YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Boşanma davasında eşinden mal kaçırma amacı ile evin devir edildiği iddiasıyla, doğrudan 3. kişiye karşı tazminat davası açılamayacağı hk.

Karar Özeti

Karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve üçüncü kişi davalı olarak gösterilse dahi bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından sorumlu tutulmaz. Sadece, üçüncü kişi hakkında 229. maddedeki amaç ve doğrultuda lehine kazandırma veya devrin yapıldığının tespiti ile yetinilmelidir. Zira, ancak tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine TMK'nin 241. maddesine göre eksik kalan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabilecektir. Başka bir anlatımla, borçlu eşin mal varlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacaktır.

Karar

 

 

8. Hukuk Dairesi         2016/14281 E.  ,  2018/17838 K.

 

 

MAHKEMESİ :......... Mahkemesi

 

 

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

 

KARAR

 

Davacı ... vekili, 16.07.2004 ve 29.05.2006 tarihlerinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilen dava dilekçesinde belirtilen taşınmazların edinilmiş mal olduğunu, bu taşınmazların davalı eş tarafından 15.11.2011 tarihinde mal kaçırma kastıyla kardeşi olan diğer davalıya devredildiğini açıklayarak, mal rejiminin tasfiyesi ile davalı eşten fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere şimdilik 10.000-TL katılma alacağının tahsiline, davalı ...'den fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere şimdilik 10.000-TL katılma alacağı ve faizin davalı eşin malvarlığından karşılanamadığı kadarının tahsiline karar verilmesini istemiş, 26.01.2016 havale tarihli dilekçesinde, davalı ... yönünden talebini 83.691-TL'ye yükseltmiş, bu miktarın davalı ...'dan tahsiline, davalı ...'ın ödemede eksik kaldığı miktardan diğer davalı ...'nin sorumlu olduğuna karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalılar ... ve ... vekili, davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece, davalı ...'a karşı açılan davanın reddine, diğer davalı için davanın kısmen kabulüne, (TMK mad. 235/1 dikkate alınarak malın devir tarihindeki sürüm değeri esas alınmak üzere) 63.990-TL değerinin tasfiyenin sona erdiği karar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

 

2-a) Davacı vekilinin davalı ...'ya yönelik dava yönünden temyiz itirazlarına gelince;

 

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.

 

Somut olaya gelince; eşler, 08.01.1995 tarihinde evlenmiş, 06.06.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721

 

Sayılı TMK'nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 Sayılı TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu .........daki 3330 ada 4 parseldeki 330/2400 hisse, 16.07.2004 tarihinde, ......'deki 10181 parseldeki 23 nolu bağımsız bölüm ise, 29.05.2006 tarihinde eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmişler, boşanma dava tarihinden önce 15.11.2011 tarihinde diğer davalı ...'a satılarak devredilmişlerdir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179).

 

Mahkemece, .........daki mesken nitelikli taşınmazın 16.07.2004 tarihinde edinildiği ve 15.11.2011 tarihinde davalı ... tarafından diğer davalı ...'ye satıldığı, ......'deki dükkan nitelikli taşınmazın 29.05.2006 tarihinde edinildiği ve 15.11.2011 tarihinde davalı ... tarafından diğer davalı ...'ye satıldığı, her iki taşınmazın da edinilmiş mal niteliğinde olduğu, edinilmiş malların tasfiye hesabında tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılacağı, TMK'nin 235/2. maddesinde edinilmiş mal devredilmişse devredildiği tarihte malın değerinin esas alınacağının belirtildiği, .........daki mesken nitelikli taşınmazın ise devir tarihindeki 79.989-TL, ......'deki dükkan nitelikli taşınmazın ise 47.993-TL olarak belirtildiği anlaşılmakla, bu değerlerin toplamı olan artık değerden davacı hissesine düşen katılma alacağının 63.990-TL olduğu gerekçesiyle, bu miktara hükmedilmişse de, bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır.

 

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken "eklenecek değerler" göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir.

 

Bu tür uyuşmazlıklarda; öncelikle, davalı eş tarafından 229. maddede sayılan amaç ve doğrultuda kazandırma veya devrin yapılıp yapılmadığı araştırılıp belirlenmelidir. Mahkemece, karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının anlaşılması durumunda, söz konusu mal mevcut kabul edilerek yapılan hesaplamada davacı tarafın katılma alacak hakkının olup olmadığı, varsa miktarı saptanarak davalı eşten tahsili yönünde hüküm kurulmalıdır. Tasfiyede devredilen mal varlığının devir tarihindeki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vb.) esas alınarak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri hesaplamada göz önünde bulundurulur (TMK mad.235/2).

 

TMK'nin 232. maddesi “Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır hükmünü, TMK'nin 235. maddesi “Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar. Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır.” hükmünü içermektedir.

 

Tasfiyeye konu her iki taşınmazın da, boşanma dava tarihinden yaklaşık 5,5 ay önce 15.11.2011 tarihinde aynı gün davalı eşin kardeşi olan diğer davalı ...'ye tapuda satış yoluyla devredildiği anlaşıldığına göre, yapılan devirlerin davacının katılma alacağını azaltma kastıyla yapıldığının kabulü gerekir. Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmazlar nedeniyle artık değere katılma alacağı hesabı yapılması doğru ise de; taşınmazların devir tarihindeki değerleri olarak belirlenen değerler üzerinden hesaplama yapıldığı görülmektedir. Az yukarıda açıklandığı üzere; tasfiyede devredilen malvarlığının devir tarihindeki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vs.) esas alınarak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm (rayiç) değerinin esas alınması gerekmektedir. (TMK madde 235/2.) Bu itibarla, Mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, tasfiyeye konu taşınmazların devir tarihindeki durumları esas alınarak tasfiye tarihindeki (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) sürüm (rayiç) değerleri belirlenerek bu değerler üzerinden talep miktarı da gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

 

b) Davacı vekilinin davalı ...'a yönelik dava yönünden temyiz itirazlarına gelince;

 

Mahkemece, taşınmazı devir alan tapu maliki davalı ...'ın davanın mal rejiminden kaynaklanan alacak davası olması, tescile yönelik bir dava da olmadığı gerekçesiyle bu davalıya karşı açılan davanın reddine karar verilmişse de, gerekçe dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

 

Karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve üçüncü kişi davalı olarak gösterilse dahi bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından sorumlu tutulmaz. Sadece, üçüncü kişi hakkında 229. maddedeki amaç ve doğrultuda lehine kazandırma veya devrin yapıldığının tespiti ile yetinilmelidir. Zira, ancak tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine TMK'nin 241. maddesine göre eksik kalan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabilecektir. Başka bir anlatımla, borçlu eşin mal varlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacaktır.

 

Mahkemece, mal rejiminin tasfiyesi hakkında nihai karar verilmesiyle başlayan tasfiye süreci, alacak miktarının tahsil edilmesiyle tamamlanır. Borçlu eşin mal varlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ancak bu sürecin ilerleyen aşamalarında belli olacağından, üçüncü kişinin daha tasfiyenin başlangıcında (mahkeme kararıyla) borçtan sorumlu tutulması doğru olmaz. O halde, eşle birlikte eşten kazandırma veya devralan üçüncü kişiye karşı dava açılması durumunda, mahkemece yapılması gereken iş; HMK'nin 167.maddesi uyarınca üçüncü kişiye (davalı ...'ye) karşı açılan dava hakkında “ayırma kararı” verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eşe karşı açılan katılma alacağı davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşden tahsil edilebilme durumunun HMK'nin 165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması olmalıdır.

 

Yukarıda yapılan açıklama ve değerlendirmeler karşısında; mahkemece davalı ... hakkında açılan dava için, açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılması gerekirken; davalı ...'ye karşı açılan davanın reddine karar verilmesi de doğru değildir.

 

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2-a) ve (2-b) nolu bentlerde yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK'nin 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz eden davacıya iadesine, 1.092,73 TL peşin harcın 4.371,15 TL onama harcından mahsubu ile kalan 3.278,42 TL'nin temyiz eden davalı ...'dan alınmasına,

 

24.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 83 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor