YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Kamuya ait şirketteki işinden, banka hareketleri nedeni ile terör örgütü üyeliği şüphesiyle işten çıkarılmanın, hak ihlali olduğu hk. (AYM)

Karar Özeti

 

20. Somut olaydaki feshin gerekçesi, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen FETÖ/PDY ile irtibatı veya iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkisinin ortadan kalkmasıdır. Mahkeme gerekçesinde sadece başvurucudan duyulan şüphenin Bank Asyaya 2014 yılı Şubat ayında 250.000 TL para yatırdığı hususuna dayanmıştır. Öte yandan Mahkemenin başvurucunun hesap hareketlerinin detaylı olarak incelenmesi talebini banka kayıtları ve hesap hareketlerini de gözetmek suretiyle karşılamadığı bu iddiaya karşı herhangi bir gerekçe sunmadığı görülmüştür.

Karar

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NURETTİN ERDEM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36800)

 

Karar Tarihi: 20/9/2023

 

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Nurettin ERDEM

 

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

 

1. Başvuru, işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

 

2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) koşullarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.

 

3. Başvurucu, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir şirket olan İstanbul Spor Etkinlikleri ve İşletmeciliği A.Ş. (İşveren) bünyesinde şoför olarak çalışmaktadır. İşveren, İnsan Kaynakları Müdürlüğünün 14/10/2016 tarihli "Fesih Bildirimi" başlıklı yazısıyla başvurucunun iş sözleşmesi feshedilmiştir. Fesih bildirimi ''2/2/2011 tarihinden itibaren şirketimizde çalışmakta olup şoför kadrosunda görev yapmaktasınız. 15 Temmuz 2016 tarihinde devletimizin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü, milli güvenliğini ve kamu düzenini tehdit eden hain darbe teşebbüsünü gerçekleştiren, ülke koruması için kendisine emanet edilen mühimmat ile sivil halkı dahi hedef alan, çok sayıda vatandaşımızı ve kamu görevlilerini şehit/gazi eden silahlı terör örgütü FETÖ/PDY ile iltisaklı ve irtibatlı olduğunuz kuvvetli şüphesi ile ihtiyaten iş sözleşmeniz İş Kanunu'nun md. 25/II-(e) bendi uyarınca 14/10/2016 tarihinde derhal ve haklı nedenle feshedilerek sona erdirilmiştir.'' şeklindedir.

 

4. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle İstanbul 16. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 31/1/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; İşverence, başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibat ve iltisaklı olduğu kanaatine varıldığı ve iş sözleşmesinin feshedildiği belirtilmiştir. Kararda ayrıca; işveren açısından işçiden kaynaklı nedenlerle güven ilişkisinin sarsılmasına yol açıldığı ve artık iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğun ortadan kalktığı, bu durumun işveren yönünden katlanılması beklenemeyecek nitelikte olduğu anlaşıldığından fesih işleminin haklı ve geçerli nedenlerle gerçekleştiği vurgulanmıştır.

 

5. Başvurucu; söz konusu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 20/11/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun Bank Asya hesabına 2014 yılının Şubat ayında 250.000 TL tutarında geliri ile orantılı olmayacak şekilde para yatırdığı, bu paranın kaynağının taşınmaz satışından kaynaklandığı ileri sürülse de bu durumun somut olarak kanıtlanamadığı belirtilmiştir. Kararda son olarak feshin geçerli nedene dayandığı ve banka hesap hareketlerine ilişkin kayıtların getirilmesine gerek bulunmadığı, ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun bulunduğu ifade edilmiştir. Başvurucu söz konusu karara karşı temyiz yoluna başvurmuş olup Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 18/9/2019 tarihinde, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğundan bahisle onanmasına karar vermiştir.

 

6. Başvurucu, nihai hükmü 13/10/2019 tarihinde öğrendikten sonra 6/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

 

7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

 

II. DEĞERLENDİRME

 

8. Başvurucu; eski futbolcu A.E.nin ağabeyi olması ve Bank Asyada hesap artışı bulunması gerekçe gösterilerek fesih gerekçeleri açıkça belirtilmeden ve ispatlanmadan iş sözleşmesinin feshedildiğini, Bank Asyadaki hesaplarına yönelik ayrıntılı inceleme taleplerinin dikkate alınmadığını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca yasal bankacılık faaliyetlerinin fesih işlemine gerekçe yapılması nedeniyle mülkiyet ve özel hayata saygı hakkının, kardeşinin kimliği gerekçe olarak gösterilerek fesih işleminin gerçekleştirilmesi nedeniyle de suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

 

9. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup olmadığı ve mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun bulunup bulunmadığının Anayasa Mahkemesince dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Görüşte ayrıca İşverenin özel hukuk tüzel kişisi olduğu, devlet eliyle iş akdinin sonlandırılmadığı, bu nedenle şikâyetin konu bakımından bağdaşmazlık yönünden de değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Görüşte son olarak başvuruya konu olan kararın OHAL döneminde alınması nedeniyle inceleme esnasında Anayasa'nın 15. maddesinin ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiası incelenirken de Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.

 

10. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).

 

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

 

12. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut başvuruda Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır (Mustafa Önal, B. No: 2018/9808, 9/2/2022, § 14).

 

13. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığı, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediği ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).

 

14. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148). Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacak son inceleme, müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olacaktır.

 

15. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin tedbirin ve bu kapsamda derece mahkemelerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde OHAL ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan koşullar dikkate alınmalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).

 

16. Ancak işçi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği, dolayısıyla işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak alınacak tedbirler bakımından basit bir şüphenin yeterli olmayacağı, bu durumun somut olgularla desteklenmesi gerektiği açıktır. Gerek işveren gerekse yargı organları tarafından açıklanan nedenlerin işveren ile işçi arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ortaya koyacak ve ikna edecek yeterlilikte olması gerekir (C.A. (3), § 125; Ayla Demir İşat, § 133).

 

17. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenmese de Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere (benzer yönde Yargıtay kararları için bkz. C.A. (3), §§ 46-56; Ayla Demir İşat, §§ 52-62) şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir (Delil Metin, B. No: 2019/1419, 18/1/2023, § 32).

 

18. Öte yandan uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin OHAL koşullarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması OHAL koşullarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla terör örgütleriyle irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda çalışandan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmaması hâlinde alınan tedbirin Anayasa'nın 15. maddesi bağlamında da söz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilebilecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ayla Demir İşat, § 161).

 

19. Özel hayata saygı hakkı, üçüncü kişiler tarafından da olsa hakkın öngördüğü güvencelere keyfî şekilde müdahale edilmesini yasaklamaktadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir (Ayla Demir İşat, § 150). Öte yandan darbe teşebbüsü ve terör örgütlerinin özellikleri gözönüne alındığında devletin ve kişilerin güvenliği ile kamu düzeninin korunması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmasının ve sakıncalı görülen kişilerin mesleklerinden uzaklaştırılmasına yönelik işlemler tesis edilmesinin gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklandığı açıktır. Ancak söz konusu tedbirlerin muhataplarının sakıncalı olduğu değerlendirilen kişilerden olması ve alınan tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir (Ayla Demir İşat, § 159). Ayrıca belirtildiği üzere temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınması; kişilerin ölçüsüz veya keyfî müdahalelere karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerden yararlandırılması gerekir (Ayla Demir İşat, § 160).

 

20. Somut olaydaki feshin gerekçesi, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen FETÖ/PDY ile irtibatı veya iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkisinin ortadan kalkmasıdır. Mahkeme gerekçesinde sadece başvurucudan duyulan şüphenin Bank Asyaya 2014 yılı Şubat ayında 250.000 TL para yatırdığı hususuna dayanmıştır. Öte yandan Mahkemenin başvurucunun hesap hareketlerinin detaylı olarak incelenmesi talebini banka kayıtları ve hesap hareketlerini de gözetmek suretiyle karşılamadığı bu iddiaya karşı herhangi bir gerekçe sunmadığı görülmüştür.

 

21. Bu itibarla öngörülen güvencelere uygun şekilde gerçekleştirilmeyen müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüyü koruduğu söylenemeyecektir.

 

22. Açıklanan gerekçelerle başvurucu hakkında alınan ve Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkına etki eden tedbirin OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

 

III. GİDERİM

 

23. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 250.000 TL maddi ve 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

 

24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın

gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

 

25. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

 

IV. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

 

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 16. İş Mahkemesine (E.2016/580, K.2017/64) GÖNDERİLMESİNE,

 

D. Başvurunun tazminat talebinin REDDİNE,

 

 

E. 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

 

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

 

G. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesine (E.2017/3007, K.2018/1780) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Bu sayfa 255 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor