Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 241. maddesine göre mahkeme gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilir ise de mahkemenin tanıkları dinlemeden, delilleri toplamadan başlangıçta tanıklar bakımından sınırlama getirme yetkisi yoktur. Hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince davacının bildirdiği tüm tanıklar dinlenmeden, deliller toplanmadan ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi açıkça hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olup tek başına bozma nedenidir.
9. Hukuk Dairesi 2022/2629 E. , 2022/3809 K.
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 9. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 5. İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının birlikte çalıştığı ... adlı şirket ve yetkilileri tarafından uygulanan psikolojik taciz nedeniyle iş sözleşmesini sonlandırmak zorunda kaldığını, iftiraya uğraması sonucunda hem psikolojik hem de fizyolojik olarak zarar gördüğünü, ödenmeyen alacaklarının bulunduğunu ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile manevi tazminat ve fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, yıllık ücretli izin ve asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı iş yerinde 11.04.2015 11.10.2017 tarihleri arasında otopark görevlisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı şirket tarafından 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-e maddesi uyarınca haklı nedenle feshedildiğini, davacının hiçbir hak ve alacağının olmadığını ve yıllık ücretli izinlerini kullandığını, davacıya yapılmış olan herhangi bir mobbing olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesi istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, yöntemince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının davalı işverene gönderdiği 10.10.2017 tarihli ihtarname ile iş sözleşmesini psikolojik tacize (mobbinge) maruz kaldığından haklı olarak feshettiğini belirttiği, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından, davacının süreklilik arz eden bir biçimde kişilik haklarına saldırı mahiyetinde, sağlığını bozan veya ... kırıcı davranışa uğradığını ispatlayamadığı gibi fesih bildiriminde bahsettiği fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil günlerine ilişkin çalışmalarının karşılığı alacağı ile yıllık ücretli izin alacağı olduğuna ilişkin iddialarını muteber delillerle kanıtlayamadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu :
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Davada hukuki dinlenilme ve savunma haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.
Savunma hakkı Anayasa’mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır.
Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir.
Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Somut uyuşmazlıkta; mahkemece 07.03.2018 tarihli celsede tarafların tanık bildirmeleri halinde ikişer tanıklarının dinlenmesi için davetiye çıkarılmasına karar verildiği, davacının ise üç tanık bildirdiği görülmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 241. maddesine göre mahkeme gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilir ise de mahkemenin tanıkları dinlemeden, delilleri toplamadan başlangıçta tanıklar bakımından sınırlama getirme yetkisi yoktur. Hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince davacının bildirdiği tüm tanıklar dinlenmeden, deliller toplanmadan ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi açıkça hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olup tek başına bozma nedenidir.
SONUÇ:
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.