1163 sayılı Kooperatifler Kanunun'un 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır. Maddedeki tariften anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre kooperatiflerin tacir kabul edilip tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. 6102 sayılı TTK'nın 124/1. maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK'nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Benzer hükümler, 6762 sayılı eski TTK'da da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay'ın kararlılık kazanan uygulamasında kooperatifler tacir olarak kabul edilmemiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
2. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1594
KARAR NO: 2021/602
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHK
TARİHİ: 31/01/2019
NUMARASI: 2015/763 esas 2019/102 karar
DAVANIN KONUSU: Elatmanın Önlenmesi
DAVA TARİHİ: 10/07/2015
KARAR TARİHİ: 06/04/2021
İstinaf yoluna başvuran tarafın/vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2015/763 esas sayılı dosyası ve dava dosyasında verilen 31/01/2019 tarih ve 2019/102 Karar sayılı gerekçeli kararı incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmaları: Davacı vekili, 10/07/2015 tarihli dava dilekçesi ile; müvekkil kooperatifin İstanbul ili, Beykoz ilçesi, ... mahallesi, ... ada ... nolu parselin maliki olduğunu, davalıların ise komşu ... ada ... nolu parselin malikleri olduğunu, ... ada ... nolu parselde bulunan siteye ait atık suların müvekkillerin isnat duvarına zarar verdiğini, bir süre önce isnat duvarının kooperatife ait taşınmaza doğru yıkıldığını, bunun için Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/22 D.iş dosyasında tespit yapıldığını ve davalılara ihtarname gönderildiğini, ancak sonuç alınamadığını, yapılan müdahalenin önlenmesinin ve isnat duvarının eski hale getirilmesinin gerektiğini, bu sebeple iş bu davayı açtıklarını belirtmiştir. Davalı ... vekili cevap dilekçesi ile; isnat duvarının müvekkillerin olduğu siteye ait olmadığını, isnat duvarının yoğun yağış nedeniyle yıkıldığını açılan davanın reddinin gerektiğini bildirmiştir. Davalı ... vekili cevap dilekçesi ile; söz konusu duvarın onarım aşamasında olduğunu, davada görevli ve yetkili mahkemenin Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, açılan davanın reddinin gerektiğini bildirmiştir. Diğer davalılar cevap dilekçeleri ile; isnat duvarının aşırı yağış nedeniyle zarar gördüğünü, kendilerinin kusurunun olmadığını, açılan davanın reddinin gerektiğini bildirmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2015/763 esas ve 2019/102 karar sayılı 31/01/2019 tarihli kararı ile; davacı davasında İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine Görevsizlik kararı verilmiştir. Gerekçeli karar taraflara usulüne uygun tebliğ edilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı süresi içerisinde gerekli harçları yatırarak istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 99. Maddesi uyarınca davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesinin gerektiğini, mahkeme kararının hatalı olduğunu ve kaldırılmasının gerektiğini bildirmiştir. Davalılar istinafa cevap dilekçesi bildirmemiştir.
Gerekçe Ve Sonuç: HMK'nın 355. maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava, mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istemine ilişkindir. TMK'nın 683/1. maddesinde, mülkiyet hakkı sahibinin hak ve yetkileri düzenlenmiş olup, "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, mülkiyet hakkının malikine sağladığı dava çeşitlerinden ikisi düzenlenmiş olup, "Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir." Bu maddeye göre malik, aktif yetki kapsamında mülkiyet hakkına konu olan eşya üzerinde kanuni sınırları içinde dilediği gibi tasarrufta bulunma; hem de pasif yetki kapsamında mülkiyet hakkına konu olan eşyayı üçüncü kişilerce yapılacak saldırılara karşı koruma haklarına sahiptir. Müdahalenin men'ine ilişkin bu dava ayni bir dava olup, tecavüz devam ettiği sürece açılabilir. Davacı dava konusu şeyin maliki olduğunu ve mülkiyet hakkına davalı tarafından el atıldığını ispatla yükümlüdür. Davalı ise, davacının malik olmadığını ya da davacının mülkiyet hakkına el atmadığını, el atmanın sona erdiğini ispat edebilir. Mahkemece 914 ada 1 nolu parsele ait malik cetveli dosya içerisine getirtilmiştir. HMK'nın 2. maddesine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. TTK'nın 4. maddesine göre; (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. (2) (Değişik: 28/2/2018-7101/61 md.) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır. TTK'nın 5. maddesine göre; (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun'un 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır. Maddedeki tariften anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre kooperatiflerin tacir kabul edilip tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. 6102 sayılı TTK'nın 124/1. maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK'nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Benzer hükümler, 6762 sayılı eski TTK'da da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay'ın kararlılık kazanan uygulamasında kooperatifler tacir olarak kabul edilmemiştir. Öte yandan “... eldeki davada istenen el atmanın önlenmesi ve ecrimisilin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 683. ve 995. maddelerine dayandırıldığı; her ne kadar taraflar tacir olsalar dahi, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir..." (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2016/3248 K. 2016/3118 T. 15.03.2016) Davacının kooperatif olduğu, elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istemli dava açtığı, dava konusu taşınmazların Beykoz ilçesinde bulunduğu, yukarıda açıklandığı üzere, davacı kooperatif olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Bununla birlikte HMK 12. Maddesi uyarınca, taşınmazın aynına yönelik davalarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu ve bunun kesin yetki olduğu, mahkemece resen gözetilmesi gerektiği, mahkemenin kararında yetkili ve görevli mahkemeyi hatalı olarak belirlediği, yetkili ve görevli mahkemenin Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İstinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 31/01/2019 tarih, 2015/763 esas, 2019/102 karar sayılı kararının HMK'nın 353/1.a.3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, davanın yeniden görülerek bir karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-Davacı S.S. Göksu Evleri tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK'nın 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/04/2021