24. Somut olay yukarıda yer verilen ilkeler bakımından değerlendirildiğinde başvurucunun iş kazası nedeniyle maluliyet durumunun dava açıldığı tarihte belirli olmadığı, yargılama sırasında olaya ilişkin alınan bilirkişi raporları neticesinde zararın bütün boyutlarıyla öğrenilebildiği anlaşılmıştır. Nitekim başvurucu da zararı öğrenmesinden sonra ıslah talebinde bulunmuştur.
25. Yukarıda yer verilen tespitler ışığında başvuruya konu olay değerlendirildiğinde ıslaha konu dava değerinin artırılan kısmı yönünden davanın zamanaşımından reddedilmesine ilişkin uygulamanın başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfet hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında külfetin orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
NECMİ BEKDUR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/345) |
|
Karar Tarihi: 11/7/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 24/10/2023-32349 |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Tuğba YILDIZ |
Başvurucu |
: |
Necmi BEKDUR |
Vekili |
: |
Av. Adem YILDIRIM |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; iş kazasından kaynaklanan tazminat talebinin ıslah ile artırılan kısmının zamanaşımı gerekçesi ile reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu 5/11/2003 tarihinde iş kazası geçirmiş, 12/5/2006 tarihinde Bakırköy 3. İş Mahkemesinde iş kazasından kaynaklanan tespit davası açmıştır. Bakırköy 3. İş Mahkemesi 6/12/2007 tarihinde başvurucunun iş kazası geçirdiğinin tespitine karar vermiştir. Temyiz incelemesinde Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 4/12/2008 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.
3. Bu defa başvurucu 14/9/2010 tarihinde Bakırköy 2. İş Mahkemesinde (Mahkeme) iş kazasından kaynaklanan 1.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminat talepli dava açmıştır.
4. Mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırmış, 9/10/2014 tarihinde başvurucunun zararının 51.946 TL olduğunu gösteren bilirkişi raporu aldırmıştır. Başvurucu 24/11/2014 tarihinde ıslah talebinde bulunmuş, 3/12/2014 tarihinde davalı taraf zamanaşımı defini ileri sürmüştür.
5. Mahkeme 23/12/2014 tarihinde davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde Mahkeme; tespit davasında olayın kesin olarak iş kazası olduğunu gösteren bilirkişi heyet raporu ile başvurucunun iş kazası neticesinde %65 oranında maluliyete uğradığını belirten hesap raporunu dikkate alarak 51.946 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat verilmesine karar vermiştir.
6. Temyiz talebi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 16/2/2016 tarihli kararıyla hüküm bozulmuştur. Karar gerekçesinde, dava konusu olayda değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı, davalı tarafın zamanaşımı defini ileri sürdüğü dikkate alınarak maddi tazminat talebine ilişkin dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlı bir karar verilmesi gerekirken ıslah edilen kısmı da kapsayacak şekilde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
7. Mahkeme 27/12/2016 tarihinde benzer gerekçelerle (bkz. § 6) bozma kararına uyarak başvurucuya 1.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat verilmesine karar vermiştir.
8. Başvurucu, anılan kararı temyiz etmiş ve aynı Dairece 6/11/2018 tarihinde hüküm onanmıştır.
9. Nihai karar 27/11/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 26/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
11. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu; bilirkişi raporlarının iki yıl gibi uzun bir sürede Mahkemeye sunulabildiğini, bilirkişinin görevini ihmal ettiğini, olayın iş kazası olarak nitelendirildiğini tespit davasıyla öğrendiğini ve Mahkemenin zamanaşımı başlangıç tarihini yanlış hesapladığını iddia etmiştir. Başvurucu, 2010 yılında davayı açarken 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlükte olduğunu, dava açıldıktan sonra 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle belirsiz alacak davası olarak davanın nitelendirilmesi gerektiğini ancak böyle kabul edilmediğini, bunun için zamanaşımı defiyle karşılaştığını iddia ederek ıslah talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Başvuru, mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
16. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 34).
17. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
18. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli sürelerin öngörülmesi hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle usul kurallarını uygularken mahkemelerin yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten ve kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak aşırı esneklikten kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
19. Somut olayda başvurucu 5/11/2003 tarihinde yaşadığı iş kazasından sonra 14/9/2010 tarihinde 1.000 TL maddi tazminat talebiyle dava açmış ve 24/11/2014 tarihli dilekçe ile bu talebini ıslah etmiştir. Mahkeme, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren başlayan zamanaşımının ıslah tarihinde dolduğu gerekçesiyle başvurucunun dava dilekçesindeki talebiyle bağlı kalarak 1.000 TL maddi tazminata hükmetmiştir (bkz. § 7).
20. Anayasa Mahkemesi somut başvuruya benzer nitelikte iddiaları Çetin Akboğa ([GK] B. No: 2019/430, 23/3/2023) kararında incelemiştir. Anılan karara konu olayda, 5/1/2005 tarihinde gerçekleşen iş kazasından sonra 6/8/2007 tarihinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla 2.000 TL maddi tazminat talepli dava açılmıştır. Bilirkişi incelemesi sonucu maddi zarar 121.312,31 TL olarak belirlenmiş ve 8/11/2016 tarihli dilekçe ile maddi tazminat talebi bilirkişi raporundaki tutar kadar arttırılmıştır. İlk derece mahkemesi davayı kabul etmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesi, iş kazasının meydana geldiği 5/1/2005 tarihinden itibaren başlayan zamanaşımının ıslah dilekçesinin sunulduğu 8/11/2016 tarihinde dolduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda artırılan maddi tazminat kısmı yönünden davayı reddetmiştir.
21. Anılan başvuruda davanın ıslah ile artırılan kısmının reddedilmesini mahkemeye erişim hakkı kapsamında inceleyen Anayasa Mahkemesi, davaya konu zararın tespit edilmesinin belli bir uzmanlık gerektirdiğine, bu nedenle zararın boyutunun belirlenebilmesi için derece mahkemelerince bilirkişi raporu alınmasına karar verildiğine dikkat çekmiş; zararının tümünün yargılamanın başlangıcında bilinmesinin beklenemeyeceği, bu sebeple tüm zararı için tazminat talep edilemediği kanaatine ulaşmıştır (Çetin Akboğa, § 68).
22. Anayasa Mahkemesi zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden dava açıldığı tarihte başvurucunun zararın miktarını bilebilmesinin mümkün olmadığı hususu dikkate alınmadan karar verilmesinin bilirkişi raporuyla belirlenen tazminat tutarının tamamını başvurucunun talep edebilme imkânını ortadan kaldırdığı kanaatine varmıştır. Sonuç olarak başvurucunun bilirkişi raporundan sonra artırdığı alacak talebinin zamanaşımı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin yorumun başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfet hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında külfetin orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşmıştır (Çetin Akboğa, §§ 73, 74).
23. Anılan kararda ayrıca Türk hukukunda belirsiz alacak davasına ilişkin düzenlemenin kabulünden önceki döneme ilişkin olarak açılan kısmi davalarda başvurucuların zararın miktarını dava tarihi itibarıyla öğrenebilmelerinin kendilerinden beklenemeyeceğine dair AİHM'in ihlal kararlarına da dikkat çekilmiştir (Çetin Akboğa § 69).
24. Somut olay yukarıda yer verilen ilkeler bakımından değerlendirildiğinde başvurucunun iş kazası nedeniyle maluliyet durumunun dava açıldığı tarihte belirli olmadığı, yargılama sırasında olaya ilişkin alınan bilirkişi raporları neticesinde zararın bütün boyutlarıyla öğrenilebildiği anlaşılmıştır. Nitekim başvurucu da zararı öğrenmesinden sonra ıslah talebinde bulunmuştur.
25. Yukarıda yer verilen tespitler ışığında başvuruya konu olay değerlendirildiğinde ıslaha konu dava değerinin artırılan kısmı yönünden davanın zamanaşımından reddedilmesine ilişkin uygulamanın başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfet hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında külfetin orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmektedir.
28. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
30. Başvurucu; ihlalin tespiti ve 50.946 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
31. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
32. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçları bakımından yeterli bir giderim sağladığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bakırköy 2. İş Mahkemesine (E.2016/254, K.2016/429) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.