YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Annenin, babanın çocukla ilgilenmediği gerekçesi ile kişisel ilişki kurma hakkının kaldırılması talebinin mahkemece nasıl değerlendirileceği hakkında açıklayıcı örnek Kr.

Karar Özeti

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin değişik kararlarında da belirtildiği üzere velayet ve kişisel ilişki düzenlemesi kamu düzeni ile ilgili olup, aslolan çocuğun yüksek yararına bedensel ve zihinsel gelişimini sağlamaya en uygun çözüme ulaşmaktır. İlk derece mahkemesince kesin süre içerisinde tanıkların bildirilmediği belirtilerek tanıkların dinlenilmesi yönündeki talebin reddine karar verilmiş ise de, duruşma tarihinden önce tanıkların adreslerinin mahkemeye sunulduğu, yargılamanın geciktirilmesine sebebiyet verilmediği, davacı tarafın iddiaları karşısında tanıklar dinlenilip uzman raporu da alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilip kişisel ilişki konusunda buna göre karar verilmesi gerektiği, bu durumda davacının istinaf talebinin kabulü ile HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca belirtilen eksikliklerin giderilerek yeniden karar verilmesi amacıyla ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

Karar

 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

10. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2017/471

 

Karar Numarası: 2017/299

 

Karar Tarihi: 05.04.2017

 

DAVA : Mahalli mahkemece verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde; gereği düşünüldü:

 

KARAR : Davacı vekili mahkemeye verdiği dava dilekçesiyle; tarafların 2005 yılında evlendiklerini, 2010 yılında boşandıklarını, müşterek çocuk 2008 doğumlu Rüya'nın velayetinin anneye verilerek baba ile şahsi ilişki kurulmasına karar verildiğini, davalı babanın en son 9 aylıkken çocuğu gördüğünü, bu tarihten sonra bir kez çocuğun durumunu sormadığını, müvekkilinin boşandıktan sonra evlendiği eşi B. A. tarafından küçüğü evlat edinme talepli dava açılması üzerine 2013 yılında kişisel ilişki kurulması kararının icraya konulduğunu, boşanma davasından sonra davalının çocuğu görmediği gibi iletişime de geçmediğini, bugüne kadar hiç bir katkıda bulunmadığını, davalının şiddete eğilimli olduğunu, boşanma davası öncesinde davacıyı ve çocuğu darp ettiğini, çocuk ile davalının görüşmesi halinde çocuğun huzurunun tehlikeye gireceğini, çocuk ile üvey baba arasında baba çocuk ilişkisi kurulduğunu, çocuğun protein kaçağı olarak tabir edilen rahatsızlığının olduğunu, kontrollerden geçmesi gerektiğini, davalının Amasya da yaşadığını, çocuğun uzun süre Amasya da kalmasının sağlık kontrollerinin aksamasına neden olacağını belirterek, kişisel ilişki kurulması kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı vekili süresinde verdiği cevap dilekçesiyle; iddiaların doğru olmadığını, davacının müvekkili ile çocuk arasındaki şahsi ilişki tesisine sürekli engel olduğunu, bu nedenle icra takibi yapıldığını, takipten önceki şifahi taleplerinin reddedildiğini, Temmuz 2014 tarihinde davacının çocuğu babaya vermemek için çocuğu evde bulundurmadığını, bu hususun icra tutanağında mevcut olduğunu, nafakanın düzenli olarak ödendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; "Çocuk, 2008 doğumludur. Davalının çocuğunu görmek ve onunla uygun kişisel ilişki kurmak, çocuk sevgisini tatmak ve çocuğa da bu sevgiyi vermek hakkıdır. Davalının bu hakkını amacına aykırı kullandığına dair dosyada başka bir delil yasal sebep de bulunmamaktadır. Her ne kadar davalının çocuğu ile boşanmadan sonra iletişime geçmediği, katkı sağlamadığı iddia edilmiş ise, ileri sürülen hususlar çocuk ile baba arasında görüşmenin engellenmesine gerekçe olarak kabul edilmemiştir. Davalı ile çocuk arasındaki aile bağlarının korunup geliştirilmesi, çocuğun menfaati gereğidir. Küçüğün davacının eşi tarafından evlat edinilmesi de babası ile bağlarının koparılmasını gerektirmediği gibi aksine evlat edinmeden sonra aile bağlarının devam etmesi için nüfus kayıtlarında dahi bağ kurulması gerekmektedir. " gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

Davacı vekili süresinde verdiği istinaf dilekçesiyle; tanık deliline dayandıklarını, tanıklarının dinlenilmediğini, bunun üzerine evlat edinme dosyasında alınan beyanların dikkate alınmasını talep ettiklerini, bu taleplerinin de kabul görmediğini, davalının çocuğu ile 2009 yılından bu yana hiç bir şekilde ilgilenmediğini, müvekkilinin ikinci eşinin çocuğu evlat edinmek istediğini, evlat edinme kararı verildiğini, davalı tarafın temyizi üzerine dosyanın Yargıtay'da bulunduğunu, kararın kesinleşmesi ile davalı ve çocuk arasındaki soy bağının ortadan kalkacağını, soy bağının ortadan kalkması ile birlikte kişisel ilişki tesisinin amacının sona ereceğini, bu dosyanın sonucunun beklenmeden karar verilmesinin doğru olmadığını, çocuğun yaklaşık 9 yıldır hiç görmediği ve tanımadığı ve babası olarak dahi bilmediği davalı tarafından alındığında psikolojik bir yıkıma sebebiyet vereceğini, delillerinin hiç birinin incelenmediğini ve dikkate alınmadığını, ispat haklarının ve dolayısıyla hukuki dinlenilme haklarının ortadan kaldırıldığını belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı vekili istinaf dilekçesine vermiş olduğu dilekçesiyle; istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin değişik kararlarında da belirtildiği üzere velayet ve kişisel ilişki düzenlemesi kamu düzeni ile ilgili olup, aslolan çocuğun yüksek yararına bedensel ve zihinsel gelişimini sağlamaya en uygun çözüme ulaşmaktır. İlk derece mahkemesince kesin süre içerisinde tanıkların bildirilmediği belirtilerek tanıkların dinlenilmesi yönündeki talebin reddine karar verilmiş ise de, duruşma tarihinden önce tanıkların adreslerinin mahkemeye sunulduğu, yargılamanın geciktirilmesine sebebiyet verilmediği, davacı tarafın iddiaları karşısında tanıklar dinlenilip uzman raporu da alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilip kişisel ilişki konusunda buna göre karar verilmesi gerektiği, bu durumda davacının istinaf talebinin kabulü ile HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca belirtilen eksikliklerin giderilerek yeniden karar verilmesi amacıyla ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

 

SONUÇ : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

 

-İstinaf talebinin KABULÜNE,

 

-HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca belirtilen eksikliklerin giderilerek yeniden karar verilmesi amacıyla ilk derece mahkemesinin kararının KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

 

-Yatırılan istinaf peşin harcının istek halinde yatıran tarafa İADESİNE,

 

-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,

 

Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kesin olarak, 05.04.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 292 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor