YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Ceza hukuku açısından fiilin tekliği kavramı ile hareketin tekliği kavramının farkının ne olduğu hakkında açıklayıcı örnek Kr.

Karar Özeti

Fiilin doğal anlamda tekliği ile hukuki teklik kavramları farklıdır.

 

Dar bir yorumla, değişik zamanlarda işlendiği kabul edilebilecek fiillerin birden fazla olması, her zaman hukuken de birden fazla fiilin ve dolayısıyla birden fazla suçun varlığını kabul etmemizi gerektirmez.

 

765 sayılı TCK'nın 80. maddesinde “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ibaresinin yer almasına karşılık, 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinde “değişik zamanlarda” ibâresine yer verilmesini de dikkate aldığımızda; yeni dönemde “geniş yorum”un kabul edildiğini, fiilin doğal olarak tekliği ile hukuki teklik kavramlarının aynı olmadığını, aralarında hukuki ve fiili kesinti olmayan, her biri tek başına da suç teşkil edebilen hareketlerin kısa süre içinde tekrarlanması halinde, bu hareketlerin bir bütün olarak tek bir fiil olarak kabul edilmesi gerekir.

 

Fiilin tekliği kavramı ile hareketin tekliği kavramları da aynı değildir. Kasten yaralama suçunda, kısa aralıklarla yapılan silah atışı ya da atılan yumruk sayısı birden fazla diye, atış ya da darbe sayısı kadar fiilin ve kasten yaralama suçunun varlığını veya cinsel saldırı suçunda duhûl sayısı kadar fiil ve suçun varlığını kabule imkan yoktur. Hırsızlık suçu ile ilgili olarak bir örnek vermek gerekirse; fail, üç ortağa ait olan (bunu fail de biliyor olsun ...) markete girip içeriden, 15 kg. çay, 20 kg. şeker, 50 kg. yağ, 50 kg. tuz, 70 koli deterjan, kasadan para, masanın üzerindeki cep telefonu ve saireyi aynı zamanda almış olsun. Bu örnekte çok sayıda alma fiili olmasına rağmen bunların hukuken tek bir fiil ve tek bir hırsızlık suçunu oluşturduğunda kuşku bulunmasa gerekir.

 

Karar

 

YARGITAY

 

6. CEZA DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2021/14853

 

Karar Numarası: 2022/10258

 

Karar Tarihi: 29.06.2022

 

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

 

Sanık hakkında ... Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 01.09.2015 tarih ve 2015/30389 sayılı iddianame ile suç tarihinde sanığın işlemiş olduğu konut dokunulmazlığının ihlali suçundan 5237 sayılı TCK’nın 116/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan dava sonucunda ... Anadolu 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.05.2016 tarihli kararıyla sanık hakkında soyut iddia dışında somut bir delilin olmadığından bahisle CMK'nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verildiği, bu hükmün katılan vekili tarafından süresinde temyiz edildiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı özetle; verilen beraat kararının gerekçesi hatalı olmakla birlikte sonuçta verilen beraat kararının onanması gerektiği görüşündedir.

 

Somut olayın özelliği itibariyle ilgilinin (mağdurun) rızası ve zincirleme suç hükümleri açısından değerlendirme yapılması gereklidir.

 

TCK’nın 26/2. maddesi uyarınca “ilgilinin rızası” hukuka uygunluk nedenidir.

 

TCK’nın 116/3. maddesi uyarınca “Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.”

 

Sanık aşamalarda alınan savunmasında özetle; katılan mağdurun evine, eşi olan ...’ın daveti üzerine, dertleşmek ve hasta olması nedeniyle yardımcı olmak amacıyla gittiğini suçsuz olduğunu beyan etmiş ve bu beyan büyük ölçüde ... ve annesi ...’ın anlatımı ile de doğrulanmıştır.

 

Ancak;

 

Katılan mağdur, kızı ve kayınvalidesiyle ...’a gittiklerini, suç tarihi itibariyle evli olduğu eşinin nöbeti olduğu bahanesiyle kendileriyle gelmediğini, konutlarına ait güvenlik kamerası kayıtlarına göre, eşinin işten izin alıp eve geldiğini, hemen arkasından da sanığın evlerine geldiğini, eşiyle ilişkisi olduğunu, güvenlik kamerası kayıtlarını ibraz edeceğini beyan ile sanıktan şikayetçi olmuştur.

 

Dosyada mevcut güvenlik kamerası kayıtlarına göre sanığın, 29.04.2015 günü saat 14.13’de katılan mağdurun evinin bulunduğu binaya girip, aynı gün saat: 20.15’de binadan çıktığı, 01.05.2015 günü saat 12:50’de binaya girip aynı gün saat 17.13’de binadan çıktığı, 02.05.2015 günü saat 07.50’de binaya girip, aynı gün saat 13.24’de binadan çıktığı sabittir.

 

Katılan mağdur tarafından dosyaya ibraz edilen fotoğraflarda sanık ile katılan mağdurun suç tarihi itibariyle eşi olan ...’la iş arkadaşlığından öte samimi pozlar verdiği de tespit edilmiştir.

 

Yaşanan bu gelişmelerden sonra katılan mağdur tarafından tanık ... aleyhine boşanma davası açılmış ve ... Anadolu 3. Aile Mahkemesinin 2015/415 Esas ve 2017/701 sayılı kararıyla sadakatsizlik sebebiyle boşanma kararı verilmiş, bu karar 30.04.2020 tarihinde kesinleşmiştir.

 

4721 sayılı TMK’nın 185. maddesi uyarınca, evlilik birliğinde eşlerinin birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğü vardır. Bu bağlamda zina fiili işlenmemiş olsa bile, kocanın rızası olmadığı ahvalde bir başka erkeği saatlerce evlerinde tek başına ağırlamak sadakat yükümlülüğüne aykırı bir davranış oluşturur.

 

Bu itibarla Daire olarak, katılan mağdurun olay tarihi itibariyle resmi nikahlı eşi olan ...’ın rızasının meşru bir amaca yönelik olmadığı kabul edilmiştir.

 

Öte yandan TCK'nın “zincirleme suç” başlıklı 43/1. maddesine göre, “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi halinde, faile tek ceza verilir. Ancak; bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.”

 

Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, mutlaka, bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda aynı suçun aynı mağdura birden fazla işlenmesi gereklidir. Örneğin; sabah konuttan para, anahtar vs. çalınması ve aynı günün akşamı da, çalınan bu araç anahtarıyla konutun önünde park halinde bulunan aynı mağdura ait aracın çalınması halinde zincirleme suçun varlığı kabul edilebilir.

 

Fiilin doğal anlamda tekliği ile hukuki teklik kavramları farklıdır.

 

Dar bir yorumla, değişik zamanlarda işlendiği kabul edilebilecek fiillerin birden fazla olması, her zaman hukuken de birden fazla fiilin ve dolayısıyla birden fazla suçun varlığını kabul etmemizi gerektirmez.

 

765 sayılı TCK'nın 80. maddesinde “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ibaresinin yer almasına karşılık, 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinde “değişik zamanlarda” ibâresine yer verilmesini de dikkate aldığımızda; yeni dönemde “geniş yorum”un kabul edildiğini, fiilin doğal olarak tekliği ile hukuki teklik kavramlarının aynı olmadığını, aralarında hukuki ve fiili kesinti olmayan, her biri tek başına da suç teşkil edebilen hareketlerin kısa süre içinde tekrarlanması halinde, bu hareketlerin bir bütün olarak tek bir fiil olarak kabul edilmesi gerekir.

 

Fiilin tekliği kavramı ile hareketin tekliği kavramları da aynı değildir. Kasten yaralama suçunda, kısa aralıklarla yapılan silah atışı ya da atılan yumruk sayısı birden fazla diye, atış ya da darbe sayısı kadar fiilin ve kasten yaralama suçunun varlığını veya cinsel saldırı suçunda duhûl sayısı kadar fiil ve suçun varlığını kabule imkan yoktur. Hırsızlık suçu ile ilgili olarak bir örnek vermek gerekirse; fail, üç ortağa ait olan (bunu fail de biliyor olsun ...) markete girip içeriden, 15 kg. çay, 20 kg. şeker, 50 kg. yağ, 50 kg. tuz, 70 koli deterjan, kasadan para, masanın üzerindeki cep telefonu ve saireyi aynı zamanda almış olsun. Bu örnekte çok sayıda alma fiili olmasına rağmen bunların hukuken tek bir fiil ve tek bir hırsızlık suçunu oluşturduğunda kuşku bulunmasa gerekir.

 

Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu da bu düşüncelerden hareketle, 02.10.2007 günlü, 2007/6-195 Esas ve 2007/197 Karar sayılı kararında, “fiilin tekliği” konusunda geniş yorumu benimsenmek suretiyle, “yakınanın evinden para ve bir kısım eşya ile birlikte alınan otomobil anahtarıyla evin otoparkında bulunan aracın çalınmasının tek bir hırsızlık suçunu oluşturacağı” nı kabul etmiştir. YCGK, 21.05.2013 günlü, 2012/1543 Esas ve 2013/257 Karar sayılı kararında;

 

“gündüzleyin bina içinden mağdura ait cep telefonu ve araç anahtarının çalınması, aynı günün gecesinde de; gündüz çalınan anahtarla mağdurun otomobilinin çalınmaya teşebbüs edilmesi suçlarını” fiiller arasında zaman bakımından aralık(fiili kesinti) bulunması nedeniyle zincirleme suçun varlığını kabul etmiştir.

 

YCGK, 08.06.2010 günlü, 11/98–143 Esas ve Karar sayılı kararında ise; “Kanunda “aynı zaman” ve “değişik zaman” kavramları konusunda açıklık bulunmadığından, bu hususun her somut olayın özelliği göz önüne alınarak değerlendirilmesi ve eylemin değişik zamanlarda işlenip işlenmediğinin belirlenmesi, bu bağlamda, aynı zaman kavramının dar yorumlanmayarak, çok kısa zaman aralıklarının da aynı zaman dilimi olarak kabul edilmesi” gerektiğini açıkça vurgulamıştır.

 

Bu açıklamalardan sonra somut olay zincirleme suç hükümleri açısından değerlendirildiğinde; öncelikle belirtmek gerekirse, konut dokunulmazlığının ihlâli suçları ani suç/mütemadi suç ayırımı bağlamında mütemadi bir suçtur. Sanığın 29.04.2015, 01.05.2015 ve 02.05.2015 tarihlerinde katılan mağdurun konut dokunulmazlığını ihlâl suçlarını üç kez işlediği sübuta ermiş ise de, bir(aynı) suç işleme kararı kapsamında aynı suçun aynı mağdura karşı değişik zamanlarda işlenmesi hâli söz konusu olduğundan, sanık hakkında gerçek içtima hükümlerinin uygulanması yerine, zincirleme suç hükümleri uyarınca bir ceza verilmesi ve bu cezada TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca belirlenecek bir miktarda artırım yapılmasıyla yetinilmesi gerekir.

 

Nihayet sanığın 29.04.2015 günü saat: 20.15’de binadan çıktığı, yaz saati uygulaması da gözetilerek olay yerinde güneşin 19.02'de battığının anlaşılması karşısında; suçun gece sayılan zaman dilimi içerisinde işlendiği kabul edilmeli ve zincirleme suç artırımı TCK’nın 116/4. maddesi uyarınca belirlenecek ceza üzerinden yapılmalıdır.

 

Açıklanan nedenlerle;

 

İddianamedeki nitelendirme dikkate alındığında sanığa 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı da verildikten sonra, zincirleme olarak işlenen nitelikli konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan sanığın eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nın 116/4 ve 43/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

 

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 29.06.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 163 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor