantıya hukuka aykırı olarak müdahale edilmesinden sorumlu tuttuğu kamu görevlileri hakkında şikâyette bulunmalarına rağmen dilekçenin işleme konulmamasına karar verilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini iddia etmişlerdir.

 

35. Anayasa Mahkemesi daha önce toplantı veya gösterilere hukuka aykırı olarak gerçekleştirildiği iddia edilen müdahalelerden sorumlu tutulan kamu görevlileri hakkında ceza soruşturması ve/veya kovuşturması yolunun tüketilmesini, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden inceleme yapılması için yeterli görmüş ve olağan kanun yollarının tüketildiğini kabul etmiştir (Sevinç Hocaoğulları, B. No: 2015/271, 15/11/2018, § 31; Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, B. No: 2016/14547, 28/12/2021). Bunun yanında Anayasa Mahkemesinin yerleşik hâle gelen içtihadında, bir toplantı ya da gösteri yürüyüşü esnasında kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin birlikte ileri sürüldüğü başvurularda da delillerin derhâl toplanması, olayın aydınlatılmasına yönelik araştırma yapılması ve sorumluların tespit edilmesi içinher iki ihlal iddiası yönünden de ceza yargılaması yolunun etkili başvuru yolu olduğu kabul edilmiştir (Onur Cingil, B. No: 2013/7836, 16/4/2015, § 61; Ahmet Kürşad Özsoy ve diğerleri, B. No: 2013/5387, 15/6/2016, § 51; ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kabul edilebilirliğe ilişkin benzer değerlendirmeleri için bkz. Aşıcı/Türkiye (No. 2) (B. No: 26656/04, 31/1/2012; Ekşi ve Ocak/Türkiye, B. No: 44920/04, 23/2/2016; DİSK ve KESK/ Türkiye, B.No: 38676/08, 27/11/2012; Süleyman Çelebi ve diğerleri B.No: 37273/10..., 24/5/2016). Dolayısıyla somut olayda başvurucuların, müdahaleden sorumlu gördükleri kamu görevlileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunarak olağan kanun yolunu tükettikleri anlaşılmıştır.

 

36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

 

İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamışlardır.

 

2. Esas Yönünden

 

a. Müdahalenin Varlığı

 

37. Somut olayda belirli bir yerde yapılmak istenen ve başvurucunun katılmak istediği basın açıklamasının engellenmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilmelidir.

 

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

 

38. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

 

39. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma şartlarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

 

i. Genel İlkeler

 

40. Hak ya da özgürlüklere bir müdahale söz konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır. Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin kanunilik şartını sağladığının kabul edilebilmesi için müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35).

 

41. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup bu noktada kanunun niteliği önem kazanmaktadır. Kanunla sınırlama ölçütü sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmekte; böylece uygulayıcının keyfî davranışlarının önüne geçtiği gibi kişinin hukuku bilmesine de yardımcı olmakta; bu yönüyle hukuk güvenliği teminatı sağlamaktadır (Halime Sare Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 62; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, § 66; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, 29/5/2019, § 67; Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 104).

 

42. Kanunun bu gerekliliklere uygun olduğunun söylenebilmesi için yeterince ulaşılabilir olması, vatandaşların belirli bir olaya uygulanabilir nitelikteki hukuk kurallarının varlığı hakkında yeterli bilgiye sahip olabilmesi, ayrıca ilgili normun keyfîliğe karşı uygun bir koruma sağlaması, yetkili makamlara verilen yetkinin genişliğini ve icra edilme biçimlerini yeterli netlikte tanımlaması gerekmektedir (Halime Sare Aysal, § 63; Fatih Saraman, § 67; Turgut Duman, § 68; Tamer Mahmutoğlu, § 105).

 

43. Hukukun kendisi -beraberinde getireceği idari pratiğin dışında- söz konusu işlemin meşru amacını da gözönünde tutarak keyfî müdahalelere karşı bireyi korumak için yetkili makamlara bırakılan takdir yetkisinin kapsamını yeterince açık bir şekilde göstermelidir. Diğer bir anlatımla hukuk sistemi, kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde müdahalelerde bulunma yetkisinin verildiğini açık ifadelerle ortaya koyacak nitelikte olmalı ve bu bağlamda ilgili müdahalenin muhataplarına müdahaleye zemin hazırlayan şartlar ile müdahalenin sonuçları açısından bir öngörüde bulunabilmeleri imkânı tanımalıdır (Halime Sare Aysal, § 64; Fatih Saraman, § 68; Turgut Duman, § 69; Tamer Mahmutoğlu, § 106).

 

44. Öte yandan hak ya da özgürlüğe müdahale eden kural belirli ölçülerdeki takdir alanını elbette uygulayıcıya bırakabilir ise de bu takdir alanının sınırlarının da yeterli açıklıkta belirlenmesi ve kuralın öngörülebilirliği sağlayacak şekilde asgari bir kesinlik içermesi zaruridir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Halime Sare Aysal, § 65; Fatih Saraman, § 69; Turgut Duman, § 70; Tamer Mahmutoğlu, § 107).

 

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

 

45. Somut olayda İçişleri Bakanlığının Genelgesi ve Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun kararı, başvurucunun katılmak istediği basın açıklamasının engellenmesine ve bu müdahaleye ilişkin şikâyetin işleme konulmamasına dayanak yapılmıştır. İçişleri Bakanlığı ve Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu müdahaleye dayanak olan erteleme kararını 1593 sayılı Kanun'un 23., 27. ve 72. maddeleri uyarınca vermiştir (bkz. §§ 7, 8, 14).

 

46. Anılan Genelge'de Sağlık Bakanlığının "fiziksel mesafenin korunmasının zor olacağı sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, birlikler veya kooperatiflerin geniş katılımlı toplantılarının üç ay süreyle ertelenmesini" önerdiği açıklanmıştır. İçişleri Bakanlığı derneklerin toplantısının ertelenmesi yetkisini düzenleyen 7244 sayılı Kanun'un 2. maddesinin (ç) fıkrası uyarınca sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından genel kurul etkinlikleri de dâhil olmak üzere düzenlenecek etkinliklerin üç ay süreyle ertelenmesi yönünde valiliklere ve kaymakamlıklara genelge göndermiştir (bkz. § 7). İçişleri Bakanlığının Genelgesi sonrası Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Meclisi; sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, barolar, meslek odaları, birlikler, kooperatifler ve sendikalar tarafından Ankara'da düzenlenecek tüm etkinlikleri üç ay süreyle ertelemiştir (bkz. § 8). Somut olayda müdahalede bulunan kamu otoritelerinin bu şekilde karar verme yetkilerinin bulunup bulunmadığı ve müdahalenin kanunilik şartını taşıyıp taşımadığı müdahaleye dayanak düzenlemelerin incelenmesiyle anlaşılabilir. Bununla birlikte gerek idarenin gerekse de müdahaleyi denetleyen Cumhuriyet Başsavcılığının kararlarına dayanak olarak gösterilmemiş ise de Sağlık Bakanlığına, salgın hastalık dönemlerinde toplantılara müdahale yetkisi veren 1593 sayılı Kanun'un 77. maddesinin de irdelenmesi gerekir.

 

47. 1593 sayılı Kanun'un 23. maddesine uygun olarak oluşturulan il umumi hıfzıssıhha meclisleri aynı Kanun'un 27. maddesi gereğince "mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri" almaya yetkilidir. Anılan hükümde kamu sağlığının korunması için gerekli olan tedbirler ve kısıtlamaların hukuki çerçevesi açıkça düzenlenmemiştir. Bununla birlikte hükmün "Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler." şeklindeki ikinci cümlesiyle bu meclislere bulaşıcı ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı düzenleme, hastalıklardan korunma yolları ve sağlıklı yaşamın faydaları hakkında halkı bilinçlendirme ve ortaya çıkan hastalığın önlenmesi için alınan tedbirlerin ifasına yardım etme görevi yüklenmiştir. Buna göre Kanun'un 27. maddesinin il ve ilçe umumi hıfzıssıhha meclislerinin görev ve yetkilerine ilişkin ikili bir ayrım yaptığı anlaşılmıştır. Olağan dönemlerde umumi hıfzıssıhha meclisleri -Kanun'un 26. maddesi gereğince- her ay düzenli olarak toplanarak kamu sağlığının korunmasına yarayan ancak temel hak ve özgürlüklere müdahale etmeyen tedbirler alabilir. Diğer yandan temel hak ve özgürlüklere müdahale mahiyetindeki tedbirlerin alınmasını gerektirebilecek bulaşıcı ve salgın hastalığın mevcut olduğu dönemlerde ise ancak kanunda yazılı tedbirlerin uygulanmasına yardımcı olabilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Mustafa Karakuş [GK], B. No: 2020/34781, 17/1/2023, §§ 76,77).

 

48. 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesinde, bulaşıcı ve salgın hastalıklardan birinin ortaya çıkması hâlinde alınabilecek tedbirler sınırlı şekilde sayılmıştır (bkz. § 23). Somut olayın şartlarında bu tedbirlerden Anayasa'da düzenlenen bir kısım temel hak ve özgürlüğü sınırlandırma yetkisi veren özellikle 72. maddenin (1) numaralı bendi ile (7) numaralı bendinin incelenmesi gerekir. Anılan Kanun'un 72. maddesinin (1) numaralı bendinde sadece hasta olan veya hasta olduğundan şüphe edilenler ya da yapılan tıbbi tahkikler sonucu hasta olduğu ortaya çıkan kişilerin belli bir süre ile sınırlı olmak üzere ikametgâhlarında veya sıhhi ve fenni şartları haiz mahallerde tecriti ve gözetimi düzenlenmektedir. Aynı maddenin (7) numaralı bendinde ise sadece "sari ve salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi"ne imkân verilmektedir. Bir diğer anlatımla kamusal bir alandaki insanları tahliyesi veya bu yerin kapatılması şeklinde bir tedbir alınması salgın hastalığın ortaya çıkması şartına bağlı olup bu tehlikenin devam ettiği süreyle sınırlıdır. Bu kapsamda Kanun'un 72. maddesinde sınırlı olarak sayılan tedbirler arasında, tüzel kişiliğe sahip olan kurum ve kuruluşlarca yapılmak istenen tüm etkinliklerin iki ay boyunca ertelemesine imkân verecek bir yetki bulunmadığı anlaşılmıştır (farklı bağlamda yapılan benzer değerlendirme için bkz. Mustafa Karakuş § 79).

 

49. 1593 sayılı Kanun'un 77. maddesinin birinci cümlesi de "Sari ve salgın hastalıklardan birinin hüküm sürdüğü veya tehdit ettiği mahallerde Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin tasvibiyle bütün umumi mahallerde vuku bulacak içtimalar tahdit veya menolunabilir." şeklindedir. Bu kural dikkatle incelendiğinde kanun koyucunun toplanmanın şekli ve sınırlandırmanın süresi bakımından herhangi bir belirleme yapmadığı, dolayısıyla 1593 sayılı Kanun'daki anılan düzenlemenin 2911 sayılı Kanun'un 17. ve 19. maddelerinde öngörülen sınırlamalara nazaran hakka yönelik daha kapsamlı ve özel nitelikte müdahalelere imkân tanıdığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kanun koyucu anılan geniş takdir yetkisinin kullanımını "Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin tasvibi[yle]" şartına bağlı kılmıştır.

 

50. Somut olayda ise genel nitelikte sınırlandırıcı tedbirin 1593 sayılı Kanun kapsamında olmasına karşın sadece Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığı genelgesiyle önerildiği ve il umumi hıfzıssıhha meclisi kararlarıyla alındığı anlaşılmıştır. Anayasa'nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler, ancak kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle idarenin temel hak ve hürriyetleri sınırlandıran bir tedbire karar verebilmesi için zikredilen yetkinin ayrıca ve açıkça bir kanunla öngörülmüş olması gerekmektedir. Ancak yukarıda açıklandığı üzere (bkz. § 45) 1593 sayılı Kanun'un 27. maddesinde düzenlen il umumi hıfzıssıhha meclisinin görevleri arasında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını sınırlandırmaya imkân tanıyan bir yetki bulunmamaktadır. Bununla birlikte 77. maddesi de il umumi hıfzıssıhha meclisine toplanmaların sınırlandırılmasına ilişkin açık bir yetki vermemektedir. Bu kapsamda somut başvuru açısından 1593 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinin başvuruya konu müdahalenin kanuni temelinin ihtiva etmesi gereken unsurlardan olan öngörülebilirlik niteliğini taşımadığı anlaşılmıştır.

 

51. Diğer yandan 1593 sayılı Kanun'un 64. maddesinde "bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır" şeklindeki ifadeyle 1593 sayılı Kanun'da zikredilen tedbirlerin hepsini veya bir kısmını almaya Sağlık Bakanlığının yetkili kılındığı anlaşılmıştır. O hâlde 1593 sayılı Kanun'un 77. maddesi ile idarece dayanılan diğer düzenlemelerin, il umumi hıfzıssıhha meclisinin il genelinde yapılacak tüm etkinlikleri ertelemesi şeklindeki müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğunun kabulü mümkün görülmemiştir.

 

52. Ayrıca anılan kamu makamlarının somut müdahalelere yönelik kanuni yetkisi olup olmadığından bağımsız olarak Anayasa Mahkemesine, salgın hastalık ile mücadelede diğer umumi hıfzıssıhha kurullarına, Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda karar alma yetkisini veren başka bir kanun hükmü bulunduğu da gösterilememiştir.

 

53. Açıklanan gerekçelerle Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun kararları uyarınca yapılan müdahalenin kanuni temelinin ihtiva etmesi gereken unsurlardan olan öngörülebilirlik niteliğini taşımadığı anlaşıldığından Anayasa'nın 13. maddesinde açıkça emredilen kanunilik ölçütünü karşılamadığı değerlendirilmiştir.

 

54. Başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

 

55. Sonuç olarak Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

 

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

3. Giderim Yönünden

 

56. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi, hak ihlalini gerçekleştirenlerin yargılanması ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

 

57. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuruda tespit hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

 

58. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

VI. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

 

B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ile OYÇOKLUĞUYLA,

 

C. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

 

D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

 

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

 

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/9/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

1. Başvurucu; yapılmak istenen basın açıklamasının, etkinliklerin ertelenmesine ilişkin idari karar olduğu gerekçesiyle engellenmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

 

2. Ankara Valiliğinin 20/1/2020 tarihli kararı ile Ankara ilinde toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak alanların belirlendiği ancak başvuruya konu olayın gerçekleştiği alanın bu yerler arasında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan ne başvurucu ne de diğer kişiler tarafından şikâyete konu edilen eylem öncesinde Ankara Valiliğine herhangi bir bildirimde bulunulmadığı, belirtilen tarihlerde düzenlenmek istenilen eylem ve etkinliklere ilişkin yapılan başvurularda ve bildirimlerde 28/11/2020 tarihli İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu Kararı çerçevesinde değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır.

 

3. Başvuru konusu olayda Ulus PTT önünde eylem ve basın açıklaması gerçekleştirildiği, basın açıklamalarını sendika binalarında yapmaları için yapılan uyarılara rağmen başvurucunun maskesini belirtilen şartlara uygun şekilde takmamakta ısrar etmesi ve etrafında bulunan göstericilerin de destek vermesi nedeniyle toplu bir olay yaşanmasına mahal vermemek amacıyla başvurucu, hakkında gerekli işlemlerin yapılabilmesi amacıyla Polis Merkez Amirliğine götürülmüştür.

 

4. Başvurucu 14/1/2021 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dosya üzerinden Ankara İl Emniyet Müdürlüğündeki ilgili görevliler hakkında "Görevi Kötüye Kullanma, İftira" suçlarından yürüttüğü soruşturma sonunda suç duyurusunun soyut ve genel nitelikte olduğu gerekçesi ile dilekçenin 4483 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 3. ve 4. fıkraları uyarınca işleme konulmamasına kesin olmak üzere karar vermiştir.

 

5. Anayasa Mahkemesine başvurunun ikincil nitelikte yani idari ve yargısal tüm başvuru yollarının tüketilmesinden sonra müracaat edilebilecek anayasal bir başvuru yolu olduğu dikkatten kaçmamalıdır.

 

6. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine idari işlem veya eylemlerle müdahale edildiği durumlarda idari yargıda dava açma yolu; müdahalenin tespit edilmesi, müdahalenin toplantı hakkının ihlaline neden olup olmadığının belirlenmesi ve bir zarar oluşmuşsa giderilmesi yönünden makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yoludur. Nitekim, Anayasa Mahkemesi önüne gelen başvurularda, idarenin somut olaydakine benzer müdahaleleri nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia eden başvurucuların öncelikle iptal ve/veya tam yargı davası açmak suretiyle idari yargı yoluna başvurdukları ve bu konudaki iddialarını inceletme olanağı buldukları görülmektedir (Benzer yöndeki karar için bkz. Şenel Altan, B. No: 2016/4950, 11/3/2021).

 

7. Bireysel başvuru formunda, başvurucuya tebliğ edilmiş idari para cezası olduğuna dair bir iddia bulunmamaktadır. Somut olayda başvurucunun, toplantı ve gösteri öncesi Ankara Valiliğine bildirim veya izin başvurusu yaptığına dair bir bilgi de yer almamaktadır. Öte yandan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia eden başvurucunun iptal ve/veya tam yargı davası açmak suretiyle idari yargı yoluna başvurduğuna dair bir bilgi veya belge de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvuru konusu olayda olağan kanun yollarının usulünce tüketildiğinden söz edilemez.

 

8. Açıklanan nedenlerle somut olay yönünden başvuru yolları tüketilmediği için kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği kanaatine vardığımdan, kabul edilebilirlik yönünden çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

 

 

 

 

Üye

 İrfan FİDAN

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

A. Kabul Edilebilirlik Yönünden

1. Başvurucu, yapılmak istenen basın açıklamasının etkinliklerin ertelenmesine ilişkin idari karar olduğu gerekçesiyle engellenmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Mahkememiz çoğunluğu başvuru yolunun, ceza soruşturulmasına başvurulmuş olması nedeniyle tüketildiği sonucuna varmıştır.

2. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine idari işlem veya eylemlerle müdahale edildiği durumlarda idari yargıda dava açma yolu; müdahalenin tespit edilmesi, müdahalenin toplantı hakkının ihlaline neden olup olmadığının belirlenmesi ve bir zarar oluşmuşsa giderilmesi yönünden makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yoludur. Nitekim, Anayasa Mahkemesi önüne gelen başvurularda, idarenin somut olaydakine benzer müdahaleleri nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia eden başvurucuların öncelikle iptal ve/veya tam yargı davası açmak suretiyle idari yargı yoluna başvurdukları ve bu konudaki iddialarını inceletme olanağı buldukları görülmektedir (Elif Kulak ve diğerleri, B. No: 2020/34033, 6/10/2022; Filiz Kerestecioğlu Demir; Şenel Altan, B. No: 2016/4950, 11/3/2021).

3. Somut olayda idari işlem ve/veya eylemler nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden idari yargı yoluna başvuru yapılmadığı ve anılan yol tüketilmediğinden, başvurunun “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği düşüncesini taşıdığımdan çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.

B. Esas Yönünden

4. Başvurucu, yapılmak istenen basın açıklamasının etkinliklerin ertelenmesine ilişkin idari karar olduğu gerekçesiyle engellenmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Mahkememiz çoğunluğu, basın açıklamasının engellenmesine dayanak oluşturan kararın Anayasa’nın 13. maddesinde açıkça emredilen kanunilik ölçütünü karşılamadığı nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

5. Dünya Sağlık Örgütü tarafından Covid-19 salgınının tüm dünyada yaygın bir şekilde insan sağlığını tehdit eder boyutlarda görülmesi üzerine pandemi ilan edilmiş; 13 Mart 2020 tarihinden itibaren de ülkemizde salgın hastalık olarak kabul edilmiştir. Hastalığın insanlar arasında solunum yoluyla ve kısa süreli temaslarda dahi bulaşımının hızlı olması nedeniyle, insanların bir arada bulunduğu kapalı veya açık ortamlarda, hastalığın azaltılması veya ortadan kaldırılması amacıyla pek çok değişik önlem ve tedbirler alınmıştır. Sokağa çıkma yasağı kararları, toplantı yapılmasının ertelenmesi ve yasaklanması, izin verilen toplantılarda uyulması gereken kurallar, maske takma zorunluluğu ve bu yasakları ihlal edenler hakkında Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282. maddesi gereğince idari para cezası uygulanması da belirtilen tedbirlerden birisi olmuştur.

6. İçişleri Bakanlığı bu kapsamda internet sayfasından 27/11/2020 tarihinde “81 İl Valiliğine Geniş Katılımlı Etkinliklerin Ertelenmesi Konulu Genelge” yayımlamış; söz konusu genelgede derneklerin genel kurulları, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek etkinliklerin 1/3/2021 tarihine kadar ertelendiği belirtilmiştir. Ankara Valiliği de resmî internet sitesinde, Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun etkinliklerin ertelenmesine ilişkin 28/11/2020 tarihli ve 2020/84 sayılı kararı yayımlanmıştır. Alınan karar göre 1/3/2021 tarihine kadar genel kurul dahil etkinlikleri ertelenen kurum ve kuruluşlara (sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler) sendikaların yapacağı genel kurul dahil etkinliklerin de eklendiği açıklanmıştır. Bunlara uyulmaması halinde Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 282. maddesi ve 5236 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi gereğince idari para cezasının uygulanacağına karar verilmiştir.

7. Somut olayda KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası eş başkanı olan başvurucu, 17/12/2020 tarihinde, sendikaya bağlı HABER-SEN genel sekreterinin sendikal faaliyetlerden dolayı Zonguldak’tan Akçakale ilçesinde tayin edilmesi nedeniyle Ankara PTT Genel Müdürlüğünün önünde yapılacak basın açıklamasına katılmak istemiştir. Kolluk görevlilerince düzenlenen 17/12/2020 tarihli tutanağa göre başvurucunun da olduğu beş kişinin etkinlik yapmak için diğer katılımcıları beklediği, idarenin etkinliklerin ertelenmesine ilişkin kararları olduğunun hatırlatılarak bu beş kişinin bulunduğu alandan ayrılmasının istendiği, eylemin sendika binasında yapabileceğinin söylemesine rağmen başvurucunun da aralarında olduğu kişilerin beklemeye devam ettiği, yapılan görüşme esnasında başvurucunun maskesini burnunu kapatacak şekilde takmaması nedeniyle maskeyi uygun şekilde kullanması yönünde uyarıldığı, ihtara rağmen maskesini uygun şekilde takmaması nedeniyle hakkında idari yaptırım karar tutanağı tanzim edilmek için polis merkezi amirliğine götürüldüğü, diğer kişilerin ise uyarılar sonrası alandan ayrılarak sendika binasında etkinliklerini gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır. Başvurucuya idari para cezası uygulandığı tespit edilmediği gibi başvurucunun da kendisine idari para cezasına ilişkin herhangi bir tutanağın tebliğ edilmediğini belirtmiştir.

8. Başvurucu, basın açıklaması yapılmak istenen yere gidilmesinin hukuka aykırı olarak engellendiği için ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal eden ve maske takmasına rağmen basın açıklamasının yapılacağı alana yürümek istediği için hakkında işlem yapan kolluk görevlilerin görevi kötüye kullanma ve iftira suçlarından cezalandırılması için Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmuş; savcılık, kolluk görevlileri hakkındaki şikâyetin işleme konulmamasına kesin olarak karar vermiştir. Savcılık kararında, idarenin salgın hastalık nedeniyle geniş katılımlı etkinlikleri 1/3/2021 tarihine kadar ertelediğini ve bu kararlara ilişkin bildirimin yapıldığını, bu nedenlerle müdahalenin usul ve yasaya uygun olduğunu değerlendirmiştir. İşleme koymama kararının hukuka uygun olmadığına dair herhangi bir itiraz ve şikâyet adli veya idari yargı yerlerine yapılmamıştır.

9. Toplantıların ertelenmesi, toplantı yasağı ve yapılacak toplantılar esnasında uyulması gereken kurallara ilişkin alınan önlemlerin kanuni dayanağını 1593 sayılı Kanunu’nun 23., 27. ve 72. maddeleri kapsamında il/ilçe umumi hıfzıssıhha meclislerince alınan karar oluşturmaktadır. Salgın hastalıkların tür ve özellikleri karşısında alınacak tedbirlerin de farklılık göstereceği kanun koyucu tarafından öngörülerek kabahat oluşturacak fiilleri belirleme görevinin 5326 sayılı Kanun’un 4. maddesinde belirtilen ilkeler uyarınca il/ilçe umumi hıfzıssıhha meclislerine bırakılmıştır. Başka bir ifadeyle 1593 sayılı Kanun’un 27. maddesinin kabahatleri belirleme konusunda idareye genel ve düzenleyici işlem yapma yetkisi veren bir çerçeve hüküm olduğu kabul edilmelidir. Gerek ulusal gerekse yerel makamlarca toplantı yapma yasağını ve izin verilen toplantılarda uyulması gereken kuralları ihlal edenlere idari para cezasının uygulanacağının açıklanmış olması nedeniyle başvurucu tarafından tedbir öngörülebilir, salgın hastalığın önlenmesi gibi zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelmesi nedeniyle demokratik toplum düzeninin korunmasında gerekli, alınan tedbirlerin salgının seyri ile orantılı olup keyfî değildir.

10. Öte yandan 3/11/2022 tarihinde 7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 4 maddesiyle 1593 sayılı Kanun ile 5326 sayılı Kanun kapsamında Covid-19 salgın hastalığının yayılmasını önlemek amacıyla 11/3/2020 tarihinden itibaren düzenlemenin girdiği tarihe kadar verilmiş olan ve tebliğ edilmemiş olan idari para cezalarının tebliğ edilmeyeceği, tebliğ edilmiş olanların tahsilinden vazgeçileceği, maddenin yürürlük tarihinden önce işlenen kabahatler için idari para cezasının verilmeyeceği, tahsil edilmiş olan idari para cezalarının ise iade edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

11. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 34.maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediği kanaatini taşıdığımdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

 

 

 

 

Üye

 Muhterem İNCE

 

 


Bu sayfa 192 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor