Bölge adliye mahkemesince her ne kadar ilk derece mahkemesince davacı-karşı davalı kadına kusur olarak yüklenen vakıalara davalı-karşı davacı erkek tarafından karşı dava dilekçesinde somut bir şekilde ve açık olarak dayanılmadığı belirtilerek bu kusurların kadından çıkarılarak, davacı-karşı davalı kadının boşanmaya sebebiyet verecek herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilmiş ise de bu vakıalara erkek tarafından karşı dava dilekçesinde, kadının kendisi ile maddi menfaatler için evlendiği, kadın ve kızının müvekkiline karşı her türlü kaba ve saygısızca tehdit ve hakarette bulundukları, iftira attıkları, kadının kendisine karşı, müteaddit defalar hakarette bulunduğu, ağır ve rencide edici, onur kırıcı sözlerle kendisini kırdığı iddia edilmek suretiyle dayanıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki bizzat davacı-karşı davalı kadın dava dilekçesinde eşi ile görücü usulü ile tanışmalarından 1 hafta sonra evlendiklerini, ilk eşinden boşandıktan sonra anne ve babası ile birlikte yaşamaya başladığını ancak aile ve toplum baskısı, borçlarının olması ve on yedi yaşındaki kızının masraflarının bulunması nedeniyle davalı-karşı davacı erkeği tanımadan ailesinden kaçmak için evlendiğini, erkeğin evlenmeden önce tüm ihtiyaçlarını karşılayacağına söz vermesine rağmen harçlık dahi vermediğini beyan etmiştir. Davalı-karşı davacı erkek dosyaya sunduğu deliller ve tanık beyanlarıyla da davacı-karşı davalı kadının bu kusurlarını ispatlamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-karşı davalı kadının, aile hayatı kurmak maksadı ile değil maddî menfaatlerini ön planda tutarak borçlarını ödetmek maksadıyla davalı-karşı davacı erkekle evlendiği ve erkeğe "seni eve alamam, kızım evde uyuyor" şeklinde onur kırıcı ve onu zor durumda bırakacak söylemlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin karşı boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle erkeğin karşı davasının reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/2863
Karar Numarası: 2022/4926
Karar Tarihi: 26.05.2022
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından reddedilen asıl boşanma davasının tamamı yönünden; davalı-karşı davacı erkek tarafından ise reddedilen karşı boşanma davasının tamamı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının tüm temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı-karşı davacı erkeğin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dava; taraflarca karşılıklı olarak açılan Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası olup, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, aile hayatı kurmak maksadı ile değil maddî menfaatlerini ön planda tutarak, borçlarını ödetmek maksadıyla evlilik yapan ve erkeğe "seni eve alamam, kızım evde uyuyor" şeklinde onur kırıcı ve onu zor durumda bırakacak söylemlerde bulunan davacı-karşı davalı kadının, evlilik birliğinden kaynaklı maddi yükümlülüklerini kısmen de olsa yerine getirmeyen davalı-karşı davacı erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğu belirtilerek her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiş, hüküm taraflarca istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesince davacı-karşı davalı kadına yüklenen kusurlara usulünce dayanılmadığı, davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen kusurun ise ispatlanamadığı gerekçesiyle taraflardan çıkarılmasına, her iki davanın da ispatlanamadığı gerekçesiyle ayrı ayrı reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca yukarıda sınırlandırıldığı şekilde temyiz edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince her ne kadar ilk derece mahkemesince davacı-karşı davalı kadına kusur olarak yüklenen vakıalara davalı-karşı davacı erkek tarafından karşı dava dilekçesinde somut bir şekilde ve açık olarak dayanılmadığı belirtilerek bu kusurların kadından çıkarılarak, davacı-karşı davalı kadının boşanmaya sebebiyet verecek herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilmiş ise de bu vakıalara erkek tarafından karşı dava dilekçesinde, kadının kendisi ile maddi menfaatler için evlendiği, kadın ve kızının müvekkiline karşı her türlü kaba ve saygısızca tehdit ve hakarette bulundukları, iftira attıkları, kadının kendisine karşı, müteaddit defalar hakarette bulunduğu, ağır ve rencide edici, onur kırıcı sözlerle kendisini kırdığı iddia edilmek suretiyle dayanıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki bizzat davacı-karşı davalı kadın dava dilekçesinde eşi ile görücü usulü ile tanışmalarından 1 hafta sonra evlendiklerini, ilk eşinden boşandıktan sonra anne ve babası ile birlikte yaşamaya başladığını ancak aile ve toplum baskısı, borçlarının olması ve on yedi yaşındaki kızının masraflarının bulunması nedeniyle davalı-karşı davacı erkeği tanımadan ailesinden kaçmak için evlendiğini, erkeğin evlenmeden önce tüm ihtiyaçlarını karşılayacağına söz vermesine rağmen harçlık dahi vermediğini beyan etmiştir. Davalı-karşı davacı erkek dosyaya sunduğu deliller ve tanık beyanlarıyla da davacı-karşı davalı kadının bu kusurlarını ispatlamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-karşı davalı kadının, aile hayatı kurmak maksadı ile değil maddî menfaatlerini ön planda tutarak borçlarını ödetmek maksadıyla davalı-karşı davacı erkekle evlendiği ve erkeğe "seni eve alamam, kızım evde uyuyor" şeklinde onur kırıcı ve onu zor durumda bırakacak söylemlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin karşı boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle erkeğin karşı davasının reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple davalı -karşı davacı erkek yararına BOZULMASINA, hükmün bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının İlknur'a yükletilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran Şevki'ye geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 26.05.2022 (Prş.)